Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 02 19/10/06 16:16 Page 1 CUMARTESİ EKİ 2 CMYK 2 21 EKİM 2006 CUMARTESİ Asmalımescit Şenliği’nde Bir zamanlar Beyoğlu’nun bohem hayatının merkezi Asmalımescit’in o dönemlerini Fikret Adil “Asmalımescit 74” adlı yapıtında anlatır. Asmalımescit bir zamanlar İstanbul’un yazarlarının, sanatçılarının, çapkınlarının, hovardalarının uğrak yeriydi. Tabii Asmalımescit derken, yalnız İstiklâl Caddesi’nden, Tepebaşı’na, tam Perapalas’ın karşısına inen tek yolu değil, ona dikey gelen Sofyalı sokağı, yine hemen yanındaki Şehbender sokaklarını kastediyorum. Efendim bu Şehbender sokağın tabelasının da ilginç bir öyküsü var. Eski dilde “konsolos” demek olan Şehbender, son yıllarda cehaletten mi, yoksa yobazlık ve hödüklükten mi, nedendir bilinmez “Şeyhbender”e çevrilmiş.. Asmalımescit, yetmişli yıllarda, unutuldu. Orayı tekrar canladıran, bugünkü şenlik haline getiren, hemen hemen yetmiş yıl önce Asmalımescit’e adım atmış olan Refik Arslan’dır. Onun bu bölgeyi canlandırmaktaki etkisini bilenler, bu yüzden Sofyalı sokağa Refik Arslan adının verilmesini öneriyorlar. ??? Artık bu semtte, birbirinden güzel restoranlar, kafeler, caz kulüpleri (Babylon) açılmıştır. Hem havası hoş, hem mezeleri leziz, hem servisi iyi, hem de keseye fazla yük olmayanlardan ilk aklıma gelenleri sıralayıvereyim. Ünlü Refik’in yeri (Sofyalı sokak. Tel: 243 28 34), yine aynı sokaktaki Sofyalı (Tel 245 03 62) biraz önce sözünü ettiğim, Şehbender sokaktaki aynı adı taşıyan, hem restoranına, hem de minicik barına gidebileceğiniz Şehbender (Tel: 292 73 14) ve Refik’in yeğeni Yakup Arslan’ın meşhur Yakup – 2 si (Tel: 249 29 25). ??? Bugün bu sokağa yeni taşınmış, eski bir meyhane olan Gurme Boncuk’tan söz etmek istiyorum. İlk mekânını, ortaklarıyla birlikte Boncuk adı altında, Nevizade sokağında açmış olan Bay Telemak Büyükberberyan, daha sonra onlardan ayrılıp, Asmalımescit’e gelmiş ve burada küçük şirin Gurme Boncuk’u kurmuş. Gurme Boncuk’un özellikleri, eşi Janet Hanım’ın hazırladığı mezelerden, topik, dalak dolması, uskumru dolması, patlıcan közde üzerinde karides ve palamut veya torik şiş, bunlara ızgarada yaprak ciğer ile artık az meyhanemizde bulunan balık çorbasını da ekleyebilirsiniz. Servisin özeni, kalitenin fiyatların üstünde olması zaten Asmalımescit meyhanelerinden yukarıda saydıklarımın ortak özelliği. Geçenlerde gittiğimde bana en büyük sürprizi ise, İstanbul’un seçkin mekânlarının eski akordeoncusu “Mehmet Amca” yaşattı. Etrafı gürültüye boğmadan hem alaturkanın hem hafif alafranga parçaların en güzel örneklerinden nağmelerle, gecemizi şenlenlerdi. Bütün bu nedenlerle bu kez Gurme Boncuk seçtiklerimiz listesine girdi. Gitmeden yer ayırtın. Gurme Boncuk: Asmalımescit sok. No 29. Tel: 0212 245 31 69/70 Merhaba Buenos Aires’in kenar mahallelerinde fahişelerin ve kabadayıların kendilerini ifade biçimiydi tango... Bedenlerin bir olduğu aşk ve tutkunun dansıydı. Herşeyin bitip tükenmeye mahkum olduğu dünyamızda hiç ölmeyecek bir destanın adıydı. 19. yüzyılın başlarından günümüze dek süregelen... Dansa ruhunu veren tango müziği ise ahengin ve ritmin doruk noktasıydı. Ve içinde dansı evrenselleştiren kavga, nefret, sevinç, hüzün, melankoli, düş kırıklığı ve umudu saklıyordu. Tango, tehlikeli bir yakınlaşmaydı... Pervasız, kışkırtıcı, heyecan verici, isyankar bir buluşmaydı... İçinden çıktığı düzeni yansıtıyordu. Che Guevara’nın ülkesinde hor görülen insanların simgesiydi bu yöresel müzik ve dans. Doğduğu yıllarda ‘üst tabaka’ tarafından yadsındı, erotik olduğu için ayıp sayıldı... Uzun sürmedi bu aşağılanış... Ateş, kısa sürede tüm Arjantin’i sardı, sonra Avrupa’yı. Papa görmediği halde bu dansı önce yasakladı, sonra serbest bıraktı. Dünya yolculuğu sırasında değişim rüzgarına uğradı tango, her ülkede farklı yorumlara ve şekillere büründü. Hakkında bir çok kitap ve şiir yazıldı, film çekildi. Türkiye’de de kendisine tutkun fanatikler yarattı. Öyle ki önümüzdeki günlerde İstanbul 1. Uluslararası Tango Ritual’e hazırlanıyor. Dünyaca ünlü Arjantinli dans hocaları ve müzisyenler, 5 günlük festivalde hem tangoseverleri eğitecek hem de nefes kesen gösterilerini sunacak. Kasım ayında Türkiye bir başka şova daha sahne olacak. Basketbol sihirbazları olarak bilinen Harlem Globetrotters, spor, atletizm ve komediyi harmanladıkları gösterilerini Durdurulamaz Dünya Turu kapsamında İzmir, Ankara ve İstanbul’da sergileyecek. İyi hafta sonları... ‘Gurme Boncuk’ Güneydoğu’da saklı bir cennet Romalılar kurdu Halfeti’nin tarihi çok eskilere dayanıyor. M.Ö.2000’lerde Hititlerin ve Asurluların hakimiyetine giren bölge MÖ.612’de Babillerin sınırları içerisinde kalmış. Daha sonra Medler ve Persler yöreye egemen olmuş, Büyük İskender’in MÖ.332’de Anadolu’daki Pers hakimiyetine son vermesinden sonra Urfa yöresi ile birlikte Birecik de Makedonya Krallığının egemenliği altına girmiş. Büyük İskender’in ölümünden sonra Seleukoslar ve sonrasında Osrhoene Krallığı yörede hakimiyet kurmuş. Halfeti’nin bilinen ilk tarihi Romalılar tarafından Ekamia adı ile kurulduğu. Roma’nın 395’te ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma (Bizans) sınırları içerisinde kalmış, Bizanslılar ile Sasaniler arasında el değiştirmiş. Yöre MS.640 yılında Arap istilasına uğramış, 661 yılında Emevilerin, 750’de Abbasilerin hakimiyeti altına girmiş. Malazgirt Savaşı’ndan sonra Selçuklular buraya kadar uzanmış, daha sonra da Eyyubiler ve Selçuklular arasında zaman zaman el değiştirmiş. Moğol istilasına uğrayan yöreyi, 1280’de Beysari komutasındaki Memluk ordusu kuşatmış, ele geçirememiş. 1290’da Eşref komutasındaki Mısır ordusu Halfeti’yi yeniden ele geçirmiş ve bölgeye Kal’atül Müslimin adı verilmiş. Yavuz’un Mısır Seferi sırasında Osmanlı’ya katılan Halfeti XIX. yüzyıl sonlarında Halep Vilayeti Urfa Sancağına bağlı Rumkale kazasının merkeziymiş. Daha önce bucak merkezi olan Halfeti’nin Belediye teşkilatı kurularak 1954’te de Şanlıurfa iline bağlı ilçe konumuna gelmiş. ZUHAL AYTOLUN Tarihi, kültürü, doğasıyla bambaşka bir yer Halfeti. Güneyinde Zeugma Antik Kenti, hemen yanı başında Rumkale, Savaşan Köyü, birçok kilise ve manastırı, tarihi konakları ile Güneydoğu’nun gizli kalmış cevheri gibi... GaziantepNizipBirecik hattını takip ederek Birecik’ten Halfeti’ye dönen yola girdiğinizde başlıyor gizemli yolculuğunuz. Döne döne inen yolda eşsiz bir doğa ve gizli kalmış bir tarihi gözlemleyebiliyorsunuz. Fırat nehrinin üzerindeki çardakta çayınızı içip, tekne ile Rumkale ve Savaşan Köyü’ne ulaştığınızda hayranlığınız artıyor. Savaşan Köyü’ne yaklaştıkça, yarısının sular altında olduğunu görüyorsunuz. Sadece minaresi görünen cami ve okulun çatısının suyun üzerine yansıyan karartısı... Burası Eski Halfeti... Burada sanki çiçekler farklı kokuyor, insanlar farklı bakıyor, sokaklar konuşuyor, Fırat ise hüzünlü; eskisi gibi gür çağlamıyor. Çünkü Halfeti ilçesinin köylerinin ve ilçe merkezinin neredeyse yarısı Birecik Barajı suları altında kalmış. Oluşan büyük su birikintisi yeşil vadiyi deyim yerindeyse yutmuş. Geride sadece eski mimari yapıya sahip boşaltılmış evler kümesi kalmış. Fırat sadece evleri yutmamış, evlerle beraber Halfetililerin geçmişleri, anıları, yani tarihleri sular altına gömülmüş. Eski Halfeti yok 3 bin yıllık tarihi bir geçmişin neredeyse yarısı sular altında Halfeti’nin... Fırat’ın akışının nazlılaştığı, tepeden tırnağa yeşile bürünen Fırat Vadisinde güneydeki nehir manzaralı tepeler üstündeki gizemli Selevkia Euphrates (Zeugma) kentinin önemli bir bölümü, Savaşan Köyü, Rumkale, birçok köy ve ilçe merkezinin beşte ikilik kısmını yutmuş Fırat. 2000 yılının Mayıs ayında Birecik Baraj Gölü su tutmaya başlayınca yerleşim Fırat’tan uzağa Karaotlak Mevkii’ne taşınmış. Evlerin yalnızlığa büründüğü, hüzünlü Fırat’ın sakin sakin yoluna devam ettiği Eski Halfeti’nin dar sokakları artık boş. Oysa ki günümüze bozulmadan gelmiş Eski Halfeti’nin iki katlı evlerinin tamamı Fırat manzaralı inşa edilmiş. Her evin bir bahçesi ve yazlık denilen üzerinde yatmak ve sıcak havalarda serinlemek için taht adında bir iskelenin bulunduğu balkonları var. Ancak bu evlerin yarısı sular altında. Yavaş yavaş yükselen sularla birlikte bölge halkı da kendilerine yeni bir yerleşim yeri aramaya başlamışlar. Yapılan referandum sonucunda birçok köyün kesişme noktası olan bölgeye kurulmuş Yeni Halfeti. Ama buraya Halfeti demek zor. ‘‘Modern’’ yapıları ve içiçe, beton yığınına boğulmuş evleri ile sanki bambaşka bir yer. Yine de toprağı seven yöre halkı yaşadığı yeri yeşillendirmiş. Ancak burayı içine sindiremeyen bazı Halfetililer de Gaziantep ve Şanlıurfa gibi merkezlere göç etmişler. Turizm potansiyeli Fıstık ağaçları, bağları, siyah gülü, taş evleri, kilise ve camileri ile tarih kuşanmış bir ilçe olan Halfeti’de daha önce yalnızca balıkçılık ve tarımsal üretimle uğraşan bölge halkı, barajla birlikte turizmle tanışmış. Ayrıca yalnızca Halfeti’de görülen mikroklima iklimi sayesinde bölgede yetişen siyah güller de gelen herkesin ilgisini çekiyor. Öyle ki bu güller kesilip başka yere götürüldükten sonra rengini değiştiriyor. Tohum başka bir bölgeye ekildiğinde de buradaki gibi siyah açmıyor. Halfeti Belediye Başkanı Mahmut Özdemir, Rumkale, taş evleri ve bozulmamış tarihi dokusuyla buranın bir turizm potansiyeli olduğunu ancak bunu tam olarak değerlendiremediklerini söylüyor. ‘‘Sıkıntımız ilçemizde su kirliliği yaratılmaması için Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Vakfı’nca SİT alanı ilan edilmesi. Yeni yapılaşmaya izin verilmiyor. Bu tarihi dokunun korunması için önemli olsa da konaklama imkanı olmadığı için turist çekmekte zorlanıyoruz’’ diyor. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Müdürü: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No. 2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: İpek Aksoy Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu, Mustafa Doğan Tel: 212251 98 7475 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ hafta?cumhuriyet.com.tr