Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HAFTANIN C U M H U R KONUĞU C A N B A Z O Ğ L U FUTBOLUN VELİAHTI: OKTAY Karagümrük'ün altyapısından yetişen Oktay, genç milli takımda ortaya koyduğu futbolla, attığı gollerle büyiik kulüplerin transfer listelerine girdi. O ktay haziranda transferin, temmuzda da Avrupa şampiyonasında milli formayı giymenin heyecanını tadacak. ir akraba toplantısında büyüyünce ne olacağını soranlara 'futbolcu' demişti heyccanla. Büyükleri böyle hayalleri bırakıp adam olmasını nasihat etmişlerdi. Annesi makine mühendisi olmasını, bol para kazanmasını istiyordu. O günden sonra herkese doktor olacağını söyledi. Ama Oktay futbolculuğu kafaya koymuştu bir kere. Mahalle arasındaki maçlarda arka B daşlarından hızlı koşuyordu, çalımlan iyiydi, topa enfes vuruyordu. Annesi her hafta ayakkabı almaktan bıkmıştı. Ancak biricik oğlunun hevesini kırmaktan korkuyordu. Oktay mahallede top peşinde koşmakla bir şey olamayacağını sezinliyordu. Gazetelerden okuduğu kadanyla Rıza, Feyyaz, Gökhan gibi ağabeylerinin Beşiktaş'ın altyapısından yetiştiklerini biliyordu. Annesini sıkıştırmaya başladı. Anne bir sabah halen çalıştığı Cibali Sigara Fabrikası'nda ustasından izin aldı, oğlunu yanına takıp Fulya Stadı'nın yolunu tuttu. Oktay gece gözünü kırpmamıştı. Mahallede yaptıklarını bir bir sıralayacaktı Beşiktaşlı hocalara. Ama talih ondan yana değildi. Fulya'da in cin top o'ynuyordu, seçme yarım saat önçe bitmişti. Oktay'ın Beşiktaş serüveni başlamadan sona eriyordu. O günlerde semtin takımı Karagümrük'ün de seçmeleri vardı. Osman ve Süleyman hocalar bir ara "Kim santrfor olacak?" diye bağırdılar. Santrfor lafı hoşuna gidiyordu, Avrupai bir havası vardı. Elini kaldırdı. 17 Aralık 1975 dofeımlu , B Genç mlül takımlarda forma giyiyor. Oktay'ın Ayyıldızlı forme II» ondokuz golil var. Vefa Stadı'nın balçığmda Oktay'ın minik ayakları gol kovalamaya başladı. Osman hoca annesini çağınp kulal ğını büktü: "Yemeyeceksin, yedirecekJ sin, içmeyeceksin, içireceksin. Bu çocuk | büyiik adam olacak." Ökul takımında da oynuyordu. Orta I 2'de iki dersten ikmalc kaldı. Türkçe hocası Oktay'ı kenara çekip "Ya top ya okul", diye kestirip attı. Oktay bir daha | okula dönmedi. Adam olsun diye matbaacının yanına I verdiler. Antrenmanlar için izin kopardığı günlerde Cağaloğlu'danVefa Stadı'na kadar koşarak gidiyordu. On iki yaşındaydı, ama 1416 yaş grubunda da oynatıyorlardı. Haftada üc maça çıktığı oluyordu. Yoruluyordu, ama mutluydu. iki yıl işle futbolu bir arada gotürmeye çalıştı. 14 yaşında Karagümrük A takımına aldılar Oktay'ı. iyj beslenemiyordu, zayıftı, ağabeylerinin | darbelerine dayanamıyordu. 1990 yazında dokuz bölgede milli takımın geleceğini oluşturmak amacıyla seçmeler yapılıyordu. Karagümrük'ün seçmelere gönderdiği çocuklar arasın1 da Oktay da vardı. Oktay on beşinde | milli takıma seçildi. llk milli sınavında ayaklan tirtir titriyordu, maça çıkarken sahadan kaçıp gitmeyi düşündü. Gözünün önünc çantası sırtında işten Vcfa Stadı'na kadar | koştuğu günler geldi. Anneannesi milli takım kampına giderken onu dualarla uğurlamıştı. Vazgeçti. Sağ ayağıyla çime hamle yaptı. Çımi daha önce televizyondaki maçlarda görmüştü. Birden kendini futbolcu hissetti. Sık sık kalbinin üzerindeki ayyıldıza bakıyordu. A Genç, A Genç 2, B Genç milli takımlannda forma giyiyordu. Milli takım kamplanndan kendi takımında oynamaya fırsat bulamıyordu, ama o bundan memnundu. 1yi gıda almaya başlamıştı, çamurdan kurtuluyordu. Geçen yıl milli maçta kolu kırıldı. İlgi görmeyince kolu yanlış kaynadı ve ancak altı ay sonra sahalara döndü. Milli takımdan uzak kalmıştı, sürekli çalışıp kaybettiği günleri telafi etti. Serpil Hoca (Serpil Hamdi Tüzün) güven aşılıyordu öğrencilere. Aslansınız, koçsunuz devri kapanmıştı artık. Rakibi küçümsemek de yasaktı, gözde büyütmek de. Macaristan'da zayıf bir rakiple oynuyorlardı, ama sistemi bozmak, şımarmak takım dışında kalmak demekti. Maçı 180 kazandılar. Oktay dokuz gol attı. DERGİ 1 6 Ş U B A T 1 9 9 2SAYI 3 1 0 18 C U M H U R İ Y E T