Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T O P L U M VE S A N A T Sıcak filmlerde "üst balkon"dan bakınca duygu sömürüsü üzerine perdeye yakın "sıradan" koltuk bakışıyla da "temiz duygular", insanlara yakın gelen bir duygusallık üzerine oturtulurlardı çünkü (...) O yılların moda deyimiyle avantürlerin hatta Karaoğlan'lı Kara Murat'lı tarihi filmlerin bileyinebelli birduygusal iletişim menzilleri vardı. Çekim güçlcrini ancak 80'lerin ortalarına kadar sürdürebilen arabesk filmleri, popüler sinemanın can çekişme sahnelcrini yansıttılar perdeye. Sinema zevki, bazı çevrelerde, belki hiçbir zaman olmadığı kadar statü sembolü haline gcldi. Kamera arkasına geçebilme hayaliyle yatıp kalkan genç aydınların sayısı yine hiçbir zaman yakalanamamış bir noktaya uzandı. Türkiye'de gerçekten iyi filmlcr yapılmaya başlandı. Ama arabesk film rüzgânnın dinmesiyle birlikte, popüler sinema susuverdi, o film bitti. "Sıradan İnsanlar" filmi aydmlar tarafından çok beğenildi, sıradan insanlar için film yapılmaz ol MAJ DEVR Bir zamanlar salonları dolduran insanların iletişim talepleri havada kalmadı ama. Müzik vc televizyon dizileri tarafından paylaşıldı. Özdcşleşmc ihtiyacını vurdulu kırdılı filmlcrle karşılayanlar için, özcllikle de çocuklar için çok geniş bir dünya kuruyordu televizyon. Her gün her kanalda birkaç yüz kişi dayak yiyor, onlarca kişi ölüyordu. Yılmaz Güney'in hayranları üçe bölündü. Sinemasını sevenler için yerli arz yoklu pek, ki Yılmaz Güney'in hayatı ve eserleri ku Buruk bir sesin herşeyi yak şarkısı eşliğinde tusunda hayatıyla her şeyi yakıp gidebilmek o, büsbütün imkansız eserlerini ayırıp yalnızca eserlerini bir depardı. Yaşanamayan aşkların haliyle beğcnen "eskiler"in bir bölümü, cesaret edilemeyen kırık tatminleri Aksu'nun yeni değerlerin tar kasetlerinde insanlara "mış gibi" ulaşıyordu. lasında biraz soğudulur da galiba Güşeyler var" dönemiydi. ney'den. Yılmaz Güney'in kendisini ve Çoğu gerçek hayatta da yarım kalan tavrını sevenler ile onların '80'90 mobir şeyler vardı. Sezen Aksu şarkılarındel versiyonlan ise İbrahim Tatlıses ile daki aşkların ikinci yarısına çıkamaAhmet Kaya arasında bölüşüldü. Daha maktan dolayı değil, hiç başlayamabir isyankârlar Kaya'ya, kendilerinden maktan dolayı yarım kalan şeyler. Tabirini "âlem"de arayanlarTatltees'e. nışmak, çıkmak, sık sık buluşmak, hatPopüler sinemanın hüzünlü aşklar ve ta arada bir sevişmek kesmiyordu yeni temiz duygular mcydanı ise biraz Bredönemin insanlannı. Okuduklan, telezilya dizileri, biraz da hüzünlü aşk şarvizyondan scyrettikleri, şarkılardan kıcılarınca paylaşıldı. Türkânlann, Hülyalann, Filizlerin, Ekremlerin, E dinledikleri o aşklan yaşamak istiyorCUMHURİYET DERGİ 16 Ş U B A T 1992 SAYI 310 dizlerin, Ayhanların yerini, hayatta ve ayakta kalanların nitelikli fılmleri pek iş yapmazkcn, Niikhetler, Nilüferler, Kayahanlar aldı. Şarkıcılı filmlerden kalan miras paylaşılırken, en büyük pay da Sezen Aksu'ya düştü. Gelecek programda ya da "pek yakında" Türkân'ın, Hülya'nın yeni filmini arayanlar, gazete ilanlarına çeyirmişlerdi heyecanlarını. Sezen'in yeni kascti için... Gökten bir sürü elma düştü yani popüler sinemanın bıraktığı boşluğa. En parlak, en kırmızı, en tatlı elma da Sezen Aksu'nun elinde artık. Şans mı yani? Pek değil. Başına düşecek elmaya razı olmadı çünkü Sezen Aksu. Baktı, gördü ve iyi bir elma kaptı, sonra elmayı parlattı. Ünlü zengin hikâyesinde olduğu gibi o elmayı satıp iki elma almadı, elmasını iyi korudu. (...) Yaşanan aşk ilişkilerinin biçimi az, özlenen aşk ilişkilerinin biçimi ise çok değişmişti. Çok değişeni seslendiren kazanacaktı, Sezen Aksu öyle yaptı. "Dış mihrakh" şok olaylara, başka işleri olmadığı için araya giren "eller"e, fitne fesat insanlara yer yoktu artık özlenen ilişkilerde. Çünkü, gerçek aşkın gücünü göstermeye başladığı kritik bir anda sazı eline alıp, aşkın yüceliğinden, temizliğin vc dürüstlüğün galibiyetinden dem vurmanın getireceği tatmine talep gösterilmiyordu. Bire bir ilişkiler, ilişki içi hcsaplaşmalar ve fırtınalar ses vermeliydi. Ona buna değil, karşısmdakine kanıtlamalıydı insan kendisini. "Aramızda yaşanacak, yarım kalan bir lardı ve Sezen Aksu, onlar için söylüyordu. Evlilik yoktu o şarkılarda, birlikte yaşamışlık vardı. Doğrudan telaffuz edilsin edilmesin, bir ilişki biçiminin özlem uyandırabilecek parçaları canlanıyordu dinleyicilerin gözlerinde. Dağınık evlerin paylaşılmışlığı, yere uzanıp televizyon seyretmişlik, küçük büyük kavgaların savrulmuşluğu, üı kekçe veya cesaretle alınmış ani kararların sarhoşluğu... Cesaretin ve ani kararların apayrı bir ycri vardı şarkılardaki uzak hayat parçacıklarının içinde. Gitmek, çekip gitmek... Sezen Aksu'nun parçalarında en sık işlenen temalardan biriydi bu. Ağır bir hüzün yükünü göze alıp her şeyi bitirebilmek ve bırakıp gidebilmek, çok kişinin özleyeceği az kişinin cesaret edebidinleyici kitlesinin bü dartları içinde, " b ö ö " sesleriyle değerlendirmenin "çevreden" en az takdir toplayacağı ses de yine Sezen Aksu'ydu galiba. Bunu da, büyük ölçüde, "Tiirk Suzannc Vega'sı" havasına borçluydu. Büyük kentte dağıla toparlana yaşamaya çalışan, içten, ama durgun, hayli buruk bir kadın kendisini anlatıyordu kasetler boyunca. Az sayıda kadın için, tüm yıpratıcılığına karşın özlem duyulan, şöyle böyle yaşanan bir hayatın anlatımıydı bu. Tüm bu kadın gruplannın ve grupçuklannın "erkek karşılıkları" için de yine aynı temeller üzerinde çekici, anlamlıydı Sezen Aksu'nun şarkıları. Kadınların özledikleri, ama gerçek hayatta çıkaramadıkları sesler bir söz mü leceği bir işti. Dahası, Ne Ajda kadar uzak, ne Nilüfer gibi soğukça, n e yük bölümü için, ger Zerrin Ozer kadar garip, ne Nükhet Duru „ çek ilişki biçimleri, k a d a r fi| m a tlk. Ama belli ölçüde T çekici ve T boyle kararların uygulanabilcceği, an kadınlara "onun yaşadığı aşklan ben de lamlı olabileceği tür... . . . . den değildi Hele bu yaşayabıiirım»dedırten bir tip. ruk bir sesin "Yak ne varsa, her şeyi yak" şarkısı eşliğinde her şeyi yakıp gidebilzik harmanına giriyorsa, gerçek hayatmek, o büsbütün istenen ve büsbütün taosesleribeklcyipdealamayanerkekimkânsız bir depardı işte. (...) ler, ahyormuş gibi oluyorlardı aynı Tüm hayatında, tek ve zorunlu bir harman sayesinde. Gerçek kadınlar u ne çıkarsa bahtına" ilişkisi yaşayacak, kendilerine bir şeyler söylüyormuş gibahtına pek renkli şeyler çıkma olasılıbi... '' ğı da bulunmayan kızlar için ve o bahtZaten Sezen Aksu şarkılarının büyük la didişip duran kadınlar için uzaklarbölümü, "hit" şarkıların neredeyse tadan gelcn "mış gibi" duygulanmaları mamı, ilişkilerin kritik noktalarında içok önemliydi. Onlar dinliyordu Sezen kinci tekil şahsa doğrudan seslenme üAksu'yu. Sonra az çok bir şeyler yaşazerine kuruluydu. "Git", "Gitme", yan, ama "kesiştiği", bilemediniz çıktı"Gcri Dön", "Beni Unutma", "Sen Ağğı, hatta ve hatta seviştiği çocukla şarlama", "Beni Yak Kendini Yak..." K.aç kılardaki dağınık mekânlan paylaşakişinin terk etmeye anlam yükleyebilemayan, o dille konuşamayan, yaşanacek aşkı, aşklan vardı ki arkalarından cakların yansını değil, onda sekizini ya"geri dön, ne olur geri dön" diyc yalvaşayamayan kızlar. nlsın. Kaç kişiye buğu dozu orta, buBitmedi, yaşanacaklann onda sekizirukluk dozu yüksek bir şesle "sen ağlani yaşayamayanlarla, en fazla iki numa, d^yanamam" sevgisi akıtılmıştı ki, mara daha geniş bir hayat çerçevesini gözyaşları kurumadan "hadi güliimse" taşıyanların birleştiği noktada, Duygu çağrısına karşıhk verebilsin. Gerçek Asena ekolü "pratik kız sanat feminizhayatta pek yoktu böyle şeyler. Sezen mi"nin kadınları için de anlamlıydı bu Aksu'nun bir kasetini baştan sona dinşarkılar. "Aaa, ne eksiğimiz varmış erleyince, çoğu insan, fırtınah aşk günlekeklerden" itirazına, sorulann kazmarinin hafif sersemlikle karışık yorgunsıyla kayda değer bir hafriyat derinliği luğunu yaşar gibi oluyordu, ki işin sırrı kazandıramayan, ama o mütevazi, teda burada yatıyordu hcrhalde. mel üzerinde iyiniyetle adlarını arayan, Ya "Ada Vapuru", "Lunapark", "Hadaha özgür ilişkiler arayan, annelerinin di Bakalım Kolay Gelsin"?.. Eee, popüulaşamadığmı arayan kadınlar açısınler Türk sinemasının bıraktığı boşluğu dan da altyapılanndaki kadar göz yadoldurmak kolay değildi. Eski aşk şartıcı, hayal mcnzillerinin ulaşabildiği filmlerinin olmazsa olmaz neşeli sahnekadar eşit ve modern ilişkiler ses bululeri vardı hani, ağaçlar arasında kovayordu Sezen Aksu söylerken. lamaca sahnesi, adada eşeğe binme Şarkılardaki hayatı yaşayanlar, ki sahnesi, denizkıyısında balık yeme sahpek kalabalık değiller, "statü" itibarıynesi, lunapark sahnesi... Sezen Akla ve ele güne karşı, Sezen Aksu'yu fazsu'nun neşeli, hareketli isteyen kusula beğenme şansına sahip olamıyorlarra bakabilir en oturan sözcükle zadı. Ama popüler Türk sanatçısı stanman zaman "yavşak" şarkıları da •