Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 04 24/1/07 16:36 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK 4 27 OCAK 2007 CUMARTESİ Bilgi çağına methiye D İnsanların cumartesi ya da pazar günleri sevgililerini, ailelerini alıp bir tören heyacanında sinemalara gittiği dönemler çoktan geçti. Hâttâ çocukluğumuzda büyüklerin hafiften kinaye ve iğnelemeyi barındıran; “Bizim zamanımızda Beyoğlu’na kravatsız girilmezdi” başlangıçlı konuşmaları da kulağımdaki çınlamasını da yitirmemiştir. Bizim gençliğimizde de Beyoğlu sinema ve tiyatro demekti. Bir de buna dönemin modası Çiçek Pasajı ve tabii para varsa Cumhuriyet Meyhanesi’ni katabilirdik. Sinema ve Şimdi ufacık tiyatro öyle yaygındı bir velet ki lise yıllarımda çakmaktan daha her hafta bir oyuna gitmek ufak bir naneye tutku haline 200 albümü koyup gelmişti. orda burada 70’lerde kulaklıkla dinliyor. Beyoğlu Evinizde donla sinema kaynarken otururken her semtin bilgisayarınızın yakınına da klavyesini şöyle bir en azından tıkladıktan sonra bir kapalı bir de istediğiniz albümü yazlık açık indiriyorsunuz. Bu bolluk hava insanımıza 60’larda sineması aksaydı, kültürel gelirdi. hayatımızı ikiye katlardık. Sonra TV çıktı ve tek Oysa şimdi halimize kanallı bakınca o günkü TRT’de yoksunluklara rağmen haftada iki varolan doluluğa film hayretle iç geçirip gösterilirdi. En baba izleyici mum değil kibritle haftanın her günü bile arayacak bir film izlese bile durumdayız. 7’yi aşamazdı. Oysa şimdi öyle mi? Neredeyse insan sadece TV’ye takılsa bile bir günde 7 film izleyebilir. Bir de buna sebil gibi korsan, morsan satılan DVD’leri eklersek sayıyı varın siz düşünün. Eskisine göre daha ucuz ve bereketli. Üstelik eskiden belirli bir düzeyde ve sanatsal kaygıyı ön plana alan filmleri izlemek için ya sinemateke gidecektin (ki o tip yerlerde İstanbul’da bile bir taneydi) ya da TRT’de ayda bir izleyebilecektin. Şimdi ise en baba yönetmenlerin bütün külliyatı ortalıkta fink atıyor. APTÜLKADİR ELÇİOĞLU bilgisayarınızın klavyesini şöyle bir tıkladıktan sonra, Türkçe meali “fare” olan “mouse”unuza bir patinaj yaptırmak suretiyle iştediğiniz albümü indiriyorsunuz. Canınız sinema filmimi çekti böyle bir şey olmaz çünkü TV kanallarımızda bir film bitiyor diğeri başlıyor. Hele şifreli kanalınız varsa salonlarda yeni filmler akıyor. Pahalı diyorsanız üstte bahsediğim gibi korsan DVD alıyorsunuz. “Yok aga ben sigara parası kadar da olsa para vermek istemiyorum” diyorsanız, onları da internetten indirebiliyormuşsunuz. inleyin eğlenin Dans Dünyasının vazgeçilmez ismi Dans dünyasının yakından tanıdığı ünlü dj ve prodüktör Richard Dorfmeister 2 Şubat Cuma akşamı Babylon’da olacak. ‘Deneysel ambient’, ‘pop’, ‘hiphop’, ‘drum & bass’ ve ‘nuskool’ gibi çok sayıda müzik türünü birleştiren Dorfmeister, aynı zamanda Rupert Huber ile birlikte eleştirmenlerin gözdesi olan ‘Tosca Projesi’nin de başında. Tosca, son albümleri ‘J.A.C.’ın tanıtım turnesi kapsamında geçtiğimiz yıl Akbank Caz Festivali’nin konuğu olmuştu. (0216 556 98 00, biletler 33.50 YTL) TÜKETİRKEN TÜKENENLER O eskiden müzik arşivi yapanları bir hatırlayın... Yıllarını verip yemeden içmeden kesip deli gibi plak biriktiren insanlar vardı. Bunlar 20 ya da 30 yıl uğraşıp 2 bin, 3 bin albüm biriktirirdi. Tam gururlanırken karşısına biri çıkar “2 bin de bir şey mi bende 6 bin albüm var” derdi. Şimdi ufacık bir velet çakmaktan daha ufak bir naneye 200 albümü koyup orda burda kulaklıkla dinliyor. Eskiden plaklardan odalar kapanırdı, taşınırken sırt ağrıları çekerdin. Şimdi 40 gram bir ucubeye yüzlerce albümü sığdırıyorsun. Artık “Bir resmin kalmış bende, tam ortadan yırtılmış” diye başlayan şarkılar hem yok hem de aval aval bakışlara sebep olacak kadar da anlamsız. Çünkü fotoğraf çekmenin eskisi gibi bir büyüsü yok. Eskiden bir fotoğraf çektirirdin yıllarca ona bakar iç geçirirdin, şimdi gün boyu, her vatandaş Ara Güler oldu. Öyle ışık falan ayarı yapman da gerekmiyor, çıkar cebinden cep telefonunu çek gitsin. Sadri Alışık filmleri tadında “bütün resimlerini yırttım, Müjgan” demenin de kıymeti harsiyesi yok. Resim maille geliyor, bir bakıyorsun sonra da bilgisayarın foseptik çukuruna atıyorsun. Baki Duyarlar’ın yeni projesi Baki Duyarlar yeni projesi ‘KemenJazz’ ile birlikte ilk kez 29 Ocak Pazartesi akşamı Nardis Jazz Clab’de konser verecek. Kendi dallarının en yetenekli müzisyenleri ile oluşturulmuş bu projede sanatçılar, Baki Duyarlar’ın bestelerini yorumlayacak. Baki Duyarlar, Erdal Akyol, Cem Aksel, Derya Turkan ve Dilek Turkan’dan oluşan ‘KemenJazz’ projesinin ilk konseri saat 21.30’da başlayacak. Duyarlar, 1987’de caz piyano eğitimi için Rotterdam Konservatuarı’na girdi. (0212 244 63 27, biletler 20 ve 10 YTL) Radar Live, Yeni Melek’te Radar Live etkinlikleri kapsamında İngiltere’nin en fazla hayran kitlesine sahip gruplarından Maximo Park ve ‘indietronic’ müziğin öncülerinden Amerikalı Ratatat, bu akşam Yeni Melek’te sevenleriyle buluşacak. İsimlerini Kübalı devrimcilerin Havana’daki buluşma noktasından alan Maximo Park, 2003 yılında Newcastle’da kuruldu. İngiliz topluluğun ilk albümü ‘A Certain Trigger’ çok beğenildi. Topluluk; 100 bin kişinin katıldığı, dünyanın en büyük festivallerinden biri olan ‘Reading Festival’inde konser verdi. (0216 556 98 00. biletler 49 ve 39 YTL) BİLİNÇ PATLAMASI MI? Hayatımız eskisinden çok farklı, her birşeye anında ulaşıyoruz. Yaşlı başlı teyzeler bile “Ayol gogıla bir girip bakayım” diyebiliyor. Zaten bunun adı da üzerinde; “Bilgi çağı”. Peki a dostlar bir yeni yetme bile anında 2000 şarkıyı indirip dinliyor. İnsanımız onlarca filmi bir günde ve dünya ile aynı anda izleyebiliyor. Bununla da kalmayıp yok “kamera arkası”ydı zartıydı zurtuyduna kadar takip edebiliyor. Tozlu kitapların arasında boğulmadan her bilgi elinizin altında da ne oluyor? Ortalıkta bir bilinç patlaması mı sözkonusu olan. İnsanlar sanat kültür adına ne mene şeyler üretiyor. Sonuç tam anlamıyla tıs... Bu bolluk insanımıza 60’larda aksaydı, kültürel hayatımızı ikiye katlardık. Oysa şimdi halimize bakınca o günkü yoksunluklara rağmen varolan doluluğa hayretle iç geçirip mum değil kibritle bile arayacak durumdayız. Beyler bir terslik yok mu? SEVGİLİ GİBİ BEKLENEN PLAKLAR Sevdiğiniz yabancı bir müzik topluluğunun yeni plağını alabilmenizin sevgiliye kavuşmak gibisinden bir heyacana dönüştüğü yıllar çok gerilerde kaldı. Yurtdışında bir plak çıkacak sizin bundan haberdar olmanız için bile ya yurtdışında bir tanıdığınız ya da yabancı bir müzik dergisine aboneliğiniz olacaktı. Yeni albümün çıktığını duydunuz ya o plak ülkemizde aylar sonra çıkmasını bekleyeceksiniz ya da dışarı giden birine şipariş vereceksiniz. En babasından size ulaşması 1 ay sürecek. Verdiğiniz döviz de size evlat acısı gibi oturabilirdi hani... Ama olsun sevdiğiniz plağa ulaşmıştınız ya, hiçbir şey kafanıza takılmazdı artık. Şimdi evinizde donla otururken Ankara’da caz geceleri Vokaliz Organizasyon ve Swissotel Ankara işbirliği ile geleneksel olarak düzenlenen ‘Swissotel Ankara Caz Geceleri Etkinlikleri’ Sertab Erener’in caz performansıyla devam ediyor. Sertab Erener, Sabri Tuluğ Tırpan’ın piyanosu eşliğinde 1 Şubat Perşembe akşamı Ankara Swissotel Anatolia Balo Salonu’nda başta caz olmak üzere farklı müziklerden seçilmiş İngilizce ve Türkçe şarkılardan oluşan bir repertuar seslendirecek. Türkiye’nin en önemli vokallerinden Sertab Erener ve Avusturya’da yaşayan genç kompozitör piyanist Sabri Tuluğ Tırpan, Ankaralı müzikseverlere unutulmaz bir gece yaşatacak. (0216 556 98 00, biletler 25 YTL) Punk Rock’ın 30. yılında enfes bir albüm ZÜLAL KALKANDELEN “American Hardcore: The History Of kzulal?yahoo.com American Punk Rock 19801986” adlı soundtrack albüm hakkında yazmak için bu hafta sonunun iyi bir zamanlama olduğunu düşündüm. Her ne kadar bu akımın 1976’da mı, 1977’de mi, yoksa 1976’yı 1977’ye bağlayan gece mi başladığı konusunda tartışmalar devam etse de, sonuçta punk rock’ın 30. yılı kutlanıyor. (Konu hakkında daha fazla bilgi almak isteyenlere, bu ay yayımlanan Roll dergisine bakmalarını özellikle öneririm.) Toplam 26 şarkının yer aldığı 37 dakikalık bir albüm American Hardcore. Son dönemde ilginç bir şekilde yeniden ilgiye mazhar olan punk fırtınası, gerçekte 1970’lerin ortasında ortaya çıkıp 1980’lerin ortalarına kadar hem müzikte hem de sosyal alanda etkili olmuştu. Yalnızca bir müzik türü ya da bazılarının çarpıttığı gibi tek başına bir giyim tarzı olmanın çok ötesinde, yaşam tarzına ve dünyaya bakış açısına yansıyan sosyal bir başkaldırıyı temsil ediyordu; bir bütün halinde ortaya çıkan “punk tavrı” söz konusuydu. KENDİN YAP FELSEFESİ VE REAGAN DÖNEMİNE İSYAN İngiltere’de işçi sınıfından gelen punk grupları öne çıkarken Amerika’da daha çok orta sınıftan beyazların oluşturduğu punk gruplar vardı. Müziklerindeki temel belirleyici, yansıttıkları öfke, enerji ve kızgınlıktı. Neden öfkeliydiler? Çünkü onlar Reagan döneminde sosyal güvenlikleri tehlikeye giren, eğitim olanakları giderek azalan, ekonomik güçlükler altında gelecekten umutları yok olan ezik kesimlerin kuşağıydı. Boston, Los Angeles, Washington DC, New York ve Texas gibi farklı bölgelerde kurulan gruplar ülkenin hemen her tarafına yayılmıştı. Kısaca “DIY (Do It YourselfKendin Yap)” olarak anlatılan, “Eğer bir diyeceğin varsa çık kendin söyle, istediğin müziği çık kendin yap ve kimsenin seni durdurmasına izin verme” mantığını ilke edinmişlerdi. Verdikleri mesajlar, kimi zaman politik kimi zaman da daha kişiseldi. Reagan dönemi politikalarına isyan ediyorlardı ya da yaşadıkları kişisel sorunları haykırıyorlardı. Tıpkı “American Hardcore” albümünde yer alan şarkılar gibi. Yazar Steven Blush’ın “American Hardcore: A Tribal History” adlı kitabından uyarlanan belgeselin soundtrack albümü olarak yayımlanan bu çalışma, şarkı seçkisi bakımından sıkı punk hayranlarını memnun etmeyebilir. Örneğin The Germs, Dead Kennedys, The Minutemen ve The Misfits’in de aralarında olduğu, döneme damgasını vurmuş bazı gruplar albümde yer almıyor. Fakat bunun nedeninin yasal sorunlar olabileceği malum. Yine de albümde, Bad Brains, Black Flag, Minor Threat, Circle Jerks, Adolescents, Flipper gibi büyük grupların muhteşem şarkılarının olduğunu belirtmek gerek. Bunların yanı sıra, Battalion Of Saints ya da Gang Green gibi daha küçük grupların şarkılarına yer verilmesi de kanımca olumlu bir özellik. Bir diğer eleştiriyse, daha önce hiç yayımlanmamış şarkıların yerine, piyasadaki diğer toplama punk albümlerinde de bulunan şarkıların seçilmesi konusunda yapılabilir. Bütün bu eleştiriler bir yana, “Amerikan Hardcore” albümü, “30 yıl önce punk rock nasıldı?” sorusuna iyi bir yanıt veriyor. Özellikle de, günümüz rock müziğine yön veren ve Nirvana, Beastie Boys, The Lemonheads, Mission Of Burma, The Pixies, Sonic Youth, Red Hot Chili Peppers, Green Day gibi gruplara esin kaynağı olan punk akımını tanımak isteyenler için kaçırılmaması gereken bir albüm. Fakat her şeyden önce, müzikseverlerin punktan geriye kalan mirası bugün de sahiplenmek adına böyle bir albümü es geçmemesi gerekiyor. Yapacağım tek uyarı, albümdeki şarkıları dinlerken uygun bir havada olmanız gerektiği. Yanlış anlamayın; gömleğinizi yırtıp çengelli iğneler takın ya da saçlarınızı punk tarzı kestirin demiyorum. Punk bir tavırdır ve giyimle kuşamla gösterilmez. Punk tarihçisi/müzisyen John Robb’un Roll’da yayımlanan söyleşisinde belirttiği gibi punk rock, “halk tarafından halk için yapılan müziktir. Punk keskindir, lafını esirgemez, heyecan vericidir. Pop’ta olmayan ne varsa punk’ta mevcuttur. Pop ticaridir, sınaidir, sterildir. Punk bunların hiçbiri değildir, onların zıddıdır.” Yani demeye çalışıyorum ki, punk tavrınızı koruyun! Paula West Jazz Center’da Paula West Quartet 31 Ocak ve 13 Şubat tarihleri arasında JC’s İstanbul Jazz Center’a konuk olacak. Caz şarkıcısı Paula West şimdiye kadar ‘New York Algonquin Hotel’s Oak Room’ ve ‘Ritz Carlton, San Francisco’ gibi önemli yerlerde konser verdi. Küçük yaşlardan beri klarnet çalan West’in cazla tanışması kolej yıllarında oluyor. Faith Winthrop’tan ders alan şarkıcı ilk albümünü 1995 yılında çıkardı. (0212 327 50 50, 1. bölüm 30, 2. bölüm 30 YTL) Quartet Muartet ve Sibel Köse Önde gelen caz fusion gruplarından Quartet Muartet, caz vokalisti Sibel Kose ile güçlerini ortak sahnede birleştiriyor. 1997 yılında kurulan Quartet Muartet’in kadrosunda Sarp Maden, Volkan Öktem, Alp Ersönmez ve Genco Arı bulunuyor. Beyoğlu Hayal Kahvesi’ndeki konser 29 Ocak Pazartesi saat 21.30’da başlayacak. (0212 244 25 58, biletler 17 YTL)