Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
*... nunu" ile 1934'te buluyor. 1939'da hem savaş beklentisinin tedirginliği, hem de Muhsin Ertuğrul'un "Aynaroz Kadısı" ve "Bir Kavuk Devrildi" filmlerinin "muzır" bulunması ile alelacele bir yönetmelik çıkarılıyor ve Içişleri Bakanlığı'na bağlı bir sansür kurulu oluşturuluyor. Tam kırkyedi yıl, yönetmelikle kurulan bu kurul, senaryoları ve fılmleri kesip biçiyor. Kurulun öndenetiminden geçmeyen senaryo çekilemiyor; film gösterilemiyor. 1986'da sansür kurulu lçişleri'nden ayrılıp Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlanıyor. Senaryolann merkezi öndenetimi pratikte yürürlükten kalkıyor. Ancak mahalli idarelerin fılmleri yasaklama yetkisi sürüyor. Elliden çok ilde yasaklanan Ali Özgentürk'ün "Su da Yanar" fılmi, 86 sonrası dönemin ilginç örneklerinden biri. Gösterime girebilmesi için her ilde dava açılması ve mahkemelerin lehte karar vermeleri gerekiyor. Temel yanlış Behiç Ak, hukukçu Çetin Özek'in Siyahperde'de dile getirdiği sakıncaya dikkat çekerek, sansür uygulamasının hukuk tekniği açısından temel yanlışını vurguluyor: tdari kararla özgürlüğün sınırlanması hukuk devleti ilkelerine ters düşüyor. Ister merkezi ister yerel öndemetimle, bir senaryonun çekimini ya da bir fılmin gösterimini engellemek yargısız cezalandırma anlamına gelıyor. Oysa yönetmelikle cezalandırma yapmak hukuka aykırı. "Hiç mi olumlu yanı yok sansürün?" diye soruyorum. "Olmaz mı?" dıyor Behiç. "Kimi fılmlerın haketmediği kadar ünlenmesini sağlıyor." Gülüyoruz. Sansür yandaşlannın savlarına karşı Behiç şunları söylüyor: "Toplumu koruma bahanesiyle sinemada sansürü savunanlara diğer sanat alanlarını ömek vermek gerek. Romanda, resimde, şıırde nasıl öndenetim yoksa, sinemada da olmamalı. Suç oluştuğunda yargı cezalandırabilir. Suç oluşacak varsayımıyla önceden engelleme, toplumu gerizekâlılardan ibaret sayma anlayışından kaynaklanıyor. Nâıım Hlkmat, Yaşar Kamal, Orhan Krnnal v» Vadat TOrfcall (sonunda takma adını b*nlms»dl) sansDr yOzOndan yazdıklan ••naryolarda unın yıllar k*ndl adlannı kullanmadılar. ayırdım. Ancak, gerçek olaylar, belgeler, tanıklıklar ortaya çıklıklan sonra metni kısalttım. Anlatılması zor ve biraz da kuru olan hukuki yanları ise çizgiyle anlatmaya çalıştım. Birçok söyleşiler yaptık; bantları çözüp dosya haline getirdik. Hepsini karıştırıp esas belirleyicisi kronoloji olan birkurgu yaptık." lşte bu kurgunun sergilediği manzara: Sinemamızda ilk sansür olayı, 1919'da çekilen Mürebbiye fılminin başına gelmiş. lşgal kuvvetleri, bir ecnebi kızının hafıfmeşrep gösterildigi gerekçesiyle fılmi yasaklıyor. Türkiye'de sansür 1932'de merkezileşiyor ve ilk yasal dayanağını "Polis Vazife ve Selahiyetleri Ka Insanlara hata yapma hakkını tanıyan toplumlar daha özgür. Bireylerin ve fıkirlerin gelişmesıne daha açık. Bizim toplumumuz hâlâ ıdeolojik saplantıları güçlü bir toplum. Haleti ruhiye fıkir tartışmasından, tavırlar düşüncelerden önce geliyor. Bırbırlerini tanımayan kapalı cemaatler oluşuyor ve bu cemaatlerin karşılıklı tavırları fıkir alışverişini engelliyor. Sansürün kaldırılması, ideolojik denetimi kaldıracak. Bu önemli." Ağırbaşlı hale gelen söyleşimizi, Behiç'e aktarılan bir anıyla tatlandırarak bitiriyoruz: Ali Ulvi bir stüdyoda kendi fılmiyle uğraşırken, yan odada topluca fılm seyreden sansür kurulu üyelerine kulak rar verecek kurul ruh sağlığı uzmanı, sinema temsilcisi ve bakanlığın belirleyeceği bir kişiden oluşuyor. Yapımcı, bu kurulun verdiği karara itiraz ederse film bir üst kurula gidiyor. Bu üst kurulda ruh sağlığı uzmanı, hukukçu, sinema kesimi temsilcisi, kitle iletişim kesiminden bir temsilci, sinema TV ya da iletişim bilimleri alanından bir üniversite öğretim elemanı, sosyal bilımler alanından bir öğretim elemanı ve bakanlığın belirleyeceği bir üye yer alıyor. Her temsilcinın kendı kurumları tarafından seçılmesı esası getırılıyor. Bakanlığın belirleyeceği uyenın kultur bakanlığı elemanı olması koşulu da yok. Yasa tasarısının filmcileri en sevindiren yönu ıse mulki idarelerin film yasaklama misafiri oluyor ve işini bırakıp yanlarına gidiyor. "Ne yapıyorsunuz, yaptığınız işten hoşnut musunuz?" demeye getiriyor. "Ne yapalım, toplumun ahlakmı koruyoruz!" türü bir yanıt alıyor. Ali Ulvi soruyor: "Bunca yıldır bunca fılmi kesintisiz seyrettiniz. Sizin hiç ahlakınız bozulmadı mı?" <*J SİYAHPERDE Türkiye'de Sansürün Tarihi Özel Gösterim / 11 Haziran 1994 / Cumartesi, saat: 16.30 ALKAZAR SİNEMASI/BEYOĞLU Bilgi için: (0212) 244 52 51 251 67 70 yetkisine son vermesi. Mülki idare, sinemalarda gösterime giren filme karşı dilerse 15 gun içınde savcılığa başvurabilecek. Kültür Bakanlığı'ndan müsteşar yardımcısı Gülşen Karakadıoğlu yasa tasarısını şöyle tanımlıyor: "Kurallar konuyor ama sınıflandırma uygulamasının bir sivil toplum kurumu olarak işlemesi esas alınıyor. Yasanın temel amacı küçüklerin pedagojik ve ahlaki gelişmeleri açısından pornografi ve şiddet oğelerınden korunması. Ayrıca yasanın ışlerlik kazanması için de gerekli önlemler alınarak fon ayrılıyor. Böylece parasal kaynakların zengınleştirilmesi, sinema ve müzık sektörünu yaşatacak düzeycle olanaklara sahip kıhnması güvenceye alınıyor." ^ Mülki idare film yasaklamayacak Değiştirilen biçimiyle Adalet Komisyonu'ndan geçen 3257 Sayılı Sinema TV, Video ve Müzik Eserleri Kanunu şu anda Bütçe Plan Komisyonu'nda. Kültür Bakanlığı yetkilileri tasarının iki ana konuda iyileşme getirdiğini belirtiyorlar: Mulki idarelerin film yasaklama yetkisi kaldırılıyor. Filmlerin koruyucu ve kollayıcı bir sınıflandırmaya tabi tutulması öngörülüyor. Her yaştan kişilere gösterılebılir filmler 1. grup; 15 yaşın altındakılere gösterilebilir filmler 2. grup; 18 yaşın altındakilere gösC U M H U R İ Y E T D E R G İ 5 H A Z İ R A N terilebilir filmler üçüncü grubu oluşturuyor. Bir de sınıflandırma dışı bırakılan 4. grup var. Bu gruptaki filmler için de yaş sınırı yine 18. Tasarıya göre rüştünu ispat etmiş izleyiciler bu kısıtlamalara uymak zorunda değıller. Ama gosterici bu sınıflandırmalara uymazsa para, kapatma ve hapis cezası alıyor. Bakanlık yetkilileri tasarıyı şöyle tanımlıyorlar: "Denetim var, yasaklama yok; ayrıca denetimin de korunması var." Tasarıya göre filmlerin sınıflandtrılması ıçın ıkı kurul oluşturuluyor. İlk aşamada ka4 2 8 1 9 9 4 S A Y I