07 Ocak 2025 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

şında cehil, gaflet ve taassubun, ilerleme ve medenileşme düşmanlığının markası gibi sayılan fesi atarak onun yerine bütün medeni alemce başlık olarak kullanılan şapkayı giymek ve bu suretle Türk milletinin, medeni dünyadan zihniyet bakımından hiç de farklı olmadığını göstermek bir zarurettir” şeklinde açıklayan Mustafa Kemal Paşa, bu konuda bizzat örnek teşkil etmek için, 23 Ağustos 1925 Pazartesi günü Kastamonu’ya yaptığı gezide halkı şapkasıyla selamladı. Bunun üzerine karşılamaya gelenler de hemen başlarındaki fesleri çıkararak Paşa’yı alkışlıyorlardı. Mustafa Kemal Paşa’nın “Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, üstte yelek, gömlek, yakalık, ceket ve tabi bunları tamamlayıcı olmak üzere başta güneşlikli serpuş. Bunu çok açık söylemek isterim. Bu serpuşun ismine şapka denir” sözleriyle tarif ettiği kıyafetlerdeki şapka, Meclis’te yapılan görüşmelerden sonra “Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve mahalliyeye ve bütün kuruluşlara mensup memurlar ve müstahdemler Türk milletinin yasalaştırmış olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da genel başlığı şapka olup buna münafi bir itiyadın devamını Hükümet men eder” sözleriyle kanuni bir zorunluluk haline getirilecek, nihayet 25 Kasım 1925’te kabul edilen kanun ile istisnasız bütün halkın şapka giymesi zorunlu tutulacaktı. Medeniyete ayak uydurmanın gereklerinden biri de, zamanı medeni dünyayla aynı anda takip etmekten geçiyordu. Osmanlı İmparatorluğu o güne dek, Batı dünyasından farklı olarak hicri ve rumi takvimler kullanmakta, bu da milletler arası ilişkilerde güçlüklere yol açmaktaydı. Cumhuriyet döneminden daha evvel de kimi zaman Meclis’te bu konu gündeme gelmiş, ancak şeriat yanlısı mebusların “Şeriata mugayir” nidalarıyla konu kapatılmıştı. Bu konu 1923 Eylül’ünde Meclis’te Cebelibereket Mebusu Ali Bey tarafından tekrar gündeme getirildiğinde, bu kadar büyük tepkiler verilmemekle birlikte, yeterli taraftar toplanmadığından komisyonlardan geçememişti. Türk milletinin Batı medeniyetinin saatiyle tanışması, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 26 Aralık 1925 tarihinde ilan ettiği “Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gün, gece yarısından başlar ve saatler sıfırdan yirmi dörde kadar sayılır” esasıyla gerçekleşecekti. Saat reformunu izleyen “Takvimde Tarih Mebdeinin Tebdili Hakkında Kanun” ile ise miladi takvim kabul edilmiş olacaktı. Bundan sonra atılması gereken önemli adımlardan biri, memleketin hukuk düzenini çağdaşlaştırmaktı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde şeriat esasına dayalı kanun hükümleri daha 1839 Tanzimat Fermanı sonucu Batı ile kurulan ilişkilerde yetersiz kalmaya başlamıştı. 1869 yılında Cevdet Paşa başkanlığında bir kurul İslami esasları birleştiren bir kanun hazırlamak üzere bir araya gelmiş, tamamen dini esaslara dayalı olarak hazırlanan Mecelle, 332
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle