26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Eskiyeni çizgiler 14 StYASET 84 savaşından bu yana borçlanma sürüp gitmiştir. Osmanlı borçları tarihte önemli bir yer tutar. Kapitülasyonların kaldırılması ile, yani Cumhuriyetten bu yana borç ekonomisi denenmediği gibi, hükümetler de borçlanmaya cesaret edememışlerdır. Atatürk ve İnönü dönemlerınde hükümetlerin borç sözünü ağızlarına alması ayıp sayılırdı. 1945 50 arası Hazıne'de savaşa girmemış olmaktan gelen döviz ve altın bırikımı vardı. Bunu kalkınmaya kullanamadık o başka. Ancak Demokratlar 1950'den sonra iktidara geldiklerinde bu döviz ve altını kalkınma adı altında har vurup harman savurdular. Stoklar bittiğı gıbi yenı borçlanmalara gıdıldı. Bir yandan Dışışlerı, bir yandan dış ekonomıyi yöneten Fatin Rüştü Zorlu enflasyondan yanaydı. Dışa borçlanacak, içerde enflasyonu pompalayacaktı. Böylece halkın eline bol para geçecek, bunu tüketım ekonomısıyle erıtecekti. Sıkışıldı mı dışardan borç alınacak, borç ekonomisi ıle açıklar kapatılacaktı. Sonunda bu borçların nastl ödeneceği sorulduğunda Fatin Rüştü Zorlu şöyle demişti: "Uluslararası blr icra dairesi yoktur kl gelip Hazine'ye haciz koysun. Günu gelır bu borçlar ödenemiyorsa sıyasal sebeplerle ertelenir, ya da bağışlanır." Uzun yıllar dış borçlar için uluslararası bir ıcra mahkemesi işlemedı ama, gördük ki ambargolar, parasal denotimler, şu borcu ödemeden öteki borcu vermeyiz gibi tehditler çok görüldü. Kaç konsorsıyum ılan edildi. Sonunda parayla oynamaların yarar getirmedigi görüldü. Devletin sadece dışa değil içeriye de borcu gün geçtikçe artmaktadır. Durmadan çıkarılan yüksek faizli Hazine bonolarının anlamı nedir? En açık anlatımı ıle Hazine'nin paralı yurttaşa borçlanmasıdır. Hazine bonolarıyla piyasadan para çekiliyor, bütçe açıkları kapatılmağa çalışılıyor, devlet borçlanıyor. Borçla borç ödenmesi gibi bir yöntem hiçbir zaman sağlıklı olmamıştır. Belki kısır döngü olmuştur. Yeni borçlanmalarla eskı borçların kapalılması olası değildir. Enflasyonun etkisi ile belki eskı borçların değeri azalmıştır. Hazine bonoları ile edinilen yeni paralar da açıkları kapatmaya her zaman yetmemıştır önemli olan vergilerin alınabılmesıdir. Vergi ödeyebilecek çevrelerden vergiler alınmadıkça, bonolar yoluyla piyasadan para çekerek açık kapatmak ilk ağızda çekici görünse bile ilerisi için çok tehlıkeli bir mali davranış olur. Malıyeciler, bu tehlikeli gidişin farkındadırlar. Birkaç yıl var ki, devlet yükümlüden vergıyı alamamaktadır. Vergi ıstatıstıkleri bunu kanıtlamaktadır. Yükümlü niye vergi versin kı? Verginin ' cezası vergi parasının bankaya yatırılmasından gelen faizden daha az olduğu sürece, vergi yükümlüsü parasını bankaya yatırır, faızini alır, vergi cezasını taksıtle öder. Yüksek faizli Hazine bonoları oldukça, devletin vergi yükümlülerinden vergi alması hayaldir. Bu gerçeği maliyeciler biliyor. Durum böyle olunca, maliyecilere kısa vadeli Hazine bonoları ile piyasadan çekilecek para lazım, vergi yükümlüsüne elindeki nakit parayı faizle değerlendirmek lazım... Bu iki lazım şimdilik birbiriyle çarpışıp duruyor. Borç yiğidin kamçısı mı? Zş çevrelerini kürsüde, parlamentoda, lyönetim kurullarında savunan ve leylemlerini çok iyi bilen Memduh Yaşa dostumuz vergiden yakınıyor. Çok şeyler biliyor ki, Özal'ın vergi politikasını kınıyor. Şöyle diyor: "... Blr başkası 100 milyon lira vergi vermesi gerekirken 30 milyon lira vermiştir. Ona madalya takıyoruz. Yani 70 milyon lira vergi kaçırmış olmasını bir bakıma ödüllendiriyoruz." Eskıden borç ekonomisini kınar, bir devletin borçlanma politikası uygulayarak kalkınamayacağını söylerdik. Bizde itk borçlanma Kırım Savaşı sırasında denenmiştir (1854). Osmanlı Hükümeti borç alarak savaşa girmişti, borçlanarak savaşı kazanacağını sanmıştı. Kırım BEDRİ KORAMAN, 1929 Bafra doğumlu. Kendi deyişiyle, "top oynamaktan bıklığı zaman" 1945'te Istanbul'a gelmiş. Ressam olmak istiyormuş, mesleğe klasik yoldan, yani mum ışığında çizerek başlamış. "Hafta" dergisine çizdiği öykuresimleriyle birden ılgiyi üzerinde toplamtş. 1951 yılında "Deve" adlı bir dergi yayımlayan Koraman, "güzel kadın" resimlerini çizmeye ilk burada başlamış. Sonra "Tef'e çizilen kapaklar, günlük gazeteler gelmiş. Böylece, Türkiye'nin en ünlü karikatürcülerinden biri olup çıkmış. Halen Güneş gazetesinde çiziyor. arsiv konusııvor "Kemal Bey nerde?" 18 Ekim 1966salı gıinü Büyük Slnema'da çalısmalanna başlayan CHP18. Kurultayı'nda "Ortanın Solu"grubunun adayı Prof. Muammer Aksoy 640 oyla Kurultay Başkanı seçlllrken, İsmet Inönü 1220 oydan 929'unu alarak tekrar Genel Başkan oluyordu. 21 ekim günü sona eren kurultaydaparti tçi akımlardan hiçblri çoğunluk sağlayamtyor ve 40 kişllik parti meclisi Ustesi "karma" olarak çıkıyordu. Kurultay sonrasmda ınönü parti meclisine seçilen bazı üyelerle ayn ayn görüştü ve Ecevit 'ln Genel Sekreterllğe seçilmesi konusunda görüş birliğine varıldı. 24 Ekim 1966 pazartest günü saat ll'de parti meclisi Inönü başkanlığmda toplandt. Çalısmalara baslamadan once Inönü "Kemal Bey nerde?" diyerek Kemal Satır'ı çağırdı, yanına oturtarak yoklama yapıırdı. Fotoğrafta tnönü'yü parti meclisi listesini incelerken görüyorsunuz. Tam karşısmda Prof. Muammer Aksoy oıuruyor. Ecevit ise en arka sırada. Kemal Satır biraz sonra Inönü 'nün yamndaki boş sandalyeye son kez Genel Sekreter olarak oturacak ve Lebit Yurtoğlu tarafından aday gösterilen Bülent Ecevit 31 oyla Genel Sekreter seçilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle