05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5 TEMMUZ I'WK SAYI 641 19 PAZARIN PENCERESINDEN Clinton ve Insan Haklan SELÇUK EREZ j nsan hakları savunucuları, ABD'nın H Cumhurbaşkanı Clinton'un Çin'i & zıyaretinin, Çinli yöneticileri, hakka ve hukuka saygı konusunda uyarmak, kaabilse bu alanlarda bazı iyıleştirıcı düzenlemelere gidileceği konusunda söz verilmesini sağlamak için bir fırsat olarak kullanılmasını ıstemektedırler. Çin hapishanelerinde halen "devrım karşıtı eylemlerde bulunmakla" suçlanmış 2000 polıtik mahkümun bulunması, bunlardan çoğunun herhangi bir şiddet hareketine girişmemiş olması, sadece "ulusal güvenliği tehdit etmek", "Taıwan lehine casuslukta bulunmak" glbi eylemlerde bulunmakla suçlanmış olmaları, 1997'de "devrim karşıtı eylemlerin "ceza gerektiren suçlar olmadığının kabulüne rağmen, önceden bu nedenle hapsolmuş kimselerin mahkumiyetlerıni çekmeye devam etmeleri, insan hakları savunucuları tarafından çözümlenmesi gereken ciddi sorunlar olarak algılanmaktadır. Uluslararası Af örgütü'nün VVashington'daki temsılcısı Stephen Rickard "Cumhurbaşkanı, insan haklarını savunursa kimse onu tutuklayıp çalışma kampına yollamaz!" demiş, İnsan Haklarını Gözetme örgütü'nden Mıke Jendrzejczyk de, başkanın, 1989'da insan haklarının buyük çapta çiğnendiği Tiananmen Meydanı'nda düzenlenmiş resmi ağırlanma töreninde haksız yere hapsedilmiş birçok mahkümun koşulsuz sahverilmesini ıstemesinin §erektiğini ileri sürmüştü. Bu konudaki eleştiriler, Tiananmen Meydanı'ndaki resmı kabulden sonra da sürdü: California mılletvekili Nancy Pelosı, "Çin'de tutuklanma korkusundan sıyrılıp serbestçe konuşmak bugün de kaabil değildir!" dedı. Pelosı'ye göre, "Başkan, Tiananmen olaylarının geçmişte kaldığını savunarak, bunların Çin halkının halen gidehlmemiş kâbusu olduğunu belirtmeyerek, bu ülkenin insan haklarına karşıt eylemlerini vurgulamamış olmaktadır." Clinton, resmi tören sırasında yaptığı konuşmada, konuştuğu meydanda 1989'da olup bitenleri kastederek "Ben ve Amerika halkı, kuvvet kullanılmasının ve insanların ölmesınin doğru olmadığına inanmaktayız. Ben ve Amerika halkı, Birleşmiş Milletler sözleşmesınde tanımlandığı şekliyle düşünceleri açıklama, dernek kurma ve dinsel konularda serbestliği benimsemekte ve bu hakkın her ülke vatandaşı ıçın geçerli olması ve bu hakkın devletlerce korunmasının gerektiğine inanmaktayız." demiştı. Çin'in Cumhurbaşkanı Jıang Zemin ise "Bizim kendı yasalarımız vardır. O tarihte bu şekilde davranmasaydık, gelişmekte olan bir ulke durumundan modern ekonomik bir güç haline dönüşumüzü böyle yumuşak bir şekilde gerçekleştiremezdik" demiştir. Clinton, bu gezisi boyunca sadece insan hakları savunucularının değil, aynı zamanda, Çinle ticarî ilişkilerin pekişmesinı ısteyen işadamlarının da baskısı altındaydı: İnsan hakları konularını fazlaca ön plana alıp Çinlilerı kızdırsa işadamlarının, bu hakları gözardı etse, savuncularının eleştirilerine uğrayacaktı. Hem nalına, hem mıhına vurarak durumu idare ettl. Oysa, işin esasını, doğrusunu söyleyerek hem Çinlileri, hem de yurttaşlarını aydınlatabılırdl. Nasıl yapabılırdı? önce insan haklarının önemini vurgulayabilirdi... Bu konuyu yeterli bir şekilde işledikten sonra ınsan haklarına onem verılmesinin, bunları ciddiye almanın, yasaları ve anayasaları değiştirerek değil zamanla, iyi örnekler sergileyerek, eğitimle gerçekleştirilebileceğını de söyleyebılir ve aralarında artan ilişkilerin Çin halkına bu konuda yardım etmeleri fırsatını da doğuracağtnı belirtebilirdi. Bir ülkede Insan haklarının, hükümetine "Artık çok uzattınız; şu haklara saygı gösterin!" demekle, o hukümetin yetkılilerinin de "Haklı olduğunuzu kavradık; yanndan itibaren biz bu haklara saygılı olacağız!" cevabını vermesiyle yürürlüğe gireceğini sanmak safdilliktir. Geçenlerde Uluslararası Af örgütü'nün Japonya'dakı cezaevlerinde yürurlükte bulunan bazı uygulamaları açıklaması bu, dünyanın sanayıde en gelişmiş ulkesinin insan hakları açısından daha çok fırın ekmek yemesi gerektiğini ortaya koydu: Koruma Hücreleri adı verilen uygulamada kelepçeyle bağlanan mahkumlar bir hücrede bazen hartalarca tutuluyor, önlerine konan kaplardan hayvanlar gıbı yemek zorunda bırakıhyor, hücrelerındekı vıdeo kameralarıyla sürekli izlenip tuvaletlerini pantolanlarına açılmış bir delikten yapmaya zorlanıyorlarmış; çalışırken gereksiz konuşmaları, uyku saati dışında yatakları üzerinde oturmaları yasakmış. Ülkemizde "insan haklarına saygının" belirteçlerı sadece gazetelerimizde günaşırı vurgulananlar mıdır? # Çaresi olduğu halde doğururken acı çekmesine, saatlerce bağırmasına seyirci duran kadınlara çağdaş anestezinin nimetlerini esirgeyenler niçin kınanmaz? # Birçok ulkenln kentlerinde uçuşan güvercınler, insanların burunlarının dibine kadar sokulduğu halde kuşyemi satılan cami meydanlarımızın müdavımi kuşlar bile nıçin bizden en aşağı ıkı metre ötede dururlar? Daha yaklaşsalar başlarına gelecekleri kısacık ömürlerindeöğrenmiş olduklarından değil mi? İnsanların hakkını gözetmeyen, hayvan hakkını da gözetır mı? • Üç aylıklarını almak için bankaların önünde saatlerce bekleyen ihtiyarların sıkıntılarını gidermek için hangi hükümet gereğıni yapmıştır? # Bu ülkede anneler babalar çocuklarını dövmezler mi? öğretmenler hâlâ vurmazlar mı "yaramaz" belledikleri çocukların ellerine? Erkeklerin karısını dövmeyeni yüzde kaçtır? Bunları uygulamayan ama bu ülkede bir çocuğun, bir öğrencinin, bir eşin dayak yediğini gördüğünde ayıplayıp karşı çıkmayan yüzde kaçtır? # Hastanelerimizde muayene olup reçetesini almış, evinin yolunu tutmuş hastalardan kaçına hastalığı konusunda yeterli bilgi verilmiş, kaçına ilaçların yan etkileri açıklanmıştır? Bunlar yapılmayınca kaç hasta, bu konuda bilgilendirilme haklarının olduğunu hatırlatmıştır? Ne Japonya'daki hapishanelerde ne Türkiye'deki hastaneler ve okullar ve evler, apartmanlar, sonra cami avlularında, ne de Tiananmen meydanında gözlenen insan hakları ıhlallerı şu ya da bu yasayla giderilebilir... Insan haklarına saygı, bir kültür sorunudur ve halka doğru örnekler gösterile gösterile zamanla düzeltilir. Halka ve hükümete doğruyu gösteren bir yabancı değil de o ülkeden biri olduğunda bu konudaki uyarı daha etkin olur, hakkın hukukun yürürlüğe gireceğı güne birkaç yıl daha yaklaşılmış olur; ama bu uyarıyı yapanlar, bu konuda seslerını yukseltenler önceden olmadık boyutlarda cezalandırılır, sonra çok kere öldükten yıllar sonar saygı ile anılırlar: Anılarına şıirler yazılır, adları, meydanlara verilir.^ Nunen gün boyunca Stviss Otel'in çikolata kokulu mutfağında. Nunen, ltalya'nın pizzası, spagettisi gibi, hcr mutfağın ana çizgisi olduğuna dikkat çekiyor. "Çin mutfağında ördek, Fransız ve Hollandalılann pcynir, Almanların sosis... Bütün ülkelerin kendine özgü bir şcyi var." Gülmeye başlıyor ve soruyor: "Sen yemek pişirmcyi öğrendin mi? Hangi yemeklcri yapabiliyorsun?" " 10 yıl önce annclcr evlcnmcdcn önce kızlarınayemckyapmayı öğretirdi. Şimdi ise, bukültürkalktı. Yalnızca 'iyi şanslar' diliyorlar." GününbüyükbirbölümünüSvvissotel'in mutfağında geçiren Nuncn'in evinde yemekleri genelde eşi yaparmış. Eijinin dc en az kendisi kadar iyi yemek yaptığını belirtiyor. Sadcce misafir gcldiğindc yemekleri Nunen yaparmış. En çok yaptıklan isc, Meksika ve Uzakdoğu yemekleri. Güzel yemek pişirmenin sırrı bu işi sevmek, gerçekten aşk ile yapmak ona göre. "Hissctmek lazım. Değisjik malzemeleri birbirinekatacaksın. Baharatları karıştıracaksın. Bol bol deneyimle iyi biryemck ortayaçıkar. Birde yemek içinsebzealırken çok dikkat ctmck lazım. Yemeğinesashammaddesi iyi vckaliteliolmalı. Mevsimçokönemli. 1 ler şeyi mevsimine göre kullanmak en güzeli. Dört mevsim aynı meyveleri sunınaktansahermeyveyimevsimindesunmak dahaanlamlı.Meselaşuandakirazvevişneninmevsimi. Mcvsimiolnıadığındadışarıdangetırtiyoruzamadediginı gibi en güzeli mevsiminde kullanmak." Türkiye'degenç ınsanları şcfolmak konusunda egiteeek, yemek yapmayı öğretecekkurumların yelcrsi/olduğu düşüncesinde. Turı/m okullarından mezun olanların ise, otellerinyönetimkadrosundagörevaldığına dikkat çekiyor. "Türkiye'dc birçok aşçı var vebunlann çoğunluğuokulagitmemiş.Türkiye'nineğitilmis; şeflere ve a^cılara ihtiyacı var. Türkiye birturi/nıülkesi,nedcnüniversitelerdeaşçılıkokullarıaçılmıyor'.'SadeccBolu'dabiras:çılık okulu var. En başarılı aşçılar da Bolu'dan gelir. Bizde çalışan aşçıların yüzdc otuzuBolu'dan" Svvissotel'de de aşçı yctiştirilcn bir okul var. SEM (Svvissotel Eğitim Mcrkezi)diye anılanbuokuldauluslararasıbiraşçıhkeğitimi veriliyor. Mülakatlakızveerkeköğrencilerkahulediliyor. Derslerlngilizceolarak veriliyor. lngilizccbilmeyenlerise,biryılhazırlık sınıfına gidiyor. SEM 'deki eğitim konusunda iki yılda sertit'ika, üç yılda diploma veriliyor. "Okuldanheray 11 tecrübeliaşçıçıkıyor. Onlarımutfaklaradağıtıyorlar. Burada çalışanaşçılar çok şeyöğrcniyor, daha tecrübeli oluyor. Çünkü eğitimini alıyorlar. Buraya dünyanın hertarafından, değişik kültürden insanlar gcliyor. Birçok restoran var. Bu nedenle değişik yemek ve meze çeşitlerini öğrenme imkânı oluyor. Ingilizceöğreniyorlar. Burada çalışanların yaşam standartları da çok yüksek.lmkânlarukazançları çok daha fazla. Ama burada yetiştiriyoruz, askerc gitmesiyleher^eybitiyor. Bazısı geri dönüyor amaikiyılçoks;eygötürüyorbizden." Bizeayırdığı sürebitiyor. Aşçılardanbirinindoğumgünü. Dolaptançilekli,kocaman pasta çıkıyor. Hakkımıza da kocaman bir parça düsüyor. Lezzetli ki lezzetli doğru Başka Türkiye Yok Haydi Fidan Dikelim ORMAN BAKANLIĞI AĞAÇLANDIRMAVE EROZYÛN KONTROLÜ GENEL MÜDLJRLÜĞÜ Vatanseverler, insanluı; doğaseverler, toprak erozyonu size sevebileceginiz hiçbir şey bırakmıyor. T.E.M.A. Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı Tel: (0212) 281 10 27268 09 85
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle