Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 08 6/6/07 16:20 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Kan ve Çikolata ? Yaratık Si ne ma 8 ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? (Blood and Chocolate) Katja von Garnier’in yönettiği fantastik korku türündeki filmde, Agnes Bruckner, Hugh Dancy, Olivier Martinez ile Katja Riemann’ın rol alıyor. Ailesinin kanında taşıdığı bir gizem yüzünden vahşi avcılar tarafından Colorado dağlarında öldürülmesini izleyen genç kız, ormana kaçarak kurtulur ve avcıların hiçbir zaman bulamadıkları bir kurda dönüşür. Bükreşin göreceli güvenliğinde yaşayan Vivian, günlerini bir çikolata dükkanında çalışarak, gecelerini ise, şehrin yeraltı kulüplerinde kuzeni Ralf ve suçlular çetesi ‘Beşler’le geçirir. Bükreş’in eski sanat eserlerini, hem insan hem kurt görünüşüne bürünebilen, bir zamanlar insanlar arasında kutsal kabul edilmiş olan mitolojik kurt adamlar hakkında kitap yazan Aiden Galvin, tesadüfen terkedilmiş bir kilisede yapılan garip bir ayin sırasında gerçekle yüz yüze gelir: Vivian ile... (GwoemulThe Host) Gişe rekoru kırdığı Güney Kore’den sonra dünyayı da ayağa kaldıran Yaratık, canavar filmlerinde yepyeni bir çığır açıyor. Joonho Bong’un yönettiği ve Kangho Song, Hiebong Byeon, Haeill Park ile Duna Bae’nin oynadığı film, Amerikan ordusunun bir kaç yıl önce Han Nehri’ne gizlice boşalttığı kimyasal atıklardan korkunç bir yaratığın üremesine neden oluşunu konu alıyor. Bu yaratık zamanla ortalığı savaş alanına dönüştürmeye başlar. Hükümet de yaratığın korkunç bir virüs bulaştırdığından şüphelenince, ortalık iyice karışır. ??????????????????????????????????? Juarez’in yitik kadınları eş yıl önce, Mart 2002’de 4.Selanik Uluslararası Belgesel Film Festivali’nde Meksikalı kadın yönetmen Lourdes Portillo’nun Senorita Extraviada (Kayıp Genç Kadınlar) adlı etkileyici belgeselini izlemiştim. Kayıp Genç Kadınlar’da Portillo, on yıl boyunca (19912001) ABDMeksika sınırındaki Juarez kasabasında kaçırılan, tecavüze uğrayan, acımasızca öldürülen 230 genç kadının dokunaklı, trajik öyküsünü şiirsel bir ustalık, çarpıcı bir dille aktarıyordu. Belgeselinin çekimine 1991’de başlayan 2001’de bitiren ASLI yönetmen, kurbanların aileleriyle yaptığı özel konuşmalarla filminin SELÇUK ayrıntılı iskeletini oluşturmuştu. Kaybolan kadınların ortak yönleri tümünün yoksul kesimden gelmelerinde, ince, esmer, uzun saçlı, genç, çekici kadınlar olmalarıydı. İki yıllık çekim boyunca Portillo 50 kadının daha ölümüne tanık oldu, bu cinayetlerden ancak birkaçı çözülebildi. ABD’den Juarez’e gelen CIA görevlileri tüm bu cinayetlerin ardında bir seri katilin parmağı olabileceği tezini ortaya attılar. Portillo’nun bakışı ise bu tezin tam karşıtıydı: Mafya ve uyuşturucu trafiğinin işlediği Juarez’de yoğun işsizlik vardı. Erkek işgücünü ucuza çalışan kadınlar, kızlar tamamlıyordu. Bu genç kadınların dolaylı da olsa mafyayla,uyuşturucu çeteleriyle ilişkileri vardı. B POLİSİN ÇÜRÜMÜŞLÜĞÜ Portillo, Kayıp Genç Kadınlar’da polisin çürümüşlüğünü, cinayet soruşturmalarının yetersizliğini, medyanın çarpık haberlendirmesini, politik partilerin kışkırtmasını başarıyla gözler önüne serdi. “Partiler, kadın sorununu çözmek yerine daha da güçleştirdiler. Üstelik bir de baştan çıkarıcı şeyler giyinip sokağa çıkıyorsunuz, erkekleri kışkırtıyorsunuz diyerek kadınları suçladılar. İşi çekinmeden cinayete kurban gidiyorsanız bu tamamıyla sizin suçunuz demeye kadar vardırdılar” diyen Portillo, başarılı belgeseliyle uluslararası sinema eleştirmenlerinin Fipresci ödülünü aldı. Kayıp Genç Kadınlar’ı izlerken bu konudan ne kadar etkili bir dram yapılır diye düşünmüştüm. Meksika kökenli Amerikalı yönetmen Gregory Nava, bu trajik öyküyü 2006’da sinemaya taşıdı. ABDİngiltere ortak yapımı Bordertown’da (Sınır Ötesi) Chicago Sentinel gazetesinin editörü (Martin Sheen) becerikli kadın muhabiri Lauren’den (Jeniffer Lopez) Juarez’deki kadın cinayetlerini araştırmasını ister. ABDMeksika sınırına yakın Juarez’de bulunan fabrikaların yakınında işlenen bu korkunç cinayetlerle ilgili yerel yetkililer doyurucu açıklamalar yapmamaktadırlar. Son on beş yıldır burada 375 kadının kaçırılıp tacize uğradığını, öldürüldüğünü öğrenen Lauren, yerel gazetenin editörü, eski sevgilisi Alfonso’dan (Antonio Banderas) 700 kadının da kayıp olduğunu öğrenince iyice sarsılır. Alfonso’nun yardımıyla soruşturmaya girişen Lauren, cinayetlerin ucunun kasabanın ileri gelenlerine, polise ödenen rüşvete, mafyaya, Amerikan şirketlerine dek uzandığını görür. İzler Lauren’i büyük bir tehlikenin içine doğru taşır. Tarantino’dan keyifli bir istismar Ölüm Geçirmez (Death Proof), şiddet, seks, fetişizm, korku ve gerilim unsurlarıyla harmanlanan bir istismar filmi… 1970’li yıllarda dev Hollywood yapımlarına ‘hayır’ diyenler tarafından yüceltilen, tepeden tırnağa ucuz, kısmen çöplük, saçma sapan ve sıradan bu filmlere, sinema dehası Quentin Tarantino’nun günümüzden gönderdiği içten bir ödül... Soluksuz bırakan macera, kalbe zararlı araba takip sahneleri, öfke ve kin ile daha da güzelleşen genç kızlar… Üstüne üstlük film anlamsız gibi görünse de kendi mizahını yaratan komik diyaloglarla bezeli… Ve devamı çeşitli duyguları yedeğine alan büyük bir heyecan fırtınası… Quentin Tarantino… Rezervuar Köpekleri (Reservoir Dogs), Ucuz Roman (Pulp Fiction), Jackie Brown, Kill Bill 1 ve 2… Tarzını tüm dünyaya kabul ettiren, çoğu iyi ve kült mertebesindeki filmlerin üstadı… O, Ölüm Geçirmez ile bir koltuğa dört karpuz sığdırmayı başardı. Yönetmenlik, senaryo, yapım, görüntü yönetmenliği… Filmin başrolünde ise her türlü boya küpüne dalıp çıkmış yetenekli ve deneyimli aktör Kurt Russell var. Michael Bacall, Eli Roth, eski dublör Zoe Bell, Rosario Dawson, Vanessa Ferlito, Jordan Ladd, Rose McGowan, Tamiia Poitier, Marley Shelton, Tracie Thoms, Mary Elizabeth Winstead, Michael Bacall, Eli Roth, Omar Doom ise zengin kadronun diğer isimleri… ALPER TURGUT tarafından memnuniyetle karşılandığı da bilinen bir gerçek) projesinin ikincisi olan Ölüm Geçirmez, 15 Haziran günü sinemalarımızda gösterime girecek. Tarantino’nun kankası Robert Rodriguez’in yönettiği zombi güzellemesi Dehşet Gezegeni (Planet Horror) ise önümüzdeki ay, vizyon şansını yakalayacak. HER KUŞUN ETİ YENMEZ Bu uçuk, kaçık ve ziyadesiyle ucuz film, 1970’li yıllarda Teksas Austin’de geçer. Kahramanımız Mike (Kurt Russell), seri katil olmaya meyleden, kafayı yemiş bir dublör eskisidir. İki ayrı kız gurubuyla, Mike arasında yaşananlar, filmin ana eksenini oluşturur. Yüzündeki 15 santimlik yara izi ve onu daha da çekici kılan hınzır bir gülümseme… Artık iyice yaşını başını almış bir adam olan çapkın Mike’ın kurbanları ise birbirinden güzel genç kızlardır. Mike, çarpışma anında bile zarar görmeyen, özel tasarım harikası “Ölüm Geçirmez” olarak adlandırdığı kapkara arabasıyla adeta yolların efendisidir. Yerel DJ’lerin en ünlüsü Jungle Julia (Sydney Tamiia Poitier) ve sıkı dostları Shanna (Jordan Ladd) ve Arlene (Vanessa Ferlito) doyasıya eğlenmek için geceye karışırlar. Julia’dan nefret eden Pam’in de (Rose McGowan) katılımıyla ekip büyür. Eğlencenin dozunu kaçıran ve ‘kolay lokma’ oldukları her hallerinden anlaşılan kızları büyük bir keyifle izleyen Mike, onları ortadan kaldırmaya hazırdır. Kadınların korkulu rüyası olan kurukafa desenli, 1969 model Dodge Charger marka otomobilin motoru, şafak vakti homurdanmaya başlayacaktır. ‘Her kuşun eti yenmez’ adını verebileceğimiz ikinci bölümde ise, Mike deyim yerindeyse sert bir kayaya toslar. Zoe (Zoe Bell), Lee (Mary Elizabeth Winstead), Kim (Tracie Thoms) ve Abernathy (Rosario Dawson)… Mike ile aralarında amansız ve acımasız bir takip başlayacaktır. Maceraya bayılan, dövüş sporları ustası bu kadınlar, hemcinslerinin intikamını alma isteğiyle, feminizme ince bir göndermede bulunurlar. Artık otobanda oluk oluk kan akacaktır. Yaşanan şiddet, vahşet ve gerilimin, aksiyonla kucaklaşmasından hemen sonra… Ve film, abuk sabuk göndermeler, cinsellik, kara mizah ve çocukça diyalogların da katkısıyla kısa sürede karmaşaya teslim olacaktır. KADINLAR DONUP KALIYOR Şaşırtıcı, inanılmaz insani olguları içeren bu sosyal gerilimin başrolünü ve yapımcılığını Jeniffer Lopez üstlenmiş: “İnsanlar, özellikle genç kadınlar bu filmi izleyince donup kalıyorlar. Sınır Ötesi’ni yapmak benim için çok önemliydi. İnsanlar böylesine olaylar hâlâ oluyor mu diye bana sorular sordular” diyen Lopez’in Nava’yla bu üçüncü çalışması (My Family/1995, Selena/1997). 2007 Berlin Film Festivali’nde Uluslararası İnsan Hakları Örgütü, Jennifer Lopez’e bu yürekli yapımda oynadığı, yapımcısı olduğu için ödül verdi. Örgütün araştırmalarına göre Juarez ve Chihuaha’da 1993’ten beri 400 kadın kaçırılıp öldürülmüştür. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’ndan yararlanan Amerikan şirketlerinin AmerikaMeksika sınırına yakın açtığı bu fabrikalarda (maquiladoras) kitle üretimi yapan Meksikalı kadınlar az bir ücret karşılığında uzun saatler çalışıyorlar. “Bu fabrikalar Meksika’nın dört bir yanından binlerce genç kadın işçiyi Juarez’e çekiyor. Para kazanmak amacıyla fabrikalara çalışmaya gelen kadınlar yoksulluklarından kasabanın öbür ucundaki gecekondularda oturuyorlar. Fabrikalarda 24 saat süresince vardiya var. Sabaha karşı üçtedörtte işten çıkıp evlerine dönerken tacize uğrayıp öldürülmemek için dua ediyorlar” diyen Gregory Nava, bu korunaksız işçi kadınların devletçe, mafyaca, uyuşturucu kartellerince, erkeklerce sömürülmesini anlatırken önemli bir sosyal ve politik gerçeğin de altını çiziyor. Nava, Senaryoyu yazarken Miguel Angel Asturias’tan, Gabriel Garcia Marquez’in büyülü gerçekçiliğinden, Charles Dickens’ın sosyal dramlarından etkilenmiş. Böylesine derin bir ileti taşıyan filmde çalışmaktan ötürü hoşnut olduğunu vurgulayan Antonio Banderas: “İnsanların gözlerini açmak, vicdanlarına seslenmek açısından Sınır Ötesi önemli bir çalışma. Basın, medya son zamanlarda olayları öylesine çarpıtıyor ki bu tür filmlerle insanlara sert gerçekleri, dünyanın salt pembe yalanlardan ibaret olmadığını göstermek gerekiyor” diyor. Juarez’de çekim yaparken polis, ekibe yardım eden yerel halkı tehdit etmiş, 100 bin dolarlık kamera malzemesi çalınmış. Bir kadının hemcinslerinin sömürülmemesi, adalet için verdiği savaşımın öyküsü, sosyal ve politik gerilim Sınır Ötesi yakında sinemalarımızda gösterime girecek. EN İYİLERDEN BİRİ Bugüne dek çekilen araba kovalamacılı tüm filmlerin en iyilerinden birini kotardığını ‘alçak gönüllük’ ile açıklayan Tarantino, “Filmde türler iç içe geçmiş durumda. Son 20 dakikasına doğru inanılmaz bir biçimde hızlanıyor ve kendinizi birden bambaşka bir filmin içinde buluyorsunuz. Aslında seyirci olarak karakterlerin o kadar fazla içine girmişsiniz ki filmin kendi içinde tür değiştirdiğinin farkına varmıyorsunuz” diyor. İstismar filmlerine saygı duruşunda bulunan ve geçmişin ‘iki film birden’ absürtlüğünü günümüze taşıyan Grindhouse (Taşradaki sinemalarda oynayan, eleştirmenlerin yerden yere vurduğu, düşük bütçeli, basit ve lanetlenmiş filmlerle ilgili bir kültür ve gelenek… Ancak B tipi bu yapımların, halk