Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 11 EKİM 2008 CUMARTESİ Pirhasan’ın filmi beyaz perdeyi gerdi Yeni Çeltek’teki maden işçilerinin direnişini anlatan Tersakan filmi için Sinema Destekleme Kurulu’ndan katkı alamayan Barış Pirhasan öfkeli. Pirhasan projenin reddedilmesinin bir şeylerin yanlış gittiğini gösterdiğini söylüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak faaliyet gösteren Sinema Destekleme Kurulu’nun filmlere verdiği destekle ilgili tartışmalar yakın dönemde yine canlandı. Son olarak senaristyönetmen Barış Pirhasan Kurul üyelerini “onursuzlukla ve sanatsal ahlaksızlıkla” suçlayarak kendisine hakaret davası açmalarını istedi. Sinema Destekleme GAMZE Kurulu’nun (SDK) filmlere ERBİL verdiği destek çeşitli dönemlerde tartışmalara neden oldu. Son olarak senaristyönetmen Barış Pirhasan, kurulun “Tersakan” adlı projesini de reddetmesi üzerine bir mektup yazarak kurul üyelerine “hakaret etti.” Pirhasan “prodüksiyon yapısı oldukça güçlü, dış ortağı neredeyse hazır olan bu projenin Türkiye tarihinin yakın bir dönemine ışık tuttuğunu” anlatıyor ve reddedilişini “manevi olarak büyük bir hakaret” şeklinde nitelendiriyor. Senaryosu Barış Pirhasan’a ait olan proje daha önce belgesel olarak yapılmış, 1980 öncesi Yeni Çeltek’teki maden işçilerinin direnişini anlatıyor. “Tersakan”ın yapım ortaklarından olan yapım şirketi Açılım, “Unutturulanlar” adlı belgesel dizisinin ikinci filmi olarak, Yeraltı Maden İş Sendikası’nın Yeni Çeltek Kömür İşletmeleri’nde 197680 arasında gerçekleştirdiği örgütlenmeyi, bu örgütlenmenin tüm çevrede yarattığı toplumsal bilincin 12 Eylül darbesi sonrasında nasıl acımasızca bastırıldığını konu alan “Yeraltı Maden İşYeni Çeltek”i çekmişti. Bu belgesel 6 bin kopya olarak piyasaya çıktı ve tükendi. Desteği alıp film çevirmeyenler var Türkiye Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (SESAM) SDK’da temsilcisi bulunan örgütlerden biri. SESAM’ın Genel Başkanı Yılmaz Atadeniz, Kurul’un filmlere olan desteği ile ilgili olumsuz değerlendirmelerin tümünü “dedikodu” olarak niteliyor. Atadeniz şu görüşleri ifade ediyor: “Ben bu konuda çıkan söylentilerin aslı astarı olduğunu düşünmüyorum. Orada çalışan insanlar 300’e yakın eseri elden geçiriyor, zamana ihtiyaç duyuyorlar, son derece hassas davranıyorlar. Bazı yanlış uygulamalar her zaman olur ama ben bu konudaki dedikoduları kabul etmiyorum. Verilen para devletin kasasından çıkan bir para değil, rüsumlardan biriken, maliyede toplanan para bakanlığa devrediliyor. Bu bizim öz paramız aslında. Bunun verilmesinde kimi şartlar belirlenmiştir. Sektör içinden gelen insanlar var kurulda, 10 kişi birden nasıl aynı şekilde davranabilir?” Atadeniz, “Peki, bu mekanizmanın tümüyle doğru işlediğini söyleyebilir misiniz” sorusuna ise, şu yanıtı veriyor “Mekanizma olarak muhakkak eksikleri vardır. Biz devamlı olarak bunları tedavi etmeye çalışıyoruz. SESAM 1986’dan beri faaliyetlerini sürdürüyor. Ve bu işte de hassas davranarak hatalı ve eksik yönleri gidermeye çalışıyoruz. Mekanizmaya dair daha farklı sorular sorulabilir: Desteği alıp hâlâ filmi çevirmeyenler var, bunların peşinde koşabilirsiniz. Bakanlığa geri dönen para var mı? Bunu sorabilirsiniz. Çünkü geri dönen para yok, herkes bunu destek olarak kabul ediyor. Geri dönüş olsa desteklerin miktarı artacak, birikse daha fazla destek sağlanacak.” Sisteme aykırı olanlar desteklenmiyor Türkiye Sinema Emekçileri Sendikası (SİNESEN) Genel Başkanı Yusuf Çetin ise, SDK kararlarının çoğunlukla doğru olduğunu, ancak kimi dostahbap ilişkileri üzerinden gelişen yanlışlıkların olabildiğini söylüyor. Çetin ayrıca, sisteme uygun düşmeyen ve mesaj verebileceği düşünülen projelere sağlıklı bir destek verilmediğini öne sürüyor. Kendi kişisel tecrübesinden hareketle böyle bir değerlendirmeyi yapan Çetin, “Bu benim başıma geldi. Kişisel olarak yaptığım bir başvuruda, Kürt bölgesinde yaşanan kimi haksız gelişmeleri projeye dönüştürmüştük. ‘Süte Kan Karıştı’ isimli proje aslında bu ülkenin yararına da olabilecek bir projeydi. 2007 döneminde olması gerek, projeyi sunduk, hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildi.” SİNESEN’in kurula temsilci göndermediğini çünkü kendilerine böyle bir öneri gelmediğini belirten Çetin, “Biz kabul görmüyoruz, çünkü emek mücadelesi veriyoruz. Bu birilerinin çıkarına dokunuyor. Bugün sendikalara devlet de sıcak bakmıyor, sisteme yakın olan anlayışların genelde kabul gördüğünü söylemek gerek. Oysa SİNESEN 3 bin küsur üyesiyle dikkate alınması gereken bir güçtür” diyor. Yusuf Çetin, “Bu ülkede gerçekten doğru işler yapmak isteyen, bu konuda kafa yoran, uzman kişiler var. O insanlara şans tanınmalı, onların projeleri doğru değerlendirilmeli” diyerek konuya ilişkin değerlendirmelerini tamamlıyor. Temsilcilerin niteliği önemli Belgesel Sinemacılar Birliği (BSB) Eser Sahipleri Meslek Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Hilmi Etikan, SDK’nın içinde bulunduğu destek yapısının “genel anlamda doğru çalıştığını” düşünenlerden. Etikan, kritik olanın SDK’ya temsilci gönderen kurumların, doğru, tarafsız ve yetkin kişileri belirlemesi olduğunu söylüyor ve BSB olarak kendilerinin bu konuya büyük özen gösterdiklerini vurguluyor. Kurul’a çok sayıda başvuru olduğu için üyelerin değerlendirme yaparken zorlandığını belirten Etikan “Bu nedenle kimi zaman haksızlıklar yapılıyor olabilir. Ama bunun çok yaygın bir sorun olduğunu düşünmüyorum” diyor. İdeal bir işleyişin tanımlanabilir olup olmadığı konusundaki sorumuza Hilmi Etikan şu yanıtı veriyor: “İnsanların karar verdiği yerlerde, ne kadar kaçınırsanız kaçının mutlaka öznel değerlendirmeler öne çıkacak ve hatalar olacaktır. Bu hataları en aza indirmenin yolları aranmalıdır. Bu kurum ne denli özerk bir kimlik kazanırsa o denli verimli olur diye düşünüyorum. Ayrıca değerlendirmeler üretim alanlarına göre sınıflandırılabilir. Yani uzun metraj, kısa metraj ve belgesel filmlerin değerlendirme kurulları ayrı ayrı olabilir. Böylece komisyon üzerindeki yük azalmış ve alınan kararlar daha güvenirlik kazanmış olacaktır. Kurulacak bir izleme komisyonu, tamamlanan filmleri daha yakından izleyip, verilen desteğin doğru kullanılıp kullanılmadığını denetleyebilirse, destek sonucu ortaya çıkan ürünlerin niteliği de yükseliş gösterecektir.” Etikan belgesel film yönetmenleri ve yapımcıları olarak kendilerinin asıl sorunu destek sonrası yaşadıklarını ifade ediyor. ‘Hakaret davası’ bekliyor Pirhasan karşı çıkışının bireysel olmakla eleştirildiğini ama zaten kendisinin de böyle olmasını tercih ettiğini vurguluyor. Pirhasan, hakaretinin karşılıksız kalmaması ve kendisine hakaret davası açılması sayesinde konuya dikkat çekmeyi hedefliyor. Pirhasan mektubunda bu hedefini şu şekilde ifade ediyor: “Utanma duygusunu çoktan yitirdiği anlaşılan bu şahısların en kısa zamanda bana hakaret davası açmalarını bekliyorum. Mahkeme önünde söyleyeceğim tek cümle şu olacak: Evet hepsine hakaret ettim, ediyorum, çünkü birbirlerinin ve adına çalıştıkları kurumun gölgesine sinsice sığınıp, böyle bir desteği her anlamda haketmiş bir sanatçının emeğini hiçe saymak, gaspetmek gibi, cezası olmayan bir suç işlediler. Bu onursuzların suratını görebilmek ve herkese gösterebilmek için birinin ceza çekmesi gerekiyorsa, buyrun.” Bu çıkışla birlikte konu bir kez daha SDK’nın filmlere desteğinin kriterleri, adil olup olmadığı tartışmasına geldi. Sektörün farklı kesimlerinden isimlere bu konudaki görüşlerini sorduk. Farklı eleştirilere karşın destek konusu, kimsenin itiraz etmediği, hatta herkesin onayladığı bir düzen olarak görülüyor. Sinemanın tümüyle piyasanın insafına terk edilmesi halinde kimi çok önemli gelişim dinamiklerinin sektörün dışında kalacağına inanılıyor. Entelektüel yapı geliştirilmeli SDK’nın çoğunlukla uzun metrajlı filmlere destek vermesi ve sinema alanının altyapısını geliştirecek başka projeler üzerinde durulmaması da bir eksiklik olarak görülüyor. Bu konuda ilgili yasaların hazırlandığı dönemde sürece dahil olan SİNESEN eski Genel Sekreteri Mustafa Temiztaş, yasanın bu alanı düzenlediğini ancak yönetmelikler hazırlanırken ve uygulama aşamasında sinemanın film üretimi dışındaki alanlarının gözardı edildiğini belirtti. Temiztaş, sinemaya verilecek destekten söz ediliyorsa, entelektüel altyapının, eğitimin, araştırma projelerinin de mutlaka geliştirilmesi gerektiğini vurgularken o dönem SİNESEN olarak önerdikleri ülkemizde eksikliği duyulan teknik sinema kitaplarının çevrilerek basılması ve kapsamlı bir sinema kütüphanesi oluşturulması projelerinin bakanlık tarafından Kurul’a bile iletilmediğini ve desteklenmediğini söyledi. ‘Bu benim bireysel suçlamam’ “Ademin Trenleri” filmiyle daha önce SDK’nın en yüksek desteklerden birini alan Barış Pirhasan’ın, son dört dönemki başvuruları reddedilmiş. Pirhasan önceki başvuruların reddedilişini tartışmaya açmadığını ancak en son “Tersakan”ın reddedilmesiyle bu müdahaleyi yapmasının zorunlu hale geldiğini söylüyor. Projenizin reddedilmesinin ardından bir metin kaleme alarak Sinema Destekleme Kurulu üyelerine “hakaret ettiniz”. Ne amaçlıyordunuz? Benim önceki dönemde “Senarist” adlı projemin reddedildiğinde, Kurul ile ilgili bir çok yolsuzluk iddiası da vardı. “Desteklerin dağıtımına dair kriterler nelerdir” diye sorgulamalar oldu. Ben bu tartışmalara girmeyi tercih etmedim. Çünkü bu Kurul’un işleyişi, kriterleri gibi konularda fazla kafa yormuş biri değilim, bu konuda kendime özel bir rol de biçmiyorum. Bu benim tercihim. Bu defa da, bu kriterlerle ilgili tartışmalara girmek istemiyorum. Bu çıkışımın “bireysel” algılanacağı söylendi. Ama ben de bunu istiyorum zaten; bu benim bireysel şikayetim ve suçlamam. Prensiplerden hareket ederek yola çıkmıyorum, yahut bir kamu görevi bilinciyle de hareket etmiyorum. Ben diyorum ki, bu ülkede benim yaptıklarımı yapmış bir insanın üst üste dört projesi reddediliyorsa, hele ki sonuncusu dört dörtlük bir proje olduğu halde ki bunu gelecek yıl gösterime girdiğinde göreceksinizreddediliyorsa burada bir terslik var demektir. Bu terslik nasıl düzelir, bunu siz düşünün. Sektörden giden temsilcilerin oluşturduğu bir kurulun böyle bir karar çıkarması bence yüz kızartıcıdır. Ben bu insanlar çıksın, yüzleri görünsün ve eğer hâlâ kaldıysa duyguları, biraz utansınlar diye yazdım o metni. Siz sinema camiasının dikkatini bir şeylere çekmeye çalışıyorsunuz yalnızca... Evet, açık söyleyeyim, bakanlıkla ilgili değil benim derdim. İşleyişte hata olabilir, bakanlık mensuplarının bu durumdan sorumluluğu olabilir, bunu bilemem. Ama dışarıdan göründüğü şekliyle en rasyonel biçimi vermiş gibi duruyorlar. Çünkü ne diyor bakanlık; sektörün örgütleri temsilci seçin, yollayın, kendi paranızı aranızda bölüştürün... Ben bunu metinde belirtmedim herhangi bir özür konumu ortaya çıkmasın ya da “bakanlıkla aram bozulmasın” gibi bir tavrım olduğu düşünülmesin diye. Metni duyurduktan sonra başka ne tür tepkiler aldınız? Başın belaya girecek dediler. Ama siz de bunu istiyorsunuz... Talebim oydu zaten ama, “Çok beklersiniz kimse dava açmayacak” diyorlar. Onun dışında “Politiktir”, “Falanca sana gıcıktır” gibi değerlendirmeler de oldu. Prensip olarak bunlarla ilgilenmiyorum ben. Çıkışım bireysel ama ben Kurul’la ilgili olarak bunu kişiselleştirmekten yana değilim. Hakaretim de teknik bir hakaret, yani daha çok dava açılması için yapılan bir hakaret. Çünkü bu ret kararı gerçekten büyük bir sabotaj, büyük bir çelme. Görev süresi 2 yıl Sinema Destekleme Kurulu’nun (SDK) yapısı ve görevlerine ilişkin olarak görüşlerine başvurmak istediğimiz bakanlık yetkilisi Sinema Daire Başkanı Nejat Gökçe, bu konudaki başvuruların yazılı yapılması gerektiğini ve kendisinin devlet memuru statüsünde bulunduğu için sorularımızı yanıtlayamayacağını söyledi. Gökçe, SDK’nın işleyişine ilişkin düzenlemenin 5224 sayılı kanunda tarif edildiğini belirtti. Kanuna göre, “Kurul, Bakanlık temsilcisi ile ilgili alan meslek birliklerinin üyeleri arasından seçtiği birer üye ve sinema ile ilişkili alanlarda temayüz etmiş uzman kişilerden Bakanlıkça belirlenecek üç üyeden oluşur.” SDK üyeleri iki yıllık dönemlerle görev yapıyor. C MY B C MY B