Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 8 Kapak Yalancı Çoban: IMF ESRA YENER Yanm yüzyıl geçti; ne enflasyon düştü ne bütçe denklendi ne yoksulluk bitt: U luslarası Para Fonu'yla (IMF) yeniden masaya oturmaya hazırlanan Türkiye, yüksek KİT zamlan, ücret ve maaş artışlarının bastırılması, yüksek oranlı devalüasyonla şekillenen aynı acı reçeteleri tarihinde pek çok kez yaşadı. IMF ile son standby anlaşmasının yapıldığı 1994 yılının ardından geçen 3 yıllık sürede, çalışanların alım gücü yüzde 30'u aşan oranlarda düşerken, bu paketlerin önemli nedenini oluşturan ödemeler dengesi açığı 4 milyar dolardan 7 milyar dolara, dış ticaret açığı 14 milyar dolardan 20 milyar dolara, dış borç stoku da 67 milyar dolardan 76 milyar dolara çıktı. 1993'de yüzde 64 düzeyinde olan enflasyon, bir yıl sonra cumhuriyet tarihinin rekorunu kırarak yüzde 149.5 düzeyine çıkıp, 1996'da 85 oranlarında seyrederken Türkiye yeni bir acı reçeteye daha hazırlanıyor. IMF ile ikinci bir paket karşılığında yeniden ilişki kuruldu. özalizm'ln ettlklerl 8. Cumhurbaşkanı Turgut özal'ın da bürokrat olarak mimarları arasında bulunduğu, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de Başbakan olarak görev yaptığı 24 Ocak karariarıyla IMF ile ilişkilerde yeni bir dönem başladı. 1 ABD Doları, IMF'nin de isteğinin üzerinde yapılan bir sıçramayla, yüzde 100 oranındaki devalüasyonla 35 liraya çıkarılırken, KİT ürün fiyatlarına yüzde 120 düzeyinde zam yapıldı. Kamu çalışanlannın ücret ve maaş artışlarının sınırlandığı, destekleme alımlarının dondurulduğu bu dönemdeki kararlar, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin sağladığı baskı ortamında kesintisiz uygulanabildi. Calısanlara aflır darbe Ödemeler dengesi açığını daraltabilmek ve dış borç bulabilmek amacıyla IMF ile ilişkilerin yoğunlaştırıldığı 19781980 yıllan, çalışanlar açısından en büyük gelir kaybının yaşandığı dönemler oldu. Türkiye genelinde maaş ve ücretler, 1979 yılında yüzde 2, 1980 yılında yüzde 13 reel kayba uğradı. Çalışanların alım gücündeki bu düşüş 1981 yılında yüzde 11, 1982 yılında da yüzde 24 düzeyine kadar ulaştı. özal'ın Başbakan olarak göreve başladığı 1983 yılında yeniden IMF ile standby anlaşmasına gidildi. Ancak 1983 anlaşması, darbenin ardından kamu harcamaları ve çalışanların ücretlerine baskıyla şekillenen politikalarla zaten acı reçeteyi yaşayan ekonomiye ikinci bir paket getirmedi. Anlaşma, Türkiye'ye, dış borçlanma konusunda olanak sağladı. Bu yıllar arasında 1978'de 13 milyar dolar olan Türkiye'nin dış borç stoku 1985'e gelindiğinde 25 milyar dolar gibi yüksek bir düzeye çıktı. • " Kurulusuvla birllkte Türkiye, 1946'da kurulan IMF ile ilişkilerini 50 yıldır düzenli sürdürdü. Ağırlıklı olarak ülkelerdeki ödemeler dengesi açığının artması, sermaye hareketlerindeki dalgalanmalar yüzünden devreye giren IMF politikalarının temelini, uluslarası sermaye hareketlerinin önündeki engelleri kaldırıcı, ticari ışlemleri arttırıcı öneriler oluşturuyor. Türkiye IMF ile ilk anlaşmasını 4 Ağustos 1958 yılında yüzde 220 oranında devalüasyon, KİT ürün fiyatlarına arttırılması ve dış ticaretin önündeki kısıtlamaların gevşetilmesi kararlarını içeren paketle yaptı. ABD Doları'nın 9 liraya çıkarıldığı bu tarihte dış borçlann bir bölümü ertelenirken yapısal iyileşme yönünde bir sonuç elde edilemedi. IMF ile anlaşmanın temel nedenini oluşturan o dönemdeki 63 milyon dolarlık dış ticaret açığı 1959 yılında 116 milyon dolara, 1960 yılında da 147 milyon dolara çıktı. paketinin ardından ekonomi 1962 yılına kadar düzenli olarak daraldı. Türkiye IMF ile ikinci ilişkisini 10 Ağustos 1970'de 1960 ihtilalinin izlediği IMF uygulanan yüzde 66 oranındaki devalüasyon, KİT ürün fiyatlarına getirilen zamlar, ithal ikameci dış ticaret politikasında verilen ödünleri içeren paketle yaşadı. 1 ABD Doları'nın 15 liraya çıkarıldığı kararların ardından uygulanan politikalar da, Türkiye'nin ödemeler dengesi açığı ve dış borç sorununu çözmedi. IMF'nin "acı reçeteleri"nin özellikle hissedildiği 19701980arasındaki yıllar Türkiye'nin de ekonomik açıdan en büyük darboğazı yaşadığı dönemler oldu. 1974'de yaşanan petrol krizinin ardından geçen 4 yıllık dönemde 7 milyar dolar gibı büyük bir ödemeler dengesi açığıyla karşı karşıya kalan Türkiye, 1978'de IMF'yle masaya oturdu. Ancak IMF 1978'de yüzde 32 oranındaki devalüasyonu düşük buldu. KİT ürünlerine yüksek oranlı zam yapılması, tarım destekleme alımlarının dondurulması, kamu çalışanlannın ücretlerinde düşük oranlı artışlar yapılması temeline dayanan bir acı reçete isteyen IMF ile ancak 1979 yılında yüzde 32 dolayında ikinci bir devalüasyon yapılınca masaya oturuldu. Özellikle siyasi istikrarsızlık yaşanan bu dönemlerde standby anlaşma koşullarının uygulanamaması nedeniyle Standbv'sız vıllar Türkiye, 19861993 yıllan içinde IMF ile yeni bir standby anlaşmasına gitmedi. Ancak bu yıllar içinde, özellikle 1989