Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B İ L İ Onu alkısladık, ama anlayamadık... Chaplin, ona 'Beni alkışlıyorlar çünkü hepsi beni anhyor, seni alkışlıyorlar, çünkü hiçbiri seni anlamıyor', demişti. isan 1955; Princeton'da gözlerini yaşama yumduğunda insanlar bu acayip saçlı, palyaço gülüşlü adam için yas tutuyorlardı. Dostu Chaplin, 1931'de "Şehir Işıklan" nın galasında ona "Beni alkışlıyorlar çünkü hepsi beni anhyor, seni alkışlıyorlar çünkü hiçbiri seni anlamıyor", demişti. Ancak öldüğünde, onu anlayanlar da anlamayanlar da bilimin parlayan son dcv yıldızının söndüğünü biliyorlardı. Kendisiyle uğraşanlara son bir kez dil çıkartırcasına, beynini bilime bağışlamıştı. Kaiasındakilerin hepsini yaşarken söylemiş olacak ki, araştırmalar sonııcu beyinden birşey elde edilmedi. ğerleri gibi o da İngiltere'ye sürülmüştü. Princeton'dan bir araştırma laboratuvan önerisi aldı. New York'taki Almanya Konsolosu Berlin'e dönmemesini öğütleyince Princeton'ın önerisini kabul etti. Onbeş yıl önce Mileva'dan boşanarak evlendiği kuzeni Elsa'yı ve çocuklannı Zürich'te bırakarak Amerika'ya yerleşti. Elsa yürekli bir kadındı, kocasını çok seviyordu. Ama dahinin bazı zayıliıkları vardı; yakınlannı sevmeyi bilmiyordu. Roosevelt'in dostu oldu Princeton'da durgun bir yaşam sürmeye başladı. Dünyanın her yerinden mektuplar alıyordu. Bir süre sonra Beyaz Saray'da Roosevelt'in konuğu oldu. Ortak zeykleri onlan bir araya getiriyordu... Isviçre vatandaşlığını da koruyarak ABD vatandaşlığına geçti. Almanya'ya kini gittikçe büyüyordu. Batı'yı bu ülkeye karşı etkisiz davranmakla suçluyordu. Uluslararası bir güvenlik gücü kurulmasını ve Alman ürünlerinin boykot edilmesini önerdi. 2 Ağustos 1939'da Leo Szilard adlı yahudi fızikçinin etkisiyle sonuçlannı kendisinin bile hesaplayamayacağı ve son nefesine dek vicdanını rahat bırakmayacak bir karar verdi. Roosevelt'e yazdığı bir mektupla Almanların çok yakında atom bombası üretebilecek düzeye ulaşacaklan konusunda onu uyardı. önce davranmak gerekiyordu. Bu uyan "Manhattan Projesi" ni oluşturdu. N Geç konuştu Doğduğunda büyük bir kafası vardı. U/.un sürc konuşamadı. On üç yaşına geldiğinde "özgür düşüncenin neredeyse körü körünc itmesiyle" Kant okumaya başladı. Alman eğıtiminin sıkı disiplininden nefret etti, baskıdan vc ordudan da. "Eğer biri mü/.ik sesinc uyarak sırada yürümckten hoşlanabiliyorsa bu ondan tiksinmem için yekrlidir", demişti otobiyografisinde. 17 yaşında İsuçre vatandaşlığına geçti. Polytechnikum de Zürich'te okumaya başladı. Bir süre sonra, 1902'de evleneceği Mileva Maric'le arkadaş oldu. Mileva'ya yazdığı bilim, metafizik ve şiir dolu mcktuplar 'Görecelik Kuramı'nın ilk izlerini taşıyordu. Yoksuldu, diplomalanna karşın, kötü giyindiği ve değişik biri olduğu için üniversite ona görev vermeye yanaşmıyordu. tşte çalışmaya başladı. Bu arada kuramını kağıda döktü ve 1905'te bir bilim dergisine yolladı... Sonunda profesör olmuştu. Oğrenciler arasında çok seviliyordu, dersleri okuldan sonra köşedeki kafede de sürüyordu. Bir sürc sonra Marie Curie tarafından Paris'c davet edildi. Orada yaptığı konuşmalarla birden moda oldu; üniversitelerden öneriler yağıyordu.' 1914'te, Almanya'yı bütün kalbiyle red Büyük yanlış 6 Ağustos İ945'te sekretcri Helen Dukas Hiroşima'da patlayan bombayı haber verdiğinde önce tek söz söyleyemedi. Sonra dudaklanndan tek sözçük döküldü: "Yazık!". Daha sonra ise şunlan söyleyecekti: "Başkan Roosevelt'e ya/dığım bu mektubu im/aladığımda yaşamımın en büyük yanlışını yaptım... " Einstein artık yorgundu. Geriye tek büyük düşü kalmıştı: Yahudilerin ve Filistinlilerin kardeşçe bir arada yaşayabilecekleri topraklar üzerinde İsrail Devlcti'nin yeniden kurulduğunu görmek. Yine de kendisine yapılan devlet başkanhğı önerisini geri çevirdi. O günlerde Belçika Kraliçesi'ne yazdığı mektupta şöyle diyordu: "Yaşlanınca insan keıidisini sonsuzlukta yitniiş hissediyor, unımuyor, korkmuyor, izlemekle yetiniyor." Cenaze töreni istememişti. Cesedi yakıldı, külleri dağıtıldı. Yaşamı boyunca bütün ısrarlara karşın, başkemancı rolünü kabul etmeyen Einstein'den geriye keşfedilmesı gereken bir dünya kaldı...4 Omrleyerr. M. SAVAŞ SARIOĞLU İsviçrevatandaşıoldu •instoln, onu ciddiy* almayanlara dillni çıkarta çıkarta, bilim tarihlıuMtl yarlnl aldı... detmesine karşın, bilim adına Berlin'deki Prusya Kraliyet Bilimler Akademisi'nde görev almayı kabul etti. Bu arada Cambridge'tc astronomi çalışmalan yapan Edington'ın GQncş tutulmalan ile ilgili bir araştırması 'Görecelik Kuramı'nı doğruladi'. Bu olay ününe ün katmıştı. Fizikçi J. J. Thomson kııramı, "insan düşüncesinin en büyük yapıtlarından biri" olarak tanımladı. Nevvton'ın tek başına sürdürdüğii hükümdarlığı sona eriyordu. Yeni bir mit doğmuştu. Sionist çalışmalan için Filistin'e, oradan da Chaim VVeizmann'la Birleşik Devletler'e gitti. 1924'te Israil'in kurulmasını isteyen bildirisini yayınladı... Davletbaşkanlıiını isteımdi Yenl mit doğuyop Nazllep mallannı yıktılır 1933'te, Hitler başa geçince naziler Einstein'ın malvarlığına el koydular, kitaplannı ve özel eşyalannı yaktılar. Canetti, ZWCİR, Thomas Mann, Freud gibi kimselere çok kötü davranılıyordu. Di C U M H U R İ Y E T DERCİ 30 O C A K 1994 SAYI 410