02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16KASIM 1997. SAYI 608 17 PAZARIN PENCERESINDEN Tavuskuşu SELÇLK EREZ skidenberi insanlar birbirlerine hayvan öyküleri anlatıp ardından "kıssadan hisse" çıkarmış, nasihatta bulunmuşlar. Elde, Iskenderiye'de Isa'dan yaklaşık 4 yüzyıl sonra ilkin Grekçe yazılmış "Physiologus" adlı bir kitap var: Grekçe yazılmış ama orijinal nüshalar kaybolmuş, Latince çevirileri dünyanın çeşitli kütüphanelerinde mevcut (örneğin Bern.de Lat. 611, 89 yy) Eski Hint, Yahudi ve Mısır eserlerinde yer alan hayvan tanımlamaları ve öyküleri rötuşlanarak Hıristiyan dininin ılkelerinin açıklanması için kullanılmış bu eserde... Ingilizler, daha sonraki çağlarda Avmpa'da da görülen bu tür eserlere "Bestiary" diyorlar. Belki "Hayvanname" olarak aktarabiliriz dilımize. "Hayvanname"lerin çok etkıleyicilerinl okudum: önce çok hoşuma gittı; sonra da imrenip, "Günün birinde şöyle yazmalıl" dedim kendi kendime.. Ardından da başladım: önce kaplumbağa, sonra kurbağa, sümüklüböcek, en son da köpekbalığını yazdım. Bugün sıra Tavuskuşunda! Zooloji kitapları, tavuskuşunun, yani "Pavo Cristatus"un anavatanının Hindistan olduğunu belirtirler. Aberdeen Üniversitesi kitaplığındaki ünlü "Hayvanname" yani "Bestiary"nin yazarı, bu Hint kuşuna verilen "pavo" adının, Latince "pavor" yani "korku"dan geldiğıni, kuşun irkitici sesini birdenbire duyanların korktuklarını hatırlattığını belirtmiştir. Bu kuş önce anavatanında albenisiyle dikkatleri çekmiş ve çok eski çağlarda bile insanı kem gözden koruyan semboller arasında yerıni almış. Hint şallarında sık görülen ucu yere doğru bükük damla şeklindeki motıf, bu kuşun stilize edilmişidir ve kötü ruhları uzaklaştırmaya yarar. Bu motıf Anadolu halılarında da vardır. Hindıstan'da bu kuşun niçin bu kadar önemsendiğınin, sevildiğinin bir başka nedenini, Japonya'da, Kyoto Ulusal Müzesi'nde bulunan bir Buda resminden öğreniyoruz: "13. yy.'da Kamakura Devrinde yapılmış bu resimde bir "Myoo" Buda, tavusa bınmış olarak yer alır. Niçin? Çünkü Budist dıni, Japonya'ya Hindistan'dan gelmiş ve zehirli yılanların, kobraların bol olduğu Hint Yarımadasfnda bu tehlikeli yaratıkların hışmına uğramamak için ya flüt çalıp bu sürüngenlerı oynatıyorlar ya da yılan yiyen hayvanlar beslıyorlar: Tavuskuşu da böyle bir yaratık; rıvayete göre, yılan görünce kendisini sarmalamasını beklermış... Yılan, kuşu sarınca da kanatlarını aniden açarak onu bilmem kaç metre ötelere fırlatır mahvedermiş. Tavuskuşunu Hindistan'dan Akdeniz'e Büyük Iskender'in getirdiği ilerı sürülmüştür. Ancak, Iskender'den önceki Mısır sanat ürünlerinde tavus resimlerinin yer alması kuşkuları, Yunanlı ve Fenikeli tüccarlara yöneltir.. Bu kuş, zamanla, Pompei ve Roma'daki binaların süslenmelerinde sık kullanılan bir motif haline geldı; sonra, Bizans kumaşlarının büklümleri arasında başgösterdi. Çiçero Roma'sının önemli ziyafetlerınde tavus kuşu yendiğıni, Isa'dan 67 yıl önce tavuskuşu yetiştiren bir Romalı'nın bazı bilginlerden fazla para kazandığını da bilıyoruz. Aberdeen Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunan ünlü "Hayvanname" yani "Bestiary" de bu yaratığın etinin pek sert olduğu ancak iyi bir aşçı tarafından kuvvetli bir ateşte pişirilirse yenilip yutulabileceği belirtılmıştır. Bu kuşun eti, ortaçağlarda da yenmiş: Şövalyelerın, tavus eti yemeden önce "voeu du paon" yani "tavus duası" okudukları söylenir. Tavusun, etinin ve derisinin değll, Evden bir oda. Sait Faik 'in hravatlarının asılı durduğu askı ve ibrikli konsoL Yatak odasu Yatağımn ve komodinin durduğu Saitbeni kırmadı.Teşekkürederim. Ben sual sormadan o başladı: Bana, MarkTwainC'emiyetifahriüyeliği verildi,dünyaedebiyatınaettiğirnhizmetten ötürü. Birçoklarıgibibendeşaşırdım. Dünyaedebiyatınahizmctfilanetmediğimisöylemcyc ne hacet. Bu, üyclik vcrilebilmesi için uydurulmıışnazik bir sebcptirsanırım. Benaldımdedimki: Senden önce, bu cemiyetin ilk üyesi Atatürk'müş... Biliyorum. Benı sevındircn de işte bu. Atatürk'tensonrabenimüyeolmam,benim için ne büyük şereftir. Birmilletinyetiştirdiği en büyük çocuğu ile, o milletin kendi halindebirküçiikhikâyccisininAmerika'daki bir cemiyette buluşmaları küçük hikâyeci için ne bulunmaz şerefli bir fırsattır. Deınokrasidc zaman zaman böyle olur. lığerbu üyelikten memnunsam, bu yüzdendir. Oda duvarlarında ünlü şairlerdendizeler var. Birodada,BursaLisesiöğrencilcribirköşe hazirlamış onun için. Sait Faik hakkında toplanmışmakalcler... Müzenin yaşh görcvlisi Şadiye Hanım, kcpcnkleri açıyor. Tam karşıda, AyiosloanisKilisesi.Çanlar...Sait Faik 'in Papaz Efcndi öyküsünü hatirlıyoruz: llginçbiradam Papaz Efendi: "Yaşamak için yerim. Bulursambol şarap içerim. Sigarayı ağzımdan düşürmem. Yaprak yerim. Kuş yerim. Daha olmazsa toprak yerim. Ama insan eti yemem. Hep mideden. Sağlam bir midem var. Çok yemem. Makineyi döndürecek kadar yerim. Fazla istemem. Keyifle yerim, keyifle içerim. Bu gençlik ondan, hiçbir şcye aldırmam.' Papaz rakı içiyor, sarhoş oluyor, papaz kızlarabakıyor, papaz. gülüyor' derler. Desinler, vız gelir. \ layatta bir şey yapmak istediğim halde, yapamadım. Kumaroynamadım.Okadarına elim varmadı. Yoksa insanların yaptığı herşeyi yapmak isterim.Gençliğimdekuru ekmeklc soğan yerdim. Ama genç kızlan görünce birtay gıhi kişnerdim." Sirozdan ölüyor Papaz Efendi, Sait Faik gibi. Samet Ağaoğlu'na gönderdiği 19 Aralık 1950 tarıhli mektubunda şöyle yazacaktı: "Bir müdderten beri karaciğerden hastayım. Köpoğlusu ne geçiyor, ne iy ileşiyor. Birkaç kuruş param var. Fransa'ya gitmek istiyorum. I lem kcndime baktıracağım, hem de bir ay, iki ay kadar şöyle başıboş dolaşacağım. Bunu hem sıhhatim için, hem de yazı yazabilmem içinistiyorum. Sankikaraciğerimde değil, her şey imde kifayetsizlik var." Sait Faik Müzesi, Istanbul' un merkezi düşünüldüğünde cennetten bir köşe. Içinde açık söylemek gerekirse öy le pek fazla eşya yok. Ama yine dc kesinlikle dolaşılmalı, özellikle genç kuşak tarafından. Güzel bir vapuryolculuğu.okadar. Gün tstanbul üzerinde devrilirken, Burgaz Adasılskelesi'ndcvapur.yolcularınıalıyor. MüzeyeuğrayanlannkulağındaSaitFaik'in sözleri yankılanıyor: "Bu dünyada insan en güzel, en büyük, en bahtiyar mahluktu. O halde, niçin sokakta çıplak çocuklar, aç gezenler, işsiz delikanlılar, titreşen köylüler, yalnız namazlannı ve torunlarını seven ihtiyarlarvardı?"^ tacının ve gerisinin öyküsü daha ilgi çekicidir: Tavuskuşu, rengarenk kuyruğu ve tacıyla ilk Hıristiyan mezarlannın demirbaş süsü olmuş. Mesela, Iznik'te bulunmuş bir mezar, mezarlara tavuskuşu resmi çizme eğiliminin sadece Hıristiyanların ilk devirlerine inhisar etmediğini yansıtır; Bizans mezarlarında da vardır tavus resimleri.. Mezar duvarlarına resmedilen bu kuşun resimlerinin anlamı neydi? Mezarlardaki tavuslar neye yarardı? Farmakoloji yani "ilaç bilimi" tarihi bize bu konuda yararlı ipuçları sağlamaktadır: Nürnberg'de, Alman Ulusal Müzesi'nde bulunan "Splendor Solis" başlıklı, 16. yy. urünü bir simya kitabında suyun, ateşin, toprağın, altına dönüşmesi için tavuskuşu sembolünün bir nevi katalizatör olarak kullanıldığını yansıtan bölümler vardır: Kuyruğunda yer alan bütün renklerin birbiriyle latif bir şekilde kaynaşıp dönüşmesinden esinlenmiş olan simyacılar, çeşitli maddeleri altına çevırmek için tavus kuşu sembolünden yardım ummuşlardır. bu açıdan bakıldığında, tavuskuşu geniş anlamıyla iyıye doğru dönüşümün simgesidir. Bu Hint kuşu, kâh olağan bir maddenin altın gibi değerlı bir nesneye dönüşmesini, kâh ölmüş bir insanın, ölümsüzlüğe intikalini sağlamaktaydı.. Mezar duvarlarında sık görülmesinin nedenı buydu.. Bu düşünce, Hollanda'da 17, 18 ve 19. yy'larda yapılmış Delft tipi eczacı kaplarında da kendinı gösterir: Bu kapların üstünde yer alan tavuskuşu resimleri, ilaçların, insanları hastalıktan sağlığa dönüştürücü etkisini pekiştirmekteydiler. Tavuskuşları ülkemizde yenmez, sadece bazı insanların kümeslerinde, tavusların, horozların, hindilerin arasında gezip renk katsın diye beslendiğinı, tüylerınin birkaç antikacı dükkânında, uzun boyunlu saksılar içinde sergilenip satıldığını gördüm. Tüylerinin bir bölümü, "renkleriyle büyücek balıkları cezbeder düşüncesiyle "bazı balık oltalarına eklendiğini de söylediler. Bu yazıyı, gazeteye yollamadan önce okuduğum bir dostum "Yahu, bu kuş sadece toprağı, taşı altına mı çevirir, ölmüşleri mi kaldırırmış? Manen, siyaseten ölmüşlere de yaramaz mı?" diye sordu ve ekledi "İki satır dua bilmediği halde, menopoz oluncaya dek camiye gitmediği halde yalanıyla, dolanıyla, mafyasıyla yüz kez rezil olan ama siyaseten canlanmak, kendini vicdanlarda gömüldüğü mezarlardan çıkarmak için kasaba kasaba dolaşıp yobazlık sergileyen şeriat tacırliğine girişenlere birer tavus hediye etsek daha iyi olmaz mı?" diye sordu. kimi kastettiğini anlamadım; benım düşünduğümse Shakespeare'ın Lady Macbeth'e söylettiğı gibi Ne Arabistan'ın bütün parfümlen ne de Hındıstan'ın renkli kuşları onun ellerindekı kanı yokedebilir!"^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle