19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? filmin başrollerini Vinnie Jones, Brooke Shields, Bradley Cooper ile Leslie Bibb paylaşıyor. New Yorklu bir fotoğrafçı olan Leon Kaufman (Bradley Cooper), sanat galerisi sahibi olan Susan Hoff (Brooke Shields)’in etkisiyle daha dişli hale gelmektedir. Bu sırada bir seri katille yolları kesişen Leon, insanlığın karanlık tarafına şahit olmaya başlayacaktır. Geceleri metrolarda seri cinayetler işleyen Mahogany (Vinnie Jones), kurbanlarını korkunç şekilde parçalara ayırır. Leon’un Mahogany’yle olan ilgisi, kız arkadaşının tüm korkularına rağmen onu metroların içine ve şeytanın ta kendisine doğru çeker; Maya da onla beraber bu karanlığa sürüklenip gidecektir. ? Dehşet Treni (The Midnight Meat Train) Rhuyei Kitamura’nın yönettiği ? Dinle Neyden Yönetmenliğini Jacques Deschamps’in yaptığı Dinle Neyden filminde Ahu Türkpençe, Alican Yücesoy, Emin Olcay ile Metin Hara rol alıyor. Mevlevihane defterlerini tutmakla görevli Derviş, Nuri Dede efendinin hizmetindedir. Dede efendiye, yaklaşan savaşı önlemeye yönelik diplomatik müzakereler sırasında eşlik eden Saray Tabibi Halil ile Beyhan Sultan’ın yardımcısı Gül Nihal Kalfa arasında bir yakınlık yaşanmaktadır. Dede efendiyle birlikte Sahil Tropik Fırtına Saray’a gelen genç Derviş, bu hikâyeyi Hz. Mevlana’nın öğretisine uygun satırlarla anlatır. ? Tropik Fırtına (Tropic Thunder) Ben Stiller’in yönettiği filmde Ben Stiller, Jack Black, Robert Downey Jr. ile Brandon T. Jackson rol alıyor. Aksiyon filmlerinde oynayan aktörlere bir kampta eğitim verilmektedir. Oyuncular topluma dönüşlerinde çeşitli zorluk ve bocalamalarla karşılaşırlar. Film bu olayları komedi kalıplarında anlatıyor. Savaş filminde oynamaya başlayan aktörler, gerçek savaşı andıran koşullar altında kalınca kampta öğrendiklerine başvurmak zorunda kalıyorlar ve ortaya eğlenceli olaylar çıkıyor. Amerika’nın çağdaş miti Paul Newman Amerika’nın çağdaş miti Paul Newman 20. yüzyılın en büyük aktörlerinden, 1950’lerde tiyatro ve TV oyunculuğundan Amerikan sinemasının efsane adına dönüşen Paul Newman, 26 Eylül’de akciğer kanserinden ötürü 83 yaşında yaşamını yitirdi. Elli beş yıllık (19522007) aktörlük kariyeri süresince Newman, 75 filmde, TV filminde, dizide oynadı ve seslendirme yaptı. ABD’ye Avrupa göçünün tipik bir simgesi olan, Yahudi Alman bir babayla Katolik Macar bir annenin oğlu Paul, 26 Ocak 1925’te Cleveland’ın taşrasında doğdu. Annesinin özendirmesiyle çocukken tiyatroya ilgi duyan Paul ASLI yedi yaşında okulda sahneye çıktı. SELÇUK İkinci Dünya Savaşı’nda havacı olan Newman, Yale Üniversitesi’nde (1951) drama okuduktan sonra Actor’s Studio’da (1952) Lee Strasberg’in öğrencisi oldu. Broadway’deki başarısının ardından (Piknik/1953) Warner Bros şirketi onunla hemen anlaşma yaptı (The Silver Chalice/Gümüş Kupa,1955). Somebody Up There Likes Me (Yukarıda Biri/1956), The Long Hot Summer (Aşk Mevsimi/1958), Cat on a Hot Tin Roof (Kızgın Damdaki Kedi/1958) filmleriyle sinemadaki yerini sağlamlaştıran aktör, Amerikan sinemasının Marlon Brando, James Dean gibi ikonlarından oldu. İsyancı, serseri karakterleri canlandıran Brando ve Dean’e karşın Newman’ın yorumladığı antikahramanlar onun manyetik bakışlarından ötürü değişik bir sevecenlik taşırlardı. Bu yakışıklı, çekici, dinamik genç gök mavisi gözleri, biçimli burnu ve dudaklarıyla antik Yunan heykellerini andırıyordu. Kişiliği, çekiciliği, zekasıyla yorumladığı karakterlerde Stanislawski oyunculuk metodunu içselleştirerek yansıtıyordu. Kinizmi bile sağlıklıydı, o kavgacıdan çok bir düşçüydü. Hiçbir filminde basmakalıp olmadı, her film onun için ayrı bir serüvendi. EVDE BİFTEK VARKEN... İndirgenmez dokunuşuyla her karakteri başkalaştırdı. Çağdaş ve mitik Amerika’nın yüzlerini, zayıfları, kaybedenleri, kurbanları yetkinlikle yorumladı, özgün genç yönetmenlerin dünyasına başarıyla uyum sağladı. Üç kez Akademi ödülü alan (The Color of Money’le en iyi erkek oyuncu/1986, yaşam boyu onur Oscar’ı/1987, yardımsever çalışmaları için/1994) Paul Newman, 2007’de sinemayı bıraktığını açıkladı: “Giderek belleğinizi, özgüveninizi, yaratım gücünüzü yitiriyorsunuz. Bu noktada ben de sinema sayfamı kapattım” diyen aktör, George Clooney, Russel Crowe gibi çok sayıda oyuncuya da örnek oldu. Absence of Malice’te karşılıklı oynadığı Sally Field onu şöyle tanımlamıştı: “Tanrı bazen kusursuz insanlar yaratır, Paul Newman onlardan biriydi.” Parlak, ışıltılı, güzel adam görüntüsüne pek aldırmayan, sürekli oyunculuğunu ön plana çıkaran Paul Newman kendisiyle de dalga geçmeyi severdi. Elli yıllık karısı Joanne Woodward’ı aldatıp aldatmadığı sorulduğunda “Evde biftek varken dışarıda hamburger yemek neyime” diye yanıtlamıştı. Hatta mezar taşıyla ilgili bir espiride yapmıştı: “Burada masmavi gözleri kahverengiye dönüşünce yaşamını yitiren Paul Newman yatıyor”. Hoyrat bir aşk örgüsü... “Vicdan”, ölüm, tutku ve edepsizlikle beslenen bir sacayağı… Görüntüde üçlü bir aşk hikâyesini dillendiren bu film, aslında bir kasabada sıkışıp kalan ve çırpındıkça daha da batan yoksul insanları anlatıyor. ALPER Kazananı yok, kaybedeni çok. TURGUT Yani… Bir tutam vicdan, gerisi hicran ve hüsran… alperturgut.blogcu.com Vicdan’ı, “Kanal”, “Bereketli Topraklar Üzerinde”, “Hakkâri’de Bir Mevsim”, “Mavi Sürgün” ve “Yolda” gibi birçok filme imza atan 30 yıllık sinemacı Erden Kıral çekti. Ülke sinemasına pek çok şey katan efsanevi Yılmaz Güney’in bir dönem asistanlığını da yapan Erden Kıral, aynı zamanda yapımcılık ve senaristlik yüzüklerini de takan önemli bir yönetmen. Çıkış noktasını bir üçüncü sayfa haberinden yakalayan Vicdan’ın öyküsü (Güzel Günler İçin), eski kiremit fabrikası işçisi yazar Hasan Özkılıç’a, senaryosu ise yönetmensenarist Raşit Çelikezer’e (yönettiği ‘Gökten Üç Elma Düştü’ ile Altın Portakal’a aday) ait. Filmin müzikleri Zülfü Livaneli imzasını taşıyor. Vicdan’ın görüntü yönetmenliğini Zekeriya Kurtuluş, kurgusunu ise Mustafa Preşeva üstlendi. Filmin başrollerinde, “Eğreti Gelin”, “Adem’in Trenleri” ve “Yaşamın Kıyısında” ile oyunculuk atını dörtnala süren Nurgül Yeşilçay (amaç ödül almak değil ödün vermemektir, ilan edilir), “Mutluluk” filmiyle adını sanını duyduğumuz ekstra eğitimli aktör Murat Han, “Meleğin Düşüşü” ile rüştünü ispatlayan Tülin Özen var. Ve yardımcı roller; Nazan Kesal, Rıza Sönmez, Nihan Okutucu, Murat Gürvardar, Şener Köklükaya, Atilla Akarsu, Emine Sivri… 45. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin ulusal uzun metraj yarışması adaylarından Vicdan dün gösterime girdi. tümden yalan olmuş ve nedense ve her ne hikmetse insanoğlu düşene saldırmayı bekliyor, aç sırtlanlar misali. Acımak yok, zayıflığa tahammül yok, gözyaşı dökene sarılmak yok, dosta yaranı göstermek yok. Karın tokluğuna çalışılan, kalubeladan, Nuh nebiden kalma, beşer öğüten, yakıp kavuran bir kiremit fabrikası. Cehennemi ateşte sınanan kiremit değil oysa sen, ben, o, yani biz, hepimiz. Bant sistemi, erkek ve kadını katılaştırıyor, onları sert bir tabiata mahkum ediyor. Çalıp çırpanı öven, onurunu kuşanana söven bu sistem, senin alın terinden, kanından, canından besleniyor. Ucuz işgücü, örgütsüzlük, iptidai çalışma koşulları, zalimleştiriyor âdemoğlunu, iş güvenliği desen haliyle fasa fiso. Makine kapıyor kolunu, sakat kalıyorsun, yaşadığına şükredip bebeğine sen bakıyorsun, sonra karın eve ekmek getirmek için gündüz, gece demeden çabalıyor ve itin biri ona musallat oluyor. Bunun adı alınyazısı mı? Kapitalizm eşittir kader diyebiliyorsanız, vahşet, dehşet ve şiddet işte peşi sıra geliyor. Neyse biz yine dönelim öykümüze… ENDER BİR OYUNCU Altmışların gözde oyuncusu, seks simgesi olan Paul Newman art arda yaptığı filmlerle 1950’lerden 60’lara (The Hustler/1961, Sweet Bird of Youth/Yaralı Kadın1962, Hud/Çılgınların Günahı1963, The Outrage/1964, Hombre/Asi Kabadayı1967, Butch Cassidy and the Sundance Kid/Sonsuz Ölüm1969), 1970’lere (The Life and Times of Judge Roy Bean/Yargıç Roy Bean1972, The Sting/Belalılar1973, Buffalo Bill and the Indians/Buffalo Bill ve Kızılderililer1976, Quintet/1979), 1980’ lere (Absence of Malice/1981, The Verdict/1982) uzanan ender oyunculardan biriydi. Doksanlı ve iki binli yıllarda genç kuşak yönetmenler Coen kardeşler (The Hudsucker Proxy/1990), Sam Mendes (Road to Perdition/2002) bu dev aktörle çalışmayı yeğlediler. İlk oyuncu eşi Jackie White’dan (194958) üç, ikinci oyuncu eşi Joanne Woodward’dan (19582008) üç çocuğu olan Paul Newman, Hollywood sisteminden uzak yaşamayı yeğleyerek ailesiyle büyük bir çiftliğe yerleşti. Basınla çok ender söyleşi yaptı, hayranlarına imza vermekten de uzak durdu. KADININ İÇİNDEKİ KURT Üçlü bir aşk örgüsü… Ancak kahramanlarımız, sevdadan çok tutkudan, öfkeden ve nefretten alıyorlar gıdalarını. Kasabanın güzel kızı Aydanur (Nurgül Yeşilçay), hercai ve “yeni hayat” hasretiyle yanıp tutuşan bir tip. Kaba, saba, cahil ve aslında yapayalnız bir adam olan ilk göz ağrısı Mahmut’a (Murat Han) yanık… Şehvet düşkünü Mahmut ise Aydanur’a tapmasına karşın onun çocukluk arkadaşı masum ve mazlum Songül (Tülin Özen) ile evlidir. Onlar, kiremithanede çalışıyorlar ve var olma mücadelesi veriyorlar. Ancak Aydanur, sıçrama yapmak ve yırtmak istiyor. Çok da matah değil belki ama o, bir süre sonra kasabanın marketinde kasiyerliğe terfi ediyor. En nihayetinde Songül’ün önsezileri aldatıldığını haykırıyor. Mahmut ve Aydanur’un arabadaki ateşli sevişme seansına gizli bir izleyici olarak katılan Songül’ün adeta başından aşağı kaynar sular dökülür. Genç kadın, susmayı seçer ama içindeki kurt onu yiyip bitirmektedir. Ve Songül harekete geçer ve kocası Mahmut’a sırt çevirip Aydanur’la yakınlaşır. Mahmut’un kafası iyice karışır ve zamanla sabrı taşar. Songül, Aydanur’un evinde kalmaya, gece âlemlerine katılmaya, dans etmeye (Yeşilçay ve Özen, Nesrin Topkapı’dan ders almışlar) ve onunla içip dağıtmaya başlamıştır. Saf ve ezik bir kadının dönüşümüdür bu, önce sakınır ardından açılıp saçılır ve kendi hayatını yaşamaya karar verir. İki kadını idare ederken bir anda ortada kalan Mahmut ise, dedikoducuların da verdiği gazla canavar kesilir. Songül ve Aydanur, birlikte kasabadan kaçmaya yemin ederler. Artık çok geçtir. Songül, Mahmut’u hafife almanın bedelini ödeyecektir. Neşeli ve coşkulu bir düğüne katılan Songül ve Aydanur, piste kendilerinden geçmişçesine hünerlerini sergilerlerken psikopat Mahmut belirir ve Songül’ü kafasına kiremitle vurarak öldürür. Songül mezara, Mahmut hapse girer, Aydanur da İzmir’de pavyona düşer. Aradan yıllar geçer, cezaevinden çıkan Mahmut, saplantı haline getirdiği Aydanur’u aramaya koyulur. YOKSUL VE YOKSUN Plan sekansları ve ağır tempolu filmleriyle belleklerimize kazınan Erden Kıral bu kez tarzını değiştirmiş ve genel seyirci kitlesine uygun, arabesk soslu, acı yüklü bir film kotarmış. “Temiz bir vicdan kadar yumuşak hiçbir yastık yoktur.” Bu Fransız atasözünü çok severim. Ancak vicdan bu filmin neresinde ben bulamadım. Vicdansızlık belki uyardı, kader yakışırdı, hicran veya hüsran ise cuk otururdu. Bence en önemli sahnesinin olduğu (bunu söylemeyeyim) bölüme dek, film gayet güzel ve akıcıydı. Son yarım saatte ise kurgu kaynaklı sıkıntı, öykünün tıkanması ve imge tekrarı sürekli saatimi kontrol etmeme yol açtı. Konsomatris, türbanlı, konsomatris değişimi, dönüşümü ise gerçeklikten ve inandırıcılıktan uzak, yapay ve hatta komik göründü. Yine de eminim ki; Vicdan çok sevilecek. Son söz her zaman olduğu gibi siz sinemaseverlerin… Ege’ye dair, Egeliye has, gözden ve gönüllerden ırak küçük bir kasaba, tümden yoksul ve yoksun. Tozlu daracık yollar, fakirim diye bas bas bağıran virane muadili evler. Burası avuç içi kadar bir yer, kimin eli kimin cebinde belli değil. Öyle ki; eski aşkından asla kaçamazsın, düşmanını görmeden geçemezsin. Ve üstelik herkes üstüne vazifeymişçesine ve hayatı daha da zorlaştırmak pahasına birbirini kolaçan ediyor. İmece kültürü YARDIMSEVER AKTÖR Karısı Joanne Woodward’ı oynattığı dört uzun metraj çekti: Rachel Rachel(Yasak Aşk/1968), The Effect of Gamma Rays on ManinTheMoon Marigolds (Gama Işınlarının Papatyalar Üstündeki Etkisi/1972), The Shadow Box(1980), The Glass Menagerie (Sırça Köşk/1987). 1978’de altı çocuğundan tek oğlu Scott’ı uyuşturucudan yitiren oyuncu, uyuşturucuiçki bağımlılarına yardım amacıyla Scott Newman Vakfı’nı kurdu. Çocukları çok seven yardımsever aktör Newman’s Own şirketini kurarak(1982) yetiştirdiği yiyeceklerden gelen kazancı kanserli çocuklara bağışladı. Kuruluşundan beri yardım kurumlarına 250 milyon dolardan fazla bağış yapan, dünyanın değişik noktalarında 11 kanserli çocuk kampını da destekleyen Newman’lar geçen yılın yiyecek kazancı 28 milyon doları Hindistan ve Afrika’daki yoksul köylerin içecek suya kavuşması için bağışladılar. İnsan hakları konusunda da etkin olan aktör, Demokrat partinin kampanyalarına, nükleer silahsızlanma konferanslarına katıldı. Newman aynı zamanda eşcinsel haklarını, eşcinsel evliliğini de destekliyordu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle