18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 07 24/1/07 16:36 Page 1 CUMARTESİ EKİ 7 CMYK 27 OCAK 2007 CUMARTESİ 7 Koşmak için bacağa ihtiyacım SABİHA KURTULMUŞ 42 yıl önce henüz iki buçuk yaşındayken, İsviçre’de babasının müdürlüğünü yaptığı tren istasyonunun önünde oynarken, üzerinden bir tren geçiyor Gerald Metroz’un. İki bacağı kasıktan kopuyor. Yıllarca “Bacaklarım nerede?” diye soran Gerald, hayata sıkı sıkıya bağlanıyor. İletişim Fakültesini bitiriyor ve yarım vücuduyla spor yapmaya başlıyor. Önceleri protez bacaklarıyla, buz hokeyi gibi ağır bir sporda kalecilik yapan Gerald, daha sonra yıllarca İsviçre Tekerlekli Sandalye Basketbol Milli Takımı’nın kaptanlığını yapıyor. 1996 Atlanta Olimpiyatlar’ına paralel olarak yapılan paralimpiklerde (Engelliler Olimpiyatı) ise tekerlekli sandalyede 4. oluyor. yok Aşk engel tanımaz Sakatlar Derneğiyle işb irliğiniz oldu mu? “Hayır olmadı. Bir tek TE SYEV Başkanı sayın Yavuz Ko caömer’in çok büyük desteği oldu. O benim Gerald Metroz’la tanışm amı sağladı. ‘Aşk Engel Tan ımaz’ kısmındaki fotoğraflarda ve afişte yer alan İsviçrelidir. Ge rald’ın sayesinde yine Thuy Es sellier’le çalıştık, o da bizim ‘Aş k Engel Tanımaz’ temalı fotoğr aflardaki diğer yabancıdır. Onları biraz daha farklı çektik. ‘Nude’ (çıp lak) fotoğraflar çektik ve ora da verdiğimiz mesaj çok dah a farklı.” Çekimleri nerede yap tınız? “Çekimler için ağırlıklı ola rak sevgili Tamer Yılmaz’ın stüdyosunu kullandık. Onun stüdyo sunun dışında İzmir’de de çek imlerimiz oldu. Ya havuz kenarın da, ya da mesela bir haltercimiz var dı jimnastik salonunda old u. Birkaç fotoğrafı stüdyo dışınd a çek ağırlıklı olarak Tamer Yılm tik, ama az’ın stüdyosunda çalıştık.” KENDİMİ ENGELLETMEM Bugün 6 yabancı dil konuşan Gerald dünyanın en başarılı buz hokeyi menajerlerinden bir tanesi. Ajansına bağlı yüzlerce buz hokeyi oyuncusunun transferlerini düzenliyor. Ve her fırsatta spor sayesinde hayata bu kadar bağlı olduğunu, sporun kendisine güç verdiğini anlatıyor. Buz hokeyi takımının kaleciliğini yaparken bir maçta iki protezinin vücudundan ayrılarak buzun üzerinde kayması üzerine, hakemin “gözlerinin yuvalarından fırlayacak şekilde açılmasını” bugün bile gülerek anımsıyor. İnanılmaz bir yaşam öyküsünü “Kendimi isimli erdar Bilgili, Engelletmem” kitabında gözler başarılı, önüne seriyor. Thuy Essellier hayata bağlı zihinsel engellilerle engellileri yalın ilgili bir kuruluşta ışıkta, yalın sosyal gorevli olarak çalışıyor. 33 yaşındaki ortamlarda, Thuy Essellier, 19 vücutlarındaki yaşında geçirdiği bir engeli de trafik kazası sonucu felç oluyor. Kazadan sergileyen çok çarpıcı karelerle sonra depresyona giren Essellier bu fotoğrafladı. durumu ancak iki Amacı açık: yılda aşıyor. insanların engellilere “İnsanlar eve karşı bakış açısının gittiklerinde o son yıllarda fotoğrafı değiştiğini söylüyor (en azından hatırlasın ve İsviçre’de rahatsız olsun değiştiğini). istedim. Bu Serdar Bilgili’nin ‘Engellere Rağmen’ rahatsızlıklarla sergisi için objektif birlikte, hayatta karşısına geçen 35 engellilerle ilgili engelliden ikisi Thuy Esselier ve Gerald daha önce Metroz... “Biz algılamadığı ve dimdik duruyoruz, yapmadığı onurlu haysiyetli şeyleri insanlarız, yeterki bize, size sağlanan düşünsün.” yaşam koşulları sağlansın” diyen engellilerin seslerini fotoğraflarla duyuruyorlar. İşin, sporun, aşkın, başarının yani yaşamın engel tanımayacağını bedenleriyle anlatıyorlar Dolmabahçe Sarayı Sanat Galerisi’nin duvarlarında... Saraybosna fotoğraflarına yeniden bakmak imi fotoğraf keşke bu karenin içinde ben de olsaydım hissi uyandırır izleyende; kimisi ise geçmişe ait donmuş bir görüntünün bugün nasıl olabileceği sorusunu sordurur. Fotoğraflar, insanların ve mekânların hafızaları gibidir; izleyende hep bir geriye bakma ve tekrar yaşama duygusu uyandırır. Oysa kimi zaman öyle fotoğraflarla karşılaşırız ki görüntünün kendisinden çok daha fazla şey anlatır tek bir imge. Ama en önemlisi bakıldığı andan itibaren güçlü ESRA bir sızı da uyandırır bu Milli Reasürans ALİÇAVUŞOĞLU fotoğraflar. Sanat Galerisi’nde geçen [email protected] günlerde açılan “Sarajevo” sergisi işte bu duyguları uyandıran bir sergi. Ali Arif Ersen’in bir kentin dönem monografisi olarak değerlendirebileceğimiz fotoğrafları pek çok duyguyu aynı anda hissetmemize neden oluyor. Bu fotoğraflara sıradan, öylesine yıkık bir kentin imgeleri olarak bakmak neredeyse imkânsız. Sanki her bir görüntü o kentin içine işlemiş olan etnik mozaiği, gerilimi ve yaşanan dramı izleyicinin yüzüne sessizce haykırmak üzerine kurgulanmış. K S Amaç para değil Fotoğraflar satılıyor mu ? “Hayır. Biz bu fotoğrafla rı satmak amacıyla çekmedik. Sa tış yapmıyoruz, amaç burada bir para toplamak değil. Herkesin kendine düşen görevi yapması laz ım engellilerle ilgili.” Karşılaştığınız büyük azim karşısında neler hisset tiniz? “Çok duygusal çekimler oldu. Çünkü fotoğraflarını çek tiğim arkadaşlarımın hiçbiri dah a önce stüdyoya girmemiş. İlk defa poz veriyorlar kamera karşıs ında. Çoğu tutucu ailelerden, tutucu ortamlardan gelen insanlar. Kendileri ni bu şekilde sergilemek onlar için kol ay değil. Bana çok güven duydul ar. Fotoğrafların yanlış vey a farklı bir şekilde kullanılmayacağ ını biliyorlardı. Çekimlere bak tığınızda neler yaşadığımızı çok iyi anlıyorsunuz. Hepimiz pot ansiyel engelliyiz. Şu an sokağa çıktığımızda, bir araba çarptığında potansiyel engelliyiz. On un için hiçbir zaman aklımızdan çıkarm amalıyız.” SESSİZ TANIKLIK Ali Arif Ersen’in insanlık tarihinin en büyük utançlarından ve trajedilerinden biri olan Saraybosna dramını ele alan fotoğrafları kısa bir süre önce yanıbaşımızda yaşanan olayları bir kez daha, bu kez sessiz bir tanıklıkla sunuyor. Aslında bu fotoğraflar bir taraftan da ne kadar unutkan olduğumuzu yüzümüze çarpıyor. Zamanla algımızın nasıl değiştiğini, görüntüleri, özellikle de acı görüntülerini ne denli kanıksadığımızı bir kez daha hatırlatıyor bize. Ali Arif Ersen’in fotoğraflarının belki de en temel özelliği, yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi, tanıklığını sessizce gerçekleştirmiş olması ve izleyiciyi de bu tanıklığın bir parçası olarak konumlandırması. Sergideki siyahbeyaz fotoğrafların hiçbirinde insana yer verilmemiş olması ise dikkat çekici. Belki de Ersen, insan eliyle yerle bir edilen bir kente salt arda kalanlar çerçevesinde bakmayı ve izletmeyi yeğliyor. Bu da aslında sadece ve sadece kentin özünü, ruhunu yakalamaya çalışan bir gözün varlığını hissettiriyor bize. Yıkık, delik deşik olmuş binalar; içinde bir zamanlar mutlu günlerin yaşandığına dair neredeyse hiç iz kalmamış evler, boşalmış caddeler Ersen’in objektifi ile bize ulaşan imgelerden sadece bir kaçı... Saraybosna’da yaşanan dramın boyutlarını bir kez daha hatırlamak ve belki de hiç unutmamak için tekrar takrar bakmamız gereken fotoğraflar çekmiş Ersen... Unutmamak ve bir daha yaşamamak için bu fotoğraflara sıkça bakmamız gerekiyor. “Sarajevo, Ali Arif Ersen” Milli Reasürans Sanat Galerisi, 11 Ocak – 10 Şubat 2007, Teşvikiye Caddesi 4357 Teşvikiye 80200 İstanbul, Tel: 0212 230 19 76 Thuy Essellier Yurtdışında ayrıcalık Yurtdışına göre Türkiye’de engelli olmanın zorlukları daha fazla değil mi? “Yurtdışında engelli olmak ayrıcalık. Amerika’da, Almanya’da devlet otomatik olarak hem maddi hem de manevi tüm yaşam şartlarını sağlıyor. Yardımcı, bakıcı tahsis ediyorlar. Türkiye’de maalesef çok gözardı edilen bir konu. Fotoğraflarını çektiğim arkadaşların arasında Murat Çolpan var, yüzücü. Kolları ve bacakları yok doğuştan. Murat’ın ailesi olmadan yaşama imkanı çok zor. Devletin net bir politikası yok onlara yaşam sağlamak için.” Dolmabahçe’deki sergi ne zamana kadar izlenebilecek? Diğer şehirlerde de açılması düşünülüyor mu? “31 Ocak’ta sergi bitecek. Ankara ve İzmir gibi değişik şehirlerden talepler var. Organize etmeye çalışacağız. Ama asıl hedefimiz bu sergiyi yurtdışında gerçekleştirmek.” düşünerek FOEV adı altında fotoğrafçılık eğitim vakfı kurdum. Onursal Başkanımız Ara Güler. Vakfımızın içinde Türkiye’deki fotoğraf sanatının önemli isimleri var. Benim dışında kurucuları arasında İsmail Cem, Rauf Denktaş, Okan Bayülgen, Tamer Yılmaz, İsmail Ünal gibi birçok arkadaşımız var. Hedefimiz; dünyada da pek benzeri olmayan 40005000 metrekarelik bir fotoğraf merkezi kurmak. Bu fotoğraf merkezi hem mimari olarak ödül alabilecek seviyede dizayn edilmiş, içeriğinde de ne var ne yok her şeyi kapsayan, hem amatör, hem profesyonel stüdyolar, dijital ve analog laboratuvarlar, karanlık odalar, bir tanesi devamlı olarak Ara Güler’in fotoğraflarını sergileyecek yaklaşık üç sergi salonu, yine üniversitelerle işbirliği yaparak düzenleyeceğimiz seminer alanları, photoshop, karanlık oda eğitimleri gibi şu anda gençlerin tüm fotoğraf eğitimini verebilecek imkanı sağlayacağız. Türkiye’deki tüm fotoğrafçılar gelecek, eğitimlerini verecek, stüdyoda onların çekimlerini amatörler izleyebilecek. Ciddi bir kütüphane oluşturmayı hedefliyoruz. Ayrıca malzeme kiralama ve satış bölümümüz de olacak. Her türlü malzemenin satıldığı 1000 metrekarelik Fotoğraf: bir alan ayırmayı VEDAT ARIK düşünüyoruz.” İNSANLAR ‘RAHATSIZ’ OLSUN.. Bugün Türkiye’de 8 buçuk milyon engellinin olduğu tahmin ediliyor ama biz onları gündelik yaşamlarımızda göremiyoruz. Yardım olmadan bir lokantaya gidemiyor ya da kaldırımda dolaşamıyorlar... Bizden başka engellilere “özürlü” diyen, görmeyen, duymayan bir ülke yok... Engellilerin dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de yaşamın her alanında bizimle birlikte hak ettikleri yerde olması gerektiğini düşünen ve duyarlı fotoğrafçı kimliğiyle bunu yansıtmaya çalışan Serdar Bilgili’yle “Engellere Rağmen” sergisini ve vermek istediği mesajı konuştuk: “Biz engelliyiz, ama hayatta sizin yaptığınız her şeyi yapıyoruz. Resim de, spor da, müzik de, doktorluk da yapıyoruz, sevişiyoruz da. Engelsiz insanların yaptığı her şeyi yapabiliyoruz. Engellerimizle mücade ediyoruz. Bizim sizden tek istediğimiz, bu hayatta bizim de olduğumuzu kabul edin lütfen. Bizim için gerekli yaşama standartlarını kendiniz için nasıl sağladıysanız bize de sağlayın. Biz de bu toplumun bir parçasıyız.” “Engellere Rağmen” sergi projesi nasıl oluştu? “Tempo ‘Engelleri Kaldıralım’ diye bir kampanya başlattı. Bu kampanya çerçevesinde fotoğraf çalışması ve sergisi düşünüyorlardı. Bana geldiler. Onların ilk projeleri biraz daha farklıydı. Ben kendi kafamdaki projeyi anlattım. O da şuydu: Başarılı, hayata bağlı engellileri çok yalın ışıkta, çok yalın ortamlarda, vücutlarındaki engeli de sergileyen çok çarpıcı ve aynı zamanda hem duruşları, hem hayattaki başarılarını ifade eden fotoğraflar çekelim dedim. İnsanlar eve gittiklerinde o fotoğrafı hatırlasın ve rahatsız olsun istedim.” FOTOĞRAFÇILIK VAKFI Kurucusu olduğunuz FOEV’in çalışmalarından bahseder misiniz? “1314 yaşımdan beri fotoğrafla çok ilgiliyim. Amerika’da fotoğraf eğitimi aldım. Şu anda da en önemli hobim. Bunu ileri yaşlarımda da yapmak istiyorum. Ve Türkiye’deki fotoğrafçılara da bir katkım olsun istedim. Bunu RİFAT MUTLU rifatmutlu?hotmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle