Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN HAFTANIN SÖZÜ ZİCO (F.Bahçe Teknik Direktörü) “7 puan farkı bugünler için açtık. Bu yenilgi bir şey değiştirmez.’’ Futbolda es geçilen gerçekler F utbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, ‘’Adam gibi geldim adam gibi giderim’’ diyor. Hatta Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı döneminde atandığını da inkâr etmiyor. Ama nedense bu atamada siyasetin olduğuna hiç değinmiyor. Ve Mesut Yılmaz’ın döneminde ilk kez Teftiş Kurulu’ndan geçtiğini ve hakkında klasörlerle dolu raporlar hazırlandığını ve yine Başbakan’ın talimatıyla bu raporların hasır altı edildiğinden de nedense söz etmiyor. Hatta şimdilerde spordan sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in ikinci Teftiş Kurulu raporunda Mesut Yılmaz dönemindeki birinci Teftiş Kurulu raporundaki suçlamaların da yer aldığını da nasılsa anımsamıyor. Haluk bey ‘geçmişte olan geçmişte kalır’ inancı taşıyor. Toplumun büyük kesimi balık beyinli ya... İlk Teftiş Kurulu raporunda yer alan müthiş iddialar genel kurullarda konuşulmamış; bir takım parasal işler, yolsuzluklar, görevi kötüye kullanma gibi suçlamalar genel kurul üyelerinden gizlenmiş ve pembe tablolu bilançolar, bütçeler, sponsorlardan gelen milyar dolarlar, 1520 dakika süren genel kurularda ibra edilmişti. Oysa genel kurulun görüşmediği hatta bilmediği bir takım konuların ibra kararının dışında kaldığını Haluk bey elbette bilirdi ama ya kulağının üstüne yattı ya da ciddi şekilde uyarılmadı. Haluk bey 5 yıldızlı otelde yaptığı basın toplantısında yoğurdunun ekşi olduğunu bile bile ve de çok şey bilen spor medyasından birçok kişinin (istisnalar kaideyi bozmaz) gözünün içine baka baka güneşi balçıkla sıvamaya çalışması gerçekten üzücüydü. Ama Haluk beye hak vermiyor değilim. Hâlâ kendisine yakın yalakalar ve mütareke basınından kalma örneklere inanarak bugüne gelen Haluk bey, elbette savunmasını yapacaktı. Ama Haluk beyin her lafa vatanseverlikten başlayıp her lafını milliyetçilikle bitirmesinin ve hele ‘’Benim vatanseverliğimi sorgulayacak dünyada tek kişi yoktur. Benim vatanperverliğimi yargılamak terbiyesizliktir, ahlâksızlıktır” demesinin akıllarda oluşacak çağrışımları düşünmemesi doğrusu kendisinden beklemediğim bir şeydi. Hele hele sevgili dostum Yılmaz Ulusoy’dan özür dileyerek belirteyim ki 70 yıllık bir geçmişe dayalı Ulusoy ailesini kişisel kavgasına karıştırmasını da doğrusu yadırgadığımı söylemeliyim. Haluk bey acaba düşünüyor mu? Neden 1 yıl önceki genel kurul bugün başka türlü düşünüyor? Nedeni gayet açık. Öncelikle genel kurulu oluşturan kulüpler birçok şeyin kendilerinden saklandığını öğrendi. Federasyonun şeffaf olmadığını, gizli kapaklı işlerin döndüğünü öğrendiler, ibra ettikleri bilançoların da gerçeği yansıtmadığını öğrendiler. Federasyonun kulüplere karşı çifte standardını öğrendiler. Belki mahkeme başlayınca birçok şey daha öğrenecekler. Kulüplerin artık Haluk bey federasyonuna inancı kalmadı. İşin özü bu... Ayrıca 6 ay önce Levent Bıçakcı’nın yerine oturan Haluk beyin sandık başı oyunlarını unutmamalıyız. 6. sandıkta oy verenlerin çoğu Haluk beyin federasyonunda yüksek maaşlarla askeri olmadı mı? Kulüplerin belediye başkanları ya da temsilcileri o zaman yoktu da şimdi mi siyasetçi oldular? Baskı hiç yoktu da şimdi mi var? Haluk beyi koltuğa oturtma için uğraş veren, lobi kuran Melih Gökçek o zaman neydi şimdi ne? Futbol bir oyun... Sahada da oynanıyor, masada da... 80’li yılların başbakan ağzıyla başlayan “her yol mübahtır, yeter ki köşeyi dönmesini bil. Benim memurum işini bilir’’ sloganları aradan geçen 25 yıl sonra bugün sadece futbolda değil, toplumun her kesiminde görmüyor muyuz? Futbolun içinde olanların çoğunluğu bugün az ya da çok futbolun rantına göz dikmiştir. Futboldaki kaosun, kavganın, çözümsüzlüğün nedeni de budur. Bu kaosun sorumlusu da Türkiye Futbol Federasyonu değil, Haluk bey padişahlığıdır. ‘FUTBOLUN KARA YÜZÜ’ İSVİÇRE’YE SOKULMADI Polonya’dan FIFA’ya rest P olonya Futbol Federasyon Başkanı ve birkaç federasyon üyesini görevden alan Polonya Spor Bakanı’nın kararına karşı FIFA olaya el koyunca, Polonya Başbakanı’nın AP ajansı aracılığıyla 31 Ocak 2007’de dünyaya verdiği mesaj çok ilginçtir. FIFA’nın futbola siyaset karıştırdığı bahanesi, Polonya futbolunun dünya kupalarına alınmaması ve örgütten çıkarılması tehditlerine karşı Polonya Başbakanı’nın verdiği mesaj şöyle... “Polonya futbolunda şike, rüşvet ve yolsuzluklar vardır. Ülkenin sorumlusu olarak böyle durumlara el koymak görevimizdir. Eğer bunun için bir fiyat ödeyeceksek bu fiyat ödenmeye değer... Ciddi hastalığa bulaşmış Polonya sporunu daha ne kadar tolere edeceğiz? Hastalıklı ve çürük uygulamalar yok edilmedikçe ne sporda ne de diğer alanlarda ileri gidebiliriz.’’ Anımsanacağı gibi 1 Ocak 2007’den itibaren AB ülkeleri arasına giren Polonya, giriş koşulları arasında bir uyarı almıştı. ‘’Ülkenizde yolsuzluklar ve rüşvetler AB topluluğunu etkileyecek düzeydedir. En kısa zamanda bunu önlemeniz gerekmektedir.” Polonya demek ki işe futboldan başlamıştır. Saygı kursları açılsa mı? Platini. T F IFA’nın “Her şey iyi futbol için’’ ilkesi artık başka hedefe yöneliyor... ‘’Her şey başkan Blatter için...’’ Bunu ben söylemiyorum, dünya söylüyor, bunu bir İngiliz spor yazarı Alfred Jennings de söylüyor, hatta yazıyor. Bu yazarın ‘’Futbolun karanlık yüzü’’ isimli kitabından alıntı yapan BBC’nin yayını dünyada bir anda bomba gibi patladı ve Jennigs’in kitabı FIFA’nın başkenti İsviçre’ye sokulmadı. Nedeni gayet açık; İsviçre dünyanın kasası, gizli paraların aktığı yer ve FIFA’nın futbolu ticaretleştiren başkanı Blatter de bir İsviçreli iş adamı. FIFA’nın dürüstlük, adalet ve şeffaflık ilkesinin yok edilmesine İsviçre mi karşı gelecekti? Ama dünya sessiz kalmadı. Ancak yapılacak şey FIFA’nın karşısına güçlü bir UEFA çıkarmaktı. Johansson 2000’de Bosman kararlarının çıkmasında FIFA’yı yalnız bırakarak Avrupa Parlamentosu’nun, Avrupa Adalet Divanı’nın ve Avrupa Birliği’nin yanında yer almıştı. Çünkü FIFA’nın bir takım özel yasaları AB hukukuna karşıydı ve mutlaka dünya futboluna demokrasi gelmeliydi. Genç ve enerjik Platini bu amaçla getirildi. Kurnaz Blatter bunu fark etmişti. Ama Blatter’in isteğini yerine getirerek L’equipe gazetesinin açıkladığı gibi Johansson’a oy veren Haluk beye karşın Platini UEFA Başkanı oldu. Haluk bey L’equipe’i yalanlamıyor. Ve ben bu olayda dünyanın en büyük spor gazetesinin Haluk beyle bir alıp veremediği olabilir miydi diye düşünmek zorundayım. Çok yakında Blatter’in FIFA’ya karşı çıkışlarına tanık olursak şaşırmıyacağım... V’lerin açık oturumlarında konuşmacıların birbirlerinin lafını kesmelerine doğrusu gıcık oluyorum. Üstelik aç konuşmacı varsa hepsi aynı anda konuşuyor. Kimi TV’lerde 4 kamera aynı anda konuşan 4 konuşmacıyı ekrana getiriyor Ne birbirlerinin konuşmalarını anlıyorlar ne de biz... Kimi zaman da oturumu yönetenin lafı bile gürültüye gidiyor. Şu kumandalar olmasa yanmıştık. 1 milyar 200 milyon insanın yaşadığı Çin’de insanlara kuyruk ve sıraya girme kuırsları açılıyormuş. Bizde de sırayla konuşma ve karşındakine saygı kursları açılsa ne iyi olacak. 20