Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR FUTBOL KASIM SALI BAKINCA Aşırı Prim Nasıl Veririm? SERDAR KIZIK Milli takım güçlükle Avrupa Şampiyonası’na katılmayı başardı! Golcümüz, sporcu kimliğiyle her zaman övdüğümüz Nihat Kahveci diyor ki: “İstifa isteyenler şimdi ne söylecek?” Büyük bir gerilimin ardından böylesi bir değerlendirme, belki anlayışla karşılanabilir! Ancak söylenecek, sorgulanacak, tartışılacak bir dizi gerçek de orta yerde duruyor. Ardı ardına sıralanan yönetim yanlışlıklarını konuşmayacak mıyız? “Kimseden ders almam, ders veririm” diyen, çeşitli baskılarla kadro oluşturan Fatih Terim’i eleştirmeyecek miyiz? Sporculuğa yakışmayan davranışlarına karşın, milli takım kaptanlığı görevi verilen Emre’yi unutacak mıyız? En kolay gruptan bin bir güçlükle çıkmak, nasıl bir başarı acaba? Daha da önemlisi, bu futbol anlayışıyla Avrupa Şampiyonası’ndan nasıl bir sonuç alınabileceğini irdelemeyecek miyiz? Başarının esası, doğru bir yönetim anlayışından geçiyor, hem de tepeden tırnağa. Norveç karşılaşmasında kaçan gollerden ötürü aşırı heyecandan yanında oturan UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik’i neredeyse tartaklayan, Bosna maçının ardından da alınan sonucu salt “inanç” temeline dayandıran Federasyon Başkanı Haluk Ulusoy, futbolculara çok abartılı prim verdi. Futbolculara dağıtılacak prim yaklaşık 8 milyon YTL. Ayda 100 bin YTL’nin üstünde maaş alan Terim’e de 800 bin YTL ödenecek. Böylesine abartılı bir ödüllendirme hangi ülkede var acaba? Dünyanın gelir dağılımında en adaletsiz ülkelerinin ilk sırasında yer alan Türkiye’de, sonuç olarak kamusal kaynaklarla toplanan paralar, nasıl böylesine çarçur ediliyor? Ulusoy, babasının parasını mı veriyor? Öte yandan dünya üçüncüsü olan Ampute Milli Takıma beş kuruşluk prim yok. Bırakın primi, federasyon, İstanbul’da Bosna Hersek milli maçını izlemeleri için bir gecelik konaklama bile sağlamıyor bu başarılı sporculara... Dönelim asıl konuya. Kâğıt üstündeki gerçekler ne ölçüde doğru? İngiltere finallere gidemiyor. Şimdi kim söyleyebilir ki, futbolumuz İngiltere’den ileride? Türk futbolu ve oyuncuları, çağdaş futbol anlayışını yakalayamadı bence. Bir arayış ya da geçiş dönemindeyiz. Bu dönemin iyi planlanması, Türk futbol karakterine göre yeni yaklaşımlar getirilmesi gerekiyor. Fatih Terim düzenleyeceği basın toplantısıyla bu yaklaşımları açıklayacağını, yeni değerlendirmelerde bulunacağını söyledi. Göreceğiz bakalım, neymiş yeni açılımlar. Böyle giderse şampiyonadan olumlu sonuç almak, güç olacak. Vatan, millet, Sakarya ve aşırı prim.. Yeter mi? N A K R SE I L I T N I R I K ‘Kulüpler kaleci yetiştirsin’ S E V İ L A R I N A N T 4 Fotoğraf:NECATİ SAVAŞ akımın yalnız adamıdır kaleciler... Rengarenk formalarıyla dikkat çeken file bekçileri, son yıllarda oluşturdukları kendilerine has stilleriyle Türk futboluna katkı da yaptı. Ulusal takımın vazgeçilmez kalecisi Beşiktaşlı Rüştü Reçber bütün file bekçilerine örnek olurken, Ulusal Futbol Takımı’nın kadrosundaki F.Bahçeli Volkan Demirel’le Beşiktaşlı Hakan Arıkan son dönemlerde yıldızı parlayan isimler arasında yerlerini aldı. Ankara’dan da yükselen bir değer var. İsmi Serkan Kırıntılı... Ulusal takımın 3. kalecisi Serkan, kendine özgü geliştirdiği yumruk atma stiliyle Ankaragücü’nün filesini koruyor. Kırıntılı bir yandan ulusal takım ve Ankaragücü’nde görev alırken, bir yandan da Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Antrenörlük Bölümü’nde eğitim görüyor. Kırıntılı da her kaleci gibi ulusal takımın vazgeçilmezi olmak istiyor. Adanaspor’un altyapı seçmelerine katılan Kırıntılı, kaleci antrenörü olan dayısı Ahmet Ziya Yüce’nin yönlendirmesiyle 10 yaşında aynı takımda eğitim almaya başladı. Doğup büyüdüğü ve ilk futbol oynadığı Adana’yı Ankaragücü’ne gelmek için bırakan Kırıntılı, diğer başkentli futbolcular gibi mütevazı kişiliğiyle de dikkat çekiyor. Kırıntılı’nın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: En baştan başlayalım, kaleci olmaya nasıl karar verdiniz? SERKAN KIRINTILI: Kalecilik yapan dayılarımdan çok etkilenmem sonucu futbola başladım. Aslında o yaşlarda orta saha ve savunma gibi hemen hemen bütün mevkiilerde oynabiliyordum ama kalecilik bana ayrı bir tat veriyordu. Kalenin önüne geçip eldivenleri takmanın heyecanını hiçbir şeye değişmem. Şu anda da ligin önemli takımlarından birisinin kalesini koruyorum. Doğru bir adım attığımı düşünüyorum. Ankaragücü kalesini başarıyla koruduğunu düşünüyor musunuz? S.K.: Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Takdir izleyenlerin... Lige gelirsek, son yıllarda Türk kalecilerin yaş ortalamasının düştüğünü gözlemliyoruz... S.K.: Kesinlikle doğru. Yurtdışında küçük de olsa işinin hakkını veren kalecilere hemen fırsat tanınıyor. Şimdilerde Türkiye’de de böyle. Bu durum kalecilik mesleğinin gelişimi açısından önemli.