27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 ("UMMURİYETDERC;! p»lın vcuzunlatalarsarkıyordu. Kabukları soyulun hıtahıı gcceninköı karanlığındafarkedilcbilıyoRİu. 40'ın üzerinde at sayabildim. liâlâ da geliyorlardı. "Teslim olıın!" uyamnıza oııkır. sılahlanylayanıl verdıler. Kaçakçılar, 2030 kişi.üstelikçoğudasilahlı. Bizise. 34kişiyi/. Kaçmak/orundakuldık. Benim pesimedüştüler. Yolumun üzerindeki birevın sahibikadın.beni evindesaklamasaydı.belkideölmüşolaeaktım." Hasan Tabur konuşlukça sanki oanı tekrar yaşıyor, solguıı, kcderliyüzücanlanıyor.Eskidcnkiniın koyıınu, incğiçoksa, okişizcngin sayılırmış. Ta ki. biçcrdöven ve traktör Çukurova'yagelene kadar. "1940'lıyıllarakadartoprağınhiçbirönemiyokttı. Atarabasızcnginliğinalametiydi. Birarkadasım.birineği 700döniimtarlayla dcğişmcmışti. Yanılmıyor.sam, 1943 yılınciu ılk biçcrdöven geldi (,'ukurova'ya. Sonra traktör. Tckerlcri demirdendi. Traktör siirdü. biçerdöven biçti. Toprak rağbct gördü." Şimdi. balkonları, tavanı ve zemini ahşap kaplı ikikatlı olan Kadirli'dekievinde, 25 yıI ınanılan veyorgunluğuylabaşbaşakalmış Hasan Tabur. Çuhurova'mn kutlınlurı... Rcnkligiysileri ile sıcağu ve jziineşeyukışun kudınlur... Portakal çiçekleri... "Yaşar Kemal'le çocukluğumuz beraber geçti. Kan kardeşi gibiydik" diyor Hacı Köksal. Konuşması bırden kesiliyor. Sonra, "Birlikte komşu köydekı ılkokula giderdik. Büyüklerimiz bizi güreştırirlerdi. Ben, daha canlı olduğum için onu yıkardım. Bazen de, onu kaldırıp benim üzerime koyarlardı. Yaşar'ı ikı senedir göremıyorum. Kendisini çok özledim. Selamımı söyleyin Yaşar'a" diye konuşuyor. Hacı Köksal'ın yüzünden, geçmişi hatırladıkça sıcacık bir gülümseme taşıyor. Bın 500 nütuslu Hemite'nin insanı, en az buğday ve mısır kadar pamuk da ekiyor. Hemiteliler, pamuğun otunu kazmalayacak, hasadını yapacak amele sıkıntısını pek yaşamadıklarını söylüyorlar. "Kadirli taraflarına, amele gitmez oldu. Bizım bölgeye de, çoğunlukla Osmaniye ılçesinden geliyorlar. Doğudan gelen insanlar genellikle bu ilçeye yerleşmişler. Aralarında amelelik, pamuk ameleliği yapan çok." Alı Çeıik'in, "Eskiden, cennetten çıktığına ınanılan bu nehrin suyu, yörede salgın halinde görülen göz hastalığına yakalananların tek umuduymuş. Bu insanlar gözlerine, şıfalı olduğuna inandıkları nehrin suyundan sürerlermiş" diye anlattığı Ceyhan Nehrı, bu yıl taşarak, kıyısındaki ağaçları ve buğday tarlalarının bir kısmını sularına katıp götürmüş ve buğday tarlalarını bir bıçak gibi kesmfş. 67 metre derinliğindeki yatağı, köyün söğüt ağaçlarını içine alacak kadar genişlemış. Bulanık, çamur gibi suyu, usul usul akıyor. Yazın çok can alırmış Ceyhan. En çok da ırmağı tanımayan ameleler boğulurmuş. Kum ocakları, kıvrıla kıvrıla yol alan ırmağın kıyılarını mesken tutmuş. Irmak boyunca yer yer köyler kurulurmuş.^( Çukurova'daturunçgilckilialanlardavar. Kadirli'ninSıtırköyü.bunlardanbiri. 1800 nüfuslu köyün tümü turunçgillerle kaplanmış. Köy evleri torosların ctcginc. ovanın düzlüklerineyayılmış. Çoğunlukla iki katlı olanevlerinilkkatı portakal ağaçlarındangörünmüyor. Sıtır köy mcydanı. Kozan ve Kadirli'yegiden yol larınkavşağına kurulmuş. Meydandakiüç kahvehane tıklımtıklım.Birisinin önündeki dut ağacının gölgesine Sıtır'ıninsanlarıserpilmiş.Miskinmiskinoturuyorlar. Oturanlardan bir kısmı. portakal bahçelenndeiijçi. Elmacık keıniklcriçıkık. ölgünbakışlı insanlar. Üzerlerindesiyalı şalvarlan.cllerindeağırağırçektikleritespihler. Kafalarını omuzlarına gömmüşler. Portakal çiçekleri için Muş'tan Kayseri'denveUrfa'danancılargelirmiş.Turunçgilleryalnızca. Sıtır ve Kozan bölge.sindeyetişmiyor. Adana'nın Yüreğir ilçesinde dc bolca turunçgil yetiştiriliyor. 