Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR FUTBOL 13 OCAK 2009 SALI YUSUF SPOR POLİTİKASI aranan adam mı? Spor ve Hukuk HİKMET ÇETİNKAYA Soğuk bir İstanbul akşamı... Yazımı baskıya yetiştirmek için bilgisayarın başına geçtim... Gözüm televizyonda... Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan emekli generaller, eski YÖK Başkanı, Susurluk’ta adı öne çıkan İbrahim Şahin, Beşiktaş adliyesine getirildiler. Sanıklardan bazıları, poliste “susma hakkını” kullandıkları için soruşturmayı yürüten savcılara ifade verecekler. Oysa ben siyaset değil spor yazacağım... Ama tuşlara basarken canım spor yazısı yazmak istemiyor... Bir süre odamın penceresine doğru yöneliyorum... Gökyüzü turuncu ve lacivert karışımı bir atlası anımsatıyor. Evet ne yazmalıyım? Belki yaşamın içinden bir şeyler olabilir. Gazze’nin son durumunu, o hastanede yatan çocukları anlatabilirim. Bombalanan bir evde ölen anneleri ve kardeşleriyle dört gün geçiren yaralı çocukları... Aç ve susuz Filistinli çocukları... İşte bu sırada gözüm televizyon ekranına kayıyor: “Ergenekon’da şok dalga... Sorgusu biten sanıklar adliyeye getiriliyor...” Yeniden bilgisayarımın başına oturuyorum... Bursasporlu Yusuf 34 yaşında Beşiktaş’a transfer olmuş... Beşiktaş iki futbolcu ve 800 bin Avro vermiş. Genç Aydın, Bursaspor’a verilmiş... Arif Kızılyalın odama giriyor o anda... Arif’e soruyorum: “Aydın nasıl futbolcuydu?” Arif “Mükekemel bir futbolcuydu, geleceği çok parlaktı” deyip ekliyor: “Ağabey, Yusuf 1975 doğumlu... Sergen ise 1973 doğumlu... Keşke Sergen’i alsaydı Beşiktaş...” Gülüşüyoruz... Bu arada Güzia’nın açıklamasını okuyorum: “Fenerbahçe’ye alışma dönemim bitti... İkinci yarıda goller atacağım...” İspanya liginde gol kralı olmuş bir futbolcu, ilk yarıda Fenerbahçe’ye alışamamış... İkinci yarı başlayınca golleri atacakmış... Bir profesyonel futbolcu böyle konuşabilir mi? Türkiye’de konuşur! Havasından mı suyundan mı bilinmez, Türkiye’de böyle açıklamalar doğal sayılır üstelik övgüyle karşılanır... Bilmem GalatasarayAltay karşılaşmasını izlediniz mi? Galatasaray Altay’ı zor yendi... Bir dönemin o ünlü fırtına gibi esen İzmir takımları yok artık. Ne Göztepe, ne Altay ne de Karşıyaka... Birinci lig takımları içinde kala kala bir Denizlispor kaldı... Ne oldu Ege futboluna? Evet hava iyice karardı... Gökyüzünün turuncu rengi de yitip gitti, lacivert siyaha dönüştü... Siyah bir atlas... Yeniden televizyon başına döndüm... Emekli generaller, YÖK Başkanı ve diğerleri adliyeye getirilmeye başlandılar... Türkiye gerçekten bir hukuk devleti mi? Son günlerde bu konu tartışılıyor... METİN TÜKENMEZ nce şaka gibi geldi. Devre arasında sayfalarını doldurmakta zorlanan basının ilginç varyasyonlarından biri sandım. Özellikle TrabzonsporYusuf Şimşek yakınlaşmasına hiç mi hiç anlam veremedim. Çünkü ligimizin en mücadeleci ve fizik kaliteye dayalı oynayan takımı Trabzonspor’da böyle bir oyuncuya ihtiyaç duyulması demek, ekibin oyun felsefesinden ödün vermek anlamı taşıyordu. Biz bu düşünceleri kafamızda yoğunlaştırırken Yusuf Şimşek Beşiktaş ile sözleşme imzaladı. ABD için fırsatlar ülkesi diyorlar. Ama kanımca asıl ‘fırsatlar ülkesi’ Türkiye’dir. Sabah kalktığınızda neyle karşılaşacağınız Yusuf, belli değildir. Herkes fırsatları deF.Bahçe’de ğerlendirmenin peşindedir. Bir baDenizli’yle karsınız birileri gömü bulur, hayatı birlikte değişir. Başkaları Ankara Gölbaçalışmıştı. şı’nda başka şeylerin peşine düşerler. Buldukları, kimi insanların yaşamını değiştirir. Kimi de Yusuf Şimşek gibi hayatının son baharında bir vole vurur, onun da yaşamı değişir. Teknolojik anlamda, bir buluş yapıldığında o icat tüm toplumun yaşamını değiştirir. Artık yeni yaşam şekline uyum göstermek zorunluluğu vardır. Bilgisayar ve taşınabilir telefonlar yaşamımızda öylesine değişikliklere neden oldu ki, toplum olarak abandone durumundan hâlâ kurulmuş değiliz. Neredeyse yeni bir icat gibi Beşiktaş’a transfer edilen Yusuf Şimşek’in, Kara Kartalın yaşamını değiştireceği açıktır. Bu transferin sonucunda Mustafa Denizli mi, Yıldırım Demirören mi yoksa Beşiktaş takım olarak mı abandone olur bunu ligin ikinci devresinde göreceğiz. Ama şurası bir gerçek ki, Yusuf Şimşek’in transferine onay verenler büyük bir risk altına girmişlerdir. Özellikle de, Aydın Karabulut gibi geleceği olan bir genç yeteneği takımdan uzaklaştırmanın ağırlığı Beşiktaş yönetiminin üzerine karabasan gibi çökecektir pek yakında. Yusuf, oyunu tek yönlü Ö oynayan, top rakibe geçtiğinde arkadaşlarının topu yeniden kazanması için etrafını seyreden bir yapıdan kurtulamadı futbol yaşamı boyunca. Üstelik Beşiktaş’ta Yusuf’a benzeyen birçok futbolcu var. Delgado, Tello, Serdar Özkan ve Uğur İnceman hemen hemen Yusyf Şimşek ile aynı karakteristik özelliklere sahip. Hiçbirinin kondisyonel yetenekleri bugünün futbolunun istediği boyutlara ulaşamamış ve bunlara, bu anlamda daha geride olan Yusuf’ta eklenecek. Mustafa Denizli ile birlikte genel takım savunması yerlerde sürünmeye başlayan Beşiktaş’a Yusuf Şimşek’in alınması tam bir ‘transfer cehaleti’ dir. Bu tür söylemler benim tarzım değil ve bu nedenle Cumhuriyet okuyucularının affına sığınarak söylüyorum ki, Aydın Karabulut’u gönderip Yusuf Şimşek’i takıma dahil etmek Beşiktaş’ı içerden vurmaktır ve ya ne Mustafa Denizli ne de Beşiktaş’ı yönetenler futboldan anlıyor. Denizli’nin teknik adamlık uygulamaları hep tartışılmıştır. Televizyon yorumculuğu yaparken Beşiktaş’a ilişkin söylemleri hepimizin belleklerinde canlılığını koruyor. Henüz Beşiktaş’ta görevli değilken, İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçından önce bizzat bana SiyahBeyazlı takımın ‘açık ara’ şampiyon olacağını söylediğinde de, Denizli’nin futbola yaklaşım şeklinin ütopik olduğunu düşünmüştüm. Hatta aramızdaki konuşmayı ebedi şefimiz Abdül Ağabey (Abdülkadir Yücelman) yazmıştı. Eğer Yusuf Şimşek’in transfer kararını Mustafa Denizli verdiyse, hocanın futbolla çok az ilişkisi kalmış demektir. Bu ‘çok az’ ilişki ile Beşiktaş gibi büyük bir camianın beklentilerine yanıt verilemez. Olsa olsa ‘özel hayatın dayatmalarına’ karşı biraz zaman kazanılmış olur. Bu da pek kısa bir süre sonra, ayrı geldikleri halde Mustafa DenizliYusuf Şimşek ikilisinin birlikte gitmeleri anlamını taşır. Eposta: tukenmezm@itu.edu.tr 5