Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 Hiç makyaj yoktu yüzünde. Bildiği, Sıvaslı olduğuydu... Adam, kızı tanıyordu, bir kış gecesi, arabasına almış, Zeynep Kamil, Çengelköy, istediği yere götürmüştü. • " Parası yoktu kızın. Şoför evini açtı. "Yok abi" dedi yüzü kızararak "Bildiğin gibi değil, düşenin dostu olmaz ya onun için." Kız, o "alem"in kızlanndandı, adam... Taksimlikız lcrdi," diyor örneğin. "Öldüler sonra". "Niçin ?" sorusuna verdiği yanıt iç acıtıcı: "Bir parça eknıek aldığımda bile hep dövüyorlardıbeni..." Yoo,'realityşovv'kurmacalannın 'tüyler ürpertici' teaserları gelmesin hemen aklınıza;"kendieeelleriyleölmüşler". YAZI VE FOTOĞRAFLAR: BAKt KOŞAR otoğraflannı çekerken, "Peki, şimdi resimlerim çıkınca ne olacak? Yani teklif alacak ınıy ım?" diye soruyor meraklı,anlaşılabilirbirheyecanla. Hiç ümit vermek istcmiyorum. Içimden gelmiyor. Aksine, "Acaba," diyorum, "Acaba, bir yazıya, bir 'malzeme' olarak kullanma güdiisüylemiyaklaşıyoruın?"Tehlikeli,ürkütüeübirsoruyoklargibioluyorbeynimi... Birgeceyarısı, Istunbul'un cn kozmopolit vc belki de sabahlarakadartck canlı yeri olan Taksim Meydanrndatanımıştımonu. Kendisine "Tansu Çil ler gibisin kız!" diye takılanları haklı çıkartırcasına, bu siyasi (!) kadınabenzeyen yüzünde, kendiylebariijik ama belliki"akliyöndcnhafifsorunlu"birifadc yakalamıs. tım. Kaç gccc gözlemledim onu... Hiçbir zaman değişmedi üzeri ndeki giysi ler. Yaz kış, gri,ycryersiyah çizgili birkaban, altında kirmızı bireteklik ve şıkıdım terliklerle, dolaşıp durdu. Fotoğranarını çekmeye başladığımda, ne de olsa kadindı! "Dur ya, süslcncyim biraz"dedi. Bakabileceği birayna yoktu. Taksim Meydanf ndaki tramvay durağtnın "sureti aksettircn"ışıklı levhasına bakarak,gelenekselbiranlayışlaörttüğüçok belli olaneşarbmı düzeltti, saçlarından incecik bir perçemi, ustalıkla dışarı çıkartarak parmaklarıylaönedoğrutaradı. Hiç makyaj yoktu yüzünde. llkkc/pozveriyorbirfotoğraf'makinesine, belki de hayatında ilk kez... Yaşını soruyorum. "25 olabilirim," diyor. Anımsamıyor. Amaokadargösteriyor. Nüfus cüzdunı, kinıliği yok. Taksim'de kaybetmiş. O gün bugündür kimliksiz geziyor. Sıvaslı olduğunu biliyor. Dört erkek, üç kız kardeşin en küçüğü. Söylcşmck nc kadarzor onunla.. Anlatttkları.kimisorularaverdiği yanıtlar birbirini tutmuyor... Çok arabesk, çok basmakalıp bir betimleme belki ama, dalıpgidiyorkimi zaman,kimi sorularkarşısında. Tutuluyor. Saklamak.kendinesaklamak istediği ya da böyle olmasında kendince yarar gördüğü yakıcı ayrıntılar, kör gerçeklervar belki. "Hııı," diyor bazı sorulara, bazılarınada"Bilmemki..."Adındanvesoyadındaneminkuşkusuzama,yüzünüsaklamaihtiyaciduyacağımızdaneminim.Suçlumu, hayir. Sübyan mı, değil... Ohalde?.. Zatenyaralanmış,hırpalanmış.yüreğibirkez daha, olur ya, bir de bizim y üzümüzden, biri leri daha incitmcsin, herhangi birzarar vermesin diye bu genç kadımn ismini de saklamak gerekccck. Ismıni çağrıştıracak, ünleyecek birisimdüşündüm: Zeynep... F Suskun ve yalnız... (iencecik biradamgeliyoryanımıza. Saygılı, terbiycli, "efendi, ağır" bir delikanli. Mardinli.Üstübaşitemiz. (Sonra, sonra, iyiee, dikkalli gözlemlediğimde, orada çok alışılmışbıçkın, lümpen.arsızveyüreğidebeyni dc bombos erkek yığınından, çok zarif çizgilerleayrılan,gızlibirasaleti,acısını,sevdasını,köklüMardinterbiyesiyleterbiycetmeye çalıstığı öfkesini yüreğine akıtan "harbi delikanlı" bir tarafı olduğunu anlamam hiç de geç olmadı.) Taksim Meydanı 'nda bo^ bulupoturduğumuzbetonbanklannetrafını, söyleşmeye başlar başlamaz, o ortamın insanları sarmıstı zaten. Tavırları, bakışları, hareketleriyle onlardan aynlıyordu. Çağla ye!jiligözleriylesaklıbirhüzün,hafifArapça'yakaçanaksanlı Türkçesi'ylesaygıl^ölçülü bir üslupla sorduğu sorularda bir merak vardı. Cem adındaki bu delikanlının, Zeynep'i çok iyi tanıdığını suskun duruşu yüzünden epey sonra öğreniyorum. Şov yapmak,öneçıkmakgıbıbirderdiyokçünkü. Şofördüm o zaman/Ficari taksim vardı. Çok soğuk bir kıs gecesi, Üsküdar'da, iskelede müijteri beklerken geldi, bindi arabama. Halinde bir gariplik vardı. Üstünden başından su dökülüyordu. Arabanın içı su oldu ü.stündenakandamlalardan. Bırscydemedım. Normaldir, müşteridirdedim.sürdüm.Zeynepkamil'e dedi bu. Olurdedim. Zeynepkamil'de dcdiği yere gel ince, sen burda dur dedi, bekledim. Birevegirdi. Yanındabajjkabir kızlaçıktı.Oradan Çengelköy'cgittik. Orada da bekledim. Kız orada kaldı, bu çıktı onbeş yirmidakika sonra...Nereyededim, bilmiyorumdedi. Parası da yoktu. Meseledeğil dedim. () gecc indi, gitti. Nereye gitti bilmiyorum. Sonra bu hep gelip gitti bizim durağa.AyıptırsöyIcmesi,ufakbirbekârevituttum buna, ucu/.una. Üst bas aldım. Sor, söylcsin. Doğru değil mi, kız, söyle abiye? He, doğru, diye onaylıyor o da maheup, ezik,durgun. Sonra? Dudağımın uçlannı yakan o soruyu sormak istemiyorum ama anlıyor: Yok abi, diyor, utanarak, kumral yüzü kızararak. Bildiğin gibi değil. Öylebirşey yok aramızda, olmaz yani. Neden yaptın peki bütün bunları? Düijenin dostu olmaz bildiğim için, Allahıma, yalnız bunun için. Acıdıın, çok acıdım. Çok gençti, biliyor musun, çok gençti vebayandıçünkü... Taksim Meydanı'nı mutlakabilmeli, yaşamalıbiryazar.birgazeteci.Geceninonikisi nden sonra ama... Bu saatten sabaha kadar kalmalıbirkaçgece.Birbirindensaısıeıha Kız o alemdendi, hem dıştndaydt büsbütün hem de içinde... Şofdr, açtı evinin kupısını kıza... Yok, bildiğimiz gibi değildi, acıdtğındandL.. yatlar, çarpıcı öykülcr, bambaşka dünyalar olduğunu görmck için yapmalı bunu; alıştığımız, sürgit yaşadığımız, kendimizle ilgili birçerçevedekurduğumuzhayatın.dünyanın ve ördüğümüz du varlann dışında da başka hayatlar vc baska ınsanlar olduğunu ke!>fetmekiçirt. Hani.enhümanistyanımızbile, kimi zaman, "Aman, bulaşmasın, ilişmesin!" diye, neredeyse kaçarak, uzak durmaya çalıştığı"öbürinsanlar"ınhayatları vcöyküleri için... Herkesin hor görüp aşağıladığı, uzak durduğuosokakşarapçısının,serin bir kış gecesi, kucağında,Taksim'de bir kö^ede üzerindc yatıp kalktığı, kendisi için çok önemliolaneski,kirlibattanıyeyihı/.lıadımlarla Taksim Parkı'na doğru götürürken, ncreyegıttiğini.battaniyesini nereye götürdüğünü sordugumda, ^a^kınlıkla durup "Abi, Sıvas'ı, asıl "memleketi"ni hiç bilmiyor. "Büyümedoğmalı Istanbullu'yum," diyor. (Ifadeonun.)Başısonubclliolmayan,birbirini bütünlemeyen, kopuk, anlamsız gibi görünen sö/cüklcrınden bir bütüne varmaya çalışırken. "Annemiitıklerdimbazen.odabenitepik