1995 yılında Çukurova'da.turunçgillerintoplamağaçsayısı yaklaşık 5 milyon 500 bin. Güneş, (,'ııkurova'da birbaşka batıyor. Torosların üzerinde kırmızı bir ateş topu gıbi duruyor. Sonra, biitiin ova tatlı. yumusak bir kızıllığa boyanıyor. Akşamların tek hakimı kurbağalar. Küçüksubirikintilerinde.derelerdeyüzlercesikaranlığaötüyorlar. Ovaya, dalgadalgayayılıyor sesleri.Geceninilcrleyen saatlerinde kurbağaların sesleri yavaş yavaş kesiliyor. BütünÇukurovaşavkıyanayın altında derin bir uykuyadalıyor. Sonra, ağarangüneşinilkışıklarıylacanlanıyor.^ HEMITE Büyük röportaj ustasıYaşar Kemal'in köyü Hemıte, Osmaniye ve Kadirli ilçelerine eşit uzaklıkta. Bu ilçeler arasındaki asfalt yolun Ceyhan Irmağı'yla kesiştiği noktaya yakın bir tepenin eteklerinde kurulmuş. Hemite Tepesi çıplak, kayalıklardan ibaret. Köyün üzerindeki kayalıklarda, yıkılmış surlarıyla yükselen Hemıte Kalesi, köyün 19. yüzyılda kurulduğunun yorgun bir tanığı. Kocaman yatağında usul usul akan Ceyhan Nehri de, Hemite'yi güneyden çevirerek, tepenin daracık yamaçlarına sıkıştırmış. Genellikle tek katlı, çatısı çinko ve düz beton damlı evler, birbirıne o kadar yakın ki, birçoğunun meyve ve sebze yetiştirecek bahçesi dahi yok. Hemen her evin önünde, yakılmak üzere koca çubukları, soya fasülyesi sapları tepe tepe yıgılmış. Peki, köyün ismi neden Hemite? Bunun ilginç bir öyküsü var: Bir zamanlar Hamıt adında çoban yaşarmış bu yörede. Çoban ermiş bir insanmış. Hamit çobanın bir gün koyunları kaçmış. Çok aramış koyunlarını, ama bulamamış. Çoban, koyunlanna "Taş olasınız inşallah" dıye beddua etmiş. Koyunlar da birer taşa dönüşmüş. Hamıt çobanın ismi de zaman içinde Hemite olmuş. Işte Hemite isminin öyküsü. Bazı köylüler, bu öykünün gerçek olduğuna inanıyor. "Çoban Hamit'in mezarı tepenin üzerindeki meşe ağacının altındadır. Çevresinde taşlar vardır. Gece ayın şavkında parlayan taşlar bırer koyun gibi dururlar. O ağacı kimse kesmez. Bir defasında, köyümüzden ağacın dalını kesen ıki kişı Öldü" diyorlar. Köyde üç kahvehane var. Kahvehane sakinlerinin çoğu yaşlı. Sıcakhğın da verdiği rehavetle yarı uyanık yarı uyur bir halde sandalyesine yığılanların yanı sıra, masaların etrafına öbek öbek toplanmış köylüler de, sürekli konuşuyorlar. Caminin karşısındaki kahvehanenin önüne düşen serin gölgeye, köylüler doluşmuşlar. Içerdeyse, iskambil kâğıtlarına abanmış birkaç köylü... O sırada içeriye, iri cüsseli, uzun boylu, alnı kırışık içinde kalmış, güneş yanığı yüzlü 60 yaşlarındakı Ali Çelık gıriyor. Maişeti çiftçilık olan Çelik, "Buralarda kahveye gelmeyeni adam saymazlar" dıyor. Fazla yagan yağmurun, tarlaları çamur deryasına çevirdiğini, köylülerin, topraklar kuruyuncaya kadar işsiz güçsüz dolaşacaklarını söylüyor Alı Çelik. Yörenin toprağı, verimli kumsal toprakmış. Hemite, çevresindeki birçok köyden daha zengin olduğu halde, yine de ılçelere göç vermiş. O sırada, gürültüyle sandalye toplayan bir grup köy genci, Çelik'in tam karşısındaki okey masasına dıziliyorlar. Alı Çelik 40 yıldır okurmuş. Eline geçen kitap, gazete... her şeyi okurmuş. Yaşar Kemal'i anlatıyor Ali Çevik. "Yaşar Kemal'in çok sakin bir kişiliği vardı. Hiçbir şey, hıç kimse onu sinirlendiremezdi. Onun, öyle kuvvetli bir hafızası var ki, yıllar önce aynldığı köyüne tekrar gelsin, kim, kimın çocuğudur, lakapları, isimleri nedir, hepsini bılir." Çelik, usta romancının doğduğu toprak evin yıkıldığını söylüyor. "O, köye geldiği zaman, yıllar önce bir evde oturup tarhana çorbası içmışse, yine aynı evde, aynı yerde oturarak tarhana çorbası içer. Yaşar Kemal, işte böyle bir insandır." Köylüler, Hacı Amcalan'nın Yaşar Kemal'i iyi tanıdığını anlatıyorlar. Hacı Amca, yani 74 yaşındakı Hacı Köksal, Yaşar Kemal'in çocukluk arkadaşıymış. Hacı Köksal, nehir kıyısına yakın evinın, balkonlu ikinci katındaki yatağına lyıce gömülmüş. Sonra, binbir güçlükle, yavaş yavaş doğruluyor. Üzerinde, mavi takım pijaması. Fersiz gözleri iyice kısılmış. Sıtmaya yakalanmış gıbi tüm vücudu, en çok da elleri titriyor. Çocukluk günlerini hatırlamak için kendini zorladığı besbellı. Gözleri bir noktaya dikilmiş, bir süre susuyor. Yaşar Kemal'in köyü Hemite...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle