Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KONUK Develi: “Bir kültür başka bir kültürden etkileşemiyor ise bu toplum kapalı, izole olmuş, ilkel olan bir toplumdur” Dil esasen kelimelerin ötesinde bir şey eknolojinin hayatımıza girmesiyle birlikte yabancı kelimeleri kullanımı da arttı. Bazı kelimelerin Türkçe karşılığı varken, bazılarını da olduğu gibi kullanmaya başladık. Hayati Develi’ye göre dükkan tabelalarında yabancı ad kullanımının son yıllardaki artışı, toplumun özgüven kaybından kaynaklanıyor. Türklerin Anadolu’ya ilk geldiklerinde yaptıkları ilk işin Anadolu’nun her taşına her toprağına, her akan suyuna Türkçe ad koymak olduğunu anımsatan Develi, yaşam alanlarının yabancı isimde olmasının ciddi bir sorun olduğunu belirtiyor. Develi’ye göre bu sorununu tek çözümü; yasal düzenlemeler. Teknolojiyle birlikte yabancı kelimelerin de kullanımı arttı. Bu durum Türkçemizi nasıl etkiler? Develi: Teknolojik ürünler her gün hayatımıza daha fazla giriyor. Her ürün kendi ismiyle doğuyor. Bu teknolojiyi veya ürünü tüketen toplumlar tarafından isimlerinin aynen alınıp alınmaması bir sorun gibi gözükebilir. Teknolojik ürünlerden vazgeçmemiz mümkün değil. Ancak bu ürünleri kullanırken bunların adlarını almayalım yaklaşımı zor gibi görünüyor. Çünkü, Türkiye tüketici bir ülkedir. Her kelimeye karşılık bulmak mümkün değil. Bu sorunun tek çözümü vardır. O da Türk toplumunun, bilimin ve arkasından teknolojiyi üreten bir toplum haline gelmesidir. Tüketmekten üretkenliğe geçmeliyiz. Bunu yapamadığımız sürece daha onlarca yıl teknolojik ürünler ve onların isimlerini kullanmaktan şikayetçi olmaya, yakınmaya devam edeceğiz. Kültür bir etkileşim toplamıdır. Her kültür başka kültürden etkileşerek zenginleşir. Bir kültür başka bir kültürden etkileşemiyor ise bu toplum kapalı, izole olmuş, ilkel olan bir toplumdur. Bu tür kültürü olan bir toplum yok olmaya mahkumdur. Dil esasen kelimelerin ötesinde bir şey. Kelimelerin köküne bakmayıp sadece kelimenin anlamına bakarız. Bağlam içinde biz bu kelimeleri kullanırız. Mesajı karşı tarafa iletiliriz. Ve dilin görevi tamamlanmış olur. Downloand (program indirmek), scaner (tarayıcı) gibi kelimeler yerine Türkçe karşılığı olan kelimeleri kullanabiliriz. Böylece Türkçemizin yüzde 30 40’a yakın bu gibi yabancı kelimelerden temizleyebiliriz. Önemli olan söz dilimizdir. Söz dilimizin Türkçe kaldığı sürece yeni kelimelerin dilimize girmesini bir problem olarak görmüyorum. Teknoloji hayatımızı ne kadar bozuyor ve iyileştiriyor ise o kelimeler de dilimizi o kadar bozar ve iyileştirir. Aslında dil bir ırmaktır. O ırmağın içine küçük bir pislik atarsanız tabi ki kimyasal değilse ırmak 500 metre aktığı zaman oksijene karışır. O ırmak kayaların üzerinden aktıkça kendi kendini temizler. Dil de öyledir; yabancı kelimeleri benimseyip, özümseyerek değiştirir veya tamamen dışarıda bırakarak kendi kendini korur. Argo Türkçemizi nasıl etkiliyor? Develi: Dil farklı katmanlardan oluşur. Toplumun daha farklı işler yapan, kelimelere farklı anlam yükleyen bir grup tarafından kullanılıyor. Argo aslında küfürle karıştırılıyor. Argo bir anlamda dilimizin tuzu biberidir. Bir konferansta sunum yaparken argo konuşmak kabul edilemez bir durumdur. Bu gibi durumlarda standart dili kullanmak gerekir. Eğer standart dile geçemiyor iseniz o zaman bir sorun var demektir. Ancak bu bir dil so T ? Kültür Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden Prof. Hayati Develi “Dil bir ırmaktır. O ırmağın içine küçük bir pislik atarsınız tabi ki kimyasal değilse ırmak 500 metre aktığı zaman oksijene karışır. O ırmak kayaların üzerinden aktıkça kendi kendine temizler. Dil de öyledir, yabancı kelimeleri benimseyip, özümseyerek değiştirir veya tamamen dışarıda bırakarak kendi kendini korur” dedi. runu değil, bir eğitim sorunudur. Eskiden küfürler bir düşünce geleneğini gösteriyordu. Artık küfürlerimiz de yozlaştı. Küfür etmemiş gözüküp te, acımasızca söven, dua ediyor gibi gözüküp te cehennemin dibine sokan ifadeler yok artık. Bunlar yitirmişsiz, bunlar yok artık. OPLUMUN BELLİ BİR KISMINDA DİNDARAŞMA VAR Son zamanlarda Türkçe’mizde Arapça kelimelerin kullanımı arttı. Bu ılımlı İslam modeline atılan bir adımıdır? Develi: Dil yaşam tarzımızın yansımasıdır. Seçtiğimiz kelimelerin rengi diyelim sizin hangi siyası görüşlere sahip olduğunuzu aşağı yukarı T lükten. lanıyoruz artık. Çünkü toplumun belli bir kısmında dindarlaşma var. Eğer Batı‘ya yönelik bir meyil olsaydı o zaman da Batılı kelimelerin kullanımı artardı. Konuşma ve yazı dili arasındaki farklılık nereden kaynaklanıyor? Develi: Konuşma dili, evrimci ve devrimci bir dildir. Konuşma dili hızla değişir engel tanımaz. Yazı dili ise muhafazakardır, tutucudur. Değişiklikten hoşlanmaz. Kurallara bağlıdır. Okullarda öğretmek için standart dili öğretiriz. Ancak konuşma dili zaman içerisinde yazı dilimizi de etkiler ve yavaş da olsa değiştirir. Ö ZGÜVENİ YİTİRMİŞ BİR TOPLUMUMUZ D İLSEL YETERSİZLİĞİ AŞMANIN TEK YOLU OKUMAKTIR Özellikle bazı mağazaların tabelalarında yabancı isimleri daha çok görür olduk. Bunun sebebi nedir? Develi: Yabancı adlar kullanımı özellikle 1980’lerde artı. Ancak bu bir dil sorunu değil, kültür sorunudur. Toplumsal algılama sorunu. Niçin yabancı adlar? Bir mağazaya gittiğimde aldığım ceketin markasına bakıyorum. Eğer üzerinde Necdet bey ceketleri yazarsa beynimde şöyle bir algılama oluşuyor: “Türk malıdır. Kalitesiz olabilir”.Tükler kadar kendi malını kötüleyen, kendi ürettiği malın kalitesinde şüphe eden özgüveni yitirmiş başka bir toplum olduğuna inanmıyorum. Toplumun daha üst sınıflara baktığımızda; yerli markalardan uzaklaşarak Batı‘ya olan ilginin daha yoğun olduğunu görebiliriz. İlk lüks toplu konut alanı neresiydi? Ataköy idi. Ardından Ataşehir, Bahçeşehir kuruldu. Daha sonra ise lüks yaşam alanlarına doğrudan yabancı isimleri tercih ederek Mydreams, Manhattan gibi isimleri konuldu. Sokak, cadde, mahalle ve yaşam alanlarının isimlerinin Türkçe olması gerekiyor. Ve bunun önüne geçilmesinin tek çözümü ise kanuni düzenlemeler oluşturulmasıdır. Türkler Anadolu’ya ilk geldiklerinde yaptıkları ilk iş Anadolu’nun her taşına her toprağına, her akan suyuna Türkçe ad koymak olmuştur. Türk Dil Kurumu’nun (TDK) oluşturduğu Türkçe sözlük hakkındaki görüşleriniz neler? Develi: Her dil, öz kelimeler ve öz olmayan kelimelerden oluşur. Dünyada bilinen en zengin dillerden biri İngilizce’dir. Bunun yüzde 25’i özdür, geri kalanı ise diğer Avrupa dilleri. Türkçe’de kullanılan tüm kelimeler Türkçe sözlükte yer almalıdır. Bir kitap okurken karşıma anlamadığım, ancak günümüzde kullanılan örneğin Arapça kelimeler çıkabilir. Bu kelimelerin anlamı nedir, nereden öğreneceğim? Tabi ki Türkçe söz kendi belli ediyor. 12 Eylül öncesi ‘imkân’ diyen birinin sağ görüşlü olduğu anlaşılıyordu. Eğer ‘olanak’ kelimesi kullanıyorsa solcudur. Önemli olan karşı tarafa bildirimin net bir şekilde iletilmesidir. Öz dil konuşmak az dil konuşmak anlamına gelir. Etnik kökenli pek çok kelime var Türkçemizde. Osmanlı İmparatorluğu macerası yaşamışız. Balkanlar’dan, Kafkaslardan, Kuzey Afrika’dan gelmiş pek çok insan var. Farklı coğrafyadan gelen bu insanlar kendi kültürünü getirdi, böylece konuştukları dillerden bazı kelimeler Türkçemize karıştı. İnsanların yaşam tarzında bazı değişikliler varsa bu kullandığı kelimelerle kendini belli eder. Şimdi bu kelimeleri atmamız mümkün mü? Bu kelimeleri atarsanız eğer, dilimizi özleşmiş ama azlaşmış olur. Bu kelimeler Türkçemize önce söz olarak, sonra biçimsel olarak, sonra anlamsal olarak girdi. Arapça ve özellikle Farsça kelimeler kullanımının son günlerde arttığını söylemek mümkün. Toplumun siyasete bakış açısı belli bir tarafa meyil ediyorsa kelimelerin kullanımın artması doğaldır. Dinsel terminolojiyi daha fazla kul Okuma alışkanlığımızla ile ilgili görüşleriniz neler? Develi: Eğitim aşamasında lise bitirinceye kadar olan süreçte gençlerimize etkin, verimli ve ışıltılı bir Türkçe kullanma becerisini, melekesini kazandıramıyoruz. Liseden sonra da zaten bunu değiştirmek mümkün görünmüyor. Okuma yeteneği ve alışkanlığı kazanılmamış oluyor. O artık kayıp bir nesildir. Dil sorunu arka planda; esas sorun ise okuma alışkanlığı olmayışıdır. Maalesef eğitim sistemimiz okuma alışkanlığı kazandıramıyor. Eğitim kalitesi yeterli görünmediği için çocuklarımızın pek çoğu dershanelere gitmek zorunda kalıyor. Bir maraton başlıyor. Test çözme maratonu. Bir taraftan okul diğer taraftan dershane. Okumak isteseler bile çocuklar kitap okumak için zaman ayramıyor. Dil sadece okumak değildir. Aynı zamanda konuşma, yazma ve dinlemedir. Düşünme ise bunun üç noktasıdır. Eğitim sürecince çocuklar bu konuda yeterli idman yapamıyor. Bir çocuk kitap okumuyorsa, bir toplumun önünde konuşmaya çıkamıyorsa, yani düşünsel süreçleri tam yaşamıyorsa, dile niye ihtiyaç duysun ki? Annesiyle kız arkadaşıyla, minibüs şoförüyle anlaşmak için derdini anlatabilmek için 300500 kelime yeterlidir. Kendini geliştirmesi gerekmiyor. Böylece düşünsel süreci bitiyor. Dil ikiye ayrılır. Aktif ve pasif dediğimiz iki kavram var. Aktifimizde günlük hayatta sürekli kullandığımız kelimelerden oluşur. Cebimizdeki para gibi. Bir de pasifimiz var, bankadaki paramız gibi. Burada ön plana çıkan nedir? Bu kelimelerin anlamını bilirseniz günlük hayatta da kullanabilirsiniz. Ne diyor İstiklal Marşında:… Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ… Şüheda, cüdâ nedir diye sorduğumda? Aldığım cevap: ‘hocam hatırlayamadım’ oluyor. Bu gençlerin Türkoloji eğitimi almadığı ortaya çıkıyor. Herkesin bunları bilmesi gerekiyor. Sözlüğümüz bir hazinedir. Çeşitli günlerde o hazineden parmağınıza farklı yüzük takıp, kullanacaksınız. Kitap çocuklara öğretmen, anne babalar kitap okuyacak ki çocuklara kitabı sevdirebilsinler. Dilsel yetersizliği aşmanın tek yolu okumaktır. Bizim eğitim sistemimizin çözmesi gereken sorun budur. Eğer bunu çözebilirsek edebiyat öğretimini yaşatabilirsek o zaman dille ilgili pek çok sorun ortadan kalkacaktır. 11