Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 HAZlRAN 2000. SAYI 741 Alabildiğinehırslıyüzününardındayalnızlığın ızleri vardı. Ancak bu özelliğini hep gizlemeye çalıştı. Seksenli yaşlarındayken dokunulmaktan oldum olası hoşlanmadığıtuitirafetti. Cartland onu utandıran bir yoksulluk içinde geçen çocukluğunu soylu görünüşüyle örtbas etmeye çalıştı. Bunu yaparken son derece ince, eskilerin deyimiyle, zevk sahibi birine özgü "klas" bir davranış biçimi sergiliyordu. Üvey torunu Diana, Prens Charles ile nişanlanınca Cartland "onun sonsuza dek aşkın kraliçesi olarak hüküm süreceği" kestiriminde bulunuyordu. Ne var ki, evlilik çökünce Diana ile ilgili olarak, "Erkekleri hiçbir zaman tam olarak kavrayamadı" diyecekti. Genellikle tek tümceli paragraflardan oluşan aşk öyküleri, basmakalıptı. Ama tarihsel bir çabay la kotanlmış ve okurlan çok enderbıktırançarpıcı öykulerdi. Gördükleri yogun ilgi gerçek ve kahcıydı. 1995 yılında Essex kitaphğındaki Cartland yapıtlannın sayısı üç yüzü aşkındı. Cartland' ın beş özyaşamöyküsü arasında en önde geleni, 1970 yılında yayımlanan, nkralarla dolu ve son derece keskin bir dille kaleme aldığı" We Danced All Night" adlı yapıtıdır. Bu yapıt yırmilı yıllann bir anı ve kaynak kıtabı olmayı hak eder nıtelıktedir. Cartland Marconi ile söyleşti, genç bir kızken Churchill, Beaverbrook ve bilim adamı FE Smith ile birlikte yemek yedi, Noel Coward ve Monutbatten ile tartışmaya girdi. Kulaklan, gözleri ve görüşlcri açık olarak ilginç bir dönemde yaşadı, ama asla annesinin umduğu gibi bir soylu olamadı. Üç kez soylu erkeklerle evlenen kızı Raine sayesinde dolaylı soyluluklar yaşadı. Babasınınbabası Birmingham'dabirpirinç eşya fabrikasınının sahıbiydi. Anne tarafi ise kücük toprak sahibi orta smıfaydınlardı. tki tarafsürekli olarak birbirleriyle dalaştıklanndan evlilik bir felakete dönüştü. 1902 'de dedesi parasını demiryolu hisse senetlerine yatınp iflas edince canına kıydı. Annesiylebabası.kentdışındaki 12hizmetkârlı konaktan ıki hizmetkârh kulübe irisi bir eve taşındılar. Cartland'ın sevimli ama züğurt babası Bertie bisikletle ava çıkardı. Ama " Yoksul olabilirim, ancak sıradan biri değilim" diyen kararlı annesi Polly toplumsal etiketini bir biçımde korumayı başardı. Cartland bunu hiçbir zaman unutmadı. 98yaşmadekyaşayanannesiniörnekaldı. Bertie 1917'de öldürüldü. Ana kızın parası yas giysileri almaya yetmedi. Annesine, "Palto ve eteğimi siyaha boyattım," diye yazıyordu. Kendisinin de kabul ettiği gibi, pek alımlı birkadın değildi. Tek serveti canlılığı ve iri gözleriydi. llk ekmek parasını mönü kartlan çizerek ve dedikodu sütunlanna yazı yazarak kazandı. 1923'te ilk duygusal yapıtlanndan "Jigsavv" ona 200 paund kazandırdı. 46 kez evlenme teklifi aldığını öne sürüyordu. Ama 1927'de posta memuru Sachie McCorquodale ile yaptığı ilk evlilik ahım şahım bir evlilik değildi. McCorquodalekızı Raine'e babalık etmesine karşın, sürekli içen ve yatakta da pek başanlı olmayan bir erkekti. Cüzdanında aşk mektuplan bulan Cartland ona boşanma davası açtı. Ancak McCorquodale de onu yokluğunda kardeşi Hugh ile cinsel ilişkiye girmekle suçiayarak davaetti. Cartland'ın dillere dcstan avukatı SirPatrickHastings jüriyi birkadın romancı için bu davramşm normal olduguna inandırmayı başardı. Davada yenik düşen Sachie sağlığını yitirdi ve iki yıl hastanede yatn. Cartland 1936'da Hugh ile evlendi. 01dukça mutlu sayılabilecek bir evlilikti bu. ASK DİYE DİYE... O aslında bütün kadınlann katiliydi... Cinayet aleti ise aşktı. Erkeklerle işbirtiği içine girip kadınlan sırtlanndan hançeriedi... Bu yüzden hem erkekler hem de bütün dinler Barbara Cartland'a hep minnettar kaldı, çünkü romanlan "Beyaz atlı prens"in daimi teminattydı. Romanlannın kadın kahramanı ki hepsi aynıydı: yoksul, genç, güzel ve masumhayatın sinik oyuncusuydu. Sonu teslimiyetle biten bu oyunun birkaç ayeti vardı: Erkeğe duyduğun ihtiyacı göstermekten asla imtina etmeyeceksin! En ateşli anında bile gözlerine yaralı ceylan bakışı yerleştireceksin! Susacaksın! Bekleyeceksin! Çalışmayacaksın! öpüşeceksin ama küçük dilini erkeğe göstermeyeceksinl Her nereden gelsen de soylu görünmeyi unutmayacaksm! Attan düşmek istemiyorsan evleneceksinl Annelik? Bu romanlanma dahil değildir... Bu ayetlere tapınan kadınlardan biri annemdi! Tek kaybı roman kahramanı değil, etiyle canıyla hayata bırakılan bir dişi olmasıydı. Okumaya ancak altıncı çocuğunu da doğurup onun bakımını en büyük kızına bırakınca zaman bulabildi... öğleden sonralan, bütün çocuklanna susmayı emredip uzandığı divanda Barbara Cartland'ın romanlanna salardı kocaman gövdesini. Uyuyup da kitap elinden on iki doğuma, bir o kadar düşük ve kürtaja yataklık eden karnına düştüğünde gözkapaklan beyninden geçenleri ele verirdi, beyaz atlı prens dört nala koşuşurdu... Genellikle bir şangırtı sesiyle uyanırdı, daha doğrusu irkilirdi, çünkü gelen babamızdı, bunu üç tekerlekli tüp arabasını zinciıie duvara bağlarken çıkan sesten anlardık. Bize sadece gündüzleri açık olan odada ne olup bittiğini hiç bilemedik, ses de duymadık. Çok sonralan kavrayacaktık, o odanın eksikliğini Cartland'ın romanlannın doldurduğunu, annemin hâlâ on üç yaşında terkettiği masumiyetinin yasını tuttuğunu, düşsüz kaldığını... Sonra bir akşam tutup, babamdan çjçek istedi, Bu Cartland'ın kaçıncı kitabından bir esintiydi anımsamıyorum ertesi akşam çiçeksiz döndü babam, annemin suratı düştü. Bir hafta takma dişsız dolaştı. O gün bayramdı, babam plastik bir dümbelek uzattı, hâlâ inatla dişlerini takmayan anneme çünkü dişsiz daha suratsız görünüyordu "Al" dedi "sana bu daha yakışır"... Annem daha bir gömüldü romanlanna, dişlerini bir daha takmadı... Aşkı hiç almadı ağzına. Soruldugunda "Bütün erkekler aynıdır" dedi... Romanlann ikinci el okuyucusu en büyük ablamdı. Yirmisindeydi ve babam "Evde kalmış olabileceğinden" dem vuruyordu. Görücü karşısına çıkmaktan bitkindi, her seferinde heyecanlanıyor, eli ayağı birbirine dolanıyordu. Karşısında sandalyeye oturuyorum diye yere çakıldığı adamla evlendi. Romanlardan birkaçını çeyizinin arasına yeıieştirdi. Birkaç ay sonra ilk dayağını yedi. Roman düşlerinin gerçekleşmesini bekledi, madem önce acı sonra mutluluk vardı, bekleyecekti... Kocası kendisinden ne beklendiğini asla anlamadan yirmi yıl sonra öldü. Ablam sokağa çıktı, kasaba, bakkala, manava... Roman okumayı bıraktı... Ablam ve annem Türkiye'deki milyonlarca kadından sadece ikisiydi. Zaten kendilerinin olmayan bir hayata bir ingiliz yazann hırslı düşierıyle bir kez daha yabancılaşmışlardı. Bir kez daha bedensiz yaşamanın doğruluğuna inandınlmışlardı... Istemekle mutluluğun aynı şey olduğunu öğrenememişlerdi.^ ELJFSU Not: Barbara Cartland'ın yaklaşık seksen romanı Attın Kitaplar Yayınevi tarafından Türkçe'ye çevrildi. En çok satış 19681975 tarihleri arasında gerçekleşti. Cartland romanlan bir dönem Gelişim Beyaz Dizi'nin yayınlan arasında da yer aldı. Bugün yıllık satış rakamı, 100. Romanlann çevirmenlerinden biri geçen yıl depremde yitirdiğimiz arkadaşımız Nesrin (öztan) Arman'dı. Hugh'un ölümüne dek sürdü. tki oğullan oldu. II. Dünya Savaşı Cartland'ın her iki kardeşinin de yaşamına mal oldu. Cok sevdiği kardeşi Ronald savaş öncesinde Churchill'inpartisineüyeydi. Cartland'ınkardeşiyle ilgili anılannı kaleme aldığı kitaba Churchill son derece etkileyici bir önsöz yazdı. Tüm bunlardan yılmayan Cartland asker eşlerine dağıtılmak üzere elden düşme gelinlik toplamaya başladı. Ona göre, yalnızca bu girişimiy le bile soyluluk unvanını hak ediyordu. 1991 'de kendisine "Dame" unvanı verildi. Cartland bunun nedenini tanıdığı politikacılarla yaptığı lobi çalışmalannabağladı. Hugh öldüğünde Cartland 67 roman yazmıştı. Daha sonra çalışmahızıgünde lObin sözcüğe yükseldi. Diana'nın düğününe çağnlmadığı için epey içerlemiş olmasına karşın, bu aşağılanmasını bir biçimde örtbas etti. 1988'de Paris Belediye Başkanı Jacques Chirac kitaplannın Fransa'da 30 milyon satması nedenıyle onu altm madalya ile onurlandırdı. 1990'dakaleme aldığı ölümilanını pembe kurdeleyle bağlayarak ulusal gazetelere gönderdi. Yazısında, "Basının beni bir tniktar alaya almasına ve aşağılamasına katlandım, ama genelde bana çok nazik davranıldı,"diyordu. 1994'te hizmetçisi onu yazdı ve öyküyü News of the Wold'e sattı. Cartland hizmetçilerini aşağılıyor ve kimi zaman da dayak atıyordu. En belirgin özelliği ise kendisiyle yapılan birsöyleşide ona reenkarnasyonla ilgili bir soru soruldugunda ortaya çıkıyordu. "Çok kişi size eski yaşamında Kleopatra ya da Kraliçe bilmemkim olduğunu söyler. Ben ise her dakika bir öykü anlatan pazardaki Şehrazat'tım" diyordu.^ The Guardian 'dan çeviren: RİTA URGAN Barbara Cartland hırslı bir kadındı ve bu hırsı için kalemiyle de olsa aşkı kullanmıştu..