Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR FUTBOL TEMMUZ SALI U N O Y İ P M A Ş T A C A İHR KAAN ARK 19. Futbolla yaşıyorlar emi Çelik (Teknik Direktör): Brezilya, dünyada futbol kültürü en üst seviyede olan ülkelerden biri. Genciyle yaşlısıyla herkes futbolu çok seviyor. Bu sevgi de futbolu besliyor. Brezilya’da neredeyse bütün gençler futbolcu olmak için büyük bir yarış içinde. Herkes gençlerin yaratıcı özelliklerini ve güzel futbolu destekliyor. Her kulübün altyapısı var ancak, futbolcu olmak isteyenler o kadar fazla ki, bunlar yeterli olmuyor. Sokaklar ve plajlar aynı kulüpler gibi altyapı hizmeti veriyor. Kulüpler ekonomik olarak gelişmediği için Avrupa’dan iyi bir teklif geldiğinde futbolcularını hemen satıyorlar. Çünkü biliyorlar ki, kaybettikleri değerin yerine çok geçmeden yenisi gelecek. Avrupa’ya gidenlerin çoğu ise döndükleri zaman ilk günkü sevgiyle karşılanıyorlar. Ancak Brezilya’daki tüm futbolcular Avrupa’ya gittiklerinde çok daha fazla para kazanacaklarının farkındalar. L yüzyılın son çeyreğinde iyice palazlanan İngiliz emperyalizmi, sömürgeleştirdiği coğrafyalarda halkın tepkisini kontrol edebilmek için sadece “kompradorları” değil geleneklerini, hatta kendine has oyunlarını da kullanarak yerel halkın içinden bir üst sınıf yaratmaya çalışmıştır. İngilizler uzun süre hâkimiyetleri altında tutabileceklerine inandıkları ülkelere rugby, kriket, tenis, poloyu götürmüş, daha az süre kalacaklarını inandıkları yerlere ise futbolu hediye etmişlerdir. Osmanlı topraklarına gelişinden yaklaşık 20 yıl sonra futbol yine aynı yolla, yani İngiliz tüccarlar aracılığıyla 1894’te Brezilya’da oynanmaya başlamıştı. İlk başlarda aynı Osmanlı’da olduğu gibi İngilizler de kendi aralarında oynayarak tanıtmışlar futbolu Brezilyalılara... Sonra azınlıklar ve yaratılan kompradorlar ilgi duymuş futbola. Sınıf ayrımını geçtik... Brezilya topraklarında 1900’lerin başlarında ilk ciddi ırk ayrımı da söz konusu. Siyahi ırktan futbolculara imtiyazlı sınıflara ait oyuncuların yaptığı fauller, attıkları tekmeler ceza gerektirmiyor o yılların Brezilya’sında... İşte bu yıllarda ortaya çıkıyor “El Tigre...” Babası Alman, annesi Afro Brezilyalı. Melez teni ve kıvırcık saçlarıyla futbol oynamasının ne kadar zor olduğunu çok iyi bildiğinden önce saçlarının kıvırcıklığını düzeltmek için file takıyor başına, sonra da siyahi ırkın ilk temsilcisi olarak o muhteşem futbolunu oynuyor. 1239 maçta 1339 gol... Arthur Friedenreich’ı Brezilya futbolunun en tepesinde konumlandıranların gerekçeleri sadece Pele kadar gol atmış olması değil elbette ki... Yaşadığı tüm baskılara, katlanmak zorunda kaldığı tüm hakaret, taciz ve maruz kaldığı şiddete karşın Brezilya topraklarında siyah ırkın futbol oynamasının yolunu açan o inanılmaz kişisel mücadelesi... Bugün futbol hâlâ güzel bir oyunsa Brezilya’ya, Copacabana’nın siyahi Brezilyalılarına ve tabii ki “El Tigre”ye çok şey borçlu futbol dünyası... Friedenreich’ın futbola getirdiği demokrasi aynı zamanda estetik ve güzel bir oyunun da yolunu açmıştır tüm dünya için. Türkiye’de futbol endüstrisi denince aklımıza nedense ilk önce forma satışları ve onu tetikleyeceğine inandığımız “yıldız oyuncu” transferi geliyor. Oysa gelişmiş futbol ülkelerinde kulüplerin yayın hakları, tribün gelirlerinden sonra en büyük gelir kalemlerinin başında oyuncu satışı geliyor. Hele konumuz Brezilya ve Latin futbolu ise, kulüplerin en önemli gelir kaynağı hatta ülkenin en önemli ihracat kalemi olarak futbolcu satışlarını örnek verebiliriz. 21 Brezilya kulübünü içeren bir araştırma sonucu kulüplerin gelirlerinin yüzde 31’ini oyuncu satışından elde ettiği ortaya çıkıyor. Ekonomisi, halkının alım gücü, gelir grupları arasındaki büyük uçurumlara karşın Brezilya’daki futbol kulüplerinin bütçeleri Türkiye’deki kulüplerin üstünde. Operasyonel kârlılığı yakalamış kulüplerin ortak özelliği ise altyapıdan oyuncu yetiştirmek suretiyle bu futbolcuları satarak büyük gelirler elde etmesi... FUTBOL İHRACATINDAN 600 MİLYON DOLAR Ülkemizde yabancı futbolcu sayısı üzerine muhtelif rakamların konuşulduğu bu günlerde her yıl ortalama 800 futbolcusunu dünyanın çeşitli ülkelerinin kulüplerine hatta milli takımlarına ihraç eden Brezilya’ya bu ihracatından her yıl yaklaşık 600 milyon dolar gelmekte... 27 eyaletteki binlerce mahalli kulübün ve üst düzey 3 liginde 120 takımın rekabet ettiği Brezilya futbolunda ülkenin Amazon Ormanları dahil hemen her yeri bir futbolcu üretim alanı haline gelmiş durumda. Copacabana plajlarından Rivaldo’nun doğduğu Pernambuco’nun vahşi coğrafyasına dek ülkenin hemen her yerinde bir dünya yıldızı adayı bulabilmek mümkün. Brezilya futbolunun misyonerlerine en fazla ilgi gösteren ülkelerin başında Portekiz geliyor. Eski sömürgesinden gelen futbolcuları yabancı statüsünde oynatmayan Portekiz, her yıl ortalama 140 Brezilyalıya yeşil sahalarını açıyor. Zico’nun Japonya’sı ise her yıl ortalama 40 futbolcu ithalatıyla ikinci sırada... İtalya ve İspanya ise diğer büyük alıcılar. İlginç bir nokta ise futbolu Brezilya’ya ihraç eden İngilizlerin Brezilya’dan çok az sayıda futbolcuya liglerinde yer vermesi... “El Tigre”nin torunları neredeyse tüm dünyayı istila ederken, İngiliz futbolunda ırkçılığın yeniden hortlaması kaderin garip bir cilvesidir belki de... Kimi için “emperyalizm” adına bir araç kimi için de “toplumların afyonu” ama Brezilyalılar için yaşam tarzı ve hayatta kalabilmenin yolu futbol... Güney Amerika’nın bir başka futbol ülkesi olan Arjantin’in ünlü Boca Juniors takımının altyapı tesislerinde genç futbolcu adayları için yazılmış o slogan boşuna değil anlaşılan... “Maradona olabilirsiniz ama Che asla!..” Simon Kuper’in söylediği gibi, “Futbol asla sadece futbol değildir.” Ve dünyanın en çok izlenen spor etkinliği olan futbol Brezilyalılar sayesinde çok daha demokratik, çok daha güzel, çok daha keyifli, çok daha estetik... Toprağın bol olsun “El Tigre...” 8 9