03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11MAYIS2003.SAYI894 günlerde evet, tattım bu duyguyu. Hangi alanlarda "ilk kadın"dınız? îlk kadın hâkimlerden biriyim. Ilk kadın Yüksek Mahkemesi Üyesi de ben oldum. Karmaşık bir adli tıp soruşturmasına da gene ilk kadın olarak ben başkanlık yapmıştım. O yıllarda epey stres yaşadım. Yüksek Mahkemeye adım atmam pek coşkuyla karşdanmamıştı. Erkekler için bir tehdit olmadığımı onlara her vesileyle hissettirmem gerekmişti. Gerçi uzun zaman almıyor. Bir süre sonra alışıyorlar ama bu yorucu ve çok sıkıcı bir şey. O arada bunahyorinsan. Hiç ayrımcılık yaşamadığınızı söyleyebilir misiniz? Bir noktadan sonra "sinsi", "alttan alta", "gizli ayrımcılık" yapılıyor. En rahatsız eden ayrımcılık türü bu değil mi? Çünkii açık miicadele edemiyorsunuz... Öyle bir yaş grubundayım ki ben kadına karşı aynmcılığın "açığını"da, "gizlisini" de yaşadım. Fakültede öğrenciyken ve daha sonra genç bir avukat olarak mesela aynmcılığın kaba ve açık türleriyle karşdaştım. Kadınlara isim takmak falan gibi şeyler.. Bunlarıgördüm.geçirdim. Amaartık "açık ayrımcılık" devri çok toplumda kapandı. Dediğiniz gibi şimdi "sinsi" ya da "dolaylı ayrımcılık" çok daha yaygın ve bununla başa çıkmak çok daha zor. Sizin bir yönteminiz var mı? Mizaha başvururum ben daha çok. Ironi bu durumlarda iyidir. Kamuoyu önünde öfkelenmekten hep kaçındım mesela. Bu tip sorunları özel çerçevede halletmeye çalıştım. Ama asla gormezden gelmem. Arkasına düşerim. Bir şekilde yolunu bulup muhatabınakonuyumutlakaaçanm.Bununla yüzleşmek yalnız kendi adıma değil başka kadınların adına da yaptığım bir şey.. Eski feministlerdenim. Bu benim işim. Eh boy ölçüşmek de var işin içinde... Böyle bir mücadelenin ardından şimdi genel vali konıımunda bulunmak bir zafer duygusu vermiyor mu size? Bu hiç aklıma gelmedi. Geriye dönüp baktığımda bulunduğum konumda olmak bana "kaçımlmaz" görünüyor. Geçmişten geleceğe bakarken böyle bir yere geleceğimi düşünmemiştim. Ama arkada bıraktığım kariyerime baktığımda bu görevde olmamıdoğal bir sonuç olarak karşılıyorum. Bir dönem BM nezdinde CEDAW "Kadınlara Karşı Aynmcılığın Onlenmesi Komitesi" üyesi idiniz. Kadın hakları konusunda dünya çapında tecrübeniz var. Kadınların en önemli sorunları neler? Şiddet. Gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere dek her yerde yaşanıyor. Yeni Zelanda'da konuyla 20 yıldır miicadele ediyoruz; gördüğümüz aile içifizikive cinsel şiddet miktarı bizi hâlâ şok ediyor. Yeni Zelanda gibi bir iilkede kadına niye bu kadar çok şiddet var? Bunu çünkii iş edindik biz. "Yeter" dedik ve aile içi şiddeti kabul edilmez bulduğumuzu ilan edip, suçluları cezalandırmaya karar verdik. Toplumsal düzeyde sorunla yüzleşmeye kalktığınız anda karşınıza çıkan şiddet olaylarının miktarı sizi şaşırtacaktır. Nerde yaşarsanız yaşayın bu böyle. "Bizim toplumumuz aile değerleri üzerine kurulu. Bizde böyle şey olmaz!" diyenlere kulak asmayın. Yeni Zelanda toplumu da aile değerleri üzerine kurulu. Ama ancak bu işi cezalandırmaya karar verdiğimiz zaman sayıların farkına varabildik. Farklı toplumlarda çok farklı şekiller alabiliyor kadına karşı şiddet. Çocuk yaşta kızları yaşlı adamlarla evlendirmekten tutun da "gelinyakmaya"dekvaranbiryelpazesöz konusu şiddet deyince... Diğer sorunlar arasında neleri sayarsınız? Ekonomik ayrımcılık. Bu da kadınların her toplumda karşılaştığı bir sorun. Dünyada ailelerin üçte birinin geçimini kadınlar sağbyor. Ama gene de ekonomik ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Anlamak çok zor. Artı kültür, din ve gelenekler yüzünden karşılaşılan engeller de ortak bir ayrımctlık konusu. Yaptığım konuşmalarda surekli "kadınların insan haklarrnı" vurguluyorum ve hep şunu söylüyorum: "Kültürel bir engelden söz edildiğinde, engelin o kültürün gerçek ifadesi olup olmadığını düşünmelisiniz. Bir kültürün ifadesi sahiden kadını engelliyorsa; o zaman da artık ileriye doğru yol almak zamanı geldi diyebilmelisiniz...." CEDAW çerçevesiyle Türkiye'de kadının durumunu nasıl değerlendirirsiniz ? Türkiye'ye ilişkin bir CEDAW raporu görmeyeli çok oldu. Ülkenizde de çok az zaman geçirdim. Ama çeşitli alanlarda lider konumunda bulunan çok parlak ve başarılı kadınlar olduğu açık. Sayıları çok çok daha artmalı. Tüm diğer ülkeler için olduğu gibi Türkiye de evrim geçiren bir süreç yaşıyor. Türkiye'de siyaset alanı ve parlamentoda çok az kadın var... Bizde kadın milletvekili sayısını arttıran bir etken de seçim sisteminde yaptığımız değişiklik oldu. Nispi temsil sistemine geçince çok sayıda küçük parti kuruldu. Bu partiler seçmenden destek alabilmek için listelerin ön sıralanna hep kadınlan yerleştirdiler. Parlamentoda kadın oranı hemen sıçrama gösterdi. Milletvekillerinin üçte birine yakını kadın şimdi. Türkiye'de tslamcı bir hükümet var. Parlamento çoğunluğu onların. tslamcı bir siyasi sınıfla kadın statüsünde kazanım sağlanabileceğini düşünüyor musunuz? Türk siyaseti hakkında etraflı bilgim yok. Bildiğimkadarıylaanayasanızlaikil kelere dayanıyor. Zor olan kadının statüsünde tayin edici değişiklik sağlayan bir başlangıç noktasına ulaşmak. Bir kez o noktaya gelindikten sonra başmızda hangi hükümet olursa olsun kadının siyasetteki konumu ilerler. Kritik eşik aşüdıktan sonra kadının belli yerlere gelmesine toplum artık şaşırmıyor. "Aman da bir kadın parlamenter" gözüyle bakılmıyor olaya. O kadar sıradanlaşıyor ki, kanıksanıyor. Bir anekdot anlatayım: Yeni Zelanda'da bir süre önce gene böyle etkin, önemli bir mevkiye bir kadının gelmesi konuşuluyordu. "Bir kadın daha mı?" diye hatta biraz da küçümsenerek epey lafı edildi. Sonra sonuç bir gazetede şu manşede çıktı: "It's a boy!" (Oğlanoldu!)... lş bu noktaya geliyoryani....# Silvia Cartwright'dan Anzak Günü Yeni Zelandalılar için hac gibi "Çok sayıda Yeni Zelandalı için her yıl Anzak Günü'nde Gelibolu'ya gitmek bir hac gibidir. Bu yılki tören özellikle etkileyiciydi Conk Bayırı şafak vakti tam bir sessizliğe gömuldü. Yeni bir savaşın Irak savaşınınardından da geldiği için belki, törene katılanların çoğu ağladı. Çanakkale'de ölen gencecik insanların yaşlarını mezar taşlarında görünce insanın yüreği burkuluyor. Çok duygusal bir seremoni yaşadık. Siperler arasından doğan bir dostluğa sahne olmuş ve Türkiye ile Yeni Zelanda arasında muazzam bir yakınlığa yol açmış bir savaş bu .." Türkiye'yi bir duygu salıncağında yaşadım H yf"Bu seyahati bir duygu salıncağının gelgitiyle yaşadım. Gelibolu'daki hazin törenin ardından unutulmaz bir Kapadokya gezisi yaptım. Bir mağara otelde kaldık, açık hava müzesi olan yöreyi baştan aşağı gezdik. Aldığımız halılarla ekonomiye katkı da yaptık. îlk kez geldiğim ülkenize ilk fırsatta dönmek istiyorum. Niyetim gelecek yıl için planladığım Avrupa seyahatini Istanbul'da noktalamak..." Gözyaşlarınızı kurutun! "Atatiirk'ün 'Yeni Zelandalı analar gözyaşlarınızı kurutun, oğullarınızı topraklarımıza gömdük!" şeklindeki sözleri; ülkelerimiz arasmda benzersiz bir yakınlık kurmuş. Bugünün dünyasında tekrarı mümkün olmayan bir ilişki bu. Centilmence davranışlar döneminin son örneği. Uluslaşma süreçlerinin başlangıcında olan iki halkı da çok etkilemiş. 88 yıldır süren bu dostluğu ileriye taşımalıyız. Yeni Zelandalılar Türkiye'ye gelmekten çok hoşlanıyor. Ama Türkiye'den Yeni Zelanda'ya gelen pek yok. Yeni Zelanda'da biz Türk gençleri, Türk öğrencileri görmek istiyoruz. Bu amaçla bir öğrenci değiştokuş programı başlatmak istiyoruz..."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle