01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SİYASET 85 HAFTA SİYASET 85 Koca bir salonda koskocaman bir yer kaplıyordu. Üstünde bir sürü lamba, iri iri parçalardan oluşan etektrik devreleri ve metrelerce kablo vardı. Adını "Eniac" koymuşlardı. 2. Dünya Savaşı öncesinde ABD'de yaşanan muazzam sermaye birikimi, savaş yıllannda askeri yanı ağır basan bir araştırmageliştirme seferberliğini finanse etmiş, "Eniac"ın simgelediği devrimin zemini böylece hazırlanmıştı. " E n i a c " , gerçekte, günümüzün "harika çocuk"ları mikroişlemciler ya da büyük kuruluşların çok geniş kapasiteli sistemleri gibi, marifetli ve iri bir hesap makinesinden başka bir şey değildi. Şu anda Türkiye'de hükümet düzeyinde geçerli oları tutum gibi, her şeyi rakamlara, hesap kitaba çevirerek halletmeye çalışan bu makineler, bılgisayarlar, II. Dünya Savaşı bitiminde insanların "Üçüncü Sanayı Devrimi"nden söz etmelerıne yol açtı. Bilgisayarların insanlığa getirdiği, yalnız birtakım kayıt kuyut işlemlerinin yükünden kurtuluş ya da üretim düzeninde titizlik, kesinlik vb. değildi. Daha önceki sınaiteknık dönüşümlerden farklı olarak, insanlık, bilgisayarlarla, kendisini doğaki tüm öteki unsurlardan ayrıt eden başlıca özelliğini. "billnçliliği" birtakım aygıtlara aktarmaya kalkışıyordu. Aynı zamanda, aygıtları kullanmaaını öğrenebilen herkese, hafızalara depolanabilecek her türlü bilgiye ulaşma imkânı açan bılgisayarlar, böylelikle, bilgınln sadece belli kesimlerın tekelinde kalışına son vermenin de yolunu gösteriyorlardı. Bugün "Üçüncü Sanayi Devrimi"nin öbür boyutunu oluşturan "robotlar"ın hayatımıza getirebileceği en önemli değişim de işte bu imkânı tamamlıyor. Robotiar, insanları tüketici, köreltici kol emeğinin yarattığı kısıtlılıklardan kurtarabilecek bir sınaiteknik dönüşümün baş aktörleri. Bilimteknik dünyasının bu konudakı en yetkill isimlerinden Isaac Asimov'dan robotları orta sayfalarda okuyabilirsiniz. B i z gerçi robotları henüz ağırlıkla kurgubılım çizgi romanlarında kahraman uzay aracı personeline hizmet eden metal uşaklar fîlan diye tanıyoruz, ama gerek Batı gerek Doğu blokunun sanayide, teknolojide ileri ülkeleri robotlu yaşama çoktan geçti. Ve bu aygıtlann insanlığın önüne açtığı imkânların haldeki ekonomiktoplumsai yapılar korunsun diye ancak pek sınırlı olarak kullanılabilmesinden yakınmalar, tartışmalar çoklan başladı. Sanayiyle, teknolojiyle ilgimizi şimdilik termik santral ekseninde sürdürüyor oluşumuza rağmen, robotiar gibi.konuları ortaya getırmenin yararma inanıyoruz. Bizim, hepimizin termik santralı konusunda da bu hafta Siyaset85'te bir tartışmadan aktarmalar var. Gökova'da, Başbakan Özal'ın santral inşaat alanına bakmaya gittiği sırada gazetecilerle teknisyen ve uzmanlann yaptığı tartışma bu. "Santralın yapımına ılişkin kararı elbette blz verecegiz, ama slz de tartışın, güzel şeydir", gibi hayli demokratik bir tutumun ürünü olan tartışmayı 7. sayfada bulacaksınız. Bir yanda dört eğilim, bir yanda KDV, yolsuzluklar, teypler, kasetler... CANAN YAZGANGİL endini bildi bileli memurun, işçinin, emeklinin gelir kaderi degişmedi. Maaşlara bir zaıtı yapıldıysa, fiyatlar iiç kat arttı. Evdelci hesabı bir tiirlü çarşıya uyduramadı, kaşıkla verilen zammı, enflasyon, yani sürekli yükselen hayat pahalılıgı kepçeyle geri aldı." Alıntının, "ANAP hayat pahalılıgını frenlemeyc memurun, işçinin, emeklinin alıın )>iicunu arttırınaya karurlıtlır. Nasıl? Sabit gelirlinin en biiyiik düşmanı olan enflasyonu duginleyerek," biçiminde devam eden bölümünü bir kenara koyarsak, bu sözleri, iktidar partisi ANAP'ı eleştiren muhalefet partilerinin bir çıkışı olarak değerlendirmek pek büyük bir kehanet olmazdı. 15 ay önce meydanlarda, gazete ilanlarıyla, broşür ve bildirilerle, seçim beyannamesiyle ve hükümet programıyla'ANAP Genel Başkanı Turgut özal tarafından geniş halk yığınlarına yapılan vaatlerin temelini, enflasyonun aşağılara çekilmesi ve ortadireğin güçlendirilmesi oluşturuyordu. O sıralar parti lideri, şimdi ise Başbakan olan Turgut özal'ın seçim propagandalarında kullandığı, "Kendini bildi bileli memurun, işçinin, emeklinin gelir kaderi degişmedi, maaşlara bir zam yapıldıysa fiyatlar iiç arttı," belirlemesi, neredeyse 20 yıldır, Türkiye ile özdeşleşrniş, tüm iktidarlar için çözümlemek durumunda oldukları temel bir sorun olma niteliğini koruyagelmişti. Yıllar yılı her çeşit "musibetin kaynagı" olarak gösterilen enflasyon, 5 aşağı çekilirken bir sonraki yıl 10 yukarı fırlamış, özellikle de seçim sonraları gelen hükümetler enflasyonu aşağı çekecekleri yolundaki vaatlerini yerine getirememe nedeni olarak hep kcndilerinden önceki iktidar ları göstermişlerdi. Geçen hafta içerisinde TV'de düzenlenen açıkoturum ve bir dizi basın toplantılarında ANAP iktidarının bir yılı değerlendirilirken de muhalefet ve iktidann üzerinde birleştikleri tek sorun, enflasyonun aşağı çekilmemesi oluyordu. Muhalefetin, hayat pahalılığının durdurulamadığı, enflasyonun giderek arttığı yolundaki eleştirilerine yine bilinen bir gerekçe gösteriliyordu: "Devralınan ekonomi..." Yüzde 36'larda devralınan enflasyon şimdi yüzde 50'yi aşmış, 150 milyar lira olan bütçe açığı 400 milyar liranın üzerine çıkmıştı. Gelir dağıhmındaki dengesizliğin artması, ortadireğin durumunun giderek kötülemesi, özellikle işçi, memur ve emeklilere "kaşıkla verilenin kepçeyle Reri alınması", özal hükümeti karnesinde, ihracatın arttırılması, tasarrufların teşviki, "el atılmaya cesaret edilmemiş kararların alınıp uygulanması" konusundaki başarıyı gölgeleyecek ölçüde kırık not olarak kalmıştı. Hayat pahalılığı ile birlikte yaşamaya ahşmış ortadirek, Başbakanın deyimiyle enflasyonun düşmesi konusunda umutlanabilmesi için, en az bir altı ay daha beklemek durumunda olacaktı. 10 milyarlık köprü 40 milyar liralık da Keban Barajı gelir ortaklığı senetleri bir çırpıda ortadirek tarafından kapışıldığına göre, bu kadarcık süıeye dayanmamak için hiçbir neden de yoktu.. Hem de KDV dahil. Başbakan özal'a göre, vatandaş bir aydır uygulanan KDV'ye alışmaya başlamış, hatta işin hükümetten de öte bir takipçisi olmuştu. Başbakan'a göre KDV bir zam değil, vergiydi, fiyat artışına yol açmayacaktı, ama Arıkan ve özdağlar olayını bir kenara koyarsak, ANAP Grubu'nda hükümete yönelik en büyük eleştiri KDV nedeniyle yapılıyordu. TBMM Genel Kurulu'nda KDVyi eleştirme cesaretini gösteren ANAP'lı Necat GUlecek ertesi gün Grup Disiplin Kurulu'na veriliyor, sonraki grup toplantılarında ANAP buııalıyor kanı Veysel Atasoy, Sıvas'ta PTT'nin arsa alımı ihalesinde görevini ihmal etmiş, yine SOYTAŞ'ın THY'den kiraladığı uçak bir Arap ülkcsine işçi taşıyacağına ANAP'ın seçim propagandalarında kullanılmış, Başbakanın oğlu Efe özal, İstinye'de özel otosuyla bir kişiye çarparak ortadan kaybolmuştu. Muhalefete göre, bakanlar ve kamu görevlileri hakkında birçok yolsuzluk dosyası daha vardı vc sırasıyla hepsi gündeme getirilecekti. Ismail özdağlar olayının soruşturma komisyonuna gitmesiyle sonuçlanan yolsuzluk iddiaları, zatcn ANAP Grubu için yeterince sıkıntı verici bir sorundu. "Yolsuzluğu yapan en yakınımız olsa bile üzerine gideriz" diyen Başbakana rağmen, özdağlar hakkında ortaya atılan rüşvet iddiasının araştırılması ve kullanılan yöntem, ANAP Grubu'nda içten içe bir tartışma konusu olmuş, özdağlar'ın bakanlıktan ayrılması ile birlikte yapılan hükümet değişikliği bir grup ANAP'lı tarafından yeterli bulunmayarak sorunlu bazı bakanların da değiştirilmesi için bir fırsat olarak nitelenmişti. Bir grup ANAP'lı milletvekiline göre bir türlü hükümete uyum sağlayamayan bazı bakanlar da değiştirilmeli, bu değişiklik için büyük kongre beklenmemeliydi. ANAP'lı milletvekillerinin büyük çoğunluğunda özdağlar olayının mimarı Adnan Kahveci'ye ilişkin bir tepki gelişiyordu. Bu gruba göre, "Kahveci görevden alınmalı halta yargılanınalıydı." Eskiden bakanlara kolaylıkla yaklaşıp işlerini yürüten milletvekilleri, yolsuzluk iddialarının tedirginliğinden bir türlü kurtulamıyorlardı. Basit bir atama işi için bürokratlar, bakanın yazılı emirlerini istiyor, iş isteklcri bakanlara iletilirken, "Aman efendim teybinu açık mı" esprileri bile hükümetle grup arasındaki güvensizlği örtemiyordu. Bunca sorun içinde bir de ANAP'ın kongreleri sorun oluyordu. Parti Genel Merkezi ve milletvekillerinin odaları ilçelerden gelen delegelerle ve dört eğilimin sorunlanyla doluyor, hatta bazı ilçe ve il kongrelerindeki sorunların çözümü için Başbakan özal bile rahatsız ediliyordu. Muhalefetin yolsuzlukla ilgili soru yağmuru ve kongreler, ANAP Grubu'ndan genel merkeze, oradan hükümete kadar giden bir sıkıntı zinciri oluştururken, bazı ANAP'lı milletvekillerinin beklenmedik çıkışları ayrı bir sorunun başlangıcını oluşturuyordu. örneğin Erzurum milletvckili llhan Aras, kalkıp grupta arabasına bombalı pankart konulduğunu gündeme getirerek, "Ne oluyonız, nereye gidiyoruz" diye sorabiliyordu. Aras bu kadarla da kalmıyor, bakanlar ve parti yöneticileri için, "akılları bir karış yukarıda" diyebiliyordu. Ardından ekliyordu: "Artık kendimizi loparlamalıyı/.." Yolsuzluk önergeleri Meclis gündcmini doldururken muhalefet partileri, Başbakanın "getirin diişünelim" sözü verdiği birçok yasa önerisi Uzerinde çalışmaya devam ediyorlardı. Seçmen yaşının 18'e indirilmesi, TRT Yasası'nın 20. maddesinde değişiklik, Af Yasa Tasarısı, milletvekili transferlerine olanak verecek bir formül arayışı vs. vs... Bu kadar sorunun ortasında, hiç beklenmedik bir biçimde alınan tatil kararı... Bunalan ANAP Grubu için bir moral molası mı, yoksa Başbakanın "Halkın nabnnı elimizde tutmalıyız" düşüncesinden kaynaklanan bir tür nabız yoklama gezisi mi? TBMM ilk ve orta dereceli okulların ikinci yarı yılına başladığı 13 şubatta yeniden çalışmaya başlayacak. ANAP hülcümetinin ikinci yılında, yolsuzluk iddiaları, ekonomik sorunları aşarak sorunlar sıralamasında öne geçmiş bulunuyor. ÜMİT KIVAHÇ da gündcme getirilen KDV tartışmaları TBMM'nin çalışmalarına ara vermesi nedeniyle şimdilik ANAP Grubu'nun sorunu olmaktan çıkarıhyordu. Nükleer santral ihalesinin başvuruda bulunan iki büyük firmayı da kırmadan çözüme kavuşturulmasının ardından, Uzerinde büyük fırtınalar koparılan Gökova Termik Santralı konusu hükümetin gündemine alınıyordu. lş bitirici özal hükümeti, Gökova Termik Santralı konusunda da kamuoyunun seçkin temsilcilerini yerinde ikna yöntemiyle çözümlemeyi başanyordu. Gökova'ya yapılan gezide, burada kurulacak bir termik santralın getireceği gelirin, bölgeye gelecek turistlerin bırakacağı gelirden kat kat fazla olacağı ortaya çıkmıştı. Başbakan Turgut özal, ANAP grup toplantılarındaki konuşmalarında, hükümetin KDV uygulamasından sonta, özdağlar ile gelişen yolsuzluk iddiaları nedeniyle muhalefet tarafından adeta bombardımanına tutulduğunu belirtiyor, tüm eleştirilere rağmen, hükümetin doğru bildiği yoldan şaşmadan icraatını sürdUreceğini vurguluyordu. KDV ile ortaya çıkan aksaklıklar yasada değişiklik yaparak değil, tebliğler yoluyla düzeltilecekti, ama her geçen gün bir bakan hakkında ortaya atılan yolsuzluk iddialarının altından nasıl kalkılacaktı? Muhalefetin iddialarına göre, Etibank Genel Müdürü usulsüz kredi vermiş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cemal Büyükbaş, kömür alımı için açılan ihaleyi makam odasında yaptığı bir pazarhkla ihaleye katılan şirketlerden daha yüksek fıyat veren iki şirketin almasını sağlamış, Devlet Bakanı Kâzım Oksay, Genel Müdürü olduğu SOYTAŞ adına partisi ANAP'a 7 milyon lira bağışta bulunmuş, Ulaştırma Ba
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle