Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ölümüne sevda: Futbol AYŞEGÜL MANÇUHAN Yirmi yıl önce, oğlu futbola meraklı annebaba üzülürdü. Hele, çocuğun bu ned n l e dersleri iyi dese Dertlenirdi, "Ofllum adam olma\ Geçen yıl, çocuk parkında 1,5 yaşında ki torununun topa nasıl vurduğunu herkese gösteren beyi anımsıyorum "Torunum futbolcu olacak," diyordu gururla. Gözleri parlıyordu. "Bak, nasıl vuruyor." Değişim ilginçti. "Adam olmayacak" endişesinden, "Büyük adam olacak" noktasına gelinmişti. Değişime uğrayan "yükselen değerlerimiz"le büyük paraların döndüğü futbola, taraftar olmanın ötesinde bakış değişmişti! Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası karşılaşmasında, Galatasaray'ın Monacoyu yendiği maçta, spiker gol için "Avru.pa'ya gol" diyordu. Monaco'ya değil, Avrupa'ya. 1975yılında, Real Madrid'in Bayern Münih'le oynayacağı bir yarı final maçı öncesi, eski başkanlardan Santiago Bernabeu, "Avrupa Kupası bonl korfcutuyor. öyleslne önem kazandı, doyutnsuzluklar yarattı, öylesine tutkuları körüklüyor ki, kupanın ölümüne neden olabilecok slddet sahneleri ve taskınlıklara yol acablllr," diyordu cak fngiltere Kupası yarı final maçında, 54 bin kişilik Hillsborough stadı tüm seyirclyi alamamış, stadın kapılan kapandıktan sonra dışarıda bekleyenler kapılan yıkıp, tribünlere saldırmışlardı: 95 ölü, 200 yaralı. S Mayis 1992 de Korsika'da Furlonl stadı nda tribün çökmesi sonucu 13 öıü, binden fazla yaralı. Kulüp başkanı, stadın zamanında büyütemedikleri için kalabalığın tepkisinden korktuklarını itiraf ediyordu. 8500 kişilik stat, 5 günde 18 bin kişilik hale getirilmiş, sonunda çökmüştü. Futbola kim egemendi? Kim yönlendiriyordu olaylan? Kulüpler mi? Federasyon mu? Futbolcu mu? Hayır, hiçbiri. Futbolu taraftar yönlendirlyordu. Taraftar her hakka sahipti. Zafer heyecanı ya da kızgınlığıyla birbirlerine saldırmaya da, 8500 kişilik statta 18 bin kişi maç seyretmeye de, hakkı vardı. Futbolun 'seylr sporu' olma özelliğine dayanarak düşünülebilecok, oyuncukulüpbasın üçgeni neredeyse 'tarattan mutlu elme' esasına oturuyor. özellikle basının, taraftarın stat dili kullanmaktan çekinmiyor olmasının altını çizmek gerek. Yine, farklı bir bakış açısıyla, Brüka»! Halsal Stadı'ndaki UvarpoolJuvantu* flnall 3» Insana m u r oldu. olay çıkartmasıyla ünlü taraftar. Ligde son dönemece yaklaşıyoruz. Zirvedeki ve düşme hatlındaki aritmetik tablo, sinirleri yay gibi germiş durumda. Liderlik her an el değiştirebilir. Fanatikler kadar, normal taraftar da patlamaya hazır bomba. Son maçlarda statlarda görevli polis sayısının arttınldığı göze çarpıyor. Ozel TV'ler taraftardan prim alabilmek için tartışmalı pozisyonlan sürekli kaşıyorlar. Hakemin anlık verdiği kararı günlerce gündemde tutuyorlar. Sonunda hakemler hedef adam haline getiriliyor. Tansiyon yükseldikçe yükseliyor. Son moda, başansızlığın nedenini yalnız ve yalnız hakem hatalarına bağlamak. Büyük bir takımın sözcüsü çıİuyor hakemlerle ilgili eleştirilcre devam edeceklerini, haklarını yedinneyeceklerini söylüyor. Takımlar maçlara verilen hakemlcri beğcnmiyor, düşman ilan cdiyor. Bir başka sözcü hakemden öcünü alacağını TV kameraları karşısında açıklıyor. Hakcm hocaları kalkıp bariz hakemhatalannı savunuyorlar. Bu tip demeçlerle yalnız 'gün kurtanlıyor.' Dünyanın her yerinde iyi hakem, kötü hakem kavramı bir arada anılıyor. On C U M H U R İ Y E T D E R O İ 2 5 N İ S A N tane iyi hakemi bir araya getiren ülkede o sczon başanlı geçmiş kabul cdiliyor. Hakem hatalan her yerde var. Batı'da kısır döngüye düşmemek için hakem konusu kesinlikle kamuoyunun önünde tartışılmıyor. Yabancı federasyonlann çoğu 'torbadan' hakem çekmeyi denedikten sonra yüzde 100 profesyonel , maaşlı, primli hakemlerle çalışmaya hazırlanıyor. Nasıl futbolcu, teknik adam haftanın yedi günü futbolu düşünüyorsa hakem de düşünecek, düzenli antrenman yapacak, dikkatini başka yönlere kaydırmayacak. Futbol büyük bir endüstriyi yaşatıyor. Toto, loto, reklamlar, sponsörler. Futbolun imajını yıpratmamak, seyirciyi kaçırmamak için her çareye başvuruyor Batılılar. Geçmişinde Kırıkkale (10 ölü, 102 yaralı) ve KayseriSivas olaylan (40 ölü, 600 yaralı) bulunan Türk futbolu yeşil sahaların kana bulanmasım istemiyor. Kameralar önüne geçip düşünmeden demeç verenlerin futbolun geleceğine saygı duyması, fanatiklerin sayısını arttıracak demeçlerdcn kaçması gerekiyor. Çünkü stada "ölmeye" değil, takımın başarısına "gülnıeye" gidiliyor. < Jacques Oeorges, "Futbol kendl başansının kurbanı oldu. Bu tehllkeyl önleme gücümiu yoV." UEFA eski başkan; diye endişelerınl dıle getirlyordu. Hooliganları yoktan varolmamıştı. 60lı yıllarda Ingiltere'de ortaya çıkan, Işçi kökenli hooliganlar 70'II yılların başında statları kasıp kavurmuşlardı. Sahada da oyuncular aynısını yapmıyor muydu? Heysel faclasından sonra araştırma yapan bir Alman üniversite öğrencisi, bazı sporlann özellikle de futbolunkendi şlddetini seyirciye taşıdığı düşüncesini ortaya atmıştı. 6O'lı yılların sonunda Italyanlarca ortaya konan catenacclo' oyun sisteminin Arvupa'da yayılması ile 'hoollganlzm'in yayılmasının aynı yıllarda olması yalnızca rastlantı mı? Çim üstünde futbol, zafer için savaşa dönüşürse, tribünlerde de özellikle Avrupa karşılaşmalarında ırkçı duyguların ortaya çıkması pek şaşırtıcı olmaz herhalde. Hani, spor "sevgi, kardeşlik, insanları birbirlerine yaklaştıran olay"dı. 'Sportmence' kavramının içi mi boşalmıştı? Savaş alanlarında yapamadığımızı sahada mı yapmaya çalışıyorduk? olNottingham Forest arasında oynana15 Nlsan 1989' da Sheffleld da, Liverpo "Futbol ekonomik, polHlk, kültürel bellrslzllklerl, yoksunlukları yansıtır. Bazı kulüp taraftarlarının şiddetlnln basın'ın oluşturdugu düşunülebilecek üçgen, neredeyse futbolcular için "şeytan üçgeni" özelliğine sahıp Futbolun "olmazsa olmaz" öğesi futbolcular yaratılıyor, yıldızlaştırılıyor ve yok ediliyor. Sıradan insanlar gibi yaşamalarına izin verilmiyor kimi gün omuzlarda, kimi gün 'mllyarlık eşak' statüsüne sokuluyor, öğütülüyorlar Bir futbol uzmanı sosyolog şöyle belirtiyor: taraftarkulüp "Futbol fflasın eşlğlnde. Yatınlan büyük rakamlara rağmen, kazanç düşük. Açıkları kapatmak İçin yöneticller, klml zaman yasallığın sınırında yöntemlere basvurmakta.Futbolda büyük kulüplerln çılgınlığı egemen. örneğln, bazı futbolcular uluslararası bir değar kazandı. Kulüpler de olanaklannı göz önünde bulundurmadan, ispanya ya da Kalya'daklne öykünerek büyük Işletmelere dönü8mek Istedller. Sonunda da flyatlar alevlendi.... Futbol büyük getirisl olan bir spor. Şohirler için Ima] sorunu. Kulüp yöresel ya da bölgesel bir gururu yansıbyor. Yönetlcllerin yerel yönetlmler üstündeki baskısı bazen şantaj boyutuna varmakta. "Yardım etmezsenlz kulüp ölecek, basında sizden söz edilmeyecek, hlçblr şey yap madığınız söylenecek" gibi. < nedenl de budur."Futbol uzmanı bir sosyologun bazı ilginç görüşlerini aktaralım ıstedlk 1 9 9 3S A Y I 3 7 0