18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 06 24/1/07 16:36 Page 1 CUMARTESİ EKİ 6 CMYK 6 27 OCAK 2007 CUMARTESİ Benim Giritli limon ağacım seni OZAN YAYMAN Anadolu’nun işgali sonrası emperyalist odakların ikinci yenilgilerini aldıkları Lozan Antlaşması’nda ele alınan ve tarihe ilk ve tek örnek olarak geçen, “TürkiyeYunanistan Nüfus Mübadelesi”nin üzerinden seksen dört yıl geçti. Yıllar yılı dostça geçinen halklar emperyalist kışkırtma ile birbirinden ayrıştı. 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan antlaşmanın ardından 2 milyona yakın insan göç yollarına düştü. Anadolu’ya gelenlerin sayısının 500600 bin arasında gidenlerin de bir milyon civarında olduğu tarihe not edildi. Bu rakamlar kayıt altına alındığında yıl 1923’tü. Koşullar, seksen dört yıl öncenin göç yolunu döşedi. Bu yolun izi, birinci ve ikinci kuşak mübadillere hüzün; üçüncü kuşaklara ilgi; dördüncü kuşak olarak yetişenlere de merak yükledi. Kuşaklar birbirine ekleniyor ve yoksa bu yüzyılın özlem hanesine de, “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/Ve bir orman gibi kardeşcesine” haykırışı mı yazılacak diyoruz. Daha güzel bir dünya düşlerken paylarına hep hüzün düşenlerin hikâyesinden mi oluşacak yine ortak hafızalar? Halkları tarumar eden, kültürleri ayrıştıran, insanı insandan koparıp hasret bırakan emperyalizm, cellat gibi başucumuzda elini kolunu sallaya sallaya canlar almaya devam ediyor. Bu katilin sabıkası yeni değil. Bundan 84 yıl önce de, Anadolu’da ve karşı kıyıda beraber yaşayan canların canını söktü. Barış içinde, huzurla yaşayan halkları birbirine düşürdü. Hüküm verildi: Mübadele... İzmirli bir grup belgesel film yapımcısı iki mübadil üzerinden, olduğu yerdeki; geldiği yerdeki yabancılık olgusunu kayıt altına almak için çalışıyor 2 yıldır. Nisan ayında iki tarafta da yapılacak son çekimlerin ardından Eylül ayında belgeselin gösterime girmesi planlanıyor. Mübadeleyle birlikte ailesi, Girit’ten İzmir’e gelen Yurdanur ile o süreçte Alaçatı’dan Girit’e göç eden Rum ailenin bireyi Malvina’nın öyküsü.. Girit’ten göçen ailenin İzmir’deki yıllarının en yakın sırdaşı, “Benim Giritli limon ağacım” şarkısı olur: “Benim Giritli limon ağacım seni nerelere bu dikeyim/ Dikeyim, dikeyim/Seni kadar kalbime dikeyim...” güzel ama bir o kadar da yakan bir his olduğunu bilmiyordum” diyen “macır”ın, Girit’teki dostlarını anlattığındaki sesinin yankısı mıdır, nedendir? Daha limon ağacının baş döndüren kokusu var oysa anlatılacak; dil döndükçe... nerelere dikeyim MACIR DERLER BİZİM ORADA... “Macır” derler bizim Ege’nin çoğu yerinde mübadele göçmenlerine. Yaşadıkları mahallenin adı “göçmen mahallesi” olur çoğu yerde. Kız istendiyse göçmen mahallesinden, “macırlar”dan denir, çarşıda pazarda “macırın oğlan” diye seslenirler. Bununla da bitmez, Midillili Ayvalıklılar, Ayvalıklı Midillililer olduğunu biliriz. Alaçatılı Giritliler’i duyar, Giritli Alaçatılılar’ı tanırız. Fotoğraf albümlerine bakmışlığımız, anılarını dinlemişliğimiz çoktur. “Benim Giritli Limon Ağacım” dedik; söz verdik limon ağacı kokusunu anlatmaya. Peki o halde: Hasat zamanı yolu düşenler İzmir Seferihisar’a, Güzelbahçe’ye, Muğla’nın Döğüşbelen Köyü’ne uğrasın limon ağacı kokusunu solumaya. Bir de yağmura denk gelinir ise o toprak kokusuyla karışanı solumak bir anlamda törendir. Dil de bir yere kadar. Çünkü biliriz ki; anlatılmaz yaşanır duygular vardır, tıpkı mübadillerin ömrü gibi... Limon ağacı oldu bu kez insanlık tarihinin en büyük dramlarından birisine simge. İzmirli bir grup belgesel film yapımcısının çalışmasıyla kayıt altına alındı iki mübadil üzerinden, olduğu yerdeki; geldiği yerdeki yabancılık olgusu. Paradoks Yapım tarafından çekilen belgeselin geniş kitlelere ulaşması büyük istem. İki yıl önce başlayan çalışma, gelinen noktada olgunlaştı. Nisan ayında her iki tarafta da yapılacak son çekimlerin ardından, 2007’nin eylül ayında gösterim gerçekleştirilecek. İKİ KERE YABANCI Fransız Devrimi’yle birlikte tarihteki yerini alan “giyotin”lerin başında duran bir cellat yıllar sonra günah çıkarır. Kolay değil, onca başı bir hamlesiyle ayırmıştır bedenden. Bir yanda suçluluk hissi öte yandan yaklaşan ölüm korkusuyla hesap verememe dürtüsü. Malvina (üstte) ve Yurdanur... Sonuçta kendini aklamak için, “Onlar suçluydu ama” der. Peki Anadolu ve karşı kıyıda yaşayan halkların suçu neydi de koparıldılar kök saldıkları yerlerden? Sevdiklerinin suretlerine, neden bir fotoğraf mahkumiyeti verildi? Mübadil; iki kere yabancı... Parantez içinde yazmak gerekir ise (olduğu yerde yabancı, geldiği yerde yabancı). İki vasiyet aktaralım parantezi açma adına. Mübadele olgusunun ruhunu algılama niyetine olmaz ise olmaz bir kitaptan, Kemal Yalçın’ın kaleme aldığı, “Emanet Çeyiz”den... Karşılıklı yer değiştirmeden payına Anadolu düşen ve yaşamının geri kalanını, Denizli’nin Honaz İlçesi’nde geçiren Sabiha Yavuz’a sorulur: “Yunanistan’a gidiyorum. Sizin köye de uğrayacağım. Köylülerinize bir şey diyecek misin?” “Bre, Kemal. Vraşto’da bizim evimiz vardı. Evimizin penceresi vardı. Penceresinde çiçeklerimiz olurdu. Söyle şimdi kalanlara, çiçeklerimizi kurutmasınlar, sulasınlar.” TORUNLAR HATIRLAMAK İSTİYOR Mübadeleyle birlikte ailesi, Girit’ten İzmir’e gelen Yurdanur ile o süreçte Alaçatı’dan Girit’e göç eden Rum ailenin Malvina adlı bireyinin öyküsü üzerine kurgulu yapımın, yer değiştirme olgusuna yeni anlamlar yüklemesi isteniyor. Girit’ten göçen ailenin İzmir’deki yıllarının en yakın sırdaşı, “Benim Giritli limon ağacım” şarkısı olur. “Benim Giritli limon ağacım seni nerelere dikeyim/ Dikeyim, dikeyim/Seni kalbime dikeyim...” şarkısıyla büyüyen Yurdanur Akdeniz, üçüncü kuşak mübadil. Şu an 65 yaşında ve büyüklerinden miras aldığı şarkıyı seslendirmeye devam ediyor. Yeryüzünde en kolay aktarılan iletilerin başında ise ıslıkla bile taşınabiliyorsa müzik, Yurdanur da bunu yaptı ve bu şarkının izini süren belgesel yapımcılarına ilham verdi. Bugüne kadar farklı pencerelerden işlenen yer değiştirme sürecini, limon ağacının peşinde, Yurdanur Akdeniz ve onun gibi üçüncü kuşak mübadil olan 65 yaşındaki Malvina SfilgaDaktila’nın yaşam öyküsünden anlattıklarını söyleyen Tahsin İşbilen, “Oğullar babalarının yaşadıkları o günleri unutmak, torunlar ise hatırlamak istiyor” diyerek “Bu çerçevede mübadeleye 2007 yılının penceresinden bakmak istedik” görüşlerine yer veriyor. Anadolu’dan giden Rum mübadiller. TEK MEYVELİ AĞAÇ OLMAZ Yunanistan’a göçen, Sinop Ayancıklı Yorgo da nice yıl geçirmiştir yer değiştirmenin ardından. Benzer soru ona da yöneltilir: “Türkiye’ye gidiyorum. Türkler’e diyeceğin bir şey var mı?” “Bak şu bahçenin güzelliğine. Bu bahçede vişne, şeftali, armut çeşit çeşit çiçek var. Bu bahçede sadece vişne olsaydı bu kadar güzel olur muydu? İşte budur sözüm, tek meyveli bahçe olmaz.” Sözü iki halkın mübadele dramını iki farklı yaşamdan yansıtan “Benim Gritli Limon Ağacım” belgeseline getireceğiz de olmuyor bir türlü... Ailesi mübadeleyle 30 Ocak 1923... birlikteYunanistan’ın “Florina” Türkiye ve Yunanistan yerleşiminden arasında bir protokol Urla’ya göçtüğünde henüz 2 yaşında olan ve imzalanır. Yunanistan’daki yetişkinliğinde Ege Türkler ile Türkiye’deki kültürünün en güzel Rumların karşılıklı değişimine yapıtlarını veren Necati ilişkin bir protokol. Anlaşma 1 Cumalı etkisi mi, Aydın’dan Yunanistan’a Mayıs gittikten sonra “Benden 1923’ten itibaren fiilen Selam Söyle Anadolu’ya” uygulanmaya başlanır ve 2 diyen Dido Sotiriyu mu, milyon insan göç yollarına İzmir’e miras kalan kültürel iklim mi, ya da, “özlemenin düşer... HAYALLER ORTAK... İşbilen, kişisel tarihlerde her toplumsal olaya dair ilgi çekici öyküler olduğunu söyleyerek “Yurdanur’un dillendirdiği şarkının izi bizi bu çalışmaya taşıdı. Günümüzde artık 4. kuşak mübadillerden söz ediliyor. Filmi yapım aşamasında edindiğimiz izlenim her iki tarafta da insanların, köklerine dair büyük bir ilgi duydukları. Yapımın, mübadele olgusuna yeni anlamlar kazandırmasını diliyoruz” diyor. İşbilen belgesele konu olan Yurdanur ve Malvina’nın birbirinden bağımsız iki karakter de olsa dile getirdiklerinin, hayallerinin ve beklentilerinin ortak olduğunu sözlerine ekleyerek, “Nisan ayında Malvina Alaçatı’ya gelecek. Yurdanur da ilk kez Girit’e gidecek. Son çekimlerin ardından yapım seyirciyle buluşacak. Çekim yaptığımız her yerde insanlar filmi bir an önce görmek istediklerini vurguluyorlar. Gösterim zamanının her iki ülkede de tören havasında geçmesini diliyoruz. Bizim ön plana çıkardığımız birbirine yakınlaşmak isteyen insanların öyküsüdür” görüşlerine yer veriyor. Gülcemal vapuruyla Yunanistan’dan gelen mübadiller Fotoğraflar www.lozanmubadilleri.org adresinden alınmıştır. Uludağ konserlerle ısınıyor ZUHAL AYTOLUN Üniversiteler haftasında yapılan organizasyonlardan biri olan, gnçtrkcll’in düzenlediği ‘ 40o C Partileri’ için çıktık yola. Uludağ’a doğru hareket ettiğimizde büyük bir hayal kırıklığı karşıladı bizi... Dağın sınırlarına girmiştik ancak hala bir kar tanesi görememiştik. Yalan olmasın, Milli Park’ın içinden geçerken bir kaç parça su birikintisi görünümünde kar yığını görmedik değil. Dağa doğru tırmandıkça beyaz örtüyle karşılaştık sonunda. Görüntü gerçekten de etkileyici ancak yine de yeterli gelmiyor. Küresel ısınmanın bir sonucu olarak Uludağ, eski günlerindeki gibi tamamen karlı kaplı değil... Sadece 40 santimi bulan kar kalınlığı, sezonun geç açılmasına neden olduğu gibi, kayakseverleri de bir parça hayal kırıklığına uğratmış görünüyor. Ama yine de Uludağ kalabalık... Çünkü üniversitelerin yarı yıl tatili nedeniyle çeşitli etkinliklerin düzenlendiği ‘üniversite haftası’nda, neredeyse tamamen dolu geçiriyor. Bütün üniversitelerden katılan pek çok öğrenci gündüzleri kayak yapıyor, geceleri ise çeşitli konserler ve aktivitelerle eğleniyor. Arada bir de ‘Bu akşam mutlaka kar yağmalı’ sözlerini duyuyoruz konuşmalar arasında. Üniversiteli gençleri biraraya getiren organizasyonlardan biri de Türkiye’nin gençlik kulübü gnçtrkcll’in düzenlediği ‘ 40o C Partileri’... İki yıldan bu yana sahillerde düzenlediği etkinliklerle büyük ilgi toplayan gnçtrkcll, Uudağ Alkoçlar Oteli’nin önündeki etkinlik alanında gerçekleştirdiği ve bu yıl ilk kez yapılan ‘gnçtrkcll 40o C Partileri’ne Nil Karaibrahimgil konseriyle başladı. Açıkhavada gerçekleştirilen konsere soğuğa rağmen geniş bir katılım oldu. Karaibrahimgil’in şarkılarıyla ısınmaya çalışan gençler, yapılan yarışmalarla da hem şarkıcıyla bir araya gelerek sohbet etme ve imza alma imkanı bulmuş oldu, hem de binlerce kontör kazandı. Üniversite haftası kapsamında gerçekleştirilen organizasyonun ikinci gününde ise gençler, büyük ödüllü yarışmalar, DJ performansları, dans gösterileri, kayak sonrası parti ve sürpriz şovlarla renklenen bir gün geçirdi. ‘Partileri kaçırdım mı yoksa’ diye düşünüyorsanız, iyi bir haberimiz var. 2930 Ocak ve 1314 Şubat tarihlerinde yapılacak etkinliklere siz de katılabilirsiniz. 29 Ocak’ta Emre Aydın, 14 Şubat’ta düzenlenecek üçüncü partide ise Kargo konser verecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle