28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

IBRAHIM KAYPAKKAYA 1949 yılında Çorum'da doğdu. Babası yoksul bir emekçıydi. Okulundan arta kalan zamanlarda ailesine yardım ediyordu. Ama koyun gütmeye giderken bile yanına kitap kalem alıyordu. llkokulu bitirince Ankara Hasanoğlan öğretmen Okulu'na yatılı öğrenci olarak başladı. Devrimci düşüncelerle de ilk kez burada tanıştı. Hasanoğlan'dan pekiyi ile mezun olunca Istanbul Çapa Yüksek öğretmen Okulu'na kaydoldu. Köyüyle ilişkisini hiç kesmiyor, her gidişinde dergi, gazete, kitap götürüyordu. O artık Çapa'daki devrimci çevrenin en önde gelenlerindendi. İlk bildinsini gericilerin saldınsına uğrayan Çetin Altan için kaleme alacaktı. Konferans, açık oturum, forum, tartışma, seminer ne varsa hepsini izliyordu. Fikir Kulüpleri Federasyonu'na bağlı olarak kurulan Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Fikir Kulübü kurulunca Ibrahim başkanlığa seçildi. Bunun üzerin bir ay okuldan uzaklaştırma cezası aldı. Forum, Ant, Türk Solu, Aydınlık gibi dergilere yazıyordu. Öğrenci haklan için verilen bir kavganın ardından bir grup arkadaşıyla biriikte okuldan atıldı.Önce bir otelde çalıştı, ardından matematik dersleri vererek geçimini sağlamaya başladı. Eylemlerde hep en önde yürüyordu. 1960'ların sonunda "Demokratik Devrimciler" adı verilen ve TİP içinde muhalefet eden grubun içindeydi. Bu grubun gençlik içindeki örgütlenmesi DevGenç'ti. DevGenç içinde de bir süre sonra aynlık çıktı ve Ibrahim "Aydınlıkçı" grup içinde yer aldı. 12 Mart döneminde ise Aydınlıkçılardan, eylem anlayışı, Cumhuriyet dönemine yaptığı eleştiriler ve Kürt sorunu nedeniyle koptu. Askeri yönetim koşullannda TKP/ML olarak adlandınlan örgütün kurulmasına önayak oldu. Malatya, Tunceli, Antep'te örgütlenme çalışmaları yürüttü. Köy göz gezdi, köylülere Çin, Vietnam ve Ekim devnmlerini anlattı. Onun çalışma yaptığı köylerin yakınında Sinan Cemgil ve iki arkadaşı girdikleri çatışmada öldürülmüşlerdı. Ihbarcının Kâhyalı köyü muhtan Mustafa Mordeniz'in olduğunu ortaya çıkarttı. Ardından muhtar öldürüldü. Muzaffer Oruçoğlu ve Ali Haydar Yıldız ile biriikte Tunceli yöresine geçti. 23 Ocak 1973 gecesi kaldıkları köy kuşatıldı. Ali Haydar vuruldu. Diğer arkadaşlan kaçtı, Kaypakkaya da vurulmuştu. Köylerden aldığı yardımla bir süre yaralı olarak yaşadı. Vurulduğunun beşinci günü ise köyün öğretmeninin ihbarı sonucu tutuklandı. Buzlu derelerin içinde yaya sürüklendi. Ayakları donmuştu. Askeri hastanede ayaklan kesildı. Sorgu ve cezaevi dönemi dört ay sürdü. Delik deşik bedeni babasına 1973 yılının Mayıs ayında Diyarbakır Cezaevi'nde teslim edildi. ^ Onun resimleri eylemlerde taşımyor. Kimizaman da polis tarafindan "tutukJanıyor". p» saat sonra, sabah güneşinin ışıldattığı karşı zirvedeydik. Yırtıcı kuşların gübreleriyle renklenen bir kayanın üzerinde oturmuş, olay yerine, Vartinik'e bakıyorduk. Müfrezenin silahsız bir grubu bastığını ve kimseyi ele geçiremediğini sanıyorduk. Halbuki A. Haydar Yıldız vurulmuş, Ibo ise yaralı haliyle kaçmıştı. Köylüler, bitkın, kanlı ve sararmış benziyle kapıyı çalan ölüyü görünce dehşete kapıldılar ve onu içeri almak zorunda kaldılar. Yaralannı temizleyipkarnını doyurdular. Büyük lastık ayakkabısının içindeki karları çıkardılar, çoraplannı ocak başının üzerinde kuruttularveonahemeneviterkedipgösterecekleri mağarada kalmasını söylediler. Ayaz karanlığı, karanlık ise gökyüzünü ve dağlanyutmuşgıbiydi. Mağara, dayanılmaz derecede soğuktu. Karanlığı ve kıpırtılan soluyarak bekledi. Donacağını düşundü. Sızlayan yaralannı dinledı. Mağarayı terkedıp kara ve karanlığa kanştı. Bu sefer bir öğretmenin evindeydi. Yaralan buzlanan, yanaklannın kılcal damarlan patlayan bu garip ölüyü, sıcak bir misafirperverlikle ağıriadı öğretmen. Ve sonra durumu, el altından müfrezeye bildirdi. Zaten ölü'yü aramaya çıkmıştı müfreze. Müfrezenin pür silah eve girdiğini gören ölü, inadınavesoğukkanlıhğınahalelgetirmeksizin gizlenmiş derin bir ırkilişle ayağa kalktı. "Hiç kimsekanundan kaçamaz. Seni Ha? dar Mecit sanmıştık, dirilıp kaçınca tbrahiı Kaypakkaya olduğunu anladık. Maceran bı radanoktalandı." ödünsüz, dik bir duruşla tartışmaya kc yuldu müfrezeyle. Hayretten donakaldı köj lüler. Tartışma kelepçeyle noktalandı. B gün önce bir sınğa bağlanarak dağdan indir len bir ölünün sınk izine düşüp, buzlu ve ç< tin birdere yolculuğuna çıktılar. Ayağındal ayakkabı, müfrezeyle biriikte katetmeye ç£ hştığı Kutuderesi'ni içine alacak dereced büyümüş ve sulu karla dolmuştu. ^ Turhan Feyızoğlu'nunyazdığı "Ibo Ibrahir Kaypakkaya" adlı bıyografi çalışması Oza Yayıncılık'tan çıktı. 448 sayfa. KASKETLI FOTOGRAF Yıl 1971.12 Mart askeri darbesinin ardından 26 Nisan 1971 tarihinde sıkıyönetim ilan edildi. Arananlardan birısı de bendim . Ibrahim Kaypakkaya Ankara'daydı. Biriikte Güneydoğu'ya gidecek ve Aydınlık hareketini örgütleyecektik. Benim kimlik sorununu çözmek için Ibrahim'in köyüne gitmeye karar verdik. Önce Ibrahim'lerin Ankara Mamak NATO yolu üzerindeki evinde birkaç gün kaldık. Sonra Çorum yakınındaki Karakaya köyüne gittik. Ibrahim'in babaannesi bızı Karakaya köyünde ağıriadı. Daha sonra örgütlenme çalışmaları yürütmek üzere Malatya'ya doğru yola koyulduk. Malatya'da tanıdıklarımız sınırlıydı. Bunlardan birisi de daha önce siyasi nedenlerle tutuklanmış, tüm devrimcilerin dostu Süleyman Kırteke'ydi. Kırteke'nin bir akrabasının evinde kalırken onu çağırdık. Bıze yardımcı olmasını ıstedik. Her ikimıze de kılık kıyafet ayarlamak gerekiyordu. Ibrahim'in, yıllarca poster olarak kullanılan ünlü kasketli fotoğrafı işte bu sırada çekildi. Süleyman Kırteke, şapkalı fotoğrafın öyküsünü şöyle anlattı: "12 Mart askeri darbesinden sonraki günlerdi. Solun bilinen isimleri, Malatya'ya örgütlenmek ve gizlenmek için geliyorlardı. Biz de gelenleri önceden belirledığımiz köylere ve mekânlara yerleştirıyorduk. Tam gününü hatırlamıyorum ama, sanınm Kürecik dağları kar alacasıydı Ibrahim Kaypakkaya'yı Hallahort Mehmet Ali'nin evine götürdüğümüzde. Akrabalarımızdan Ibrahim Erdoğan beni aramış ve evlerinde iki misafirimin olduğunu söylemışti. Oraya gittiğimde karşıma daha önceden tanıdığım Oral'la, DevGenç'in son kurultayında tanıdığım Ibrahim Kaypakkaya çıktı. Sorun aynıydı. önce tebdili kıyafet sonra kimlik . Ben üstümdeki elbiseleri Oral'la değiştirdim. Kaypakkaya'ya ise ilginç bir kıyafet denk düştü. O günlerde akrabam Ibrahim (Erdoğan)'lenn evinde alacakverecek meselesi nedeniyle Iran'dan getirilip rehın tutulan bir Iran'lı genç kalryordu. Onun kıyafetlerını Ibrahım'e uygun gördük. Gencın adını da hatırlıyorum: Feyzullah. Feyzullah'ın üzerindekileri çıkanp Ibrahim'e giydirdik. O ünlü kasketi de kafasına geçirmışti, Malatya Mücelli caddesindekı evin hemen karşısındaki Foto Kemiksiz'e gittik. Fotoğraflar çekildi, kimlikler hazırlandı. Bundan sonra Mehmet isimli bir arkadaş Ibrahim'i Hallahort Mehmet Ali'ye götürdü. Daha sonra sembol olan kasketli fotoğrafın kısa öyküsü bu. Dıkkat edilirse Kaypakkaya' nın başındaki kasket Türkiye'deki kuilanılan kasketlere benzemez. Sebebi o Iran'lı Feyzullah'ın • kasketi olmasındandır."^ ORAL ÇALJŞLAR (Turhan Feyizoğlu'nun "Ibo" kHabmdan)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle