Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 TEMMUZ 2003. SAYI903 Şimdi adesinin bir bölümünüdegetirtmeyi başardığı Tokyo'da, iltica talebinin kabul edilmesini bekliyor. "Sıranın bana geleceğinihissediyordum.Çareyikaçmakta buldum. Aslında bu benim Japonya'ya ikinci Utica başvurum. tlkinde kabul edilmedim. Şimdi şansımı bir kez daha denemek için buradayım. Ama hâlâ umut yok." Imam Kılıç 30 yaşında, Adıyamanlı. Beş kardeşi var. Adıyaman'ın Esence Köyü'nde çiftçilik yapıyormuş. Babasının işkence sonucu öldüğünü söylüyor. Terörün güneydoğuda kol gezdiği yıllarda korucu olmayı kabul etmemiş. 1997'nin Nisan ayındainsantacirlerine lObindolarödeyip Japonya'ya gelmiş. Ailesini Adıyaman'da bırakmış ama en çok nişanlısı Aysel'i özlemiş. Sonunda onu buraya çağırmış, ama kararı kendisine bırakmış. Ve bir gün Aysel de kalkıp gelmiş Tokyo'ya. Evlenmişler ama evliliklerinin dördüncü gününde Imam, kaçak kaldığı gerekçesiyle tutuklanmış. "Japon hükümetinin bizeevlilik hediyesi oldu bu," diyorlar gülerek. Kıhç, yabancı bir ülkeye sığınmanın gündelik toplumsal yaşamdaki bedellerini nasd ödediklerini şu sözlerle anlatıyor: "Bulaşıkçılıkveyatemizlikçilik yaptığım yerlerin Japon patronları ve diğer çalışanları, söylediklerini anlamadığım zaman beni dövüyorlardı. Sürekli bir aşağılama ve hakaret görüyordum. Dillerini anlamıyordum ilk başta, ama bana küfür ettiklerini ve beni aşağıladıklarını kavrayabiliyordum. Ben kendi ülkemde de Türkçe konuşamadığı için başı belaya giren pek çok insan görmüştüm. Burada da benzer bir şeyi yaşıyordum. Dillerini bilmediğim ve konuşamadığım için dayak yiyor, aşağdanıyordum." Mehmet Kılıç'ın Japonya'ya gelmesi tamamen bir tesadüf. O da bir süre sonra tıpkı îmam Kılıç gibi memlekette bıraktığı nişanlısını buraya getirtmiş ve Tokyo'da geleneksel bir Kürt düğünüyle evlenmişler. Şimdi, hem iltica başvurusunun kabulünü bekliyor hem de inşaatlarda çalışarak ailesini geçindirme savaşı veriyor. Ama Japonya'ya kapağı atmakla mutluluk gelmiyor kuşkusuz. îlk aylarda yaşanan zorluklar, sadece banklarda, parklarda sabahlamak, evsizlik, işsizlik, polisten kaçmak, açlık ve parasızlıktan ibaret değil. En çok dışlanmaları ve izole edilmeleri koymuş onlara. "Ayda bir düzenli olarak gidip emniyette burada olduğumuza dair imza atmak koymuyor amajapon milliyetçilerinin ırkçı tavırları ve hakaretleri bizi gerçekten kırıyor. Mesela, metroda yaşlı birJapon çift, bize 'Pis yabancdar, içimden hepinizi öldürmek geliyor' dedi. Ben de kendimi tutamayıp boğazına sarıldım. 'Sizenezararımızvarki,neyaptıksize?'diye bağırdım. Güçlükle ayırddar..." diyor Mehmet Kılıç. Japon milliyetçileri, etrafı Japon bayraklan ve milliyetçi sloganların yazılı olduğu flamalarla kaplı bir kamyonetle dolaşı yorlar Tokyo caddelerinde. Hoparlörden yükselen tiradı SenaÇelik çeviriyor: " Ey, safJapon halkı, aranıza yabancdarın karışmasına izin vermeyin. Ari Japon ırkının bozulmasına göz yummayın. Yabancdarıher zaman aranızdankovun. Onlara olan nefretiniz her zaman diri ve canlı olsun ki saf ve gerçek Japon ırkı hiç bozul masın. Yabancdara asla güler yüz göstermeyin ki şımarmasınlar. Onlara karşı her zaman sert, sevgisiz ve nefret dolu olun..." M.K.'ninöyküsü Bupropagandaya2.DünyaSavaşı'ndan kalma marşlar eşlik ediyor. Ama yabancı düşmanhğının şerrinden kendini kişisel yöntemleriyle koruyabilen sığınmacı Türkiyelder de var. Aslen Malatyalı olan 26 yaşındaki M. K. bunlardan biri. Birikızbiri erkek dci çocuk annesi. Politdc nedenlerle Japonya'ya sığınan ama iltica talebi kabul edilmediği için kaçak statüsünde değerlendirdip hapse atdan ve halen de îlbarakiken Uşki Cezaevi'nde tutuklu olan eşinin peşinden Malatya'dan kalkıp buralara gelmiş. Birözelliğidejaponya'yasiyasisığın Maviyi soldurmayalım MÜŞERREF HEKİMOĞLU urt içinde ya da dışında, genç okurlarımı çok seviyorum. Sanatları, uğraşları, haberleriyle güzel donatıyorlar beni. Başardarıyla onurlanıyor, yeni ufuklara yöneliyorum. îşte Philadelphia'dan bir haber, uzun süredir orada yaşayan Seze Devres'in sergisinden söz ediyor. Belleğim aydınlanıyor birden. Seze Devres, Tuğrul Devres'in kızı. Tuğrul Devres, Şen Sıla'nın ilk eşi. Uzun süre haber almadım ondan. Oysa resim dalında güzel uğraşı var, sergder açıyor, benim için yeni saydan bir tekniği var. Bu sabah da bir çağn geldi, yepyeni çizgiler üretiyor. Örneğin, masamda duran kırmızı tablo. Boyası da yok, fırçası da. Soyut çizgderle kırmızıyı vurguluyor. Haziranın üçüncü haftasında açılan sergi büyük dgi topluyor. Resim de değil, gravür de. Karanlık odada kamerasız fdmi ışıklandırarak güzel çizgiler üretiyor. Seze Devres 19 Haziran'da Stüdyo 19'da açtığı kişisel sergisiyle sanat çevrelerinden büyük ilgi görüyor. Amerika'da, Türkiye'de ve Fransa'daki kişisel sergilere, grup sergilere yeni bir pencere açıyor. Birçok müzisyenin ve ses sanatçısının plaklarına çeşitli kapak fotoğrafları içeren bir sergi bu. Seze Devres kapak fbtoğraflarıyla dgi çeken bir sanatçı. Philadelphia Kutztow Üniversitesi'nde dijital fotoğraf dalında yardımcı profesör olarak ders veriyor. Okyanusun ötesine uçan Türk gençleri güzel bir panltıyla yerleşiyor ABD topraklarına. AB kamuoyunda da güzel izleri var. Onlardan biri de Mustafa Kemal Abadan. Corneill Üniversitesi Mimarhk Fakültesi'ni bitirdikten sonra S.O.M. şirketinin ortağı oluyor. Önemli projelerde tmzası var. Bu ydın sonunda da Colombus Circle meydanında çalışmaya başlayacak. Time Warner merkezinde 77 katlı ikiz binaları New York göklerine yeni bir siluet kazandıracak. Kimi çevreler ilgiden yoksun, sesleri de duyulmuyor ama düşündürücü olaylar bunlar. Çağdaş dünyada yer alan çocuklarımızı iyi tanımak gerekir. Rastgele bir haber, birkaç çizgiyle yaşanmıyor bu olaylar. Hepsinin gerisinde belli bir uğraş, alın teri var. Koskoca Amerika'da dginç olaylar yaşanıyor. New York'ta Central Park'ın karşısında yükselecek bulutdelenler CNN karargâhını, ofis ve otel dairelerini, daha önemlisi Ahmet Ertegün'ün adını taşıyan bir caz orotoryumunu barındırıyor. Yeni binalar 22 milyar dolara mal oluyor. Ust katları ışıklandırdıyor geceleri. Mustafa Kemal Abadan, Amerika dışında da güzel projeleri ile tırmanan bir Türk mimarı. Tokyo'da HiroCika Parkı'nda yer alacak sekiz binadan oluşan bir komplekste en yüksek binanın projesini de o yapıyor. Sonuncu bina Guiness rekorlar kitabında dünyanın en yüksek laboratuvarı olarak yer alıyor. Bir de Kerem Aksoy'un öyküsü var. O da mimarhk öğrenimini Cornedl'de yapıyor. New York'ta çalıştığı büronun tepe adamları daha üst görevler öneriyor ona. New York'ta bir Türk'ün şu darboğaz günlerinde yaşayabileceği güzel bir olay. Darboğazlar, ekonomik bunalımlar yanında bu tür olaylar da var. Umudu yitiren gelişmelere karşın, yeni boyutlar içeren tasardar da var. Daha da olacak. Gençler sızlanmıyor, umutsuzluğa düşmüyor, tüm koşullara karşın yürümeyi sürdürerek yol alıyor. Haritayı şaşırmıyor hiç. Yollan açık olsun.• macı olarak başvuran dk Türkiyeli kadınoluşu. Geleneksel Japon mimarisine göre yapdmış iki katlı, küçücük bir evin ikinci katında çocuklanyla birldcte yaşıyor ve eşinin salıverilmesini bekliyor. Şimdilik yaşamını alt katında oturan Kürt kökenli başka bir ailenin desteğiyle sürdürmeyeçalışıyor. Japon komşulanylasıcak ilişki kurabden ender yabancılardan biri. "Japonlarbeniseviyornedense. Belki benim çabalarımın da bunda etkisi vardır, çünkii her zaman sevecen ve güler yüzlüyiim onlara karşı. Sanırım kendimi sevdirmeyibaşardım," diyor. En çok çocukları 4 yaşındaki Merve ve 11 aylık Mehmet için kaygdanıyor. Aktif bir siyasi sığınmacı olsa da nihayetinde bir kadınvebiranneo. "ÖzlüyormusunTürkiye'yi veya en çok neyini özlüyorsun ? " sorıısunu yer yer kırılan bir sesle yanıtlıyor: "Neyiniözleyeyim Türkiye'nin?Türkiye değil mi bizi buralara kadar savuran, hayatlarımızı paramparça eden?... Ailemi çok merak ediyorıım. Ancak ayda bir kez görüşebdiyorum onlarla. Telefonda, biraz da olsa hasret gidermeye çalışıyoruz... " •