Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 07 15/8/07 16:54 Page 1 CUMARTESİ EKİ 7 CMYK 18 AĞUSTOS 2007 CUMARTESİ 7 Antalya’da seçkin lezzetler Dedeman Antalya Hotel & Convention Center’ın muhteşem kent manzarasına hakim çatı katı, Antalya’nın en özel “A’la Carte” restoranlarından birini barındırıyor. Şık dekorasyonuyla dikkat çeken “Türkuaz Gourmet Restaurant”, misafirlerinde Toros Dağları, Akdeniz ve kent siluetinde misafirlerine dünya ve Türk mutfağından seçkin lezzetler sunuyor. Pazartesi hariç, her gün, 20.0001.00 saatleri arasında, piyano eşliğinde canlı müziğin de dinlenebildiği mekan, her gün 12.00 – 15.00 saatleri arasında da özel konuklara öğle tatili imkanı sunuyor. Mirador’da İtalyan mutfağı Antalya’nın ünlü Konyaaltı Plajı’nın bitip, falezlerin başladığı tepenin en uç noktasında yer alan Mirador Cafe Bistro, açık deniz ve sahil ile Torosların manzarasında ziyaretçilerine büyüleyici bir atmosfer sunuyor. 300 kişiye hizmet verilebilen büyük bir bahçe alanı üzerine kurulu restoran, kapalı alanda da 150 kişiye hizmet verebiliyor. Daha çok İtalyan mutfağından pizza ve spagettilerin beğeni topladığı restoranda, özel soslar eşliğinde sunulan biftek, bonfile piliç ve ızgara çeşitlerinin zenginliği de dikkat çekiyor. Rejansta Pavlova serinliği ? Beyoğlu’nda 75 yıldır aynı mekânda, hiç değişmeyen lezzetleriyle hizmet veren Rejans Restoran, seçkin tatlı mönüsüyle tam bir lezzet durağı. Konuklarına her mevsim eşsiz tatlar sunan tarihî Rejans Restoran, muhteşem tatlısı Pavlova’yla sıcak yaz günlerinde içinizi serinletecek. Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün İstanbul’a her gelişinde mutlaka uğradığı, fotoğraf ustası Ara Güler’in “Çocukluğumda babamla giderdik” dediği Rejans’ın Pavlovası’nın hoş bir de öyküsü var. Yaz meyveleriyle bezeli Pavlova tatlısının, ünlü Rus balerini Anna Pavlova’dan ilhamla yapılan bir Avustralya veya Yeni Zelanda tatlısı olduğu söylenir. Ayın tatlısı Sakızlı Trio ? Özsüt’ün büyük ilgi gören “Ayın Tatlısı” kampanyası Ağustos’ta da tüm hızıyla devam ediyor. Bu ayın tatlısı ise yaz sıcağında hafifliği ile dikkat çeken “Sakızlı Trio”. İçeriğindeki sakızlı mousse ile dikkat çeken Sakızlı Trio, yazın en sıcak günlerini yaşadığımız Ağustos ayında hafif bir seçenek olarak öne çıkıyor. Sakızlı Trio, Özsüt tarafından çok özel malzemeler kullanılarak hazırlanıyor. Sakızlı Trio’da bulunan fındıklı kek, sakızlı mousse ve ortasında yer alan sakızlı, tarçınlı ve cevizli özel katın muhteşem uyumu tatlı meraklılarının adeta iştahını kabartıyor. Bir kentin midesine yolculuk İ zmir’in tarihini, bugünden 8 bin 500 yıl öncesine kadar geri götüren bir yerleşim Tepekule. Kentin iki yakasının ortasında yer alıyor. Şimdilerde Makine Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nce oluşturulan kongre ve sergi merkezinin adını taşıyor. Türkiye’nin ve dört bir yanından insanlar, özellikle kongreler için Tepekule’nin yolunu tutuyor. İçinde bulundukları yapıyı merak edenler, en üst kata ulaştığında eşsiz güzellikteki İzmir’in, eşsiz güzellikteki manzarasıyla karşılaşıyor. Çünkü Tepekule’nin tepesinde bir “şehir kulübü” yer alıyor. Son dönemlerde artan seçenekler karşısında cazibesini ve doğal olarak popülaritesini yitiren, ama yine de çoğumuzun hafızasının HAKAN bir yerlerinde bulunan şehir kulübü geleneği, burada canlı tutulmaya çalışılıyor. DİRİK Bir dönemin sosyal yaşantısının odağında yer almış şehir kulüpleri, özellikle cumhuriyetin ilk yıllarında. Odakta olunca, farklı açılardan bakılmış hep buralara. Kimilerine göre üst tabakanın kumar oynayıp içki içtiği yerler, kimilerine göre fikir kulüpleri... Halkevlerine karşı bir hareket olarak da algılanmış, benzer anlamda sahiplenen de olmuş. Siyasal iktidarla yakın ilişkiye geçmek isteyenlerin de mekanı olmuş şehir kulüpleri, iktidarları kendine karşı bir yapılanma olduğu sanrısına da sürüklemiş. ÇOK KÜLTÜRLÜ ŞEHİR Tepekule’deki “A7 Şehir Kulübü”nü işleten dört ortak Gökhan Dökmenoğlu, Sanver Suzek, Binali Yılmaz ve Müge Kalkır, şehir kulüplerini kentin önde gelen insanlarının düzenli olarak gittiği ve daha çok kent kültürüne hizmet eden mekanlar olarak algılamış ve işletmeye bu ismi koymuş. Ticari kaygıların yanı sıra özellikle yemek anlamında kent kültürüne katkı koymak başlıca amaçları. Bunun için de mönüleri “İzmir kent mutfağı” adını taşıyor. Burada, bir kentin midesine tarihsel bir yolculuk yapılıyor. İzmir’in kendi “lezzet ara kümesini” oluşturduğunu dile getiren Dökmenoğlu, bunu mönülerine yansıttıklarını söylüyor: “İzmir, geçmişten gelen özellikleri dolayısıyla çok kültürlü bir şehir. Mutfağı da, kendisi gibi çok kültürlü. İçinde Girit mutfağı da var, levantenlerin getirdikleri, Akdeniz, Ege mutfakları da... İstanbul’da da pek çok farklı kültür birlikte yaşadı, ama orada saray mutfağı baskındı. Ama İzmir, dinamiklerini kendi belirledi. Böyle olunca da yemek anlamında pek çok kültürün mutfağından beslendi ve onların özelliklerini korudu. Biz de bunu mönülerimize yansıtıyoruz.” Şehir Kulübü’nün menülerinde mevsimine göre “otlar” özellikle dikkat çekiyor. Kararsız kalmak işten bile değil. O zaman imdada “sıra servisi” yetişiyor. Siz ana yemek olarak et, tavuk veya balıktan birini tercih ettikten sonra İzmir mutfağının “eserleri” küçük tabaklarda sıra sıra geliyor. İzmir manzarası eşliğinde, yemeği aşmayacak canlı müzik dinlerken İzmir mutfağından lezzetler tatmak isteyenlere Dökmenoğlu’nun üç kategorideki önerileri şöyle: ? Kuzu etli şevketibostan ? Enginarlı piliç ? Fener balığı Tolstoy’la rakı masasında Masaya henüz oturmuştuk ki, Tolstoy girdi hemen söze, “Güzel olan sevgili değildir, sevgili olan güzeldir” diyerek. Daha ağzımıza yudum koymadık, sarhoş da değiliz ama, Tolstoy’un ne işi var bizim rakı masasında?.. Bernard Shaw da çıktı köşeden, yanımıza geliyor. Oysa ne içki içer, ne de sigara. O da dalıyor hemen sohbete, “Bize birkaç deli gerekli” diyor: “Akıllı denenlerin hepimizi ne duruma düşürdüklerini görmüyor musunuz?” Kafamızı kaldırıyoruz, büyükçe bir çınarın altındayız. İster misiniz, şimdi de Nazım Hikmet çıkıp gelsin! Tolstoy’un, Shaw’un masadaki varlığı önümüze serilen servis kağıtlarından. Yalnızca onların değil, Mevlana’dan Montaigne’ne Dostoyevski’den Yunus Emre’ye pek çok düşünürün özdeyişleri duruyor önümüzde. İzmir’de, eskilerin “kale arkası” diye bildiği bölgede müşterilerini ağırlayan Çınaraltı’na oturduğunuzda, mönüyle birlikte üzerinde “özdeyişlerin” yazılı olduğu servis kağıdı geliyor önünüze. Müşterilerin de önerileriyle belirli aralıklarla yenilenen özdeyişli servis, muhabbetin ilk demleri için kapıyı açıyor. Sirkülasyonu çok olduğu için her zaman taze olan mezelerin yanı sıra, kebaptan balığa dek geniş yelpazedeki sıcaklar, farklı damak zevkleri için hazır bekliyor. Beklemesine bekliyor da, yeni moda zevkleri ne yapacağız? Galiba, ne yendiğinden çok, nerede yenildiği daha önemli artık. “Dün falan yerde bir akşam yemeği yedim, kimler vardı bilemezsiniz?” gibi soslu cümleler daha sık duyulur oldu. Ana amaç, masadan aç kalkmak pahasına, bahse konu yerde olmak. Daha da önemlisi, orada bulunduğunu belgeleyip eşe dosta caka satmak. Damak tadı, popüler mekanlara gidenlerin sonlardaki beklentilerinden birine dönüşünce işletmeciler de müşteri ne isterse onu veriyor! Madalyonun bir de ters yüzüne bakalım. Doğrudur, ne yendiğinden çok nerede yenildiği önemlidir. Ama hizmette bir fark olacak. Çünkü yenilen şey, küçük nüansların dışında, hemen her yerde aşağı yukarı aynı lezzette önümüze geliyor. O zaman, yediğine içtiğine lezzet katan fark, “muhabbet” oluyor. Hele içkili bir mekanda, bu özellik daha da ön plana çıkıyor. İşte Çınaraltı da muhabbeti güzel demlendiren mekanlardan. Mekan adını, hemen önündeki çınardan alıyor. Özellikle yaz aylarında çınarın altına atılan masalardaki serinliğinin tadına doyum olmuyor. Çınaraltı’na bir kez gitmeniz yeterli. İkinci kez gittiğinizde işletme ortakları ya da çalışanlarından en az birinin adını biliyor olacaksınız. Hasan Tuna, Hasan Yeşilbingöl, Bülent Acar’ın işlettiği Çınaraltı çalışanları, zaten size adınızla hitap edecektir. Kim bilir, gittiğinizde belki Tolstoy da size eşlik eder!.. (Çınaraltı: 0 232 425 47 93) hakandirik@gmail.com Köşebaşı Ankara’da ? Ünü ve şubeleriyle ülke sınırlarını aşan Köşebaşı, klasikleşen lezzetlerini Ankara Cepa’ya taşıyor. Ekspres konsepti ile hizmet verecek olan mekanda, birbirinden lezzetli dürümler, lahmacunlar ve döner çeşitleri Ankaralılar’ın beğenisine sunulacak. Kentin prestijli noktalarından birinde son derece modern bir tarz ile inşa edilen Cepa’daki Köşebaşı Ekspres, çalışanlar için de iş molalarında ideal bir alternatif olacak. İzmir kent mutfağı İzmir’deki A7 Şehir Kulübü’nün işletmecilerinden Gökhan Dökmenoğlu, aynı zamanda İzmir Lezzetleri Derneği’nin kurucu başkanı. “Bir kent, ona sahip çıkanlarındır” sözünü çok benimsediğini vurgulayan Dökmenoğlu, ancak yemek kültürü anlamında bu sahiplenmenin yetersizliğinden yakınıyor. Yemeklerin orijinlerini araştırıp bulmanın önemli bir iş olduğunu vurgulayan Dökmenoğlu, “Ancak tek bir kavim, topluluk ya da ülkeye sahiplendirmeye çalışmak ne kadar büyük haksızlık. Örneğin yaprak sarmaya birçok medeniyet ve kültür tarafından sahip çıkılması, bu kültürler arasındaki ilişkiyi, paylaşımı anlatmıyor mu? Bu anlamda yemek, sadece tarihsel bir belge değil, aynı zamanda kültürel bir argüman halini alıyor” diye konuşuyor. Mutfakların çeşitli alanlarda sınıflandırmaya tutulduğunu kaydeden Dökmenoğlu, şunları söylüyor: “Türk, Fransız, İtalyan gibi ulusal sınıflandırma var. Bunun yanında Antep, Seferad, Ermeni gibi yöresel ya da etnik mutfaklar bulunuyor. Et, balık, tavuk gibi uzmanlık sınıflandırması da var. Ama İzmir mutfağını hiçbir sınıflandırmaya koyamıyoruz. Ne ulusal, ne yöresel, ne de bölgesel bir mutfak. Bazen ot mutfağı diyorlar, bazen balık... Bence bir kent mutfağı.” Dökmenoğlu, kurdukları dernekle birlikte İzmir kent mutfağına ilişkin araştırmalarını artıracaklarını, bunları kitap haline getirerek belgeleyeceklerini söylüyor. Ayrıca, yakında İzmir mutfağına ilişkin eğitimlerin de başlayacağını belirtiyor. Sepette tavuk ? Sepette tavuk, bugüne kadar varlığından haberdar olmadığımız bir lezzet. İsviçre Alplerinden getirilen, bir asırlık bu özel tarifin Türkiye’deki tek adresi, Kurtköy’de yeni açılan Kapari Restaurant. Yolunuz Sabiha Gökçen Havalimanı’na düşerse, keyifli bir yemek için biraz mola vermenizde fayda var. Havalimanı’nın yanında yeni açılan Kapari Restaurant, kısa zamanda damak tadına düşkün olanların tercihi olmayı başardı. İşletmeci Adnan Gül’ün, 105 yıldır yalnızca tavuğu ile ünlenmiş bir mekanda tanıştığı bu tarif, tam 16 çeşit baharatla hazırlanan lezzetli sosuyla ilgi çekiyor. Formülü sır gibi saklanan sosun içinde, sepette sunulan tavuk, yurt dışında da tıpkı bizde olduğu gibi elle yeniyor.