Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C Y SPOR BASKETBOL ŞUBAT SALI OYUN MU ŞOV MU? NBA yönetiminin daha doğrusu David Stern’in uygulamaya koyduğu yeni kurallar... Artık ABD’de hakemler oyunculara en küçük bir taviz göstermiyor. Boş turnikeye giderken 34 adım atmalarına göz yummuyorlar. Veya savunma yapan takımın boyalı alanda 3 saniyeden fazla kalmasına izin vermiyorlar. Bu kurallar bizim gibi Avrupa basketbolunu yakından takip etme şansı olanlar için yeni olmayabilir ancak Amerikalı basketbolseverler için durum öyle değil. TİCARİ AMAÇ ÖN PLANDA G ÖKHAN GERMAN (Spor Yazarı): NBA, özelikle David Stern yönetime geçtikten sonra tamamen pazarlama ve promosyon amaçlı bir organizasyon haline geldi. Dünyanın her ülkesinden önde gelen yıldızları bünyesinde toplayıp, NBA’i çeşitli yöntemlerle tüm dünyaya pazarlamaya çalışıyor. Bunda da çok başarılı oldu. Bana göre Avrupa basketbolu NBA’e oranla çok daha gerçekçi ve doğru bir basketbol. NBA’de seyir zevkinin üst düzeyde olması ve insanları salona çekmesi için savunmalara prim tanınmıyor. Konulan kurallarla maçların çok daha fazla skorlu geçmesi sağlanıyor. Bu nedenle de Amerika Ulusal Basketbol Takımı, son yıllarda gerçek bir basketbol takımının karşısına çıktığı zaman başarısız oluyor. Bunun örnekleri son şampiyonalarda gördük. Avrupa basketbolunu tercih ediyorum Bireysel olarak dünyanın en iyi oyuncuları NBA de oynuyor. Büyük paralar kazandıkları için oyuncular da oraya gidiyor. Mehmet Okur bu yıl NBA konsepti içinde müthiş bir performans sergiliyor. Hem kendisi hem de takımı başarılı. Hidayet iyi başladı ancak sonraları düşüş yaşadı. Ersan henüz tecrübe kazanıyor. Önümüzdeki yıllarda daha iyi olacak. NBA yakında Avrupalı koçları almaya başlayacak. O olursa NBA daha izlenebilir bir hale gelecektir. GÖKHAN TÜRE (Spor Yazarı): Açıkçası NBA, Magic Johnson’lı, Michel Jordan’lı zamanlarda spor amaçlıydı. Pasta büyüdükçe, ürün büyüdükçe ticari amaçlı bir uğraş şekline dönüştü. Son dönemde neredeyse uzaylı bile arayacaklar izlenmesi için. Merkürlüyü bile alıp kadaya koyacaklar. Sadece ticari amaçlı düşünüyorlar, sportif amaçtan yoksunlar. Bundan da Stern sorumlu. Son dünya şampiyonalarında ulusal takımlarının başarısız sonuç alması da bunun uzantısı. Antrenörleri de kendini geliştirmedi. Savunmaya önem vermeyen, sırf hücumu düşünen bir lig haline dönüştü. Eski popülaritelerini mazanmak için basketbola ağırlık vermeleri gerekiyor. Dünyanın gerisinde kalmaya başladılar. Ben Avrupa basketbolunu tercih ederim. Brezilya ve Arjantin kendisini bu anlamda geliştirerek dünyanın sayılı ülkeleri arasına girdiler. UFUK TANIŞAN ıl 1992... Yer Barcelona... Yine bir olimpiyat heyecanı... Tarihin en iyi basketbol takımı parkelerde fırtına gibi esiyor... Evet, Magic Johnson’lı, Michael Jordan’lı, Karl Malone’lu, Charles Barkley’li David Robinson’lı, Larry Bird’lü, Patrick Ewing’li ‘Dream Team’den bahsediyoruz. Final maçında o dönem Avrupa’da tozu dumana katan Hırvatistan’a bile 30 sayı fark atan kadrodan... Herkesin hafızasına kazınan bu ekibin sergilediği performans, ‘NBA’i dünyanın her tarafından birçok kişinin izlemesine yol açtı’ dersek sanırım yanılmış olmayız. Ancak son dönemde ABD Ulusal Basketbol Takımı’nın artık kendileri bile The Team diyor dünya şampiyonalarında ve olimpiyatlarda aldığı başarısız sonuçlar, çoğu kişinin aklına ‘NBA sadece çok iyi pazarlanan bir ürün mü?’ sorusunu da beraberinde getirdi. Biz de bu sayımızda bu sorunun yanıtını bulmaya çalışıyoruz. Bir NBA maçında akıl almaz smaçlar, inanılmaz paslar, olağanüstü bloklar izlerdik eskiden. Hâlâ da izliyoruz. Ama sanki biraz pastörize halini... Nedeni ise oldukça basit; NBA AVRUPALILAŞIYOR MU? Aslında bu kuralların temeli, alan savunmasının serbest bırakılmasıyla atılmıştı. Bir anda ABD’li süper yıldızlar, hazırlık döneminde alan savunması çalışır duruma gelmişlerdi. Onu geçtim, daha alan savunmasının doğru düzgün ne anlama geldiğini bile bilmeyen çalıştırıcılar, kitapları karıştırmaya başlamıştı. Neyse ki imdada Avrupalı basketbolcular koştu. Her NBA takımında birer Avrupalı oyuncu görür olduk. Tabii ki bu durum beraberinde yeni bir soruyu da getirdi... ‘NBA Avrupalılaşıyor mu?’ Bu sorunun yanıtını vermeden önce NBA ve Avrupa basketboluna biraz göz atalım. ABD’de de hiçbir spor kulübünün altyapısı yoktur. Çocuklar ilgilendikleri sporu ilk olarak sokaklarda öğrenir. Daha sonra ise lise ve üniversitede eğer takıma girmeyi başarırlarsa 1415 yaşlarında temel spor eğitimlerini almaya başlarlar. Yani onlara ergenlik çağına gelene dek ne doğru şut atma ne de fundemantal gösterilir. Sokaklarda yetişmelerinin en büyük artısı da elbette bire bir oyunda gösterdikleri performans oluyor. NBA’deki süper yıldızların hemen hemen hepsi kendi şutlarını yaratabiliyor. Avrupa’da ise her kulübün mutlaka bir altyapısı vardır, iyi veya kötü... Temel eğitimleri çok küçük yaşlarda başlar. Takım oyununu özümseyerek gelişirler. Son yıllarda Avrupa’daki ulusal takımların ABD’ye kafa tutmasının altında yatan en büyük neden budur. Ancak burada da önemli bir ayrıntı gizli; basketbola gönül vermiş gençlerin çoğunun hayali bir gün NBA’de forma giymektir... En kötü NBA takımında oynamayı; CSKA, Barcelona veya Panathinaikos gibi güçlü Avrupa takımlarında yer almaya yeğlerler. NBA kulüpleri de dünyadaki genç yetenekleri yakından izliyor ve peşlerine düşüyor. GÖRÜŞ / AHMET KURT Yalan Rüzgârı P ÇEHRE DEGİŞTİ Dirk Nowitzki ve Mehmet Okur örneklerini ele alalım... Dallas Mavericks’in yıldızı Nowitzki, NBA takımlarının oyuncu izleme birimleri tarafından Almanya 2. Ligi’nde oynarken keşfedildi. Şu anda takımının 1 numaralı skor opsiyonu ve lideri durumunda. Uzun boyuna karşın dışarıdan çok rahat sayı bulabiliyor. Hatta geçen yıl ‘All Star Hafta Sonu’ kapsamında yapılan 3 sayı yarışmasını da kazanarak bu ödülü alan en uzun boylu basketbolcu oldu. Ayrıca ‘NBA tüm sezon 5’ine seçilen ilk Avrupalı basketbolcu olma başarısını da gösterdi. Mehmet ise NBA’e ilk gittiğinde kimse ondan büyük başarılar beklemiyordu. Herkes iyi bir yedek olmasını umuyordu. Ancak O, özellikle bu yıl sergilediği performansla parmak ısırtıyor. Son saniyelerde birçok maç kazandırdı Utah Jazz’a bu sezon. Takım arkadaşları da çok güveniyorlar Memo’ya. Geçenlerde Matt Harpring onun için, ‘Eğer son saniyelerde sayı bulmak istiyorsanız topu Memo’ya verin ve onu şut atmaya teşvik edin’ şeklinde bir açıklamada bulundu. Aynı zamanda Mehmet, haftanın oyuncusu olmayı başaran ilk Türk basketbolcu unvanını da ele geçirdi. O da Nowitzki gibi dışarıdan da sayı bulabiliyor. Memphis’ten İspanyol Pau Gasol, San Antonio’nun başarılı guardı Fransız Tony Parker NBA’in çehresini değiştiren isimler. N BA’in sadece bir ‘show’ olduğunu söyleyemeyiz. Her takım 82 maça neredeyse haftada 3 karşılaşmaya çıkıyor. Hem artık Detroit Pistons ve San Antonio Spurs gibi savunmalarıyla ünlü ekipler de görüyoruz. Şu anda, ortalama 100 sayı barajını aşan sadece 8 takım bulunuyor. Bunda elbette Avrupalı oyuncuların da etkisi var. Ayrıca NBA’in Avrupalılaştığını iddia edenler çıkabilir, ancak bunun tam tersi bir durum söz konusu... NBA’deki takımlar Avrupalı yıldızları kadrolarına kattıkça, genç yetenekler NBA hayalleri kurdukça Avrupa’daki basketbol bitecek. Yani NBA, Avrupalılaşmayacak, Avrupa basketbolunu öldürecek ve Dünya Ligi olacak. Kapitalizmin anavatanı olan ABD’den de başka türlü bir tavır her alanda tekel olmaya çalışmak sergilemeleri beklenemezdi. NBA’deki takımlar Avrupalı yıldızları kadrolarına kattıkça, genç yetenekler NBA hayalleri kurdukça Avrupa’daki basketbol bitecek. Yani NBA, Avrupalılaşmayacak, Avrupa basketbolunu öldürecek. lay off’lar dışında kalan NBA maçlarını izlerken sıkılıyorum. ‘Yalan rüzgârı’ gibi geliyor bana. Hido da oynasa, Memo da oynasa zevk alamıyorum bu maçlardan. Kapitalizmin klasik söylemi gibi (Laissez faire, laissez passer) ‘’Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’’ ci bu basketbolu izleyeceğime Harlem gösterilerini izlemeyi yeğlerim. En azından onlar dürüstler(di): Adına maç demiyorlar(dı) bu gösterilerin... Kızmayın gençler! Bir de bizim gözümüzle izleyin NBA’in ‘normal sezon’ maçlarını. Dikkatle bakın: Bir yıldıza boş alan yaratıp, seyirciyi mutlu etmek üzerine kurulu düzeni ‘şıp’ diye yakalayacaksınız... Bu maçları Harlem gösterileri gibi izlerseniz sorun yok.. ama Avrupa’dan üstün saymayın o ligi. Eğer öyle olsa Hido’muz, Memo’muz her ulusal maçta ellişer sayı atıp bizi Avrupa şampiyonu yaparlardı. Büyük (!) NBA Ligi’nde 20 sayı atan yıldızlarımız, gariban Avrupa Şampiyonası’nda neden elli sayı atamasınlar ki... Durun! Sakın o eski hikâyeleri anlatmaya kalkmayın bize: ‘’Uyum sorunu, şımarıklık, sevgisizlik, kavga dövüş’’ söylemlerine karnımız tok bizim. Oynayabilseler çıkıp oynarlar, güçleri yetse rakiplerini ezip geçerlerdi, ama yapamadılar. Avrupa basketbolu sert geldi bizimkilere. (Ve tüm diğer NBA’cilere...) Nowitzki ‘yi örnek göstermeyin sakın. O bir istisna. O.. Avrupalı gibi oynadı ve başarılı oldu. Hepsi bu... Haydi! Yanıtlayın bakalım sıkı NBA’ciler: Hido ve Memo bugün beraberce Efes Pilsen’e geri dönseler, Efes’i Eurolig’de şampiyon yaparlar mı? Ya da.. polemik yaratmamak için soruyu şöyle soralım: ‘’ Kobe, Shaq gibi yıldızların dışında, herhangi bir NBA oyuncusu bir Eurolig takımına şampiyonluk garantisi verebilir mi?’’ Bizce ‘hayır’ ama NBA fanatikleri ile teorik tartışmalara girmeye de niyetimiz yok. Biz bu savı çok önceki yıllarda (1990) öne sürmüş ama kanıtlayacak ‘match up’ ı (eşleştirme) bulamamıştık. Şimdi görüyoruz: NBA oyuncuları uzaylı değiller. Avrupalı meslektaşları ile yan yana oynadıklarında farklı olmadıkları ortaya çıkıyor. ABD Ulusal Basketbol Takımı’nın Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu olması da bu gerçeği değiştirmez. Dünya basketbolu tırmanıştayken Amerika basketbolu yerinde sayıyor. Birileri onları yakalayıp geçerse hiç şaşırmayın! Eskiden Avrupa’dan ulusal takımlar, gidip Amerika’da sıradan bir kolej takımına yenilirlerdi. Şimdi söyleyin bakalım Amerikan’cılar: Amerika Kolejler Karması, bugün, bizim Ulusal Takımımızı yenebilir mi? Dilerseniz iddiayı daha da öteye götürüp bir de yaş sınırı koyalım bu soruya: Avrupa Kolejler Karması, bugün, Avrupa’nın 22 yaş karmasını havada karada yener mi? Bence zor yener.. ama yine de bir bakmak gerek. Konuyu yakından izleyenler Avrupa’daki 22 yaş karmasını ve NCAA karmasını ayrı ayrı belirlesinler; biz sanal maçı oynatıp hep birlikte karar veririz ama.. bu sonuç bizim NBA hakkındaki düşüncemizi değiştirmez: Yalan rüzgârı! 12 13