Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 SİYASET 84 Kareıı Silkwood umıtulımıyor j ^ kasım 1974 günü saat 19.00'da, 1 3 ABD'nin Oklahoma eyaletinin Crescent kentinde, KerrMcGee şirketine ait atom fabrikasında görevli olan 28 yaşındaki Karen Silkwood, bir sendika toplantısından çıkarak 50 kilometre ötedeki Oklahoma City'de bulunan Holiday lnn Oteli'ne yollandı. Washington'dan gelen sendikacı Stcve Wodka'yla ve New York Times'dan bir gazetcciyle buluşacak, KerrMcGec'deki yasal olmayan uygulamalarla ilgili bir çanta dolusıı belge verecekti. Saat 19.15'e doğru, beyaz bir Honda Civiç olan arabası patinaj yapınca Karen direksiyona hâkim olamadı ve bir beton duvara olanca hızıyla çarptı. Anında ölen Ka Nükleer sanayii kurbanının yaşamı ve ölümü beyazperdede Çalıştığı nükleer tesisteki yasadışı uygulamalarla ilgili bir çanta dolusu belgeyi basına vereceği gün "trafik kazasında ölen" mücadeleci genç kadını son yıllarm gözde oyuncusu Meryl Streep canlandırıyor. ren Silkwood'un cesedini arabadan çıkaranlar, içi belge dolu çantanın izine bilc rastlayamadılar. Aradan dokuz yıl geçti, bu olayla ilgili iki kitap yayımlandı. Ünlü yönetmen Mike Nichols "Karen Silkwood Olayı" adlı bir filnı çevirdi. Filnıin başrolünde dc son birkaç yılın gözde yıldızı Meryl Streep oynadı. Nichols'un filminin en büyük özelliği, kahramanlarının gcrçek adlarıyla anılmaları. Ancak TV dizilcrindc görülen ve izleyiciyi çok rahatsız edcn yapay gerçekçiliğe bu filmdc rastlanmıyor. Daha da öte, pek çok kişinin düşlediği "nükleer tehlikeye karşı çıkan kadın" türünden yanlış bir yüceltmeyle de karşılaşılmıyor. Ancak Mike Nichols'un filmi çevirirken KerrMcGee kuruluşunun bir yığın avukatının denetimiyle karşılaştığını ve kılı kırk yardığını da unutmamak gerek. Aslında filmi Karen Silkwood olayını aydınlatmıyor, ama Amerikan işçi sınıfı üzerine korkunç ve acınası bir saptama getiriyor. Bu nedenle sanıldığından da güçlü bir etki yapıyor kamuoyunda. ATOM FABRİKASINDA Maryl Strcep'in başroİünü oynadığt "Karen Silkvvood OlayP' nükleer sanayide çalışan genç bir kadımn keşfettiği gerçeklerle savaşımını dile getiriyor. Bu gerçekleri açıklamaya hazırlamrken de öldürülüyor olayın kahramam Karen. dar sıkı denetlenirse denetlensin kapitalizmin dağ yasalarına göre işlediği, atom enerjisi üreten fabrikaların da boş kalmaya katlanamadığı. Kişinin hayatta başka seçeneği yoksa, bu işi de yapar doğalhkla. Arada bir marijuanalı sigara tüttürür. Kansere yakalanma tehlikesi mi? Ona da boş verir. Filmdc anlatılaıılara bakılırsa, Karen Silkwood'un bilinçlenmesi, ışınlanma sonucıı kansere yakalanması ve bedeninin bazı yerlerinin acımasız biçimde kazınmasıyla başlıyor. Ama hâlâ onu destekleyen MS dergisinin feminist militanları bu yoruma karşı çıkıyor ve Karen'in neredeyse fabrikada çalışmaya başlar başlamaz bir greve katıldığını belirtiyorlar. Yani Karen'in acemi, belli bir davaya inanmayan kişi biçiminde göstcrilmesine razı gelmiyorlar. Gerçek nc olursa olsun, fabrikada sağlık kurallarının uygulanması için savaşım veren, daha doğrusu patronlarını, hatta içinde bulundukları tehlikeden habersiz işçilcrin bilinçsizliklcri yuzünden kurallaru uymamalanna karşı çıkan Karen, kendini sendikal mücadelenin ta göbeğinde buluyor. Ama onun bu seçimi meslektaşlarının hoşuna gitmiyor. Bu "sapık kan"nın kendilerini işlerinden edebileceğini düşünüyorlar. Ama Karen, anlamsız yaşamına sonunda bir anlam vermenin yolıınu bulmuştur ve bu işin, dolasıyla da yaşamının peşini bırakmak niyetinde lıiç değildir. Daha da üte, çahştığı yerin acığını kollamaya başlamıştır artık. Bunun sonucunda çalıştığı bölüm değiştirilır, ama Karen bu kez kullanılan yakıtın zararlı olduğunu, sonucunda koskoca bir eyaletin hastalanabileceğini öne sürecektir. Ancak bunun kanıtlanması gereklidir ve Karen kanıtlayacağına yemin eder. Bunun için mikrofotoğraflar elde etmesi zorunludur. Ancak 5, 6 ve 7 kasım 1974 günü Karen'de arka arkaya üç kez ışınlanma izlerine rastlanır. Evinde yapılan aramalarda bonyosunda, mutfağında, hatta buzdolabının içinde plutonyuın bulunur. lişyaları, biblolan, fotoğrafları, parfümlcri ilaçları, hatta duvar kâğıtlarına varıncaya dek tüm sefil mal varlığı toparlanıp götilrülür. Olaya 6.5 yıhnı veren ve "Karen Silkwood'u Kim Oldürdü" adlı koca bir kitap yazan "Rolling Stone"dan Howard Kohn'a göre, daha o akşam yakın dostlarından birine şöyle der Karen: "Aradıklarını bulamadılar." Söz konusu olan esrarengiz belgeler midir? Birkaç gün sonra direksiyon başında öleceği için bunu kimse çözemeyecektir. Otopsi, Karen Silkvvood'ıın kanında yüksek oranda "metakalon" (bir tür yatıştırıcı) ve biraz da alkol bulunduğunu ortaya koyacaktır. Bunun üzerine de ölümün kaza sonucu olduğuna karar verilir. Ama Karen'in arkadaşları bunu kabul etıneyeceklerdir. Üstelik kazayı yapan arabada itildiğini gösteren izler de vardır. 17 kasım 1975 gunü başkent NVashington'da 300 kişi Karen Silkwood için yürüyüş yapar. Nükleer sanayinin ilk şehidi de böyle doğar. Ardından bir soruşturma gelir. Karen, kısa süre sonra Crescent'deki fabrikasını kapalrnak zorunda kalan KerrMcGee şirketini zor durumda bırakmak için kendini bilerek ışınlayan dengesiz biri olmakla suçlanır. 11 hafta süren duruşmalarda, Karcn Silkvvood'un ölum nedeni yeniden ele alınmaz. Ancak yine de şirket ihmalcilik yaptığı gerekçesiyle, 18 mayıs 1979 günü Karen'in mirasçılarına 10.5 milyon dolar tazminat ödemeye mahkum edilir. Kararı temyiz eden şirket ve mirasçılar, şimdi sonucu beklemektedirler. Ama Oklahoma City yolu üzerinde Ne olup bittiğini belki de hiç kimse öğrenemeyecek. Böylesi ilginç bir öykünün sinemayı ilgilendirmemesi olanaksızdı. Daha 1975 yılında ünlü feminist Cloria Steinem ve MS dergisi, sinema haklarını satın almak isteyen Jane Fonda'yı ve birkaç yapımcıyı atlatarak öncelik hakkını elde ettiler. Ama UCLA (Los Angeles) Üniversitesi Sinema Bölümü'nün iki genç öğrencisi, Buzz Hirsch ve I.arry Cane, yazdıkları sinopsisle Karen'in babası Bill Silkvvood'u ikna etmeyi başardılar. Mirasçıların temsilcisi olan Bill'in izniyle bir soruşturmaya giriştiler ve karşılarında yine KerrMcGee şirketini buldular. Şirketin açtığı dava onlara aylar kaybettirdi. Bu arada Jane Fonda "Chinese Syndrome" filmiyle istediğini gerçekleştirmişti. Onun yerini Meryl Streep aldı. Filmi görenler, baştan sona ölümden söz ettiğini vurguluyorlar. Sıradan bir kadın görünüşlu Karen Silkwood'un da aynı şeyi sczdiği anlaşılıyor. En ustün yanının bu olduğu da ortada. (Kültür Servisi) İşte öyle bir kadın Karen Gay Silkwood mu? Eskilerin dcyimiyle "kıytırık bir halun". Fizik ve kimya konularında yetenekli, "şapı silik bir herife" tutulup ona'kaçmasa bir tıp araştırma laboratuvarında asistanlık yapabilecek Teksaslı bir kız. Sevdiği adamla 7 yıl evlilik dışı yaşayan, ondan üç çocuğu olan Karen, sevgilisi kendisini en yakın arkadaşıyla aldatınca çocuklarını alıp kavmış. KerrMcGee fabrikalarına girdiğinde de 26 yaşındaymış. Sonrası mı? Sonrası kötü. Rastladığı bazı erkeklerle ilişkisi olmuş, Drew Stephens adında biriyle yaşamış, geçici eşcinsel bağlantılar bile kurmuş. Marijuana içen, uyuştutucu ilaçlara düşkün, alkole fazlasıyla muptela.bir kadın özetle. KerrMcGee'deki işi, kuluçka makinesini andıran aygıtlarda korunan plutonyumu ve alüminyum oksidi belli oranlarda karıştırmak, pisliklcri yok etınek ve elde edilen tozla bir presten kapsüller çıkartınak. Sıradan, hatta sıkıcı bir iş. Üstelik (,alışma temposu çok yorucu olan bir iş. Filmin bu olay çerçevesinde ortaya koyduğu katı gcrçek ise, nükleer araştırmaların ABD'de özel sektörün ışi olduğu, ne ka