Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
A T SALONDAKİ BÜYÜ: SİNEMA FAHRÜNNİSSA Cennettin renklerine cehennemden geçerek ulaştı. Sanata düşkün Şakir Paşa ailesindendi. 6 yıl önce ayrıldı aramızdan. >< Eskinin sinema salonlarını bilenler geçmişi özlemle hatırhyor. "Şimdi sinemaya değil, PARASIZ PAZAR EKİ fllmegidiliyor"diyorlar. Kendimi sevmek ıçın... üşünmekten, kendimize kendi gözlerimizle bakmaktan vazgeçtik vazgeçeli düşmammız oldu aynalar. Bedenlerimize yabancılaştık. Burunlarımız, çene yapımız, kaşlarımız, göbeğimiz... Başka standartlara uydurmaya çalıştık onları. Ama yine de mutlu olamadık... DERLEYKN:AŞKIN ELÇİ ncelikle aynaya atılan o anlık bakışı tanımlamak gcrekiyor. Memnun olmak için mi, duyarsız bir refleks mi yoksa eleştirel bir arayış mı? O bakışa daha uzun bir süre tahammül edılebilir mi? O andaki duygu ve düşünceler neler? Vc görmek ıstedığimiz, aynada arddığımız ne? (iiizel yanlarımız mı yoksa çirkınlıklerimiz mi? Pyschologie Heute Dergisi yanıtlıyor... Araştırmalara görc, insanlann çoğu için kcndi bedenlerini tarafsız bir şckilde incelcmek bir cesarct ışı. Artık kimse kendi bedeni içinde kcndini huzurlu hissetme, kcndi bedenindcn memnun olma lüksüyle tanışık değil. Ellerinden gelsc çogu daha az kilo, daha ınce bir bcl, daha büyük göğüsler, daha dar bir kalça, selülitsiz bacaklar, daha uzun bir boy ya da daha güzel bir burun sahibi olmak ıstiyor. Ve en önemlisi de hiç yaşlanmayan bir bedene yani ölümsüzlüğe kavuşmak istiyorlar. Aynaya atılan o bakışın nitchği de, kendi dış görünüşümüzle ilgılı yargımı/la, kısacası kendimı/i ne kadar güzel bulduğunıuzla ılintılı. ldealize ettiğimız ıç formaoanda ne kadar yaklaşıyorsak o oranda güzel, hoş ondan ne kadar uzaklaşıyorsak o oranda olumsuz bir görüntü ile karşılaşıyoruz. Tüm bu mutluluk ya da mutsuzlukta, ölçüt kendi bedenimiz, kendi di!> görünü^ümüz değil. Bu nedcnle mutluluğumuzdaki rolü de son derece düşük. Bız kendimizi iç dünyamızla, olumlu ruh halimizle, algılarımızla, düş ve \&yallerimizle ölçüyoruz. Bu nedenlc bizım aynada gördüğümüz ile başkalannın bize baktıklannda gördükleri arasında ciddi ayrımlar bulunuyor. Kendi dış görünüşünü beğenmeyen insanlann sayısı son yıllarda sürekli artıyor. 1972, 1985 ve 1997 yıllarında yapılan araijtırmaların sonuçlan bunu açıkca ortaya koyuyor. Örneğin 1972 yılında kendi dış görünüşünden memnun olmayan kadınlann oranı yüzde 25, erkeklerinki ıse yüzde 15 iken, bu oran 1985 yılında kadınlarda yüzde 38'e, erkeklerde de yüzde 34'e yükselmiş. 1997'ye gelindığinde kadınlann yüzde 56'sının erkeklerin yüzde 43'ünün aynaya bakmaya tahammülleri kalmadığı Devamt 10. sayfada