Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C T SPOR TENİS OCAK SALI TENİSTE DIŞ AÇIK! İPEK ZİYA IŞIKÜSTÜN enis dünyasının uluslararası en önemli organizasyonları Grand Slam’lerdir. Dünyanın en ünlü raketleri hem ekonomik açıdan yüklü kazançlar elde etmek, hem de prestijlerini ortaya koymak adına kortlarda kıyasıya bir mücadeleye girişirler. Avustralya Açık da bu Grand Slam’lerin ilki ve en önemlilerinden biridir. Tenisseverler tarafından yoğun bir ilgiyle takip edilir. Tıpkı bu sezon olduğu gibi... Evet, sezonun ilk Grand Slam’i olan Avustralya Açık, Melbourne Park Kortları’nda 1528 Ocak tarihleri arasında gerçekleştirildi. Dünyanın en yetenekli raketlerini izleme fırsatı bulduğumuz için sevindik. Ancak, bir Türk tenissever olarak buruk bir sevinç yaşadığımızı belirtmeden geçemeyeceğiz. “Neden bizden bir isim o kortlarda raket sallamıyor?” diye düşündük ve hüzünlendik ister istemez... Bugün Türkiye’de binlerce kişi tenis oynuyor. Bazı tenis kulüplerinin üye sayısı on bine yaklaşıyor. Federasyonun denetimindeki kulüplerin sayısı seksen civarında. Bunların hemen hemen hepsinde tenis okulları, bu okulların kadrosunda çoğu spor yüksek okulu tenis bölümü mensubu antrenörler ve mentörler var. Aileler çocuklarını tenise yöneltiyor. Bu Türk sporu, Türk tenisi için olağanüstü güzel bir tutum. Kulüp, aile, okul üçgeni sporcu yetiştirmenin ana temeli. Kulüpler iyi yolda, ailelerin tutumu da olumlu. Ancak, üçgenin okul çizgisinde görünen durum hiç de iç açıcı değil. Yetenekli sporcu öğrencilere, destek yerine köstek olanlar ne yazık ki çoğunlukta. Ayrıntıya girmeyelim, ancak şu kadarını söyleyelim. Yurtdışında sporcular için “hızlandırılmış eğitim” gibi bir çok kolaylık var. YATIRIM DA YOK ŞAMPİYON DA ? AZMİ KUMOVA (Türkiye Tenis Federasyonu Başkanı): Öncelikle gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim ki Türk tenisi şu an geldiği konum itibariyle önceki yıllara göre çok daha iyi bir yerdedir. Yukarıya giden grafiğin en tepesinde İpek, Pemra, Çağla var. 12, 14, 16 yaşlarında birçok sporcu yetiştirdik. Bu çocuklar hem federasyonumuz tarafından destekleniyor hem de Türkiye Tenis Federasyonu, Türk Eğitim Vakfı, İstanbul Cup organizasyonuyla yapılan bir projeyle destekleniyor. Devlet tesis yapmamış. Türkiye kurulduğu günden beri futbol için yaptığı tesis yatırımının binde biri kadar tesis yaptırsaydı bugün ülkede milyonlarca tenis oynayan insan olacaktı. Biz her fırsatta bunu anlatmaya çalışıyoruz. 2008 Olimpiyadları’nda sporcumuzu görmek istiyoruz. 23 yıl içinde Grand Slam’lerin juniorları oynanır. Junior oynatmamız lazım ki Grand Slam oynasın. Birinci etabı tamamlamak gerekli. Tek sorun tesis yetersizliğidir. Tesisleri kulüpler kurmuşlar. Kendi kurduğu tesisi halka niye açsın ki? Federasyon olarak yaptığımız çalışmalar yukarıdaki hedeflere doğrudur. Avrupa Tenis Birliği’yle yakın temas içindeyiz. Bu uluslararası organizasyonların ülkemizde yapılması için önemlidir. ? MUHARREM ATAÇ (18 yaş Ulusal Takım Antrenörü): İlk önce Tenis Federasyonu’nun özerkleşmesinden sonra Türk tenisi büyük ivme kazandı. Kulüp sayıları çoğaldı. Devletteyken bütçe sıkıntısı çekiliyordu. Şu an böyle bir sorun kalmadı. Asıl sorun profesyonel anlamda tenis oynayacak sporcu bulmak... Profosyenel tenis anlayışının gelişmesi gerekli. Milli Eğitim Bakanlığı tenisi okullara yaymak için yeni bir program başlattı. Bu çalışma altyapının gelişimi için çok önemli bir adım oldu. Avrupa’da başarı gelmesi için yılda yurtdışında 30 hafta turnuvalara katılım gerekli. Turnuvalardan kazanalıcak puanlar bizim daha üst düzey turnuvalara katılmamızı sağlayacak. Bayan sporcularımızın başarılı olma şansı, erkek tenisçilere göre daha yüksek. Avrupa’da erkek tenisi çok üst düzeyde... Bu yüzden bizim erkek raketlerimiz yetersiz kalıyor. Bayan tenisinde bu kadar fark açılmamış. ? BÜLENT DURAN (İstanbul Üniversitesi Tenis Antrenörü): Türk tenisinin son dönemlerdeki çıkışına değinirsek, ilgi her geçen gün biraz daha artıyor. İlköğretimde tenis eğitiminin başlaması altyapının gelişimini destekleyecek. Bu program da yeterli olmayacak. Sponsor, destek şart. Türkiye’deki turnuva sayısı artmalı, altyapıya ağırlık verilip iyi oyuncular takip edilmeli. Maddi sıkıntının da gelişimi engellediğini düşünüyorum. Grand Slam’a katılamamamızın nedeni de ITF Turnuvaları’nda yer alamadığımız için puan yükseltemememiz... Yakın gelecekte Avrupa’daki tenisçi sayımız çoğalacak. ? ALAADDİN KARAGÖZ (Eski A Ulusal Takım ve Çağla Büyükakçay’ın antrenörü): Türkiye’deki tenisin gelişimini iyi görüyorum. Sporcularımız kendilerinden beklenilen başarıları gösteriyor. Biraz daha sabırlı olmak lazım. Maalesef profesyonel sporcu sayımız çok az. Beklenilen başarı ümitleri de birkaç sporcuya bağlanıyor. Avrupa arenasında şansımız diğer ülkelere oranla daha az. Tenise her geçen gün ilgi artıyor. Birkaç sporcu dışında diğer sporcular maç programlarına takip etmiyor. Biz rahat hayatı tercih ediyoruz, yeterli puanı elde edemiyoruz. Sporcularımızın istemesi gerekli... Olaya profesyonelce yaklaşmak, planlı harekete geçmek lazım. Ben İpek Şenoğlu’nun da eski antrenörüyüm. İpek’in çiftlerde Grand Slam’a katılabilme şansı devam ediyor. İpek’in şu an antrenörünün olmaması başarısında bir sorun teşkil etmez. Çok şeyi aşmış bir sporcu, karakter olarak da çok sağlam. Başarılarını gördükçe çok mutlu oluyorum. ? ÇAĞLA BÜYÜKAKÇAY ( Ulusal tenisçi): Tenise eskiye göre çok ilgi var. Bu yüzden kendimi şanslı hissediyorum. Avrupa’da başarının anahtarı, çocukların tenise küçük yaştan itibaren başlatılması... Yabancı oyuncular tenise 8 yaşında ‘Ben tenisçi olacağım’ diye başlıyor ve oluyorlar da... Şu an 18 yaşındayım. 1 yıldan beri profesyonel olarak tenis oynuyorum. Sharapova 20 yaşında ve bulunduğu konum da çok iyi... Küçük yaştan itibaren bu bilinçle hareket edilmesi gerekli... PEMRA SPONSOR ŞART S H A R A P O VA 12 Yıldız tenisçi yetiştirmek için bir çok unsurun biraraya gelmesi gerekiyor. Her şeyden önce tenisin profesyonel bir meslek olduğunu kabul etmek şart. Onun için tenisle tanışmış, yetenekli bir çocuğun ve ailesinin 14 yaş civarında bu konuda kesin bir karar vermesi gerekiyor. Tenis kulüpleri, profesyonel tenisçi yetiştirmekle yükümlü değildir. Ancak, kendi tenis okullarından yetişmiş, çok yetenekli ve sevilen bir çocuğu isterlerse sponsor olarak destekleyebilirler. Profesyonel olacak tenisçi, antrenörünü, menajerini hatta oynayacağı kortu kendi temin etmek zorundadır. Kendini destekleyecek sponsor bulmasıysa şansa bağlıdır. Bilindiği gibi erkek profesyonel tenisçiler ATP denilen profesyonel bir organizasyon örgütüne, kadınlarda WTA’ya bağlıdırlar. Büyük titizlikle uygulanan kuralları vardır. Her isteyen her istediği turnuvaya giremez. Her turnuvanın belirlenen bir puan barajı vardır. Başvuran tenisçiler, dünya sıralamasındaki puanlarına göre bu turnuvalara katılabilirler. Bunun için profesyonelliğin başlangıcındaki bir tenisçi için çok puan toplamak ve yüksek ödüllü turnuvalara katılmak amacı vardır. En düşük ödüllü turnuvalar toplam on bin dolarlıktır. Bu turnuvaya katılan bir tenisçi, bütün masraflarını kendi ödediği gibi bir de katılım payı verir. Bu turnuvalar, profesyonel tenisçilik mesleğine hazırlık liseleri gibidir. 50 bin doların üzerendekilerse tenisin üniversiteleri sayılır. Bazen, turnuvaya gelen tenisçi, katılım fazla olduğu zaman puanı yetmediği için elemelere bile katılmadan geri dönmek zorunda kalır. Harcadığı para da boşa gider. İşte bizim tenisçilerimizi profesyonellikten caydıran bu ekonomik sorunlar olmaktadır. Bizim yarı profesyonel takım oyuncularımız, ulusal tenisçilerimiz Antalya’da yapılan 10 bin dolarlık bir uluslararası turnuvaya bile gitmek istemezler. Çünkü, çoğu kulüplerinde üyelere ders vermekte ve küçümsenmeyecek bir para kazanmaktadırlar. Dört haftalık bir sattellite turnuvasına gidip masrafları cepten öderlerse aylık kayıplarının 1000 doların üzerinde olduğunu hesaplarlar. Bir tenisçinin profesyonel olabilmesi ve dünya sıralamasında iyi bir yere gelebilmesi için yılda 30 civarında turnuva oynayarak puan toplaması gereklidir. Nitekim, son iki yıldır Pemra Özgen ve İpek Şenoğlu her zamandan fazla turnuva oynama şansı bulunca ilk 500 arasına girdiler. Hatta, Pemra şu anda 350’nin içinde. Şenoğlu, çiftlerde GrandSlam Turnuvaları’na katılmayı başardı. Tenisçilerimizin profesyonel olarak, uluslararası kortlara çıkamayaşının önemli nedenlerinden biri de menajer yokluğu. Dünyada sistem özetle şöyle işliyor: Genç yetenek avcısı menajerler, ülke ülke dolaşıp, geleceği olanları seçiyor ve uzun vadeli bir anlaşma yapıyor. Örneğin, Mario An cic, Wimbledon’da junior şampiyonu olunca, hemen menajerlerin hücumuna uğramıştı. Geçen yıl İstanbul’a gelen yakın geçmişin yıldızı Avustralyalı yıldız Rafter, Orçun Seyrek’le ilgilenmiş, ancak daha sonra anlaşma gerçekleşmemişti. Bakın, dünya tenisinde kendilerine yer edinmek isteyen İsrailliler nasıl bir çare bulmuşlar. Sezon başında altı genç tenisçi anlaşıp bir grup kuruyor. Katıldıkları turnuvalarda kazandıkları paralar bir çanakta toplanıyor. Bunu paylaşarak masraflarını karşılıyorlar. Tabii herkesin puanı kendisine ait. Önemli olan bu puanlar... G E L E C E K Y O K Bizim tenisçilerimiz 16 yaşa kadar uluslararası turnuvalarda başarılı sonuçlar alıyorlar. Ama iş, gençler turnuvası sonrası, profesyonellik dönemine gelince ortada kimse kalmıyor. Şu anda kızlı erkekli tenisçilerin ilk hedefi, ulusal takımlardan birine girmek, bunun vasıtasıyla Amerikan üniversitelerinden tenis bursu alarak, orada eğitim yapmak. Bugünkü durum bu. Yakın gelecekte de fazla bir ışık görünmüyor. Ama, ümit dünyası bu... Bakarsınız bir süprpiz çocuğumuz çıkar, hiç değilse ilk 100’ün içine girer. Bir başka ümit de erkek ulusal takımımızın Davis Kupası’nda, bayan takımımızın FederationCup’ta üst gruplarda yer alması. Yıldız tenisçi çıkaramamak dünyanın sonu değil. Bakın tenisin anavatanı, Wimbledon’un sahibi İngiltere’ye... Değil şampiyon, yarı finalist bile çıkaramıyor uzun yıllardır. Kendi muhteşem Wimbledon tesislerinde her yıl başka ülkelerin sporcularını alkışlamak zorundalar. Bu bakımdan aslında çok da karamsar olmamak gerektiğini söyleyebiliriz. Biraz daha etkin bir sponsor desteğiyle Türk tenisi ilerisi için önemli adımlar atabilir. İilkokullarda başlatılan tenise yöneltme çabalarının meyvelerini ilerleyen dönemlerde göreceğiz. Ayrıca akademilerdeki tenis eğitiminin ve tenis antrenörlerinin daha vasıflı hale getirilmesi, tenisin varoşlar da dahil olmak üzere tüm yurda yayılması,federasyonun da konuya gereken önemi artırarak vermesi beklenen günlerin gelmesinde önemli katkıları sağlayacaktır. WILLIAMS 13