Katalog

EYLÜL 2000. SAYI 754 Bütün bunlan anlatırken bir misyon üklenmediğini ifade ediyor. Bunubir îylerden kaçmak adına söylemediğine ikkat çekiyor. Toplumda, sanat ve saatçı kavramını, özellikle Güneydoğu jıadolu için yapılan etkinlikleri ömek österiyor: '"Sanatçılar hep toplumun önündeir' sözünü ben artık çok beylik ve kısır ir deyim olarak buluyorum. Şu anda ürkiye'de halkı arkasına alabilecek bir ınatçı kitlesi ne yazık ki yok. Bana daaönce 'sanat Güneydoğu'dakisorunu özmeye yardımcı olabilir mi' sorusu öneltilmişti. Tabii ki yardımcı olabilir edim ama şu anda onun işaretlerini ve;n bir şey yok. Bir iki tane sergi ya da bir onsergidiyororaya. Elbetteki, BulutuzlukÖzlemi'nintutup Mardın'de koner vermesi bir şey, ancak çok şey değıl. 'ünkü Mardin'i bir haberin arka planı lmaktan öteye götüremiyor. Işte ben ım bu noktada, o arka planı teşkil eden lardin'in dar sokaklarına dalıp oradan akmantn daha önemli olduğunu düşüüyorum. Hep şöyle denildi: Türküleri yapanlar asalan koyanlardan her zaman daha üçlüdur... Ben artık türküleri yapanlann o kadar a güçlü olduğuna inanmıyorum. Yani u an yasalan koyanlann gücü altında ziliyorsak, ki eziliyoruz; bu artık güzel irkü yapamadığımızın resmidir. Çizdiğim öyküler, burada; yani batıa, orada olduğundan daha çok okunuor. 'Ora'da bulunduğum zamanlarda azen Leman'da benim sayfamı değil de iğer işlen ve çizerleri daha dıkkatlı izleliklerinifarkediyorum. Çünkü çizdikleim, onlar için yeni ve değışik değil. Soluçta lstanbul orada karşılığını bulmalı, lakkârı 'yi anlatan bir şey de burada..." Umut varken umutsuzluk hep ikinci plan CD'si var mı' diye sormuş, satıcı 'yok' demiş. Arkadaşım ısrarctmiş: 'hani varyaCladır. lçindc bulunduğumuz koşullar ne ake diye yazıhyor...' Satıcı, alıngan birtaılursa olsun bizi üretmeye yönelten parçaardan biri de bu ikili değil midir? Ender öz vırla 'Abi biliyoruz Cake'ı, ılk albümünü 1994'te çıkaran şu Amerikalı rock grubu ahraman'ın da yaşadığımız coğrafyaya önelik umutsuzluklan var. Içinde sentezle değil mi' deyince arkadaşım orda dumura uğramış. Bu satıcılann barındıklan binayı liği umutsuzluk durumu ise onu pek fazla tasavvur edin: Ciwan Haco veya Şivvan Perahatsızetmiyor. "Türkiye'nin gidişatıyla ilgili umutuz olduğumu söyleyebilirim. Herkes •irumutsuzluğu dile getinp peşinden de "Bence, ötekilere :kler 'ama ben umutluyum' diye. Evet, u aralar umutlu ol unabi lecek bir şey ler nazaran fazla »luyorgibi. Umutsuz olmak da beni bıkanlığa, tükenmişlik hissine kaptırmıyor hayal kuran lynca. Böyle anlarda Oğuz Atay' ın Tuunamayanlar'ında bir söz vardır, o geli insanlar, daha /or aklıma; 'hayata dayanamadığımız çin espri yapıyoruz.' Sonuçta iki yüzlü soylu ve >ir toplum, ben de bu toplumun aynası; )ir anlamda da gözü olan şehrinde yaşı itaatsizdirler. /orum. Beni bu umutsuzluğa sevkeden ranca şey varken' ilerde amacım budur, Uyandıklannda, >u noktada olmak istiyorum' gibi bir jeyler söyleyemiyorum. Yani biraz be gece gördükleri irsizlik üzerine kurulmuş biryaşamım /ar. Hedeflerim ve yapmak istediklerim rüyalan /ardı önceden. Bunlar halen var ama deiiğim gibi; buzdolabında saklıyorum. hatırlarlar çünkü." Çizgiöykülerimde tersı gibi görün»em de, sonuçta nostaljiden ve hüzünden hoşlandığımı söyleyemem. Anlatmaktan ziyade anlamak istediğim kimi şeyler var; lstanbul 'daki korsan CD satı^ılan gibi. Onların da çoğu midyecı ve pilavcılargıbi ICürttür. Kendi aralannda Kürtçe konuşurlar, Kürtçe müzık dinlerler, Kürtçe türkü mınldanırlar. Bunlar şehrin çeşitlı yerlerinde, Bulgarmenşeili CD'ler satarlar. Bir arkadaşım gidip bu satıcılardan birine 'Cake'in DERGI'DEN Merhaba, Türkiye de gençlere kötü davrandığımızı öğrenmeyen kalmadı. Türkiye Cumhuriyeti, geleceğini gençlere emanet ettikten bir süre sonra onlardan sıkıhverdi. Hem çok soru soruyorlardı, hem de zararlı ideolojilerin peşine tahlıyorlardı. Her şeye razı olup düzeni sürdürmek yerine durmadan yeni olanın peşine düşüyorlardı. O yıllarda daha dağafalan çıkmaya başlamamışlardı amayine de nerede bir eylem olsa altından gençler çıhyordu. Bu gençleri yola getirmenin yolu onlartn hakkından gelmekten geçiyordu. Yoksa Mustafa Kemal'in Gençliğe Hitabesi 'ndeki gibi emaneti onlara teslim etmek olacak iş değildi. Hitabe yaldızlanıp duvarlara asılınca emanetin biçimi de belirlenmiş oldu. Türkiye 'deyıllar gençlerin aleyhine çalışıyordu. Memleketin üstüne adeta kötü bir cinin eli değmişti. Ne hikmetse, iktidara geçenler ihtiyarlardan, hapse girenler ise hep gençlerden oluşuyordu. Belki de gençlere kötü davranmak merkezi bir kararın sonucuydu. Gençler safdışı bırakıldığında yaşlılar her şeye daha kolay hâkim olabiliyorlardı. Bu haftaki kapak konumuz olan Ibrahim Kaypakkaya da işte kötü muamele gören gençlerimizden biri. Çok ama çok genç yaşında cezaevinde ölmüştü. Kurulu düzene kafa kaldırıp il il Türkiye 'yi örgütlemeye kalkıştığında 20 'li yaşlarınm başmdaydı. ölüm biçimi resmi kayıtlara göre intihardı. Ama bedenindeki izler bu iddiayı kamtlar nitelikte değildi. tbrahim Kaypakkaya 'yı yazmasım Muzaffer Oruçoğlu 'ndan rica ettik Onu en yaktndan tantyanlardan biriydi çünkü. îkinciyazıyı Nihat Behram 'ın Kaypakkaya 'yı anlatan kitabından aktardık. Oral Çalışlar 'dan da bir anı aldık. tbrahim Kaypakkaya 'nın resmini omuzlarında taşıyan gençleri anlamak isteyenler için Turhan Feyizoğlu 'nun yeniyazdığı bir kitap var: Ibo, tbrahim Kaypakkaya... önümüzdeki hafta yeni bir dergide buluşmak umuduyla... CUMHURİYET DERGİ İMTİYAZ SAHİBİ: YEDİ MAYIS HABER AJANSIBASINVEYAYINCILIKAŞ ADINA BERİN NADİ •SORUMLU MÜDÜR: FİKRETİLKİZ • GÖRSEL YÖNETMEN: AYNUR ÇOLAK • BASKI: ÇAĞDAŞ MATBAACILIK LTD. ŞTİ. • İDARE MERKEZİ: TÜRKOCAĞfCAD.NO: 3941CAĞALOĞLU, 34334 İSTANBUL TEL: (0212)5120505 BREKLAM: MEDYA C ver yerine, Producy, Led Zeppelin veya Metallica'nm sert müziği yükseliyor evlerden. Sevmedikleri bir müzik yani; çünkü bozuk olup olmadığını kontrol ermek için bu CD'lerı dinlemek zorundalar. Bunu çok trajik buluyorum aslında. Işte Orası öyküleri 'ninhareketnoktası dabutüraynntılardagizli..."^ diyor Ender Özkahraman. Çocukluğu, Hakkâri ve Orası Öyküleri üzerine bir sohbet...