Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR ALTERNATIF 13 OCAK 2009 SALI Şu Olimpiyad Meselesi CÜNEYT E. KORYÜREK * “O da nereden çıktı, yine mi olimpiyadlar?..” Hemen duyuyor gibiyim. Ama her 4 yılda bir yapılan olimpiyadlar için 7 yıl öncesinden adaylar arasından seçim yapılır ve Uluslararası Olimpiyad Komitesi (IOC) tarafından seçilen bir kente olimpiyadlar verilir. Bu nedenle 2016 Oyunları için karar 2009’da verilecek ve 2007’den itibaren aday kentler kendilerini tanıtmaya başlayacak. Gazeteci olarak 8 kere olimpiyad görmüş ve 3 kez de olimpiyad adayının seçilme toplantılarında bulunmuş bir kişi olarak bildiklerimi aktarmak istiyorum. ADAYLIK KOŞULLARI Uluslararası Olimpiyad Komitesi’nin herhangi bir kentin adaylığını kabul etmesi için 3 temel koşul var. Uluslararası Olimpiyad Komitesi’in üye olan hernangi bir ülkenin adaylığını ortaya koyması, bu adaylığın o ülkenin Milli Olimpiyad Komitesi tarafından onaylanması ve devlet desteğinin sağlanmasıdır. Diğer konular mali kaynak, çevre sorunları, trafik, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum, spor tesisleri, güvenlik ve bunun gibi koşullar karşılanmalıdır. Bir aday kentin seçilmesi için yaklaşık 110 üyenin hiç olmazsa 50’sinin önceden desteğinin alınması gerekir. Seçim turlarla yapılır, sonunda 2 aday başbaşa kalır ve kazanan aday belirlenir. Aday kent bazı hallerde en hazırlıklı olan değil ama IOC üyelerinin ikna edilmesinde gösterilen başarıyla doğru orantılıdır. Olimpiyad organizasyonlarının tarihçesine bakıldığında politikanın yer aldığı ilk olimpiyad 1936 Berlin Olimpiyadları’dır. Hitler başa geçmeden 2 yıl önce 1931’de Berlin’e verilen olimpiyadları Naziler kendi politik sistemlerinin üstünlüğünü anlatmak adına düzenledi. 1964 Tokyo Olimpiyadları; Japonların 2. Dünya Savaşı’nda sergilediği vahşet ve zulmü ortadan silmek, demokratik ve ekonomide güçlü bir Japonya’nın ortaya çıktığını dünyaya anlatmak için kullanıldı. 1972 Münih Olimpiyadları, Almanların Naziler’in gölgesinde yapılan 1936 Olimpiyadları’nın hatırasını silmek içindi. Ruslar 1980 Olimpiyadları’nı modern bir toplumun neler yapabileceğini anlatmak ve kendilerini batıya sevdirmek için kullandı. Güney Koreliler 1988 Seul Olimpiyadları’nı, 40 yıl Japon işgali altında kalmış bir ülkenin kurtuluşundan sonra nasıl büyük bir hızla geliştiğini anlatmak için kullandı. İspanyollar 1936’dan beri birçok kez aday olduğu ve alamadığı olimpiyadları 1980’de Barcelona, ‘Avrupa’nın en pis kenti’ olarak açıklandıktan sonra alabildi. Çinlilerin 2008 Pekin Olimpiyadları’nı almalarının asıl nedeni, 1.5 milyarlık bir nüfusla büyük bir ekonomik güç olacak Çin’in batıyla ilişkilerini sıcaklaştırmak... Ve son olarak İngilizler pek çok kez aday olup da alamadığı olimpiyadları 2012’de Londra’ya almakla içlerini rahatlattı. Atina’yla Atlanta arasında mücadeleye sahne olan 1996 Olimpiyadları’nı kazanan Atlanta olurken, kaybeden ise Yunanlıların devlet, Milli Olimpiyad Komitesi ve adaylık çalışmalarının başında bulunan Yunanlı büyük iş adamı Metaxa’nın birbirine aykırı davranış ve ilişkileri oldu. Koryüreksiz bir yıl NEŞE GÜNDOĞAN * İSTANBUL’UN ADAYLIĞI Monaco’da 1993’te 2000 Olimpiyadları için yapılan seçimde Türkiye aday oldu. Seçimde dönemin Başbakan’ı Tansu Çiller de yer aldı. Konuşması gayet etkiliydi ama Türkiye olimpiyadları düzenlemeye hazır değildi. Hazır olan tek şey, 2.5 kişi tarafından hazırlanan ‘Olimpiyad Yasası’ydı. Bunlardan biri kendisi zaten hukukçu olan Türkiye Milli Olimpiyad Komitesi Başkanı ve IOC üyesi olan Sinan Erdem, diğeri tanınmış hukukçu profesör Erdoğan Teziç’ti ve buçuk da bendim. Bu yasanın çıkarılmasına en büyük destek, o zamanlar TBMM Başkanı olan Hüsamettin Cindoruk’tan geldi. Bundan sonraki adaylıklarımızda hazırlıklarımız daha da gelişti. Bir Olimpiyad Stadı için çalışmalar başladı. Olimpiyad Stadı yapıldı ama stadı kente bağlayan yollar yapılmadı. ‘İstanbul Kent Planı’nı hazırlayan şehircilik uzmanı Prost, daha 1930’larda Bayrampaşa’da bir Olimpik Park yeri ayırmış ve Dolmabahçe’de de olimpik bir stat yeri planlamıştı. Uzun süren bir çalışma sonunda bu stat 1947’de İnönü Stadı olarak açıldı. Seul’de yapılan 1988 Olimpiyadları’nı gören bizler, “Koreliler yapıyorsa biz neden yapmayalım” diye sormaya başladık. Aslında Güney Kore ve Türkiye, 1960 Mayıs’ında birer askeri ihtilalle renk değiştirmişti. Güney Kore’de asker 28 yıl iş başında kaldı. Ve Kore, 1988’de olimpiyadları büyük bir başarıyla düzenledi. 21.11.2006 / Cumhuriyet Spor Dergi * “Toplumu geliştirecek ve uygar düzeye ulaştıracak her konunun temelinde bilgi yatar” diyen Cüneyt E.Koryürek’in tutkularının başında sürekli okumak, araştırmak, öğrenmek, yazmak, bilgisini, görgüsünü, sevgisini, parasını ve elindekileri paylaşmak gelirdi. Atletizm ve özellikle 100 metrede dünyanın önde gelen uzmanlarındandı. “Atletizm hobiden ileri geçerek yaşam tarzımın temeli oldu. Atletizm bana yılmamayı, azimli ve sabırlı olmayı, insanları sevmeyi, rakiplerime hürmet duymayı öğretti” derken gözleri parlardı. Türk atletizminde pek çok insanın bilmediği tarihi ve örnek girişimlerin de öncüsü oldu. 1950’de genç bir atletken Türkiye’nin ilk atletizm dergisi olan ‘Amatör Atlet’i çıkarmaya başladı. Yaşı küçük olduğu için dergiyi babası İ.Enis Koryürek adına yayımladı. 1952’de ise Naili Moran, Akın Altıok ve birkaç arkadaşıyla Türkiye’nin ilk atletizm ihtisas kulübü olan ‘Ankara Amatör Atletizm Kulübü’nü kurdu. Kulübün logosunu da kendisi tasarladı. Bu arada Dünya Atletizm İstatistikçileri Birliği’ne kabul edilen en genç üye oldu. ABD’de üniversitede gazetecilik okurken hem atletizm yapıp hem de okulun atletizm takımının menajerliğini yürüterek kendisini en iyi şekilde eğitmiş, Türkiye’ye döndükten sonra da bilgi birikimi ve tecrübesiyle kendini atletizmi yaygınlaştırmaya ve kalkındırmaya adamıştı. Her zaman yetenekli ve gelecek vaat eden atletlere sponsor bulmak için büyük çaba gösterir, zaman zaman iş dünyasından arkadaşları vasıtasıyla bu atletlerin yurtdışında yarışlara, hazırlık kamplarına katılmalarına ve eğitimlerine imkân sağlardı. Son günlerde VESTEL ve ENKA Spor Kulübü’yle yeni projeler hazırlıyordu. Dünyada ve Türkiye’de atletizm yarışlarını ve atletleri yakından izlerdi. Başta büyük hayranlık duyduğu efsane atlet Jesse Owens olmak üzere dünyanın önde gelen sprinterlerinin tüm derecelerini, koştukları tarih ve yerleri bilir, arşivinde kaydeder ve zaman zaman onlarla iletişim kurardı. 1983 Helsinki’den başlayarak tüm dünya atletizm şampiyonalarını, ‘Golden League’leri ve ‘Grand Prix’leri inanılmaz derinlikte istatistik bilgileri ve hikâyeleriyle TV’lerde (özellikle NTV ve TRT’de) ve gazetelerde yorumlayarak Türkiye’ye atletizm sevgisi aşıladı. Kıtalararası Avrasya Maratonu’nu, atletizm sevgisini ve tutkusunu paylaştığı sevgili arkadaşları Hıncal Uluç, Oktay Kurtböke ve Abdülkadir Yücelman’ın destekleriyle 198385 döneminden başlayarak 12 bin yarışmacının buluştuğu uluslararası bir organizasyon haline getirdi. Hiç bıkmaksızın gazetelerde ve TV’lerdeki arkadaşlarıyla sporların anası atletizme daha fazla yer ayırmaları için mücadele eder, her platformda fikirlerini çekinmeden savunur, katkıda bulunabilecek insanları bulur, motive eder ve projeler üretirdi. Okullarda spor olmadan Türkiye’de sporun gelişemeyeceğini her fırsatta dile getirirdi. Cüneyt E.Koryürek, tüm hayatı boyunca ülkemizde atletizmin gelişmesi, yaygınlaşması ve atletlerin daha iyi şartlarda antrene edilip yurtdışında yarışabilmeleri için savaş verdi. Özdeşleştiği ve tutkusu olan diğer bir konu ise ‘olimpiyad’lardı. 1960 Roma, gazeteci olarak izlediği ilk ‘olimpiyad’ oldu. 1972 Münih aynı zamanda kafilede antrenör olarak yer aldığı oyunlardı. Ardından 1976 Montreal, 1988 Seul, 1992 Barcelona, 1996 Atlanta, 2000 Sydney ve 2004 Atina olmak üzere toplam 8 olimpiyadda görev yaptı. Olimpiyad tarihi konusunda dünyanın saygın tarihçi ve uzmanlarındandı. ‘Olimpiyad ve Olimpiyadlarda Türkler’ konulu 3 kitap yazdı. TRT için 1976, 1988 ve 2000’de ‘Olimpiyadlar’ başlıklı 3 belgesel dizi hazırladı. Türk olimpiyad şampiyonlarını, çeşitli zamanlarda gerçekleştirdiği özel organizasyonlarla bir araya getirerek onları onurlandırmayı hiç unutmadı. En büyük hayallerinden birisi de İstanbul’un Olimpiyad Oyunları’nı düzenlemesiydi. Türkiye’nin İstanbul’da ‘olimpiyad’ yapabileceğine inanan sayılı insanlardan birisiydi. İlk adaylığın yıllarca öncesinden başlayarak olimpiyadların İstanbul kentine, ülkeye ve Türk sporuna yapacağı katkılar konusunda bıkmadan yüzlerce makale yazdı. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, valiler, belediye başkanları, işadamları, politikacılar, medyadaki arkadaşları başta olmak üzere kamuoyundaki herkesi Türkiye’nin ‘olimpiyad’ yapabileceği konusunda ikna etmeye ve ufuklarını genişletmeye çalıştı. İlgisizlik karşısında umutsuzluğa kapılmaz, “Bu kadar iyimser olmak için en güvendiğim yeni kuşak” diyerek gençlere olan güvenini vurgulardı. Türkiye, en birikimli ve değerli olimpiyad tarihçisini ve olimpiyad aktivistini üreteceği daha çok şey varken yitirdi. 2008 Pekin Olimpiyad Oyunları’na gazeteci olarak katılma heyecanı içinde, kamuoyunu yorumlarıyla bilgilendirmek için planlar yaparken böylesine trajik bir kazayla kaybetmek ise tarif edilmesi imkânsız başka bir acı veriyor insana. Amerikan Tarihi, Türk Ermeni Meselesi, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, II. Dünya Savaşı, Dönmeler Tarihi, Etimoloji Doğru Türkçe Kullanımı, Liderlik ve özellikle Atatürk’ün hayatı ve devrimleri onun tutkuyla okuyup araştırdığı, yazdığı konuların başında gelirdi. İnanılmaz bir Atatürk bilgisi ve hayranlığı vardı. Güzel sözlere çok düşkündü ve 100 binin üzerinde koleksiyonu vardı. Bu güzel sözleri, fikirleri okurlarıyla ve dostlarıyla paylaşır, onlardan hepimiz için dersler çıkarırdı. Her yıl tüm dostlarına onların akıllarında yeni ufuklar açacak ve bir şeyler öğrenebilecekleri özel yılbaşı kartları hazırlar, gönderirdi. Karşılığında beklediği tek şey ise bir ‘teşekkür’dü. Cüneyt E. Koryürek yalnızca okurları, izleyenleri, dostları ve çömezleri için değil, tüm Türkiye ve dünya için büyük bir kayıp oldu. Hayatı boyunca yetiştirdiği insanlar ve eserleri onu sonsuzlaştıracak. Ağabey’in 100 Metresi’ * ‘Cüneyt isimli kitaptan alınmıştır 7