Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C MURAT YIĞCI SPOR FORMULA 1 EYLÜL SALI Schumacher diye biri... M onza'da kazandığı yarıştan sonra son zamanlarda olmadığı kadar coşkuluydu Alman pilot. Evet, her zaferinden sonra podyumun en neşeli isimlerinden biri olmasına alışmıştı hayranları ama, sanki Monza'da bir şeyler ters gidiyordu. Bazı F1 severler, bu sevinç gösterilerini kariyerinin 90. zaferine ulaşmış olmasının coşkusu olarak yorumlarken, diğerleri önemli ve beklenen açıklamanın ‘olumsuz' olacağına bağlamıştı. Ve, Türkiye GP'sinde ‘kalacak' denilen Michael Schumacher, Monza'da ‘bırakıyorum' açıklamasını yaptı. Pek çok F1 sever, Formula 1'le Michael Schumacher'i özdeşleştirmiş durumda. Kimileri onu çok sevdiği için izliyor F1'i; kimileri ise ondan nefret ettiği ve ‘ne zaman kim tarafından geçilecek?' sorusunun yanıtını merak ettiği için... Alman pilot, hiç kuşkusuz, tüm zamanların istatistiksel olarak en başarılı ismi. F1 tarihinde istatistiği tutulan hemen her alanda ilk sırada yer alan Michael Schumacher'in ‘en iyi' olup olmadığı ise tartılıyor. Bunda, kariyerinin dönüm noktalarında hep bir şeylerin ‘gri' kalmasının etkisi çok fazla. Tabii ki, büyük bir yetenek olduğu herkes tarafından kabul edilen Alman pilotun, kuralları en uç noktaya kadar esneten kişiliğini de unutmamak gerekiyor. Schumacher'in kariyerinin dönüm noktalarına göz atıldığında, her yılın kendine özgü, Hollywood filmlerini aratmayan nitelikte birer ‘unutulmaz olaya sahne olduğu' görülebilir. (Hatta, herhangi bir filmde böylesine bir kariyer çizilse, senaryo, seyirciler tarafından saçma olarak nitelendirilir.) 1991 yılında, Jordan takımındaki ilk yarışını, takımın asıl pilotunun hapse girmesi sayesinde kazanan Michael Schumacher, 1997'de sezonu ‘sıfır' puanla kapadı. Alman pilot, 1995'te olduğu gibi (95'te Damon Hill'le çarpışmış, yarış dışı kalmış ve şampiyon olmuştu), sezonun son yarışında en yakın rakibi Jacques Villeneuve'le çarpışmış, kendisi yarış dışı kalırken, Kanadalı pilot şampiyonluğa sürmüştü otomobilini. Yarış sonrasında bu çarpışmanın ‘isteyerek' gerçekleştiğine karar verilince, Alman pilotun aldığı tüm puanlar silinmişti. 1999'da Silverstone'da yaptığı kazandan sonra bacakları kırılınca, sezonun kalanını ve Hakkinen'in şampiyonluğunu (son 2 yarışa kadar) koltuğundan takip etti. 2000 yılında ise Ferrari'nin 21 yıllık bekleyişini sona erdirmeyi başardı. 17 yarışın 10'undan zaferle ayrılan Schumacher, Hakkinen'i geride bırakıyor ve kariyerinin 3. şampiyonluğuna ulaşıyordu. Sonrasını ise hepimiz az çok biliyoruz. Ard arda gelen şampiyonluklar (2001'de en yakın rakibi David Coulthard'ın neredeyse 2 katı puanla şampiyon olmuş, 2004'te ise 18 yarışın 13'ünü kazanmıştı), rakipleriyle 'rakipsiz' bir biçimde yarışması, Ferrari'nin yenilmez armada olduğu bir dönem ve 2005'te Alonso'nun şampiyonluğu... Yine de 15 yıldır F1'de yarışan bir ismin kazanma hırsından en ufak bir şey kaybetmemiş olması, ilerlemiş yaşına karşın pistin en çalışkan, en disiplinli pilotu olması, F1'in global anlamda tanınırlığını artırmak için yapılan her organizasyonda çok başarılı performanslar göstermesi ve boş zamanlarında ‘hayır işlerine' vakit ayırması gibi özellikleri bile, Schumacher'e saygı duymak için yeterli nedenler. Bu büyük yeteneği seyretmek için sadece 3 yarışın kalmış olması insanın içinde garip bir sıkıntı yaratıyor. Michael'siz yoluna devam ederken çok sıkıntı çekmeyecek olan F1, yine de Michael'i çok arayacak. Schumacher, 1991'de transfer olduğu Benetton takımıyla ilk GP'sini, 1 yıl sonra F1'e ayak bastığı Belçika'da kazandı. 1993'deki takımı BenettonFord ile, 1994'te (Senna'nın hayatını kaybettiği San Marino GP'si de dahil olmak üze re) sezonun ilk 4 yarışını kazanınca, bir anda ‘şehrin yeni kovboyu' lakabı yapıştı üzerine. Sezonu 8 zaferle tamamlayıp, Damon Hill'in 1 puan önünde şampiyonluğa ulaştı; 1995'te aynı başarıyı tekrarladı. 1996'da ise, Ferrari'ye transfer oldu. 18