22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 07 2/11/06 15:58 Page 1 CUMARTESİ EKİ 7 CMYK 4 KASIM 2006 CUMARTESİ 7 Hayat ikinci baharına yelken açıyor İşadamı Mehmet Karasu, bir çocukluk hayalini daha gerçekleştirme yolunda ilerliyor Çocuk yaşlarda matbaa SABİHA tozunu yutmak ve 80’li KURTULMUŞ yıllarda Macintoch’la tanışmak Mehmet Karasu’nun Türkiye’nin en iyi matbaasını kurmasına neden olmuş. Sadece bu kadar mı? 36 yaşında, birçok alanda faaliyet gösteren şirketlerinin başında. Ödüllü dergisi Akademist’ten sonra yine bir başka çocukluk hayalini gerçekleştirmiş, Hayat dergisini Akademi Grup bünyesine katmış, arşiv çalışmasından sonra yayın tarihini bekliyor. Tüm bunlara bir de sekiz yıllık Fenerbahçe yöneticiliği eklenince Mehmet Karasu iddiasını doğrulayacak gibi: “En az 125 yıl yaşarım. Uçağı, helikopteri değiştiren, insan ömrünü neden değiştirmesin?” Neredeyse çocuk yaşta iş hayatına atıldınız, 36 yaşında birçok şirkete sahipsiniz, başarı nasıl geldi? “Akademi Grup benim 19 yaşında kurduğum Karman adlı şirketimin uzantısı olarak kuruldu. 19 yaş çok erken gibi görünse de, çalışma hayatına sekizdokuz yaşlarda başlamış birisi için aslında arada on yıl var. 19 yaşında, biri adına çalışmanın karar verme ve bir takım özgürlüklerde kısıtlayıcı olduğunu gördüm.” Neden matbaacılık? “Sekizdokuz yaşından itibaren matbaalarda çalışmaya başladım ve en iyi bildiğim işle başlamak istedim. Bir de şöyle bir şansım oldu. 80’li yıllar grafik tasarımının çok hareketlendiği yıllar oldu. Teknoloji filme, dijitale doğru ilerlemeye başlamıştı. Bu süreci yakalamak istedim. Aldığım kararlara bakarsanız, hep gelişmekte olan teknolojiler üzerine yatırımlarımı planladım. Matbaada bir broşür veya katalog hazırlanırken arka fonda degrade denilen renk geçişi, yeşilden laciverte geçen bir zemin kullanacaksak bunları yapan abilerimiz pistole hazırlardı. Dönemin illustratörleri bir pistole atmak için üçbeş güne ancak randevu verirdi. Ben o yıllarda Macintoshlerle tanıştım. Bir demoda degrade otuz saniyede yapıldı. Ben o zaman matbacılığın farklı bir boyuta geçtiğini, üç günün otuz saniyeye indiğini gördüm.” Akademist dergisi çok farklı ve ödüllü bir dergiydi, neden çıkmıyor? “Akademist dergisini çıkaran ekip bizim reklam ajansının kadrolu ekibiydi. Kurum, yaşam kültür dergileri o kadar çoğalmıştı ki Akademist onlara tepki olarak yayınlanmaya başladı. Bir derginin nasıl olması gerektiğini göstermek istedik. O ekip yaklaşık dört yıl Akademisti çıkardı. Artık çıkmıyor değil, üç ayda bir çıkıyordu şimdi yayın periodu altı ayda bir oldu.” Hayat’ı artık Akademi Grup çıkaracak. Neden Hayat? “Hayat gençliğimiz, çocukluğumuz, hayallerimizdi. TMSF’de olması bile bende tarihi eziklik yaşatıyordu. 50 küsür yıldır yaşayan bir derginin herhangi bir yanlış karardan dolayı TMSF’ye düşmesi ve orada kirli paslı arşivlerde bulunmasının haberini aldığımda beni çok yaralamıştı. Çocukluğumuzda gazeteciye gittiğinizde sadece gazete vardı, 12 Eylül sonrası ise bayilere en azından Hayat’ımız vardı. TMSF’den satılacağını duyunca almış gibi hissetim kendimi. O kadar kurgulamıştım ki, gerçekten büyük gruplar arada olmasına rağmen Hayat’ı bünyemize kattık. Eski popülaritesiyle birlikte web tabanlı iletişim kanallarını da kullanarak önümüzdeki yayın dönemine hızlı gireceğiz.” İçerik ve format değişecek mi? “Hayat’ın en önemli özelliği, o yıllarda baskı kalitesi düşükken çukur baskı tekniği kullanılan tek dergi olması. Hayat sadece içeriğiyle değil baskı kalitesiyle de o dönemde teknoloji liderliği yapmıştır. Hayat’a yakışır bir dergi yapacağız.” Hayat ne zaman okuyucuyla buluşacak? “Aslında bu Eylül’de çıkacaktı. Çok büyük bir arşivi var. TMSF’den alırken arşivini de satın aldık. Arşiv çalışmaları profesyonel şekilde tamamlansın istedik ki bu da yaklaşık dokuz ayımızı alacak. Önümüzdeki Eylül döneminde yayın hayatında olacak.” En genç Fenerbançe yöneticisiydiniz, neden ayrıldınız? “Zamanı geldiğinde bütün koltukların bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Benim neden bıraktığımı değil de, bırakmayan arkadaşların neden alakasız imar planları uygulandığı için Türkiye kısır bırakmadığını sorgulamak gerekir.” döngü yaşıyor. Gelişmekte olan ülkelerin geleceği, Aziz Yıldırım’la çok yakın çalıştınız, nasıl birisidir? önemli noktalarda konumlandırılmış şehrin “Aziz Yıldırım’la ilgili yorum yaparken kalbim ikiye bölünüyor. Çok dokusunu bozmayan gayrımenkullerden uzun bir geçmişimiz ve başarılı işlerimiz var. Ama oluşturuyor. Miami, Manhattan. Las Vegas, gerçekten kırıldığımız durumlar da var. Geneline Paris, New York, hemen güneyimizde bakarsak Fenerbançe için iyi şeyler yapmaya çalışan Arapların konumlandırdığı Dubai gibi bir başkan demek doğru olur.” bir yer var. On yıl sonra petrolün Üç büyüklerin ve özellikle Fenerbahçe’nin biteceğini gören yönetim, gayrımenkül durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? hareketinin dolaylı kültür hareketini “Türk futbolunun iyiye gitmediğini görüyorum. İşi benimsemiş. Turist istiyoruz bu ülkeye bu olmayan insanlar, bilmediği işleri yönetmeye aday olurlarsa ki gelir gelsin. Hep Antalya, başarısızlık kaçınılmaz. Medya ve güç edinme hevesi maalesef spor Bodrum’dan bahsediyoruz. İnsanlar kulüplerimizde bir kültür haline geldi. Arkadaşlarımız ağırlıklı olarak o Londra, New York ya da Paris’e denize koltukların kendilerine ne kazandıracağının derdinde oldukları için girmek için mi gidiyor? Kültür birikimi ve enteresan düşüşler açılımları için gidiyorlar. İyi otellerde, yaşanıyor.” Gençliğimiz, çocukluğumuz, düşlerimiz... EN İYİLER, EN BAŞARILILAR... Akademi Grup bünyesinde hangi şirketler var? “Yaptığımız işlerde iki şeye çok önem veriyoruz. İnsan kaynağı ve gelişen teknoloji. Şu anda grubumuz Türkiye’nin en iyi matbaasını bünyesinde barındırıyor. Ambalaj tesisimiz var, dış ticaret, fiberoptik kablo ithalatı yapan şirketimiz var, matbaa makinaları getiriyoruz ve satıyoruz, telekomünikasyon, inşaat şirketlerimiz, küçük ev aletleri konusunda şirketimiz var, reklam ajansımız var bünyemizde, yurtdışında da çeşitli mümessilliklerimiz var.” Bu kadar şirket nasıl yönetiliyor? “İnsan kaynağı bizim için önemli. Ben büyüme sürecinde hep birlikte çalışacağım arkadaşlarımı işinin en iyilerinden ve başarılılarından seçtim. Bu pozisyondaki arkadaşlar asla CV ile gelmezler ya da biz onları insan kaynaklarından bulmayız. Onlarla aynı işi yapayım ya da yapmayayım mutlaka kafamda bir yer ayırırım. İşe düşüneceğim zaman oyunun kuralı belli. Onlara bir transfer öneririm, maaşlı bir çalışma değil mutlaka şirkete ortak ederim. İsterim ki Akademi Grup’a geldiklerinde kafalarında ekonomiyle ilgili bir sorun olmasın. Öyle olduğunda bir paylaşım oluyor. Birisini işe al maaşına bak, zammına bak hiç öyle bir telaşım yok. Hissesi belli, uzun vadede geleceği yer belli. Türkiye’de halka arzların az olması nedeniyle böyle bir model çok yok ama Avrupa ve Amerika’da çok bilinen bir model. Şirketlerin büyümesinde de çok önemli bir rol oynar. Ayrıca çok iyi bir raporlama sistemiyle çalışıyoruz.” Aynı zamanda telekomünikasyon sektöründesiniz. Gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? “Teknolojiyle çalıştığım sektörler dolayısıyla çok ilgiliyim. Ekonomik problemlerden bahsederken, telekomünikasyon sektörü serbestleştikten sonra tekil aramalı kartlar vardı evinizden, telefon kulübesinden arayabileceğiniz ama insanlardan beklenen talep görülmedi. Avrupa ve Amerika’da telefon ücretleri Türkiye’ye göre inanılmaz ucuz olmasına rağmen çoğunlukla bu kartlar kullanılıyor. Çünkü çok ucuz konuşturuyor. Çok enteresan, bizim insanımız telefonun, sigaranın ve konuşmanın en pahalısını tercih ediyor, bu herhalde kültürümüzle alakalı bir durum. Telefon anlamında telekomünikasyon sektöründe bir gelecek görmüyorum. Tabii ki internet çok ayrı bir yere konulmalı. Ayrıca bir internet sağlayıcı şirketimiz var ve çok hızlı büyüyor. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde, özellikle istatistik vermek gerekirse Amerika’da en çok satan gazetelerin bile yılda yüzde 33,5 tiraj kaybını gördükten sonra, biz istediğimiz kadar gazeteyi elimde görmek istiyorum diyelim artık sabah televizyonu açar gibi bilgisayarımızı açtığımızda birçok şeyin önümüze gelmesi kaçınılmaz olacak.” Gayrimenkul işindesiniz ve sıkıntılar neler? “Türkiye’de çok enteresan bir şekilde emlak sıkıntısı yaşanıyor. Bunun en önemli nedenlerinden bir tanesi imar uygulamaları yapılırken belediyeler bu uygulamaları özel şirketlere veriyor. O şirketlerin ve o yerel yönetimlerin o günkü mantığı neyse hiçbir vizyon planı yapılmadan alakasız yerlere Zamanı gelince bırakmalı evlerde kalıyorlar, iyi organizasyonlarla karşılanıyorlar ve bir caddeye girdiklerinde 80 Sporla ilgili 100 sanat galerisiyle karşılaşıyorlar. Tabii ki çok çalışmalarınız devam edecek mi? önemli bir geçmişimiz var ama her şey Osmanlı “İşlerimle ilgili planlama nedeniyle en az sekiz mimarisi, camisi değil. İmar planını yanlış yıl ara vermek istiyorum. Bir taraftar olarak locamda yapan adam bu ülkenin turizm gelirini ve arkadaşlarımın yanındayım. Ama bunun yanında sporun baltalıyor. Ne yapmak lazım, vizyonlu diğer dallarıyla ilgili çalışmalarıma devam ediyorum. yöneticiler seçmek gerekiyor, seçebiliyor Fenerbahçe yöneticiliğim sırasında atletizm bölümünü almıştım. muyuz? Hayır. Tavuk mu yumurtadan Hep Türkiye şampiyonuyduk ve Avrupa’da da ciddi başarılar yumurta mı tavuktan hikayesi aynen kazandık. Atletizm şimdi de iyi gidiyor çünkü alt yapısını iyi burada geçerli. Yönetim oluşturduk. Olimpiyatlardaki sporcuların yüzde sekseni gururla politikalarımızın aşiretlerden, köylerden söylüyorum Fenerbahçeli atletlerdir. Silivri’de devlete teslim ettiğim acilen kurtulması gerekiyor. Uzun Mehmet Karasu tesisleri var. Okul, cami çok önemli ama spor tesisinin soluklu işler bunlar. İkiüç jenerasyon okul alışkanlığı yaptırmanın ötesinde bir sorumluluğu olduğunu geçtikten sonra bir takım şeyler düşünüyorum. Spor, gençlerin en önemli deşarj ayağı. Çeşitli değişebilir. Şehirlerden köye doğru kalkınmanın zararlardan koruduğunu ve arındırdığını düşünüyorum. Mehmet doğru olduğunu düşünüyorum. Göç eden insanları Karasu tesislerine gittiğimde yüzlerce çocuk orada takımlar geliştirmek bence doğru yöntem.” halinde spor yapıyor. Onların içerisinde gerçekten de çok Gelecekteki hedefiniz nedir? sağlıklı beyin ve vücutlarda olanlar var.” “Gelişen teknolojiyle birlikte inanılmaz çılgınlıklar Siz spor yapıyor musunuz? yaşamaya başladık. 2030 yıl sonra mutlaka masamda “Offshore ile ilgileniyorum. Hız sporlarını ve olacağım tabii masa olursa. Bir iddiam var: Ben en az 125 yıl adrenalini severim.” yaşarım diyorum. Uçağı, helikopteri değiştiren insan ömrünü neden değiştirmesin.” Fotoğrafçıların buluşma adresi FotoFanClub FÜSUN SAKA 2005 yılının mayıs ayında, üç kurucu ortağı ve yakın çevrelerinden birkaç fotoğrafçının üyeliği ile çıkıldı yola. 1.5 yıl gibi kısa bir sürede 15 bini geçen üye sayısına ulaştılar. HP, Canon ve Samsung olmak üzere üç kurumsal üyesi bulunan FotoFanClub’ın hem fikir babası hem de kurucusu Süha Derbent, internet üzerinde ücretli olarak hizmet veren bu başarı öyküsünün altında müşteri memnuniyetine verilen önemin yattığını söylüyor. Derbent, “Müşteri memnuniyetini yakalayabilmek önemli. Üyelerimize odaklı tavır alıyoruz ve onların hakları her şeyden önce geliyor” diyor. Yıllık 40 YTL’den başlayan fiyatlarla üyelik kabul eden FotoFanClub, üyelerine pek çok olanak sağlıyor. Örneğin tamamen fotoğrafçıların beklentilerine odaklı yapılan fotoğraf gezileri ki son olarak Afrika’da Süha Derbent eşliğinde yapılan foto safari bunun en iyi örneği olarak gösteriliyor.Üyelere zaman zaman yapılan promosyonlar ve bunlarla gerçekleştirilen projeler de olanaklara dahil. Bazı üyelere hediye edilen fotoğraf makineleri, cep telefonları, yazıcılar ve bunlarla yapılan çeşitli projeler, sergiler oldukça ses getiriyor. FotoFanClub’ın siteye üye olanlara verdiği prestij kartlar sayesinde de bazı kuruluşlardan indirim almak mümkün (Emirates Havayollarından, MOS Kuaföre veya Anatolia Hayvan Hastanesi’ne kadar bir çok kuruluş üyeler indirim uyguluyor). Derbent ile kısa süreye sığdırılmış bu başarı öyküsünü konuştuk… Vahşi yaşam fotoğrafları çekmeye nasıl karar vermiştiniz? “Öncelikle basında fotoğraf çekmeye başladığımda daha çok geziseyahat fotoğrafları ile ilgilenmeye başladım. Kentleri kültürleri ve yaşam biçimlerini ve gittiğim yerlerin doğasını da fotoğraflıyordum. Bu nedenle birçok ülke gezdim. Aslında hayvanlara olan ilgim ve sevgim nedeniyle o zamanda isterdim çekmeyi ama pahalı, bütçesi yüksek bir iş olduğunu ve Türkiye’de de buna sponsor bulunamayacağını düşündüğüm için fotoğraflamaya başlamaya cesaretim yoktu. Fakat bir gün seyahat fotoğraflarını çektiğim bir sponsorum yaptığım işten memnun kalınca beni Afrika’ya safariye gönderdi. Demek ki ben de sponsor bulabiliyormuşum deyip yavaş yavaş bu işe geçiş yaptım. Aşağı yukarı 1213 yıldır da sadece vahşi yaşam fotoğraflıyorum.” Türkiye’de bir fotoğrafçı olarak özel projeler 17 yıllık bir fotoğrafçı geçmişinden sonra FotoFanClub’ı kurmaya karar verdiniz, nasıl karar verdiniz ve hangi beklentilerle başladınız? “Aslında bu fikir 45 yıl öncesine dayanıyor. Bazen insan bir işi düşünür kafasının bir köşesinde bulunur bir günde hayata geçirir. Benim için bu kararı vermek dijital fotoğrafçılığın gelişiminden sonra oldu. Hem fotoğraf çeken insan sayısı arttı. Hem insanların kişi başına çektiği fotoğraf sayısı arttı. Film maliyetlerinin olmayışı, insanın çektiğini hemen görebilmesi, işleyebilmesi fotoğrafçılığın üzerindeki bir çok baskıyı kaldırdı. Hızlı öğrenme süreci başlattı. Rekabet arttı ve bununla beraber bir sorun çıktı. Daha çok çeken insan var ama bunları ne yapacaklar? Kime gösterecekler çevrelerindeki iki üç kişiye gösterecekler tabii ki. Bunların tüketilme sorunu oluştu ve bu noktadan itibaren ABD’de 5 yıl önce fotoğraf paylaşım siteleri oluşmaya başladı. Ben de bunlara üye oldum. Kimisi ücretli, kimisi ücretsiz 100 kadar site oldu bunlar. Bu sitelere yazıyorum bildiklerimi aktarıyorum. Onların bir sentezini yapmak istedim. Türk insanına uygun bir fotoğraf sitesi kurayım dedim. Yapmışken içine bir sürü şey koyduk. Ortaya FotoFanClub çıktı. FotoFanClub bir çok özeliliği ile dünyada eşi olmayan bir site.” “Çıktığımızdan bu yana üye sayımızı artırıyoruz. 12 mayıs 2005 tarihinde sıfır üyesi varken bugün 15 bin üyesi var. Bu noktaya gelmek için bizim diğer sitelerden farkımızı çok net koymamız gerekiyordu. Çünkü dünyada bu işi yapanların çıtayı koydukları bir yer var. Bizim minimum o hizadan başlamamız gerekiyordu ki bunu başaralım. Ama çok üstüne koyarak başladık. Bizim aktivitelerim gerçek yaşama dönük ve kişilerin üyeliği dışında kurumlar da üye oluyor. Onlara sınırsız web kullanım alanı sağlıyoruz. Birçok aktivite kampanya yapmalarına olanak tanıyoruz. Kurulduğumuz günden bu yana her ay en yüksek puanlı 30 fotoğrafı sponsor bularak sergiliyor. Tepe Natulius Alışveriş Merkezi’nde. Binlerce insan izliyor 15 gün boyunca.” gerçekleştirmenin zorlukları neler? “Türkiye’de fotoğraf, resim kadar gelişmiş bir alan değil hatta resme göre çok geride. Bir fotoğraf koleksiyonculuğu yok. Fotoğraflar belirli sayılarda numaralanarak basılmıyor. Müzecilik gelişmiş değil. Bir piyasa değeri yok sanatsal fotoğrafın. Sadece reklam ve tüketim amaçlı kullanılıyor. O nedenle Türkiye’de firmaların fotoğraf projelerine sponsor olmaları oldukça güç. Ben de firmaların marka değerlerini, hedeflerine vizyonlarına yönelik olarak onların anlatmak istediklerini vahşi doğa üzerinden anlatan projeler gerçekleştiriyorum. Çünkü doğada ve hayvan davranışında bir işi mükemmel yapmanın doğru örneği var hep zaten. Bir firmanın yapmak istediği şeyi, iş alanı ne olursa olsun, isterse elle tutulmayan bir hizmet üretsin doğada yaşam ve vahşi yaşam üzeninden anlatmak mümkün. O nedenle bu tür projeler tasarlayıp satıyorum. Başta da söylediğim gibi hiç kolay değil. Vahşi yaşam projeleri dünyanın ücra noktalarında yapıldığı için bütçeli projeler. Daha çok bu projelerde firmaların marka değerlerini medya geri dönüşü ile duyurmaya çalışıyorum.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle