03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

yazılan tarihin eksik, hatta yanıltıcı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. örneğin bu yanıltıcı pcrspektiften aktığımızda tstanbul'un gündelik hayatının yalnızca Beyoğlu ölçeğiyle sınırlandınldığını görürüz. Bu ölçek içine sığdınlan levantcn dünya, modern mekanlan ve cğlence kültürüyle tstanbul'un adeta bütününü temsil etmektedir. Oysa modernleşme süreci kapsadığı tarihsel olgulann yalnızca ilk bakışta görülebilen yüzlerindcn ibarct değildir; bu olgulann bir de araştırdıkça ortaya çıkan arka yü/leri vardır. fşte tarikat ve tekke araştırmalannın son dönem sosyal tarihimiz açısından önemi, modernleşme hareketinin arka yüzünü ortaya çıkarma, başka bir deyişle bu sürecin tam bir görüntüsünü çizme konusunda odaklanmaktadır. Eğer bugün Beyoğlu üzerine yapılan araştırmalarda Galata Mevlihanesi'nin adı bile geçmiyorsa, toplumsal yaşantımızın boyutlannı yeterince kavrayamadığımızı, dolayısıyla tarih ve kıiltür bilıncimizin ipotek altında olduğumuzu kabul etmemiz gerekir. Tarikat ve tekkeler sırufsal ve sosyal özelükler içeriyor muydu? Ve merkezi otoriteyle itiskilerini nasıl sürdürüyorlardı? •• Tarikatlar, belli sınılları değil, her sınıf içinde belli değerleri benimsemiş zümreleri çatılan altında toplarlar. Böyle bir yatay örgütlenme modcli aynı zamanda tarikatlann iktidar ile halk arasındaki en önemli iletişim kanalı olınalannı sağlamıştır. 15. yüzyılın ikinci yansından itibaren Istanbul'un gündelik hayatına girmeye başlayan bütün (arikatlann başlangıçta merkezi otoritenin siyasi desteğini kazanmaya büyük önem vermeleri doğaldır. Bu konuda en çarpıcı örnek, Şchzade II. Beyazıt 'in padişahhğı döneminde Halvetiliğin istanbul'da siyasi otoritenin desteğiyle hızla örgütlenmesidir. Aynı dönemde Bektaşilik de Piri sani kabul edilen Balım Sultan uracılığıyla II. Beyazid'den bu tür sıyasal destek almıştır. İktidar, tarikatlann bünyesindeki toplumsal tabakalaşmayı değil, bu örgütlerin gündelik hayatta varlıklan sürdürebilmeleri için gerekli olanaklan belirlcmiştir. Yoksa klasik anlamda bir (arikatın bünyesindc, toplumun farkli statüs gruplannın temsil edildiği açık birgerçektir. öte yandan Bektaşiliği Yeniçeri Ocağında, Melamiliğin Sıpahi Ocağı ve dokumacı esnafı arasında, Nakşiliğinde ıse ulema zümresi içinde taraftar bulmalan, bu tarikatlann sosyal topografyalannı tam anlamıyla netleşebilecek özellikler değildirler. Osmanh dünyasında tarikat ve tekkeler ile medreseler arasındaki iliskiler na sıl düzenlenirdi. Aralarındaki farklar neydi? •i Her örgüt gibi tarikatlar da Osmanlı toplumunda kişinin gündelik hayata girdiği başlıca kapılardan birisi olmuştur. Gündelik hayatın pratik bilgisi ve davranış normlan, etik bir söylem aracılığıyla tarikat çatısı altında öğrenilmiş ve uygulanmıştır. Osmanh dünyasında medrese teorik bilgiyi tekke ise pratik bilgiyi temsil ederler. Gündelik hayatın düzeni değiştikçe pratik bilgi bu sürece ayak uydurur ve dolayısıyla tarikatlar gündelik hayatın nabzını tutarlar. Aynı durum teorik bilgi için geçerli değildir. Bu yüzdendir ki tarikatlann değişim sürecindeki hayat ve insan olan doğrudan ilişkileri, medrese uleması tarafından dindcn sapma olarak yorumlanmış ve kimi zaman iş kan dökmeye kadar varmıştır. Sorunun bir diğer yönü ise medrese öğretisinin evrensellik iddiasına karşı, tarikat öğretisinin bölgesel bir nitelik taşımasıdır. Resmi Ideolojiye göre tekke ve tarikatlar dinsel taassubun odakUmdtğı yerler olarak bilinir. Nitekim Cumhuriyet hükümetleri tekkeleri kapatnuşlar ve tarikatlann faaliyetlerini yasaklamıslardu. tnsanlann gündeHk hayata girdiği tekke ve tarikatlann yasaklanmasıyla doğan bosluk nasıl dolduruldu? M Tarikatlann Osmanh toplumunda oynadıklan önemli rollerden bir diğeri de gündelik hayatın bölgesel gerçckliğinen yola çıkarak oluşturduklan mistik kültüre ilişkindir. örneğin Arap kökenli tarikatlar, Osmanh toplumunda girdikleri andan itibaren bu kültüren etkisinde kalmışlar, musikı ve estetiğe önem veren yumuşak bir din anlayışına doğru yönelmişlerdir. Bu açıdan tarikatlar Osmanh toplumunda dış etkilere karşı birçeşit süzgeç gibi çahşmışlardır. Cumhuriyet dönemindetarikat faaliyetlerinin bilinen nedenlerle yasaklanması ve tekkelerin kapatılmasıyla birlikte bu geleneksel koruycu tabaka oradan kalkmıştır. Başlangıçta pek farkedilmese de, toplum yapımıza yabancı Arap ve tran kökenli katı din anlayışlannın varolan boşluğu doldurmalannda tekke ve tarikatlannda oluşan mistik geleneğimize ortadan kaldırnıamı/ın payı vardır. Osmanh döneminde kadınlar tekkelere girebitiyorhv mıydı? •• Osmanh dünyasının mekanlan genellikle erkekler içindir. Fakat bunun bir istisnası tekkelerdir. Başka bir deyişle tekkeler, kadınlann gündelik hayatta sosyalleşmelerini sağlayan başlıca mekanlardır. örneğin kadın imamlık yapamaz ama dervişlik yapar; bu işin yapıldığı yer de cami değil, tekkedir. II. Mahmut'un kızı Adile Sultan, Balâ Dergahı'nın Nakşi şeyhlerinden Ali Efendi'nin dervişiydi. Sorunun bir diğer bölümü boyutu da özellikle üst tabaka kadınlannı İstanbul tekkelerinin yönetimindeki rolleridir. Bu rolü, iktisadi açıdan oynamışlar ve tekkelere bagla KazİK 318 •ktaşi T*kk*si'nln bugünku hallnln diftan gor dıklan vakıf gelirleriyle bir bakıma tarikatlann perde arkasındaki yöneticileri olmuşlardır. Son dönem Bektaşiliginden bu rol, romanlara konu olacak kadar belirgindir. Sadrazam Yusuf Kamil Paşa'nın eşi Zeynep Manım'ın maddi ve manevi desteğiyle Bektaşiliğin tü» tanbul'da yeniden canlıhk kazandığnı unutmamak gerekir. tstanbul'daki klasik tarikat geleneği bugün ne ölçüde sürüyor? Sosyal ve kültürel alt üst olushv, göçler ve mezhep çatışmalan bu geleneği nasıl etkitiyor? •• lstanbul'un yaşadığı kültürel erozyon ve ekonomik yağma, şehrin tarihsel kimliğinı günümüzde tanınmaz hale getirmiştir. Şehir hayatının yarattığı lstanbul'a özgü insan tipleri, bugün artık tarih sahnesinden çekilmişlerdir. istanbul efendısi ya da İstanbul kabadayısı gibi İstanbul Bektaşisi'nden de günümüzde söz etmek çok güçtür. Hoşgörü sahibi, rind ve nüktedan bir tip olan bu insanın ölümü, gerçektc klasik Bektaşi kültürünün İstanbul ölçeğinde çöküntüye uğraması anlamına gelmektedir. Bu boşluğu bugün kırsal kcsim Aleviliği doldıırmaktadır, fakat yapısı gereği, boşluğu uçuruma dönüştürmektedir. Tarikat terminolojisiyle söylemek gerekirse Alevilik kan bağına, Bektaşilik ise gönül bağına dayanır. Sosyolojik anlamda kapalı bir grup özeliği taşıyan Aleviliğin, tstanbul Bektaşiliği ile aynı kefeye konulup aralannda sanki hiç görgü ve erkân farkı yokmuş gibi değerlendirilmeye çahşılması başka bir deyişle Bektaşiliğin ideolojik vesayet altına alınması, güııümüzde yapılan vaygın hatalann l\ışında gelmektedir. Aynı durum diğer tarikallar içinde geçerlidir. Kırsal kesimden göç olgusu, tstanbul'un klasik tarikat geleneğine büyük bir darbe vurmuş ve hemen her tarikat geçmişindeki demokratik ilkelerinden koparak kendi içlerinekapalı bir güvenlik dünyası oluşturmuşlardır. Bu oluşumun günümüzdeki en önemli sonucu hoşgörüden yoksun, diyalog güçlüğü çeken bir toplum modeline zemin hazırlanmasıdır. < : U M H U R İ Y E T DEROI 1 9 N İ S A N 1992 SAYI 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle