Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İZMİR’İN İŞGALİNE İSTANBUL’UN TEPKİSİ 15 Mayıs 1919’da İzmir’den başlayan Yunan işgali, başta İstanbul olmak üzere, ülkenin her yanında büyük bir tepki dalgası yarattı. Durumdan duyulan rahatsızlığı dile getirmek ve işgali kınamak amacıyla, dört bir tarafta birbirini izleyen, geniş katılımlı mitingler düzenlendi. İstanbul’da bu yönde atılan ilk adım, 18 Mayıs 1919 günü Darülfünun’un (İstanbul Üniversitesi) bütün fakültelerinden profesörlerin ve öğrencilerin konferans salonunda düzenledikleri toplantıydı. Tıp Fakültesi Reisi Akil Muhtar (Özden) Bey’in başkanlığındaki toplantıda her fakülte namına bir öğretim görevlisi söz alıyor, bununla birlikte öğrenciler de görüş beyan ediyordu. İlk söz alanlardan biri olan Doktor Besim Ömer (Akalın) Paşa, bu felaketten etkilenmeyen bir Osmanlının olamayacağını ve Darülfünun’un “bu milletin ruhu, dimağı” olarak yerinde ve zamanında gerekli girişimlerde bulunmakla yükümlü olduğunu dile getirdi. Hukuk Fakültesi müderrisleri adına konuşan Muhittin Adil Bey ise düşüncelerini şöyle ifade ediyordu: “...Yedi asırlık uzun bir zaman içinde çok şevketli, çok felaketli zaman geçirdik. Fakat bugünkü kadar elim, hazin hiçbir lahza (an) yaşamadık. Felaket zamanları, insanları tesanüde, vahdete (dayanışmaya, birliğe) sevk eder. Bizim itidal ve basiretimiz, azmimiz mukadderatımızı tespit edecektir. Bu zamanda bütün teşkilatı milliyeden istifade etmek lazımdır. Bu teşkilatın başında Darülfünun’u görüyoruz. Çünkü memleketin dimağı, mütefekkiri Darülfünun’dur.” Tıp Fakültesi adına konuşan Akil Muhtar Bey, en vahim gördüğü noktanın, geleceğe dair ümit besledikleri bütün ilkelerin karanlık içinde kalması olduğunu söylerken, Yusuf Rıza Bey de, “’Kanımızı son damlasına kadar akıtacağız, canımızı feda edeceğiz’ gibi sözler çok söylendi. Şimdi iş görmekten başka çare yoktur. Bizim maddi kuvvetimiz yoksa, manevi kuvvetimiz vardır,” diyordu. Öğrenciler de ateşli konuşmalar yapıyorlar, asıl mücadelenin bundan sonra başlayacağını, eğer Türk halkına hakkı teslim edilmezse dünyanın barış yüzü görmeyeceğini söylüyorlardı. Bütün gençler adına söz alan Servet Bey ise, Türk gençliğinin işgali protesto etmesini, bir “talebe heyeti” teşkil edilmesini, müderris ve muallimlerin bu işte öncü olmasını, milletin vicdanı için hakiki seferberlik ilan edilerek mücadeleye girişilmesini öneriyordu. Gençlerden sonra Tıp Fakültesi adına şu teklif bildirildi: “Kan dökerek kahramanlıkla ölmeği tercih ediyoruz. Gösteri düzenlenmesini istiyoruz. Umum Darülfünunlulara, âlemi insaniyete hitap edilmesini istiyoruz!” Sonuçta toplantıya katılanlar, işgali protesto eden gösteriler yapıp seslerini bütün dünyaya duyurmaya karar verdiler. İlk etkinlik, Türk Ocağı ile öğrenci kuruluşlarının öncülüğünde 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü, Fatih Belediye binası önünde 80 bin kişinin katıldığı bir gösteri oldu. Gösteride Profesör Hüse 58