Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 HAZİRAN 2000. SAYI741 11 BAŞKENT GUNLERI nnda gördügümüz padişah portreleri dışında çok farklı eserlerin izlenmesine olanak veren bir içerik oluşturmaya çalıştık. Sergil5.yüzyıldanbaşhyorvel9.yüzyıl sonlanna dek uzanıyor. Sergideki dönemlerin portrecilik geleneği açısından, en karakteristik özellikleri nelerdir? Sergiyi 15.yüzyılönccsindenbaşlatmak ne yazık ki mümkün değildi, çunkü daha eskiye uzanan kaynaklar mevcut değil. Padişah portreciligı geleneğınin 15. yüzyılda başladığını ve Kanuni ile geliştiğini söyleyebiliriz. III. Murad döneminin ise, padişah hakkındayalnızgörsel bılgi değil yazılı bilgi de veren birgeleneğın başlangıcı olması açısından önemli olduğunu görüyoruz. Bu dönemde unlü bir imza olarak minyatür sanatçısı Nakkaş Osman ve ünlü tarihçi Seyyid Lokmaniletanışıyoruz. 16.yüzyılsonunda tarih yazarlığı ile birlikte giden bir portrecilik anlayışı gündeme geliyor. 17. yüzyılda bu gelenek sürdürülüyor. 18. yüzyıl ise Batılılaşma hareketinin başladığı bir dönem olarak ilginç gehşmelergösteriyor. Bu dönemde yabancı sanatçılar çoğahyor. Osmanlı sanatçısı içın ise kitap sayfalanndan tuvale geçişbaşlıyor. Padişah portrecihği geleneği, imparatorluğun bitimine dek sürdürülen ve çok değer verilen bir gelenek. Bu serginin önemli bir özelliği, izleyiciye, bu alanda düşündüğünden çok daha zengin bir gelenek ve ınanılmaz sayıda eser üretildiğini gösterecek olması. Sergi, aynı zamanda, portre geleneğindeki farklı yaklaşımlan bıraradasunarakbugüncdektartışılmanuşkonulanda gündeme getirecek. Serginin kitabının hazırlık çalışmaları sürfiyor bildiğimiz kadanyla... Kitap projesi enaz sergi kadar önemtaşıyor. Sergideyeralantüm dönemleri kapsayacak, makalelerle zengınleşecek ve bu alanda şimdiye dek yayımlanmış en zengin kaynak olarak hizmet verecek. Üstelik, Osmanlı padişah portreciliği alanındaüretilmiş eserleri dünyada ilk kez bir arayagetiren bir yapıt olacak. Okurlar, "Osmanlı padişah portreciliği nedir, nasıl gelişmiştir, belli başlı karakteristik özellikleri nelerdir" gibi konularda bugüne dek yayımlanmış ilk kapsamlı eserle tanışmış olacaklar. Serginin ülkemiz ve uluslararası sanat gündemi açısından önemini değerlendirir misiniz? "Padişahın Portresi" her şeyden önce yoğun emek harcanan birproje olması açısından önem taşıyor. Yıllann birikimi olduğu için neredeyse eksiksiz ve mükemmel bir çalışma diyebiliriz. Çok kapsamlı ve çoktitiz çalışıldığı için mükemmelin arandığı, derin tartışmalar sonucu belirlenmiş yapıtlann yer aldığı, kahcı bir eserin ortayaçıkrnasının hedeflendiği bir sergi... Buproje aynı zamanda son derede üretken nitelik de taşıyor. Projede yer alan kişilere, alanlan ile ilgili önemli ufuklar açtı. Sözgelimi, benim çalışma alanım, 18. yüzyıl Osmanlı sanatı ve özellıkle Levni idi. Lale Devri'nin ünlü nakkaşı Levni'nin padişah portreleri üzerinde çalışırken bucalışmayıgenıslettim ve çeşitli araştırmalar yaptım. Sonuçtaortaya, Levni'nin tüm eserlerini ve kişiliğini anlatan bir kitap çahşması çıktı ve 1999 yılı içinde Kültür Bakanlığı tarafindan yayımlandı. Kısacası, projede yer alan kişiler olarak bizler için son derece üretken sonuçlan olan bir sergiyi gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Bu serginin sadece Türkiye 'de değil, yurtdışında da büyük yankı uyandıracağını düşünüyorum. Yalnızca ülkemiz sanat ortamı adına değil, uluslararası anlamda da büyük birkazanç olduğuna inanıyorum.^ Maskesiz anılar MÜŞERREF HEKİMOĞLU F III. Murad, minyatür... III. Selitn, minyatür... Kanuni Sultan Süleyman (Nigari)... ransa'nın ünlü kara mizah ustası Roland Topor ile Paris Büyukelçımiz Tanşuğ Bleda Palette kahvesinde buluşuyor bir gün. Tanşuğ Bleda anılanndan söz edıyor ona. Maskelı Balo türü bir yaşamın öyküsünden. öykü yazılır, kitaplaşırsa kapağında nasıl bir resim yer alabilir, diye soruyor. Topor, parmaklannı aralıyor, iki eliyle yüzünü kapayarak "Böyle bir resim" diyor. Kitabı resimlemeye de söz veriyor ama*ölümü nedeniyle sözünü tutamıyor. Geride bıraktığı resim ve desenler arasında Türk dostuna söylediği kapak resmi de bulunuyor. Maske kavramına başka bir boyut katıyor. Büyükelçi Bleda ile güzel bir dostluğumuz var, birlikte yaşadık uzun yıllan. Meslek çızgisinde başka çızgiler de yer alır, örneğin kankatürle uğraştr. O çizgiteri öykü ve anılanna da yansrtır, ben de yazmasını öneririm durmadan. Okurianm bilir, kimi dostlanma anı yazmayı öneririm herzaman. Tanşuğ Bteda sunuş yazısında da değiniyor buna, beni çok onurlandtnyor, bakın ne diyor: "Sevgilı Müşerref Hanmn, Yakından bıldiğiniz "Balo" bir kitap haiine dönüşmüşse bunu sizin yürektendirmenize ve sürekli desteğinize borçluyum: Her şey için binlerce teşekkür..." Her karşılaşmada "Anılardan ne haber" dıye soranm Tanşuğ Bleda'ya. O da yazdığını söyler. Bir gun adını da açıkladı: "MaskeJi Balo" yayınlanınca haberi genış yer aldı basında. Tartışması da başlamış bulunuyor. "Balo"yu yakından tanıyorum gerçekten. Dıplomat dostlanmla yaklaşık yanm yüzyıl bırlikteliğimiz var. Mutlu, mutsuz olaylar. Yaşarken başka, yaşadıktan sonra başka. Kimi silinip gidiyor, kımi değişik çizgüerie yerieşiyor belleklere. Bir de algılama var galiba. örneğin bir protokol tersliği diye anlatılan bir olayı savunanlar da var. Protokol esnekliğinden söz edenler, ama bir de sosyal davranış biçimi var değil mi? Maskelı Balo'dan maskesiz olaylara geçıyorum, değeriı orkestra yöneticımiz Gürer Aykal'ın 58. doğumgününü kutladık mayısın son haftasında. Oran yolunda, Soğan'da bir aile sofrasında, oğullan, kardeşi, eniştesi ve yeğenleri, bir de Ethem Atmç ve ben. Yıllar çabuk geçiyor. Oğullar büyüdıi, Karam güzel flütçü B n ı Aykal ile evlı, Emra Türkiye'ye dönmedi henıiz, dönüşte Türk Hava YcMlan'nda pilotluğa başlıyor, küçük Can da bseyi bitirdi, ABD'de ses mühendisliği ögrenimine başlıyor yakında. Baba Aykal'a gelinoe: Yoğun trafıği var, ABD'de El Paso ve New York arasında, okyanusu aşıyor, kimi zaman Avrupa'da bir konser yönetmeye, çoğu kez de Türkiye'ye uçuyor. Istanbul'da Borusan, Antalya'da yeni kurulan orkestrada, Ankara'da Bilkent Senfoni Orkestrası'nda konser yönetiyor. Sonra Anadolu konserieri, El Paso orkestrası da bir dizi konser veriyor ülkemizde. 56 meşe palamudu dikerek kutlanan Baba Aykal 2000 yılını hayli Fıızlı yaşayacak. Kanatlannın gücünü güzel korumasını diliyorum ben de. Üzgünüm, 8 Haziran'da Bilkent Odeon'da yöneteceği konsere katılamıyorum. Başkerrt akşamlannda itfaiyeciler türü yaşansa da her yere yetişmek olanağı yok. Bilkent Tepesı'nde Dunya Bankası Başkanı VVotfensohn onuruna düzenlenen konseri dinledim son kez. Doğramacı evinde, ev sahiplerinin gelenekleri doğrultusunda bir yemek sonra. Çiçekler, mumlar, konuşmalar, armağanlar. Onur konuğu çok etkiledi beni. Zeynep ve Ersin Onay ile müzikten söz ediyordu karşılaştığım zaman. Başkan VVolfensohn da müzikle yaşayan bir kişi, viyolonsel çahyor, arada konser de veriyor, kızı piyanist, oğlu besteci. Ancak başka uğraşlan da var. Eskrim yapıyor, dahası Avustralya'daki olimpiyatlarda yer alıyor eskrim grubunda. Kısaca yalnız ekonomiden söz etmıyor. Kale'de, Anadolu Uygartıklan Müzesi'nin bahçesındekı kokteylde kemancı Suna Kan ile de müziksel söyleşiler yaptı. Paristekı ortak dostlara kadar uzadı o söyleşiler. Başkerrt partilerinin bir özelliği bu, konuklar da değişir, konular da. Doğramacı evinde de daldan dala atladı konuklar. Hava Kemai Nehrozoğlu... Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Celasin ile caz konserieri gündeme geldi, Metin Bostancıoğlu ile eğıtım sorunlan, Prof. Kemal Güriiz ile YÖK ile ilgili sorular ve yorumlar. CHP'li Murat Karayalçın ile yan yanayız masada, Çankaya'nın yeni Genel Sekreten Kemal Nehrazoğiu'nu övgüyte anlatıyor bana. Başkalan da katılıyor bu sözlere, atama olumlu karşılanıyor, ilginç yorumlar da yapılıyor. O göreve soyunan emekti büyükelçilerden söz edilıyor! Genel sekreterlığe bir dıplomat atanması beklenırken ya da dılenırken bir valinin atanmasının attı çiztliyor! Başka doğasından kaynaklanıyor bence. Karayalçın nedeniyle CHP'ye dönük yorumlar ve beklentıler de gündeme geliyor. O da bellı çizgistni koruyarak yanrtlıyor soruları. CHP'nın birlikteliğini savunuyor, bireysel politikalann yanlışlığını belirtiyor. Dinleyenler de hak veriyor ama belki de CHP'nin doğası, hâlâ bireysel polıtikada direnenler var. Belli gerçekl^rı yaşayarak da öğrenememışler anlaşılan.^ bektentiter, ditekJer de var ama başkentin