23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 10 • Türkiye ekonomisi 1990'lar boyunca bir kriz süreci içinde yaşamakta ve döngüsel olarak "istikrarsızlıkkriz büyümeistikrarsızlık" sarmalı içine sıkışmış gözükmektedir. Gayri Safi Yurtİçi Hasıla (GSYlH)artışlarıbu dönemde yoğun bir dalgalanma içinde seyretmiş ve elde edilen yüksek büyüme hızları (1990: yüzde 9.3; 1993: yüzde8.0; 1995: yüzde 13.5) sürdürülemeyerek büyük çaplı daralmalar ile kesintiye uğramıştır (1991: yüzde 0.9; 1994: yüzde5.4). Güncel • Kamu iç borç stokunun GSMH'ye oranı, 1990'da yüzde 6 civarında iken, 1995 sonunda yüzde 20'ye çıkmıştır. Söz konusu menkul kıymet stokunun 1994 itibarıyla sunduğu faiz gelirleri, toplam milli gelirin yüzde 6'sını aşmaktadır. Oysa, aynı yılda formel sermaye kesiminden elde edilen kurumlar vergisi miktarmın milli gelire oranı sadece yüzde 1.1 düzeyindedir. Kamu açığı büinçli yaratıldı ERINÇ YELDAN Ankara 1 990 sonrası Türkiye ekonomisındeki cn önemli istikrarsızlık biriminin kamu kesimi olduğu sıkça vurgulanmaktadır. Gerçekten elimizdcki veriler, kamu kesimi dengelerinin 1990'dan başlayarak hızlı bir aşınma içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Verilerden açıkça görüldüğü gibi, rccl olarak, kamu harcanabilir geliri 1990'dan 1995'e yüzde 45 gerilemiş durumdadır. Bu gerilemenin ana unsurlarından en öncmlisi KlT sisteminin yarattığı faktör gelirlerinin ani bir çöküşe uğratılmasıdır. 1987 fiyatlarıyla, 1988'de 4 trilyon TL olan net faktör gelirleri, 1992 de 66 milyar TL'ye düşmüş durumdadır. 4 yılda 4 trilyonluk çöküntü Yani KlT sistemi 4 senelik bir dönemde reel olarak 4 trilyonu aşan bir çöküntüye uğratılmışlır. Esas itibarıyla iç borç faiz ödcmclerinin önemli bir kalcm tuttuğu kamunun cari harcamaları da reel fiyatlarla yüzde 30 artmış ve bunların sonucunda kamu tasarrufyalırım açığı, 1988'den 1995'e4 misli büyümüştür. Dolayısıyla, kamu kesimi 1990'dan başlayarak, dört sene gibi kısa bir süre içerisinde, gayri safi milli gelirin yüzdcsi olarak, yü/de 5'i faktör geliri kaybı, yüzde 6'sı da cari transfer gider artışı olmak üzerc, toplam yüzde 1 1 oranında kayba uğramıştır. Bu gelişmclerin sonucunda, kamu kesimi borçlanma gcreğinin (KKBG, Gayri Safi Milli Hasıla'ya oranı 1988'de yü/de 4.6 iken, 1993'tc yüzde 1 1. 7'ye fırlamıştır. Bu açığın finansmanında kullanılan borçlanma senetleri, "finansal serbcstleştirnıe" sürecinin de bclirleyicisi olmuş, iç borç stokunun GSMH'ye oranı yüzde 20'yc, iç borç faiz ödcmelerinin oranı ise yüzde 6. 2'ye çıkmıştır. Bu arada, kamunun net iç borçlanması giderek kısa vadeye sıkışmış ve 1993'ten itibaren yıllık net iç borçlanma miktarı, toplam iç borç stokunu aşan boyutlara ulaşmıştır. 1995 itibarıyla kamunun iç borçlanma senetlerindeki yıllık net artış, toplam ana para stokunun yüzde 135'i düzeyindedir. Kamu açığındaki bu patlamanın nedenleri, kanımızca, kamu idaresinin "beceriksizligine" veya bir dizi "teknik hataya" bağlanarak açıklanabilir nitelikte dcğildir. Aksine, kamu kesimi gelirgidcr dengesindeki böylesi bir sarsılmanın ancak bilinçli bir "beceri" sonucunda elde edilebileceği görüşündeyiz. Nitekim, elimizdeki veriler, hızla büyüyen kamu finansman açığının ana kaynaklarının aslında yurtiçı bölüşüm süreçlerinde aranması gercktıgini ve gerçekte, özel sermaye kesiminin 1990'larda gelirlcrini koruyabilmcsi için uygulanan bir dizi dönüşümün doğal bir sonucu olduğunu belgelcmektedir. Bu amaçla dcvlet, elindcki iki önemli mali politika aracını vergi ve teşvik sistcmini sermaye gelirleri lehine kullanma doğrultusunda stratcjik bir terchi yapmıştır. llk olarak kamu sektörü konsolide bütçe gelirleri içinde kurumlara yönelik istisnalar, vergi iadeleri ve genel olarak "vergiden muafiyet" yoluyla sermaye kazançlarının "vergilendirilmemesi" yoluna gidilmiş ve sanayi sektörü yoğun bir teşvik sistemiyle koruma altına alınmıştır. Scrmayeye vergi indirimi Teşvik sistemindeki bu dönüşümlere koşut olarak sermaye gelirlerinden alınan vergilerin efektif olarak azaltılmasına dayalı ycni bir tür kaynak transferi mekanizmasının • Kamu açığındaki bu patlamanın nedenleri, kanımızca, kamu idaresinin "beceriksizliğine" veya bir dizi "teknik hataya" bağlanarak açıklanabilir nitelikte değildir. Aksine, kamu kesimi gelirgider dengesindeki böylesi bir sarsılmanın ancak bilinçli bir "beceri" sonucunda elde edilebileceği görüşündeyiz. ön plana çıktığı görülmektedir. Aşağıdaki şekilde açıkça gösterildiği üzere, kurumlar vergisinin Gayri Safi Milli Hasıla içindeki payı tarihsel olarak çok düşük değcrlcrc ulaşmış ve Kamu Kesimi Göstergeleri (GSMH'mn %'sioiarak) dönem boyunca 1991 1992 1993 1994 1995 1985 1990 ortalama yüzde 1 Vergi gelirleri düzeyinde kalmıştır. 7.0 Doiaysız 4.7 7.3 71 8.0 6.6 6.5 Daha ilginci, bu Dolaylı 8.9 9.3 10.0 orandaki düşmc 7.2 10.5 10.4 10.8 cğiliminin yoğun 0.6 Kamu Kesimi Faktör Gelirleri 5.2 3.1 0.6 0.1 1.9 2.2 olarak sendikal Cari Transfer Harcamaları 9.2 12.0 11.4 4.9 6.5 6.1 6.7 mücadelenin 14.4 13.4 11.8 11.4 8.2 Kamu Harcanabilir Geliri 9.6 8.9 yükseldiği ve ücret 2.2 3.1 5.3 4.3 6.8 3.7 4.0 Bütçe Dengesi artışlarının Faiz Dışı Bütçe Dengesi 0.3 0.5 1.5 0.6 0.9 3.8 3.4 hızlandığı 1989'dan KKBG 3.6 7.4 10.3 10.6 11.7 8.2 6.6 I itibaren ortaya 0.9 0.4 Kamu Net Dış Borçlanması 0.6 1.5 1.5 1.0 0.3 I | çıkmasıdır. Faiz Harcamaları Hatırlanacağı üzerc İç Borçlar 0.7 2.4 2.7 2.8 .6 6.1 1989, ücretlerin Dış Borçlar 1.1 0.9 1.2 1.1 1.2 1.6 bastırılmasına dayalı İç Borç stoku 4.5 6.2 6.8 10.0 12.7 13.9 "klasik" kaynak Cari Işlemler Dengesi 0.2 0.6 3.5 2.0 . £rV 1.5 1.7 14 aktarımı Net İç Borçlanma / İç Borç Stoku (%) 52.0 53.0 74.0 92.0 104.0 125.0 132 0 ^ ^ ^ = = U mekanizmasının Kaynak: Başbakanlık Dış Hazine ve Dış Tıcaret Müsteşarlığı, Ekonomlk Göstergeler VT .JH çözüldüğü yıldır. Dolayısıyla, iktisadi artığm ücrct gelirlerinin daraltılması yoluyla yaratılmasına yönelik klasik mekanizmalann siyasi ve toplum olarak sürdürülemcz halc gelmcsiyle yeni tür bölüşüm araçları devreye sokulmuş, kamu finansman dengeleri dc bu sürecin tüm maliyetini üstlenmiştir. Şekilde betimlendiği üzere, formel sermaye kesiminin kamu gelirlerine katkısı giderek düşmekte, rantiyer kesime aktarılan faiz giderlcri ise hızla artmaktadır. Kamu iç borç stokunun GSMH'ye oranı, 1990'da yüzde 6 civarında iken, 1995 sonunda yüzde 2O'ye çıkmıştır. Söz konusu menkul kıymet stokunun 1994 itibarıyla sunduğu faiz gelirleri, toplam milli gelirin yüzde 6'sını aşmaktadır. Oysa, aynı yılda formel sermaye kesiminden elde edilen kurumlar vergisi miktarının milli gelire oranı sadece yüzde 1.1 düzeyindedir. Bir başka deyişle, kamu maliyesi, formel sermaye kesimi üzerine son derece düşük bir vergi yükü getirirken, spekülatif (rantiyer) finansal sermaycye yüksek oranlı bir kaynak aktarımı işlevi görmektedir. Tarımın payı Bu arada bir karşılaştırma yapmak gerekirse, örncğin tarım sektörünün toplam katma değcrinin GSYİH içindeki payının yü?de 16 civarında olduğu bilinmektcdir. Yani tüm çalışan nüfusun yüzde 45'ini istihdam cden bir sektörün yıllık ulaştığı toplaın katma değerin neredeyse yarısına yakını borç idaresi kapsamında faiz giderlerinden oluşmaktadır. Bütün bu gözlemlerdcn hareketle ulaşabileceğimiz sonuç, kamunun iç borç idaresinin rantiyer kesime yönelik bir gelir transfer ^Uf) /
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle