27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMHURİYET DERGİ 1. Sayfamn devamı bır gösterim yapılıyor. Böylece "Kandahar", Afgan halkının çektiklerini anlatan, güncel durum açısından önem verilen ve ABD'de dağıtımı en hızlı yapılan ilk Iran filmi oluyor... Kandahar'la Makhmalbaf, 3 Ekim 200l'de Afgan kadınına verdiği içtenlikli destekten ötürü, UNESCO'nun Federico Fellıni altınmadalyaödülünükazandı ödül töreninde yönetmenın açıklaması ayrıca çok ilgınçtı: "Bu ödüliin, açlıkla da savaşan Afganlılaradağıtabileceğimyiyecekmaddelen ya da sığınmacılara verebıleceğim ayakkabılarolmasınıtercihederdim." Kandahar' ın peliküle geçme öyküsü 4 y ıl öncesınedayanıyor. 1989yılında, löyaşındayken Kanada'ya ailesiyle göçen Afgan gazeteci Nilüfer Pazira, çocukluk arkadaşı Diana'dan, 1998 yılında hüzünlü bir mektup alır. Diana, Nilüfer'e, Talebanlann Kâbil'de başa geçmesinden sonra tüm yaşama umudunu yitirdiğini yazmıştır. Çalışma hakkı elinden alınmıştır, yalnız başına sokağa çıkamamaktadır. Taleban cehennemi ona tam anlamıy la nefes aldırmamaktadır, genç kadın 20. yüzyılın son güneş tutulmasından önce, 11 Ağustos'taintiharedeceğiniyazmıştır Nilüfer'e. "Hemen yola çıktım. Onu yatıştırmalıydım. Ne yazık ki Afgan sınırını geçemedim ve tran'a döndüm" diyor Nilüfer Pazira. "Ben, Kâbil'de sosyal demokrat biraile ortamında büyüdüm. Babaın çocuk doktoruydu, bize Batılı, çağdaş bir eğitim verdi. Annem, Kâbil Üniversitesi'nde lran Edebiyatı öğretiyordu. 19791989 yıllan arasındaki Sovyet işgali sırasında çok güç anlar yaşadık. Ağır bir baskı vardı. Babamı ikı günde ya da ay da birtutukluyorlardı. Bubelirsizlikle, baskıyla daha fazla orada yaşayamazdık." Ülkeden kaçış OnaltıyaşındakıNilüfer'leailesi 1989'da Afganistan'dan kaçarlar, on gün boyunca dağlarda yürüdükten sonra Pakistan'a ulaşırlar." Tehlikeyi hıç düşünnıüyorduk" diye ekliyor Nilüfer. "Biryıl boyunca Pakistan'da yaşadık. Oradan da Kanada'ya göç ettik. Ben Ottavva'da edebiyat ve antropoloj i öğrenimi yaptım. Sonunda gazeteciliğe başladım. BizlerAfganistan'daykenkornunistyönetimden nefret ederdik, mücahitlere, özgürlük savaşçılanna tapardık, onlan idealize ederdik. Pakistan'a geçtiğimizde mücahit liderlerinınengüzel villalardayaşadıklannı, en lüks otomobillere bindiklerinı gördüm. Sığınmacılarsa yoksulluk ve açlık içindeydiler. Babamla arkadaşlannın Afganistan'da hâlâ bir demokratik düzen kurulabileceğine inanmalan beni hayrete düşürüyor. Halkın sadece yüzde 10'u okuma yazma biliyor. 80'li yılların sonuna dek halkın yüzde 9O'ı açlıktan ölüyordu. Bu koşullar altında hangi bilinçle nasıl oy verilebilir? Babamın kuşağı bu çıplak gerçekle hıç karşılaşmak istemedi. Düşman olarak sadece Sovyetler'i gördüler, onlan sınır dışı edersek her şey eskisi gibi olur dediler. Tarafsız davranamadılar..." 1996'da Nilüfer, Afgan kadınının dıırumu üzerine araştırmalar y apmaya giri şti, lran' a ve Pakistan'a gitti, değişik kişilerle görüşmelerde bulundu. "Kanada'ya döndüğümde, Afganistan'ı terketmeklene denli doğru bir karar aldığımı, çok şanslı olduğumu düşündünı Halbuki genç kızlığımda orayı çok güzel bulurdum. Yolculuğum boyunca Taleban'ın yönetime gelmesinden önce de, kadınların ancak yüzde 2'sinin okula gidebildıklerinı bi 1 iyordum. Orada kalsaydım ben de onlar gibi olacaktım. Çocukluk arkada şım Diana'nın umutsuz mektubuyla da derinden sarsıldım." tran'dan Afganistan'a geçemeyen Nilüfer, Tahran'adöndü ve lranlı yönetmen Muhsin Makhmalbaf'tan dostları aracılığıyla bir randevualdı. Pazira, Makhmalbaf'ın Islamcı bir militan olduğunu, Şah yönetimine karşı geldiği için beş yıl hapis yattığını, "Bisikletçi" filmiyle de Afgan halkına olan ilgısini, sempatisinıbiliyordu. Nilüfer, ondankendisiyle birlikte bu yolculuğa çıkıp çocukluk arkadaşı Diana'yı arayışını filmeçekmesını ıstedi;"Eğerkorkmuyorsanız,beniizleyebilirsiniz" demıştı. Makhmalbaf bu öneriyle çok ilgilenmiştı fakat Afganistan'la hiçbır bağlantısı yoktu. Nilüfer, Diana'nın peşini bırakmadı,Dubaı'dekidostlarındansevgili arkadaşının yaşadığını, kuzeydeki kentlerden Mazar'a taşındığını öğrendi. Posta adresi olmaksızın arkadaşına mektup yazmaya devametti. Makhmalbaf, takma bir sakalla, Afganlı gibi giy inip kaçak olarak lranAfgan sınırını geçti: "Sınır boyunca 900 km'lik bir alan kontrol edilmiyor. Filmi önce Afganistan'da gizlice çekmek istedim. Fakat anladım ki bu olanaksızdı. Efsaneler kenti Herat'a geldığimde yolda 20.000 kişinin açlıktan öldüğünü gördüm. Bu korkunç duruma tanıklık ettiğim an sinemanın saçma sapan bir şey olduğunu düşündüm. Tekavuntum, filmim için orda olduğum sürede birkaç kişiyi doyurmuş olmamdı" diyor. Işin peşini bırakmayıp Tahran'da Nilüfer Pazira ilesenaryo çalışmalarına girişti. Nilüfer'in öyküsüne tümüyle bağlı kaldı. Sadece, Kâbil'iKandahar'ataşımış, çocukluk arkadaşını kız kardeşe dönüştürmüştü. Nilüfer'edeyenibiradtakmıştı: Nafas. Nafas, Afgan dilinde soluk almak anlamına geliyordu. Çekimlere lran'daki Niyatak Afgan göçmenkampında2000 Kasım'ındabaşlarlar. Nilüfer, yaşamında ilk kez çarşafa (burka) girmişti: "Gençliğimde Kâbıl sokaklanndagezerkençarşaflıkadınlararastlardım. O zamanlar benim için kısa saçlı olmakla Genç kadın 20. yüzyılın son güneş tutulmasından önce, 11 Ağustos'ta intihar edeceğini yazmıştı Nilüfer'e. Taleban yüzünden soluk alamıyordu. Çocukluk arkadaşı gazeteci Nilüfer Pazira onu yatıştırmak için yola çıktı, ama ülkesine giremeden geri dönmek zorunda kaldı. Afganistan'da yaşananlan dünyaya duyurmak istiyordu. lranlı sinemacı Muhsin Makhmalbaf'a başvurdu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle