22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 04 24/1/08 16:04 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK 4 26 OCAK 2008 CUMARTESİ Konser Louie Austen İstanbul’da Frank Sinatra, Dean Martin ve Sammy Davis Jr. gibi unutulmaz sanatçıların müziğini günümüze taşıyan Louie Austen, sayısız festival ve konserde sahnelediği çok özel şovu ile Lounge Live konser serisi kapsamında ilk kez İstanbul’a geliyor. 1 Şubat Cuma akşamı saat 22.00’de Doğuş OtoMotion’da sahneye çıkacak Austen, kadife sesi ve elektronik altyapılı deneysel parçalarıyla çok beğeniliyor. Sanatçı, 2007 yılında çıkardığı ‘Iguana’ isimli albümüyle dünyayı turlayarak, müziğini her yere götürüyor. (0216 556 98 00, biletler 45 YTL) Nil, Ceza ve DJ Funky C HP’nin üç kıtayı buluşturan müzik yarışması Hayatını Tasarla’nın final gecesi 31 Ocak Perşembe akşamı Atina, Johannesburg, Dubai ve İstanbul’da aynı anda gerçekleştirilecek. Final gecesi kapsamında büyük bir parti de gerçekleşecek. Nil Karaibrahimgil, Ceza ve DJ Funky C’nin canlı performanslarıyla renk katacağı gecede, her şehirden beş finalist grup birinci olmak için yarışacak. Esma Sultan Yalısı’nda yapılacak olan etkinlikte kazananı seyirciler belirleyecek. Capo Verde’den Lizbon’a Dünyanın birçok ülkesinde övgü dolu yorumlar alan, birçok festivale katılan ve pek çok televizyon ve radyo yayınına katılan Afrika asıllı, Lizbon’da yaşayan Sara Tavares, 29 Ocak Salı akşamı Lizbon’dan Capo Verde’ye kadar uzanan ritimleriyle İstanbullularla buluşacak. Tavares, İş Sanat Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek konserde, derin ve buğulu sesiyle müzikseverleri büyüleyecek. Sanatçı, son derece zarif düzenlemeleriyle dikkat çeken ‘Balancê’ isimli albümünden şarkılarını sevenleri için seslendirecek.(0216 556 98 00, biletler 45, 39, 33.50 ve 28.50 YTL) Etkileyici vokaller Bilinen enstrümanlardan çıkan seslerle oynayan ve DJ’liğin düşünülen çok daha farklı bir şey olduğunu gösteren Bonobo, 1 ve 2 Şubat akşamları akıllardan silinmeyecek performanslar gerçekleştirmek için İstanbul’da olacak. Parçalarında kullandığı etkileyici vokallerle ilginç hikayeler anlatan Bonobo, son albümü ‘Days To Come’la dikkatleri iyice üzerine çekti. Babylon’da saat 23.00’de başlayacak gece, müzikseverlerin ayaklarını yerden kesecek. Bonobo, bitmek bilmeyen enerjisiyle izleyenleri kendine hayran bırakacak. (0212 292 73 68, biletler 35 ve 25 YTL) 20 yıl önceki poster ir dönem rock dinleyen kızların (hatta dinlemeyenlerin de) odalarının olmazsa olmazı Skid Row’un solisti Sebastian Bach’ın posteriydi. 1989’da adım attıkları müzik dünyasına sert tarzlarıyla damgasını vuran grubun vokalisti sadece “genç kızların yatak odası süsü” olmanın çok çok ötesindeydi. Sert ve agresif vokaliyle, “18 and Life”, “Remember You”, “Youth Gone Wild” gibi Skid Row parçalarına kattığı ruh sayesinde klasikleşmiş heavy metal APTÜLKADİR şarkılarının çıkmasını sağlayacaktı. Onun ayrılışından sonra Skid Row ELÇİOĞLU da eski önemini yitirip, yok olacaktı. Ancak buna rağmen herkesin kulağında o yılların tadı kalacaktı. Bu ayrılık iki yıl öncesi bu büyük vokalistin ülkemize gelip konserler vermesiyle son bulmuştu. Bu konserlerde Skid Row şarkılarıyla hasret gidermiştik, şimdilerde de solo albümü “Angel Down” ile yeni parçalarla görmekteyiz, Bach’ı. Albümü dinlemeye başlarken o 20 yıl önceki TRT’de “Dönence”de klip bekleme günlerinin geri gelmeyeceğini bilerek kendimi hazırladım. Eskilerin dönüş albümleri her zaman biraz hayal kırıklığına vesile olsa da Sebastian Bach’ın “Angel Down” ı sadece hayranlarını değil, eski rock ve heavy’nin özlemini çeken dinleyicinin de ilacı olacak kadar büyüleyici. “Angel Down”da ilk dikkati çeken, kadronun bir solo albüm havasını aşıp, topluluk havasını yakalamış olabilmesi. Bu özellik de Skid Row’un eksikliğini aratmıyor. Metal Mike Chlasciak ve Johnny Chromatic gitarlarda muhteşem bir yapıyı ortaya çıkarırken özlenen eski havanın da doyurucu buluşmasını sağlıyorlar. Ayrıca bas gitarda Steve DiGiorgia ve davullarda Boboy Jarzombek’in katılımıyla da yıllardır birlikte olan bir grup havasının yakalanması sağlanmış. Ortaçgil ve Pinhani Türk Müziğine önemli değerler katan usta yorumcu Bülent Ortaçgil ile Kavak Yelleri dizisinin müzikleriyle son döneme damgasını vuran Pinhani, bu akşam birlikte sahneye çıkacaklar. Bostancı Gösteri Merkezi’nin sahnesinde gerçekleşecek konserde, en beğenilen şarkılar müzikseverler için seslendirilecek. Saat 21.00’de başlayacak etkinlik, izleyenleri mest edecek. (0216 556 98 00, biletler 39.50 ve 29.50 YTL) B yılan hikayesine dönen “Chinese Democracy” albümünün bekleme salonunda (ilk olarak 1997’de çıkacağı açıklanmıştı) çekirdek çıtlatıyoruz. Bu yüzden Bach’ın bu albümünde 3 parçada Axle’ı bulmak, Guns’n Roses severlerinin özlemini giderebilmeleri için bir umut taşıyor. Bu konukluğun önemi kavranmış ki, daha üçüncü parçadan itibaren birbiri ardına gelen 3 parçada Axle Rose’un katılımına yer verilmiş. Ancak, Axle’ın varlığı ile yokluğu belli değil. Anlaşılan Axle Rose hayranları için bekleme odasındaki durum devam edecek. Ama Sebestian Bach hayranları ve o eski günlere hasret kalan dinozor rockçılar için mutlulukların bini bin para. Eskilerin damardan gelen metal tadını fazlasıyla veren “You Don’t Understand”, insanı açılışta vuran “Angel Down”, bir Aerosmith klasiği olan “Back In The Saddle”, geçmişin “Hard’n Heavy Slow”larının tezahüru diyebileceğimiz “By Your Side” ve finali oluşturan Desmond Child’ın baladı “Falling Into You” albümden bana göre ilk sıyrılan parçalar. Vega konseri Vega, 2 Şubat Cumartesi akşamı Bronx’ta sahneye çıkacak. 1996 yılında Tuğrul Akyüz, Deniz Özbey ve Mert Koral’in birlikte çalışmaya başlamasıyla kurulan topluluk, ilk albümü ‘Tamam Sustum’u 1999’da çıkardı. Bu ilk albümle büyük bir hayran kitlesi yakalayan grup, kısa bir süre sonra ‘Tatlı Sert’ isimli yeni albümünü yayınladı. 2003’te Mert Koral’in ayrılmasıyla 2 kişi kalan Vega, 2005’te de 3. albümü ‘Hafif Müzik’i piyasaya sürdü. Topluluk saat 22.00’de gerçekleşecek konserde en beğenilen şarkılarını sevenleri için seslendirecek. (0216 556 98 00, biletler 23 YTL) SOVYETLER ZAMANININ GÜÇLÜ HARD ROCK VOKALİ Amerikan metalinin en güçlü seslerinden biri olan Bach’la buluşmanın ardından ülkemizde de aynı zaman diliminden gelen hasretlerimizin son bulması bizi hayli sevindiriyor. Kramp’ın konserlerle dönüşünü en yakın zamanda albüm olarak da görmeyi umut ederken yeni buluşmaları buradan sizlere duyuralım. 90’lı yıllarda Kramp fırtına gibi eserken o dönem ortalığı kaplayan rock barlara yönelik yan bir proje de kurmuşlardı. Natiulus adını verdikleri bu grup, Kramp’ın aksine İngilizce bir repertuar oluşturmuştu. İşte o grupta dikkat çeken bir eleman vardı ki, yıllarca kimsenin aklından çıkmayacaktı. Bizim “Vaho” dediğimiz Vahdang Makaletia’yı uzun bir aradan sonra yeni kuşak bir topluluk olan Altona’da vokal yaparken görüyoruz. Dio, Coverdale gibi Hard rock ve klasik heavy metal tadındaki muhteşem vokaliyle tanıdığımız Vaho’yu şimdilerde progressive metal grubunda görmek hem şaşırttı hem de sevindirdi. İlk önce eskisi gibi hard rock ağırlıklı bir grupta yer alsaydı desek de Altona’nın albümünü dinleyince kuşkularımız sona erecek ve usta her zaman ustadır diyecektik. (Vaho, eski Sovyetler Birliği zamanında rock grubu olan, konservatuar eğitimli, Gürcistanlı bir hard rock vokalisti.) Uzayın derinliklerine.. Tuluyhan Uğurlu, insanın uzaya çıkışının 50. yılında ‘Uzayın Derinliklerine Yolculuklar’ isimli bir konser gerçekleştiriyor. Uğurlu, bu akşam Sirkeci Garı’nın Tarihi Bekleme Salonu’nda yapılacak konserde, piyanosuyla seyircisini fantastik bir yolculuğa davet ediyor. Sanatçı, uzay fotoğraflarından oluşan görüntülerle renklenecek ve saat 20.30’da başlayacak etkinliği uzayda yaşamını kaybeden bilim adamı ve astronotlara ithaf ediyor. (0216 556 98 00, biletler 45, 34 ve 17.50 YTL) CAZROCK’IN ÜÇ SİLAHŞÖRLERİ Bu ay bir başka mutluluğumuzda ülkemizin cazrock fusion tarzındaki önemli topluluğu Atmosfer’in ilk albümünü çıkarması. Ancak bu 20 yıl beklenen ilk albüm. 80’lerin sonunda kurulan bu ilk fusion grubumuzu eskiler Erkin Koray’ın efsanevi Moda konseriyle hatırlayacaklardır. O konserde Erkin Koray’dan önce sahneye çıkan Atmosfer unutulmaz bir müzikal tada imza atmıştı. Konsere gelen insanların hafızalarındaki yerini koruyan bu grup ne yazık ki bir, iki konser sonrası dağılacaktı. Grubun kurucusu gitarist Mustafa Dönmez, yanına Sertaç Tunguç (bas gitar) ve Bilge Candan’ı (davul) alarak geçen yıl tekrar kurmuştu. Bu muhteşem üçlüyü dönüş konserlerinde dinleme bahtiyarlığına erişenler, bu tadın albüm halinde kalıcılığa ulaşmasını çok istemişlerdi. Şimdilerde çıkan “Ağaçların Öyküsü” isimli Atmosfer albümü bunu gerçekleştirdi. Dönmez’in bestelerinden oluşan albümde ülkemizde oldukça bakir bırakılan cazrock fusion alanındaki boşluğun ciddiyetle doldurulduğunu görüp, seviniyoruz. BACH’A AXLE ROSE DESTEĞİ Albümün bir konuğu var ki, ilk anda dikkatlerimizin hedef tahtasını tam 12’den vuruyor. Bu isim Skid Row’un altın yıllarında Bach’ın en büyük rakibi diyebileceğimiz Axle Rose. Rock tarihine altın harflerle damgasını vuran Guns’n Roses’ın iki kahramını vardı: biri gitarist Slash’dı, diğeri de rock dinlemeyenlerin bile kafasına yer eden Axle’dı. Slash’i Velvet Revolver adlı yeni grubuyla dinlemeye devam etsek de Axle’la buluşmak imkansızlaşmasa da Dans gecesi Zi Punt, ‘Doritos Live Nights’ konserleri kapsamında 31 Ocak Perşembe akşamı Roxy’de konser verecek. İstanbul’da yaşayan Reuben de Lautour’un yeni projesi olan Orange, konserin ön grubu olarak sahneye çıkacak. Elektrofunk müziğin başarılı temsilcisi Zi Punt, uzun yıllar birlikte müzik yapan Oğuz Kaplangı, Uğurcan Sezen ve Chi K.’dan oluşuyor. Elektro ile funk’ı İngilizce vokallerle birleştiren topluluk, müzikseverlere unutulmaz saatler yaşatacak. (0212 249 12 83, biletler 15 YTL) Müzik endüstrisi sarsılırken... 2000’li yıllar, ileride tarihçiler tarafından müzik endüstrisinde büyük değişimlerin yaşandığı yıllar olarak anılacak. İnternetin artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmesi ve müziğin dijital ortamda dinleyicilere ulaşması, sektörü derinden etkiledi. Müzisyenler, her fırsatta dertlerini anlatmaya çalışıyorlar, ama olup bitenleri tekrar tekrar gündeme kzulal?yahoo.com getirmekte yarar var. Son yıllarda yaşanan en önemli değişikliklerden birisi, müziğin internetteki dosya paylaşım siteleri aracılığıyla ücretsiz dolaşımının sağlanması. Bu, dinleyicinin müziğe erişimini kolaylaştırıyor, fakat bir yandan da müziği yaratanları büyük bir sorunla karşı karşıya getiriyor. Özellikle Türkiye gibi gelir düzeyinin düşük olduğu ülkelerde artık kimse müziğe ulaşmak için para ödemeye yanaşmıyor. Çünkü internet, yasal olmayan bir şekilde bedava şarkı indirilebilen sitelerle dolu. Öyle ki, artık birkaç yıl önce sokak kaldırımlarında neredeyse adım başı gördüğümüz kopya CD’lere de pek rastlamıyoruz. Çünkü CD’lerin de dönemi geçiyor, müzik dijital olarak tüm sınırları aşıyor, dünyanın bir ucundan diğerine ücretsiz iletebiliyor. Müzik şirketleri ise, bu durum karşısında korsanla mücadele için çeşitli yöntemler geliştiriyor. Örneğin, Amerika’nın dev müzik firması Universal’ın 2006 yılında kendi kataloğundaki sanatçıların şarkılarını ve videolarını Amerika ve Kanada’da internetten bedava yayınlamak üzere, reklam gelirlerine dayanan SpiralFrog adlı internet sitesiyle sözleşme imzalaması sirin.guven@gmail.com ZÜLAL KALKANDELEN büyük olay olmuştu. Bu siteden indirilen dosyalar CD’ye aktarılamıyor, iPod’la değil ama Microsoft’la uyumlu. Bunun gibi yöntemler denenmesine karşın, yine de korsanın önüne bir türlü geçilemiyor. Bütün bu gelişmeler sonucunda, şu anda müzik endüstrisinde tam bir kaos yaşanıyor. Albümler satmıyor, plak şirketleri tanınmayan sanatçılara albüm yapma riskini göze alamıyor, ancak popüler müzisyenlerin ilgi görebileceği düşünülen çalışmaları albüm olarak yayınlanıyor. Sonuçta, yeni yetenekler için ve hatta tanınmış sanatçılar da olsa, risk almayı gerektiren, deneysel çalışmalar için kapılar kapanıyor. Tamamen piyasa koşullarına odaklanan bu üretim de, müzikteki kaliteyi düşürdükçe düşürüyor. Bunlar olurken, aynı anda bir başka gelişme daha yaşanıyor. İlginçtir; yaratıcı çalışmalar yapmak ve adını duyurmak isteyen müzisyenlerin can simidi olan bu gelişme, yine internetle olanaklı hale geldi. MySpace adlı sitede hiçbir ücret ödemeden kendinize ait bir sayfa düzenliyor ve şarkılarınızı, videolarınızı yayınlıyorsunuz. Şimdiye kadar bu yolla büyük üne kavuşanlar oldu. İngiltere’de listelerden düşmeyen Arctic Monkeys, Lily Allen gerçek birer MySpace yıldızı. Plak şirketlerinin de gezinerek patlama yapabilecek isimler aradıkları bunun gibi siteler, aynı zamanda ünlü sanatçıların yeni yetenekleri keşfetmelerinin de yolunu açarak ilginç işbirliklerine zemin hazırlıyor. Örneğin, modern müziğin önde gelen ismi Moby, yakında çıkacak son albümü “Last Night”ın ilk single’ı “Alice” adlı şarkıda rap yapan Jamaikalı Aynzli’yi MySpace’deki şarkılarını dinleyerek keşfetmiş. Bu siteden bu kadar çok söz edince, şu ilginç bilgiyi de eklemek gerek: MySpace’in sahibi ünlü medya devi Rupert Murdoch… Murdoch’un 2005 yılında neden 580 milyon dolar ödeyip MySpace’i aldığı epeyce tartışılmış, her yeri reklamla dolu olan sitenin cazipliği ortada olsa da, bu alımın arkasındaki temel etkenin MTV’ye rakip bir platform oluşturmak olduğu iddia edilmişti. İnternetteki bilgilere göre, 18 Aralık 2007 itibarıyla bu siteye 300 milyonu aşkın üyelik olduğunu göz önünde bulundurursak, özellikle gençlere ulaşmayı hedefleyen Murdoch’un hesaplarını sağlam yaptığı ortada. PLAK ŞİRKETLERİ NE OLACAK? Yazının bu aşamasında aklınıza şu sorular gelebilir: “Peki, albüm satamayan plak şirketleri ne yapacak? Şarkıları internette bedava dağıtılan müzisyenler nasıl para kazanacak?” Plak şirketleri, tüm dünyada çok ciddi bir darboğazın içinde. Kriz öylesine derin ki, işten çıkarma ve masrafları kısma gibi yöntemlerle atlatılacak gibi değil. Geçtiğimiz yıl, Radiohead ve Prince gibi büyük isimlerin isyan bayrağını çekip albümlerini kendi yöntemleriyle dağıtmaya başlaması Rupert da, plak şirketlerinin Murdoch varlığının sorgulanmasına neden oldu. Radiohead, son albümü “In Rainbows”un MP3 versiyonunu kendi internet sitesinde “istediğin kadar öde” esasına dayalı olarak satınca kızılca kıyamet koptu. Pek çok kişinin bu yöntemin başarılı olmayacağını öngörmesine karşın, grubun, plak şirketini ve prodüksiyon masraflarını aradan çıkaran bu yöntemle, önceki albümlerinin satışına yakın bir gelir elde ettiği belirtiliyor. Bu tür yöntemlerin, diğer gruplara da esin kaynağı olacağını söylemek yanlış olmaz. Öyle görünüyor ki, plak şirketleri, dijital platformdaki gelirlerini artırmaya çalışacak ve daha çok menajerlik ile konser organizasyonu gibi hizmetlere yönelecek. Müzisyenlerin durumu ise çok daha zor. MySpace, YouTube gibi çeşitli platformları kullanarak ilgi çekebilenler şanslı. Albüm çıkaramayanlar ya da albümlerden para kazanma olanağı olmayanlar, konserlere ağırlık vermeye çalışacak. Tabii içinde yaşadığımız dönemin bir başka gerçeği de, dev konserler döneminin sona erişi. Belki hiçbir zaman yeni bir Led Zeppelin de çıkmayacak. Indie rock’ın beğenilen temsilcileri Interpol ya da TV On the Radio gibi gruplar, belki hiçbir zaman milyonlarca albüm satamayacaklar ve stadyumlarda konserler vermeyecekler, ama daha küçük salonlarda daha çok konser vererek varlıklarını sürdürecekler. Ne yazık ki, ülkemizdeki müzisyenlerin durumu, Telif Hakları Yasası’ndaki eksiklikler nedeniyle daha da vahim. Eğer müziği gerçekten seviyorsak ve kaliteli müzik dinlemek istiyorsak, müzisyenleri destekleyelim, gerekli yasal düzenlemeleri yaparak korsanlığı önleyelim! RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle