05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BARDAĞIN DOLU TARAFINA BAKIN NBA’de sizi rahatsız eden bir tarafı yok mu? K.K.: Açıkçası pazarlama stratejilerinin oyunun içinde çok fazla giriyor olması, zaman zaman insanı rahatsız ediyor. Pazarlamanın içinde oyuna zarar veren bir takım işler yapılıyor. Mesela Dwayne Wade’in bu kadar kayırılması bence zarar veriyor. M.M.: NBA yanlışlarını çok çabuk düzeltebilen bir kurum. Zaten bu sayede başarılı oluyorlar. Kaan’ın dediğine de bir önlem alacaklardır mutlaka. NBA’da çok fazla maç olması beni rahatsız ediyor. Ve de her maçın aynı düzeyde oynanmaması… Kısıtlamaya gidemezler, 30 takımın da üstüne çıkamazlar. Lige baktığınız zaman 2 tane süper ekip, onun arkasından gelen 56 tane takım var, Ondan sonra orta sınıf takımlar var. Bu kadar kaynak varken bence biraz daha albenili olabilir. Örneğin ben Charlote maçı anlatmak istemiyorum. Özellikle bu sezon bir çok yıldız oyuncunun sakatlandığını görüyoruz. Bu neden kaynaklanıyor? M.M.: sakatların bu kadar yoğun olması, biraz da programla ilgili. Haftada 4 maç, 4 ayrı şehirde yapan takımlar oluyor. Saha içindeki yorgunluğu geçtim, saha dışındakiler var. Maç bitince bir sonraki şehre hareket ediyorlar, gece 3’te otele geliyor. Ve o gece maç oynuyorlar. O oyuncunun da her maçı, hayati bir karşılaşma gibi oynamasını bekleyemezsiniz. Bol sıfırlı anlaşmalar yapıp, daha sonra pek bir varlık gösteremeyen basketbolcu görüyoruz NBA’de... M.M.: NBA’in en büyük zaaflarından bir tanesi bu uzun vadeli kontratlar zaten. NFL (Amerikan Futbolu Ligi) onu haletli ama NBA’de oyuncular sendikası o kadar kuvvetli ki bi yerde ligin elini ayağını bağlıyor. Büyük kontrata imza atan oyuncu, 4 yıl o imzanın hakkını verecek performansın yanından geçemeyebiliyor. Örneğin Chris Kaman... Geçen seneki Kaman nerde, 50 milyonluk anlaşma yapan Kaman nerde. O da ligin bir eksikliği... ABD Ulusal Basketbol Takımı’nın aldığı başarısız sonuçlardan sonra NBA’i bir çok kişi eleştirdi. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? M.M.: Eleştirinin dozunu kaçıranlar bardağın boş tarafını ön plana çıkartıyor. Bardağın dolu tarafında her takımın, özellikle zirveye oynayan takımların, 82 maçtan 70’inde o kadar da eleştirilecek biçimde oynanmıyor. Bu insanoğlu sonuçta; uyuman lazım, dinlenmen lazım, psikolojik olarak kendini toparlaman lazım… Ama ben NBA Playoff’larını dünyadaki hiçbir heyecana değişmem. Bir buçuk ay boyunca her gece, her maçta o kadar üst düzey mücadelenin olduğu başka bir lig yok. K.K.: Her şey bir tarafa, dünyanın en iyi basketbolcuları orada. En iyi malzeme orada, en iyi imkanlar orada, en iyi organizasyon orada, en profesyonel oyuncular orada... Bir takım sorunlar var, temasa fazla izin vermemeleri gibi, ama o takımlarla başa çıkmak çok zor. M.M.: Ayrıca o yorumlar daha çok dünya şampiyonalarında ya da olimpiyatlarda oynanan 1 maç üzerine yapılıyor. Bir C SPOR BASKETBOL ŞUBAT SALI M U R A T MURATHANOĞLU ‘ M U R A T K O S O V A ‘ Biz yayın haklarını almayı çok istiyorduk. Bu yüzden Erkan Arseven’le beraber ABD’ye gittik. Onları da buraya davet ettik ve iyi bir şekilde ağırladık. O yüzden kredimiz çok fazlaydı ve onlarda burada NBA’e karşı artan bir ilgi olduğunu fark ettiler. Bize de imkan tanıdılar. NBA’e ilginin asıl nedenleri elbette Hido ve Memo... Biz ilgi oluştuktan sonra sadece onu biraz daha arttırmaya çalıştık. NBA’e olan ilgi onların başarısı ile doğru orantılı bir şekilde arttı. Çok iyi bir ekiple çalışıyoruz. Bu işin en iyilerini bünyeye aldık. 15 ‘ Globalleşmeyle beraber NBA imajına çok önem vermeye başladı. 70’li yıllarda durum böyle değildi. Cezalar bence ağır değil. Masajı veriyor. Siniler gerilebilir ama bence aşırı bir ceza verilmedi. Artest’in cezası eleştiriliyor ancak o da seyircinin arasına girdiği için, kıvılcımı başlattığı için o kadar ceza aldı. Orada bana göre Detroit az ceza aldı. Bunun sebebi de Joe Dumars’ın çok saygın bir insan olması. Dünyanın her yerinde böyle şeyler oluyor. Yine de az sayılmayacak bir ceza verildi. Detroit’in sezonunu olumsuz etkileyebilecek bir ceza verildi. Indiana’nin sezonunu bitirdi zaten. de NBA yorumu yapılırken sadece ABD’li basketbolcuları değerlendirmeye alıyorlar. Halbuki NBA’in en iyi 50 oyuncusundan 15’i uluslararası oyuncu... Gasol, Calderon, Garbojosa 10 yıldır birbirleriyle oynuyorlar. Hiçbir takım sporunda 10 tane oyuncuyu 3 haftalığına bir araya getirip bir takım yaratmak mümkün değil. O yüzden NBA ilk kez 3 yıllık bir plan yaptı. Ama 3 yıllık plan da yeterli değil. Bizim ulusal takıma bakalım; 79 jenerasyonu 15 yıldır bir arada, 87’liler geliyor. Onlar 25 yaşına varınca belki 18 yıldır bir arada oynuyor olacaklar. Bir de Amerika’yı yenme motivasyonu var, tersi de yok. Yani ABD, Yunanistan’ı yeneyim diye konsantre olmuyor. Arjantin’i tanıyorlardı, Arjantin canlarını yakmıştı. Onlar da aynı konsantrasyona sahip oldukları zaman acayip bir durum çıkartabiliyorlar. O açıdan o yorumlar biraz eksik kalıyor. Mehmet Okur ne yazık ki AllStar seçilemedi... M.M.: Mehmet Okur’la ilk tanıştığımda 1920 yaşındaydı. Anlattığım bir Tofaş maçından sonra koridorda ayaküstü konuştuk. Bana ‘Ağabey, NBA olabilir miyim?’ dedi, ki ilk 5 falan da başlamıyordu. Ben de ‘Eğer olmayı kafaya koyarsan, olursun’ dedim. Memo’nun geldiği noktanın, Türkiye adına sevindirici olması gerektiği yerde tam tersinin yaşandığını görüyorum, Ona ulusal takımdaki kendi tarafından da hiç anlatmadı olaylar nedeniyle hiç sahip çıkılmamasına, AllStar seçilememesinde etkili olduğunu düşünüyorum. Memo bir Türk olarak NBA’de bizi temsil ediyor. O’na ne biz sahip çıkabildik, ne federasyon sahip çıkabildi, ne de bir kampanya yapıldı. Çinliler sadece Yao’ya değil, takımındakilere de sahip çıkıyor. Battier hayatında düşünmediği oyları aldı. Geçen yıl İspanyolların Pau Gasol örneği var ki hiçbir bahanesi olmadan ulusal takımda oynamamış bir oyuncu. Geçen yıl ilk 10’da yokken 1aylık bir sürede adamı AllStar seçtirdiler. David Stern o kararı verirken, mutlaka gelen oyların da etkisi oldu. Elbette Utah Jazz’ın da etkisi var. Utah her şeyden çok uzak kendi halinde bir kulüp, kendi halinde bir şehir, kendi halinde bir eyalet. O açıdan onun da etkisi oldu. Ama Memo’nun kişiliğine de en uyan şehir, yani sessiz sakin, kendi işine bakıyor. Elbette AllStar olamaması bizleri üzüyor. Biz her yıl Hido’dan patlama beklerken, O’nun bir türlü potansiyeline ulaşamaması hakkında neler düşünüyorsunuz? M.M.: Ben bu yıl O’ndan çok umutluydum. Ama bence Hidayet gibi bir yeteneğin önüne hedef koyması gerekirken bunu yapmıyor. Mehmet, her yıl kendine bir hedef koyuyor. Balayına giderken bile özel çalıştırıcısını götürüyor. Bu özveriyi de herkes sergileyemez. Ben Hido’yu eleştirmiyorum. Benim 50 milyon dolarım olsa belki ben de yapmam. Yani haftada 6 gece maç anlatacağıma, 1 gece anlatırım belki. O biraz kişilikle ilgili ama ben Hido’nun zaman zaman, ki onunla da ters düştük, kendi potansiyelini sergileyemediğini düşünüyorum. Kötü de oynamıyor. Kimse ‘Hido parasına alıp yatıyor. Orlando’ya kazık atıyor’ diyemez. ‘
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle