26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

rejime ısındırabilecek tek şey, Mustafa Kemal’in başta bulunmasına alışkanlıktan ibaretti. Acaba Mustafa Kemal, içinde muhafaza ettiği halk adamlığı karakterinden uzaklaşacak mıydı? Çankaya ihtilal karargâhı olmaktan çıkıp yeni bir saray havasının itici merasim soğukluğu içinde, yaklaşılmaz, görüşülmez, kaynaşılmaz bir diktatörün saltanatkari uzleti mi olacaktı? Kartal yuvası bozulacak mıydı? Hepimiz bir ucundan bu şüpheye tutulmuştuk. Mabeyni ve kuranası ile aramızdan ayrılıp giden Cumhurreisinde, inkılapçıyı kaybetmekten korkuyorduk. Bilmeyenler, bütün bir günü, ateşli bir hastalığın sayıklatıcı nöbetleri içinde geçirdiler. Bir Meclis hükümeti kurmak imkânı kalmamıştı. Mustafa Kemal’in arkadaşlık edebileceği her şahsiyet, başvekillik veya vekillik tekliflerine ‘Hayır!’ cevabını veriyordu. Nihayet 29 Ekim 1923 Pazartesi günü Halk Fırkası grubu, grup idare heyeti başkanı Ali Fethi (Okyar) Bey’in başkanlığında saat onda toplanmış, yeni kabine üzerine gene çetin tartışmalar başlamıştı. Öğleden sonra tartışmalar çok sertleşmişti. Muhalifler, devlet şekli meselesini bırakalım, önce hükümet işini halledelim, veya, biz Teşkilatı Esasiye Kanunu’nu tadil edebilir miyiz, gibi geciktirici tedbirler üzerinde tartışmalar açılmasına çalıştılar. Tarihçi Abdurrahman Şeref Bey: ‘Doğan çocuğun adını koymaktan başka ne yapıyoruz?’ diyordu. 23 Nisan 1920’den beri memleketi sadece adı konmayan cumhuriyet rejimi ile idare etmiyor muyduk? Fırka toplantısındaki görüşmeler hayli uzun sürdü. Akşama doğru, grup toplantısı, Meclis toplantısına çevrilerek ikinci Millet Meclisi’nin milletvekilleri saat sekiz buçukta Teşkilatı Esasiye Kanunu’ndaki tadilleri kabul ettiler ve Mustafa Kemal’i Türkiye’nin ilk cumhurreisi seçtiler. Cumhuriyet teklifi oya sunulurken yanımda bulunan eski valilerden, bir aralık Osmanlı Dahiliye Nazırı Hazım Bey’i hatırlıyorum. ‘Birinci maddeyi kabul edenler?’ İki elini kaldırıyor ve yarı sesle: ‘Aman Allah!’ diyordu. İki defa daha tekrarlaması üzerine: ‘Beyefendi niçin aman Allah!?’ diye sordum. ‘Min küllil vücuh, yavrum, min küllil vücuh’ (her yönden) demişti. Oy, sanki yüreğinin içinden tırnakla sökülüyordu. O gece birkaç arkadaş belediye bahçesindeki gazinoya giderek geç vakitlere kadar şenlik yaptık. Beraber olduklarımıza bakıyordum: Meclis’in bütün karmalığı bu yuvarlak sofranın etrafında idi. Cumhuriyet hepimiz için ayrı bir şeydi. Bazıları Tanzimatçı bile değildi. Mustafa Kemal’in ne kadar tehlikeli bir mesuliyet yüklenmiş olduğunu gözlerimle gördüm. Eğer bütün müesseseleri ve bizi Batı’dan ayıran gelenekleri ile eski düzeni yıkmak, bütün müesseseleri ve bizi Doğu’dan ayıran gelenekleri yeni düzeni kurmazsak, devrimci Mustafa Kemal tarihi vazifesini yapmazsa hiçbir şey kazanmış olamazdık.” (Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İstanbul: Bateş, 1980) Gazi Mustafa Kemal Mersin’de kendisini karşılayanlar arasında (17 Mart 1923). 329
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle