17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 06 24/1/08 16:31 Page 1 CUMARTESİ EKİ 6 CMYK 6 26 OCAK 2008 CUMARTESİ Magazin durma noktasını beceremedi Gidişat iyi değil, 2000’li yıllar dejenere İki tecrübeli magazinci Nurettin Soydan ve Seyhan Erdal’a göre, ipin ucu kaçmış durumda ir tarafta sevgilisini aldatanlar, sarhoş bir şekilde çevreye saldıranlar, bar çıkışı başka ünlülere sataşanlar, alkollü araba kullananlar, dekolte görüntü verenler ile günlerce sanatçıların ya da ünlülerin kapısında yatan, saatlerce takibe alan, bazen tahrik amaçlı sözler sarfeden muhabirler gündeme geliyor artık magazin programlarında. 195060’lı yıllarda radyo magazini olarak başlayan süreç, yazılı basından sonra özel kanalların ZUHAL açılmasıyla birlikte görsel AYTOLUN medyada da boy gösterir oldu. O yıllarda altın çağını yaşayan magazin ardı arkası kesilmeyen bir çok hata ve duyarsız yayıncılık ile birlikte gerilemeye başladı. Artık aldatmalar, ünlülerin frikikleri, başka ünlülere sataşmalar, tartışmalar, az sonra’lar, şok şok şok’lar yayınlanıyor. Nikahlar, kına geceleri televizyon programlarında gerçekleşiyor, yalnızca ‘ünlüler’in değil, bireylerin de özel yaşamları tartışmaya açılıyor, insanlar kamera karşısında bir evin içinde günlerce yaşıyor. Özel hayatla kamusal hayat arasındaki çizgi gün geçtikçe belirsizleşiyor. Bu belirsizlik bir anlamda yozlaşmayı da beraberinde getiriyor. Yasalarla sınırlı olsa da yine aşılan “Özel hayatın sınırları nereye kadar?” sorusundan hareketle başladık araştırmaya. Birbirinden ilginç görüşler ve itiraflarla magazin haberciliğindeki özel yaşamın sınırlarının silikleştiği gerçeğiyle karşı karşıya geldik. 30 yıldır meslek yaşamının içinde olan, şimdilerde magazinci.com dergisini yayına hazırlayan ve Magazin Gazetecileri Derneği Onursal Başkanlığını yürüten Nurettin Soydan ve Show Tv’de magazin muhabirliği görevindeki Seyhan Erdal, meslekte ciddi bir aşınma olduğunu, bu aşınmanın da karşılıklı rızanın bir sonucu olarak hem magazinde görünen ünlülerden hem de bu haberleri yapan muhabirlerden kaynaklandığını vurguluyorlar. İşte çarpıcı yönleriyle magazin gerçeği ve özel yaşamın sınırları... B genişlemeye başladı. Artık magazinin birinci sayfadan görülmeye başlandığı dönem başlamıştı. Bu altın çağ, 1990’lı yıllarda özel televizyon kanallarının yaşamımıza girmesiyle devam etti. Soydan, “1992 yılında özel televizyon kanallarının bir yasaya tabi tutulmadan yayın hayatına başlaması ve her türlü yayıncılığın içinde magazinin olması, birilerinin dur demesine dek sürdü. İlerledikçe ilerledi. Ancak yanlışlar da arttı, bu yanlışların gündeme getirilme oranı da. Çok fazla özel yaşam irdelenir oldu. Aşk haberleri, bıktırıncaya kadar yapılan tekrarlar, şablon gibi birbirinin aynı programlar insanlarda bıkkınlık yarattı. Ancak görülmese de tüm bu faktörlerle bir düşüş yaşadı magazin” diyerek 15 yıldır magazin muhabirliği yapan Seyhan Erdal, magazini toplumun gerginliklerinden arınacakları bir haber türü olarak yorumluyor. Konserler, sanat aktiviteleri ve sanatçının yaşamını konu alan magazin haberlerinde, özel yaşamın sömürülmesine de karşı durmaya çalıştığını söylüyor. “Bence magazin demek, yaşam demek. Bar çıkışları, kavgalar, sansasyonlar, frikikler bu tarzın kalitesini düşürüyor” diyen Erdal, bir kadın muhabir olarak yıllarca ‘cephede’ koşturmuş, kendi ilkelerine göre yayın yapmak için çalışmış hatta ezilmemek ve cinsel istismara maruz kalmamak için hep erkek gibi durmaya çalışmış. “Bize kimsenin saygısı yok. Gidişat hiç de iyi değil. Herkes kendi bildiğini okuyor” diyerek başlıyor sözlerine. BEN DE MEDYATİĞİM.. Az çok gazino dönemini yakalayabildiğini ve magazin haberciliğini aslında orada öğrendiğini söyleyen Erdal, 2000’li yılları hem haberciler açısından hem de sanatçılar açısından çok fazla dejenere gördüğünü söylüyor. “Magazin muhabiri sanatçıyı evine kadar takip ediyor. Bu bir iki yıl öncesine kadar yoktu. Sanatçı çoğu zaman istemese de içten içe mutlu oluyor, ‘Ben de medyatiğim’ diye. Haberciler insanların kapısının önünde taciz edecek kadar bekliyor, her anını çekiyor, gözetliyor. Tabii ki sanatçı da tepki göstermekte haklı. Evet evinin içini çekmiyor ama günlerce kapısının önünde yatıyor. Bu kadar basit değil işler. Böyle böyle o kadar dejenere oldu ki magazin, RTÜK baskısı ortaya çıktı. O baskı olmasa, bence daha da kötüye gider çünkü kimse bunlara dikkat etmiyor” diyor Erdal. Dünyada da yine sanatçı takiplerinin yapıldığını ama genel olarak özel hayata bu kadar müdahale edilmediğini, yozlaşmadığını söylüyor Erdal: “Magazin muhabiri arkadaşımız bir sanatçının kızına bar çıkışı mikrofon uzatıp ‘Annene babana ne hesap vereceksin’ diye sorabiliyor. Bunu sormaya ne hakkımız var ki bizim? Kimseyi ilgilendirmediği gibi, bu tip hitaplarda yapılmamalı.” İzlemiyorum diyenlerin dahi magazini takip ettiğini, bir şekilde konulardan haberdar olduğunu, halkın aslında magazini çok sevdiğini söyleyen Erdal, özellikle sanatçıların yaşamının merak edildiğini vurguluyor. “İçerik ve biçim bakımından değişiklik yaşandı elbet. Eskiden ulaşılmazlık vardı, seyirci merak ediyordu sanatçıları. Ancak magazin programlarının çoğalmasıyla bu merak ortadan kalktı. Çünkü sanatçılar da kendi reklamlarının yapılması için herşeylerini ortaya döktüler. İzleyici hepsini öğrendi” diyerek gelişimi tarif etmeye başlıyor, bu değişimin toplum üzerindeki etkilerine de dikkat çekerek. Sanatçılarla ilgili pek çok şeyi öğrenen izleyiciye sonrasında sansasyonel olayların yansıtıldığını söylüyor. “Haber tükendi çünkü. Bir filmi ikinci kez izlemez insan. Sansasyon bitti, iş kavgaya döküldü. Kavgadan sıkıldılar. Sabah magazin programlarıyla eski defterler açıldı. ‘Kim 3040 yıl önce kimin sevgilisinikocasını ayarttı, o yıllarda neler yaşandı, kim kime ne dedi’ konuları döküldü ortaya. Magazin programları bunları işledi. Sanatçılar mahkemeye başvurdu. Şimdi yine kavgayla devam ediyorlar” diyor Erdal. Halkın, özellikle gençlerin bu tür haberlerden çok fazla etkilendiğini ve bu yüzden de hassas davranmak gerektiğine vurgu yapan Erdal, şöyle devam ediyor: “İnsanların özel hayatına, kişiliklerine ve izleyenlere saygı demektir magazin. Benim programımda ilke edinilen şey, saygı ve sevgidir. O sanatçının yerine koyarsanız kendinizi, o zaman daha seviyeli ve ilkeli yayınlar çıkacaktır. Bence diğer arkadaşlarımızda da bu saygının olması gerekiyor. Ama malesef son dönemde bu yok.” MAGAZİNİN PARLAMASI VE SÖNÜŞÜ Sabah programları ile saatlerce tartışılan özel hayatlar, sanatçılar, ünlüler, yurtdışından alınıp ülkemize uyarlanan çeşitli formatlardaki gözetleme programları, gelinkaynana tartışmaları, magazinin uzantısı olarak özel yaşamın deşifresinin bir sonucu olarak karşımıza çıktı. Şimdi biraz gerilere gidelim. Magazinin doğuşundan bu yana geçirdiği evrime... Soydan, magazinin 195060’lı yıllarda radyo magazini olarak sinema ağırlıklı olarak başladığını, 70’li yıllarda da müzikle içiçe geçerek yazılı basınla birlikte etki alanını genişlettiğini anlatıyor: “Geçmiş yıllarda olsa da 1970’li yılların sonlarına doğru haftalık magazin dergilerinin yoğunluğu artmaya başladı. Hatta ciddi bir okur kitlesine ulaştı. 80’li yıllarda Ses Dergisi’nin 200 bin sattığı zamanda da çalıştım. Ciddi tiraj sağlıyordu magazin.” 1980 dönemi magazinin parlamaya başladığı dönem olarak anılıyor. 12 Eylül sıkı yönetiminin ardından yaşanan apolitik süreçle birlikte hem görsel medyada hem de yazılı basında magazinin alanı magazinin içinden çıkılmaz bir hal aldığını, artık kimsenin ucu kaçan ipi yakalayamayacak hale geldiğine vurgu yapıyor. Ve 2000’li yıllar... Koşturmaca sürüyor. Mekandan mekana koşan muhabirler, takipler, kapı önlerinde sabahlamalar, tartışma yaratan ünlüler, açılan eski dosyalar, sağa sola sataşmalar, ‘tekrar üstüne tekrar’lar, ‘az sonra’lar ve bıkan, yılan, sıkılan izleyici... Soydan, bu gelişmelerle birlikte 2000’li yıllarda magazinin düşüşe geçtiğini söylüyor. RTÜK’ün müdahaleleriyle durumun düzeltilmeye ve programların içeriğinin olması gerekene çekilmeye çalışıldığını belirten Nurettin Soydan, “Bu süreç için birşeyler yapılması gerekiyor. Ancak dışarıdan müdahale ile değil, bizlerin birlik olarak çıtayı yükseltmemiz gerektiği bir gerçek. Son dönemlerde eski raytingler alınmıyor ve magazin programları yavaş yavaş daha geç saatlere çekiliyor. Çok fazla özel yaşama girildiği için böyle bir gerileme yaşandı. Özel yaşamın sınırları aşılmadan yapılan ilkeli yayınlarla durum düzeltilebilir. Kendi içimizdeki yanlışları bulup, kendi içimizde çözmeliyiz” diyor. “Peki etik ve yasal olarak nedir özel yaşamın sınırları?” diye soruyoruz Soydan’a. Yalnızca Türkiye’nin değil, bütün dünyanın tartışıp içinden çıkamadığı bir durum olduğu sonucuyla karşılaşıyoruz. Soydan, haberciliğin bir türü olan magazinin sınırlarının balkona dek olduğunu söylüyor: “Balkona kadar gelinmesinde hem Türkiye hem de dünya starlarının, kendilerinin isteğiyle ihlal etmeleri durumu var. Michael Jackson’un bebeğini balkondan göstermesi buna örnektir. O sınır balkona dek geldi. Onun ötesi dört duvar özel hayatın sınırıdır.” Sınırı kişiler belirliyor Yasalar aslında çok net. Anayasanın 20. maddesine göre; “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.” Özel hayatın gizliliği ihlal edilirse artık yeni Ceza Kanununa göre fiil suç sayılıyor. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne göre de gazeteci; kamuya mal olmuş bir şahsiyet bile olsa, halkın haber alma, bilgilenme hakkıyla doğrudan bağlantılı olmayan hiçbir amaç için, izin verilmedikçe, özel yaşamın gizliliği ilkesini ihlal edemez. Konutun sınırının dünyada da hala tartışıldığını söyleyen Soydan, başka bir noktaya dikkat çekiyor: “Ağaçlara çıkıp kenar köşelerden çekmek tabii ki bana göre de sınır ihlali. Ama siz bunu yayınladığınızda kişi, ‘Aaa ne güzel çıkmışım’ diyorsa o zaman ihlal olmadığını teyit etmiş oluyor.” Soydan, özel hayatın sınırını kişinin kendisinin belirlediğini söylüyor. Teknoloji HAKAN AKARSU hakana?cumhuriyet.com.tr HP, anıları saklamayı sevenler, çektiği fotoğraflara çabucak kavuşmak isteyenler için yeni bir yazıcı üretti. HP Photosmart D7460 yazıcı ile kablosuz bağlantı, bluetooth, hafıza kartı ve ethernet üzerinden baskı alınabiliyor. Photosmart D7460, 8,9 santimetrelik renkli, dokunmatik ve Türkçe destekli ekranıyla son derece kolay kullanılırken, mönüde, fotoğrafların daha da güzel görünmesini sağlayan kırmızı göz giderme özelliği de bulunuyor. 64 megabayt belleğe sahip olan yazıcıda HP Photosmart 2.0 yazılımı ve HP Auto Sense teknolojisi bulunuyor. Yazdırılacak sayfaların sadece istenen kısımlarının seçilmesini sağlayan HP Akıllı Web Baskısı özelliği de yazıcının bir diğer özelliği. Yazıcı Türkiye’de 231 dolar (artı KDV) fiyatla satışa sunuldu. ? Kingston DataTraveler400 Kingston, dosyaları, emailleri ve internet tarayıcı ayarlarını senkronize ederek kullanıcıların çoklu PC ortamları arasında çalışmasına imkân tanıyan yeni USB Flash sürücüsü DataTraveler 400’ü, Migo Software şirketinin veri eşleme yazılımı MigoSync yüklenmiş halde piyasaya sundu. 8GB’a kadar kapasitelerle satışa sunulan MigoSync yazılımlı DT400’ün içerisinde standart olarak yer alan SecureTraveler yazılımı kullanıcının verilerini korumak amacıyla sürücü içerisinde şifre korumalı bir alan “Privacy Zone” yaratmasını sağlıyor. ? Kişisel asistan ve navigasyon cihazı HTC P3300 HTC, GPS özelliklerine sahip yeni mobil akıllı cihazı HTC P3300’ü Türkiye’de satışa sundu. Windows Mobile 6 işletim sistemi üzerinde çalışan HTC P3300, navigasyon özelliği sayesinde gittiğiniz yerlerde yolunuzu kolaylıkla bulabilmenizi sağlıyor. Cihazın içerdiği bağımsız GPS sistemi ve TomTom Navigator 6 uygulaması, basit haritalar ve net talimatlar ile gideceğiniz yere zamanında ve kaybolmadan ulaşmanıza yardımcı oluyor. Kullanıcılar İstanbul ve Ankara haritalarından birini ücretsiz indirip kullanabiliyorlar. EDGE ve WiFi® özellikleri sayesinde her an her yerde internete hızla erişebiliyor, HTC RollR kaydırma tekeri sayesinde istediğiniz noktalara kolaylıkla odaklama yaparak, internette ve mönüler arasında rahatlıkla gezinmenizi, dokümanlarınıza ve mesajlarınıza zahmetsizce ulaşabilmenizi sağlıyor. Bluetooth 2.0, Stereo Bluetooth teknolojisi, FM radyosu, 2 megapiksel kamerasıyla tüm uygulamalarınız oldukça ideal çözümler sunuyor. HTC P3300, Türkiye’de KVK ve Bright Point kanalıyla, KDV dâhil 799 dolara satışa sunuldu. ? Hayatınızın tüm renkleri tek çerçevede Digiframe, 5, 6, 7, 8 ve 10.2 inç TFT LCD ekran çeşitlerinden oluşan çerçeve ürünlerini satışa sundu. Digiframe ürünleri ile çekmiş olduğunuz dijital fotoğraflarınızı bastırıp geleneksel albümlerde saklamak yerine masa üstünüzde, evinizde ya da işyerinizde tıpkı fotoğraf çerçevesi gibi görüntüleyebiliyorsunuz. Tüm bellek kartları ile uyumlu çalışan Digiframe Dijital Fotoğraf Albümleri, hiçbir bilgisayar bağlantısına gerek kalmadan bellek kartı içindeki fotoğrafları ister tek fotoğraf ister slayt gösterisi olarak ekrana getirebiliyor. ? Hızlı yaşayanlara hızlı fotoğraflar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle