01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde yayınlanan 9 numaralı Tekalifi Milliye emri gereğince bölgedeki nalbant, demirci gibi zanaatkârların da görevlendirilmeleriyle mermileri silahlara uydurma, toplara kama ve diğer parçalar yapma, tüfek ve makineli tüfek onarımları gibi işler daha da bir düzene girmişti. Kılıç, nal, koşum takımı ve eyerler bu atölyeler eliyle sağlanıyordu. Malzemelerin birbirine uydurulması esnasında mucizeler gerçekleşiyordu. Örneğin Yavuz zırhlısından sökülüp trenle Arifiye’ye kaçırılan, oradan Samsun’a götürülen, çelik bir borudan başka işe yaramaz hale gelen 88 milimetrelik iki top yeniden işler hale getirilmişti. Oluşturulan yerli imalathanelerde ordunun önemli ihtiyacı olan kasatura, fişek ve kılıç eksikleri tamamlanmaya çalışılıyor, tarla sabanlarından kılıç yapılıyor, Anadolu’nun çoğu yerinde halk kendi silahını üretiyordu. Bu arada Milli Müdafaa Vekâleti’nin emriyle Kastamonu ve Çankırı’da kurulan amele taburlarında da yaşı askerlik için uygun olmayanlar veya bir bedensel enge li olanlar yol ve köprü tamirlerinde, menzil işlerinde çalışıyorlardı. Askeri malzeme temini ordunun bütün ihtiyacını elbette karşılamıyordu. Art arda gelen muharebelerle yorgun düşmüş askerin yiyecek ve giyecek durumu da hiç de iç açıcı değildi. Sakarya Savaşı öncesi yayınlanan emirlerle her evin bir kat çamaşır, bir çift çorap ve bir çift çarık vermekle yükümlü tutulmuş olması da ihtiyacı karşılamıyordu. Cepheden art arda gönderilen raporlar birliklerin çıplak ve yalınayak olduğunu anlatıp bir an önce yardım gönderilmesini istiyor, askerin elbise ihtiyacının karşılanması için her köyün birkaç metre kumaş vermesinin ve bundan sonra her köy ve ilçenin orduya vereceği erleri giydirdikten sonra göndermesinin zorunlu tutulması gibi çözümler öneriliyordu. Çeşitli tedbirler alınmaya çalışılsa da malzemeler çok kısa sürede eskidiğinden açık kapanmıyordu. İtalya’dan satın alınan 30 bin takım elbise ve İstanbul’daki gizli Felah Grubu’na gönderilen 30.000 lira ile Avrupa’dan satın alınan 15 bin elbise lik kumaş, sorunun ancak bir kısmını halledebilmişti. Cephedeki kumandanlar bir yandan düşmanla çarpışırken bir yandan da çaresiz, Meclis’e mektuplar yazıyorlardı. Bir alay kumandanının yazdığı mektuptaki şu satırlar bütün mebusları sessizliğe boğuyordu: “...Fiilen cephede bulunan alayım 7 aydan beri çıplaktır. Meclis’in azametine dehalet ediyorum. Askerin bulunduğu yer bir ovadır. Dağ etekleri, dere kenarları yoktur ki sokayım. Açık bir cereyan içinde bulunuyorlar. Bütünü de çıplaktır.” Ancak bütün bu zorluklar aşılacak, bundan sonraki manzarayı yokluklar değil, bunlardan yaratılan mucize belirleyecek ve Mustafa Kemal Paşa’nın cephede derin bir nefes alarak söylediği şu sözlerin gerçekleşmesini hiçbir güçlük engelleyemeyecekti: “Bir şey düşünüyorum. Ve eğer düşündüğümü tatbik edecek zamana malik olursam ki olacağımızı tahmin ediyorum cihanın gözlerini kamaştıracak bir manzara husule gelecektir.” Sırtında çocuğuyla cepheye silah ve mermi taşıyan bir Türk kadını. 267
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle