27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

G U S A L A • • L H B İ R Ü K S E L Gözleri dolu dolu mektuplar D 7Mart1991 ün de yazdım. Yazarlann kimisi, herkesin kendi yapıtına omuz vermck için darı dünyada hclva pişjrdiklerine inanır. Bunlardan birinin Cemal Süreya olduğıına, Erdoğan Alkan'ın Varlık'ta (Şubat 1991) çıkan yazısını okurken vardım. Alkan, Cemal'in öykünme talimlerini, olta atarak ensclediği şiirleri (gözyaşımı tutamayacağım) durdurak dinlemeden gün ışığına çıkarmış. Ama bunu efendice yapmış: Apollinaire'in sevgililerinden biri de Meryem'dir. Yani Marie. Bir çingene kadın, ikisinin falına bakar. "Çingene" adındaki bu şiiri Cemal de çok severdi. "Çingene" şiirinden bir dizc: "Koca aşk özel bir ayı gibi". Cemal Süreya'dan bir dize: "Içlenir dururdu koca ayı". Bir başka dizede Süreya, Çingene ve Meryem'i bir araya getirir: "Meryem kadifedcn bir Çingcnedir". "Çingene" şiirindeki, Apollinaire'in ünlü mavi kuşu Cemal'de kırmızı kuşa dönüşür: "Kırmızı bir kuştur soluğum" Apollinaire, "Epirgammes"ında Eifel Kulesi'ni şiir şeklinde çizer. Cemal "Rokoko" adlı şiirinde: "Ama yinc de kıskandınrdı / Çizdiğim bütün F.yfelleri / Korseli A'lar halinde" diyor. Meğer Cemal'in 1955 yılında Şiir Saııatı'nda yayımladığı "Dalga" şiiri de Apollinaire'in "Mutation/Değişme" şiiriııe doğrıı koşııvomnış. Apollinaire'in: Aglayan bir kadın I lı oh ha (üeçen askerler Kh oh ha Her şey dcğîşti bcndc Her şey Afkımı saymazsak I lı oh ha di/cleri Cemal'de şu kılığa bürünmüş: Bir kadının yüzü ha ha ha Ik'iı ömrümdc aşk ncdir bilmedim Süheyla'yı sayuuı/sak ha ha ha Doğrusu, bunu da görünce kendimden utandım. Bilgisizliğimden. Ben bu şiiri 3 Mart 1955'te günlüğümde, iyisinden, övmüstüm. Hem de onu yedi kez okuduğumu, ilk okunuşunda olduğu gibi yedinci okunuşunda da "beni bir çocuk sevincine, bir iç rahatlığına itelediğini" belirterek. Sanınm Cemal'e sarkıtılan ilk selam buydu. Yıllarca sonra, 1960'larda, Ankara'da onunla tanışlığımda bana beniın yazdiklanmı okuduğu günün akşaıııında, sevinçten sabahlara dek uyumadığını söylemişti. Vay be! C U M H U R İ Y E T D E R O İ 2 7 E Y L Ü L 1 9 9 2 5Aralıkl991 üriittü mü, yürütmedi mi? öykülerinden biri de, eyvah ki cyvah, bir kcz Necatigil'in başından da geçmiştir. Diyeceğim, Dostoyevski'nin Bir Yufka Yürekli adlı öyküsünde bir Vasya vardır. Yüreğinin tüm kıpırkıpınyla Liza'ya vurgundur. Nişanlanmışlardır. Bugün, yann evleneceklerdir. Gelgelelim, tam son dakikada, Vasya'nın akıl tasında bir bozukluk belirir. Yani? Yani iki sevgili ayrı düşer. Bir daha da bir araya gelemezler. Aradan iki yıl geçer. Bir gün Vasya'nın canciğer arkadaşı Arkadi, sokakta kızla (Liza) karşılaşır. Selam verir, sclam alır. Liza bir başka sıyla evlenmiştir. Mutludur. Hallcrinin, vakitlerinin yerinde olduğunu ve de bu yapılır mı?, kocasmı sevdiğini söyler. Ne ki bunu fıslar fıslamaz genç kadının gözleri yaşlarla dolar. Sesi boğuklaşır, yürek acısını Arkadi'den saklamak için arkasını döner. Kilisenın önündeki döşeme taşlanna eğilir. Sonunda da bu öykünün gerilerinden bizim Behçet'in "Gizli Sevda" şiiri belirir. Dostoyevski'ye uzanışı ilk, Necatıgil'in öğrencisi Nurer Uğurlu çakmıştır. Hilmi Yavuz'a (o sıralar o da Behçet'in öğrencisidir) açar. Hilmi inanmaz. Bir Yufka Yiirekliy'yi okuyunca tebdilini değiştirir. fş, Behçet'in kulağına crişince de Usta Şair, Nurer'e takaza eder: Ne yapalım biz işte böyle şeyler, şeyler de yapıyoruz. O günden sonra da Behçet'in Nurer'e olan sclamlanna bir burukluk gelip konar. Y C 10Aralıkl99l eşitli tarihlerde yazarlara, dostlara yazdığım 73 mcktubu Bağlam Ya yıııları bu ad altında yayımladı. 1çınde bana gelen kimi mektuplardan (53 tane) parçalar da var. S A Y I 3 4 0 Mektuplarım, biri biryana, 1960 yılından sonra yazılmıştır. Çünkü ancak o yıl (41 yaşında olduğuma dikkat) bir yazı makinesi sahibi olabildim. O günden sonra da, Paul Valery gibi (bunu yeni yeni öğrendim), tüm yazılanmı, tüm mektuplanmı daktilo ile yazmaya başladım. Böylece, yazdıklarımın bir örneği de bende kalırdı. O yıldan önce yazdıklanm, elle yazıldığı için ve de kopyası bulunmadığı için, dostlarda kaldı. Yani kalmadı. Elbet, mektuplann dışındaki yazılan sonradan yine elden geçirdim. lstediğim kıvama vardıktan sonra da onlan yeniden temize çekerdim. Gelgelelim, mektuplar için böyle bir şey olmazdı. Kitapta, Demir özlü'ye yazdığım bir mektup da var. Demir, 5 aralıkta bana elle yazıp gönderdiği bir mektubunda şöyle diyor: Geceyarısı Mektupları'nı aldım. Severek okudunı. 19 Kasım 1980'de bana yazdığın mektubun bir örneğinin sende olduğunu bilmiyordum. Mektup bendc depodadır. Ben mektuplanmın bir örneğini saklamam. Resmi 12 mektup dışta tutulursa. Aldı ğım mektuplan ™ isc saklarım. (...) Hiçbırınin orlaya çıkmasına yasak koymuyorum. Hiçbirini yazmış olmaktan pişman değilim. özel, çok özel mektuplanmı da. Bazı çok özel mektuplar benim zayıflıklarımı gösteriyor idiyse de (öyle midirler bilmiyorum?), bazıları açık saçık satırlar içerse de... Demir, giderek, muştulu bir haber arasında şunıı da belirtiyor: Kanallar adlı bir anlatı yayımladım. Ondan göndermek isterim. Burada, elimin altında yok. tlk defa zorlanmadan bir metni bütünlediğimi, kendi içinde eksiksiz hale getirdiğimi düşünüyorum. Çünkü yazılmadan önce, aralıklı olarak, ama hep devam eden bir çizgide, üç buçuk yıl düşünülmüştür üzerinde. Sevgili özlü, meklubunu, Türk Edebiyatının bir yarasına değinerek bağlamaktan da kendini alamamış: Böyle bir metin olduğu için de, Türkiyc edebiyat ortamında, kimse onun üzerinde ses çıkarmayacaktır. Eskilere göre çok daha kötü, karşılaştmlamaz ölçüde kötü bir eleştinnen kuşağı gcldi. Ama bana nc? Dünyadan da edebiyattan da hiçbir şey kaybolmaz. "Dünyada hiçbir şey yenidcn yaratılmaz" ama edebiyatta yaratılır. Ah bu mektuplar. Gözleri dolu dolu mektuplar. Domur domur şırlayan mektuplar. Ne olur, şurda burda boynu bükük duran mektupların tümü gün ışığına çıksa. G yor: 11 Aralıkl991 eceyarısı Mektuplan üzerine, Sevgili Dost Talat Sait Halman da, içimi hop oturtup hop kaldıran şöyle bir şeyler yazmış: Mektuplar geceyansına bir öğlc güncşi getiriyor. Halman'a, Ne York'a, son üç kitabımı bir arada gönderdiğimden, Hafiyeler önde Gider için dc pohpohunu csirgemi« Hafiyeler Onde Gider yeni bir iksir. Böyle yazabilmek kaç kişiye nasip olmııştur? Bu şeker ınisuli yazılar ne güzel bilgiler, anılar, öğretiler de getiriyor. Horatius'ün "Hem zevklenme, hem öğrenme" ilkesini dağıtıyorlar. Nezleli Karga için söyledikleri de sanki beni utandırmak amacı güdüyor: Düşünerek, duyarak yaşayan bir bilgenin sevindirici gözlemleri, sözleri. Nedir, Halman Nezleli Karga'da Eşrefin, bugünkü dile aktardığım bir dörtlüğüne takılmış: 38. sayfada, Eşreften alınlıda, birtakım hatalar var gibi geldi bana. Bendeki Eşrericre baklım, bıılamadım. Ama bu dörtluk heccye de uymuyor, aıu/a da. Dördüncü mısrada, yalnız onda vezin var: Feilâtün, feilâtün, feilâtün, feilün. öteki mısralarda vezin nedir? Bunu bir denetlemek mümkün mü? Şıpınişi, kaleme değil, daktiloya sanlarak, Halman'a kendimi bağışlattıracak bir iki fırfın sıraladım: Eşrefin Nezleli Karga'daki şiirine takılmış olmakta haklısın. Şiir, Alpay Kabacalı'nın Çeşitli Yönleriylc Şair Eşref (Özgür Yayın Dağıtım) adlı yapıtında (s. 279) var. Benim günlüğümc aldığım dizeler, Salâh Birsel fırtınasına (Hlizkıran fırtınası) uğramış Eşreften başkası dcğildir. Şiirde depremdcn geçmeyen sadece bir dize var. Dördüncüsü. Öbürlcriysc Osmanlıca'dan Türkçe'ye aktanna denemesi. Sanınm, sözcüklerimin yanına, Osmanlıca'ya çt)kça abanmıi) bir şiiri, olduğu gibi kondurmamış olduğumu bağışlarsın. Bu işi yaparken, aru/.u değil, şiirin anlamını önde tuttum. Aruz Cenaplan da sesini pek çıkarmadı. Bu gibi çalışmalanmda, çokluk, hece ölçüsüne uyardım. Ama burda heceyi de kullandım. Eşrefin söylediklerini çarpıtmaktankorktum. < 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle