08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ekin gibi birbirinden ateşli Beşiktaş fanatiği profesörler, yineayni takımın lanatıklerindcn film yönetmeni Halit Rcfiğ, gazeteciyazar Şahin Alpay ve Kemal Özer vardır. Bclki de bu kongrenin davetlilcri arasında tek fanatik Fenerbahçeli, gazeteci C'engiz Çandar'dır. Maçı televizyon verecektir. Fakat kötii lalih, kongrenin başlama zamanı, naklen yayın zamanıyla çakışmaktadır. Panelin açış konuşmasını yapacak olan Erol Manisalı, çaresizlik içinde kıvranmaktadır. Ne yapsa da bu maçı izleycbilse, konferansı daha sonraya erteleyebilsedir. Bu isteğini gerçekleştiremez. Dınleyiciler birer ikişer kongre salonuna girmeyc başlayınca maçı seyretmcklen umudunu keser. Sadece Beşiktaşlı profesör arkadaşlarından küçük bir ricası vardır: Kendisine her on dakikada bir skorıın söylenmcsi. Tabii ki arkadaşları onu kırma/lar ve hcr on dakikada bir nöbetleşe olarak skor, kongrenin ciddi ve sıeak havasından bunalmış ve seyredemediği maçın heyecanıyla son dercce gergin bir halde olan Erol Manisalı'ya beyaz kâğıtlara yazılarak iletilir. Kemal Özer ise o sırada televi/yonda tutkunu olduğu takımın maçını seyretmekten son derece keyiflidir ve Erol Manisalı'nın içinde bulunduğu duruma samimi bir şekilde üzülmektedir... Ve maç Beşiktaş'ın 20'lık galibiyetiyle biter. Ccngiz Çandar eyvahlar içinde ya zıklanırken, Beşiktaşlılargövdegösterisi yapmaya başlamışlardır. Aniden birinin torbasından 5 tane Beşiktaş forması çıkar. Erol Manisalı, Mümta/ Soysal. Yüksel Ülken, Nusret Ekın, Seyfi Taşhan, siyahbeyaz renkler içinde objektıfe şampiyonluk pozu verirler. İktisat, kongre, protokol çoktan unutulmuştur... Heyecan ve ihtiras burcuna girilmiştir. Peki neydi bu ihtiras? Bu akıldışı duyguyu neler besliyordu? Formalardaki o sıradan renkler dünyaya, hayata eleştirel bir bilinçle bakan bu aydın insanların kanlarmı nasıl böyle bırdenbire tutuşturabiliyordu? Tribünlerde yaşanan bir toplu ayini andıran gösterilerde ilk çağlardaki dayanışma duygularına yeniden dönme isteği mi vardı? Bu can sıkıcı, monoton dünyaya bir tepki miydi? Yoksa insanı sıkça mutsu/ eden aydın kimliğinden biraz olsun uzaklaşma arzusu muydu? Ya da yıkılan değerlere, devlet kaynaklı şiddete, haksızlıklara, sıkışmışlığa, esprisizliğe, sevgisizliğc gizli bir başkaldırı mıydı?.. Şair ve Düşler dergisinin editörü vc bir Fenerbahçe fanatiği olan Adnan özer, bu sorulara düşünceleriyle yeni sorular katıyordu... "Biz sıkıştırıltnış, itilmiş bir halkız, iistelik bizi 12 Eylül'den sonra çok kırdılar. Ve de bizim bir fiestamız yok. Bu yüzden ben tribünleri bir fiesta alanı, toplu coşkunun mua/zam meydanları olarak düşünüyorum. Unutulmasın, demokrasiyle tribünler arasında çok sıkı bağlar vardır. 12 Eylürden sonra insanlar sokaklara, ancak Avrupa Kupalan'ndaki Galatasaray galibiyetinden sonra çıktı. Diktatorlükler kolcktif aşağılık duygusu yaşayan toplumlarda süreklidir. Futbolda kazaridıkça tribünlerde bağıracağız, sokaklara çıkacağız. Demokrasiyi yaşayacağız." Şair Adnan Özer, fanatikliğini gizli yasak bir duygu gibi yaşamıyor. "Ben buyum"diyor. Üzerindehiçbir entelektüel ipotek yok. Hatta ileri gidip tribünlerde erkeklerin evcimen yaşantıyı kırdıklarını, erkek erkeğe maço bir şölen yaşandığını söylüyor. Bu şölen güzel,sağlıklı ve diri vücutlu futbolcuların o erkek enerjiIeriyle süsleniyor. Medya kadını öne çıkarırken, tribünler, sahalar erkek estetiğini öne çıkarıyor. Pekı futbol kitlelerin afyonu değil mi? Yanıt hayır. Ya tribünlerde giderek evcilleştirilmesi güçlenen şiddet nereye gi diyor? Yanıt: İ^yerlerindeki, evlerdeki siddet daha acımasız ve daha tehlikeli. Tribünlerdeki şiddet iseaçık vesağlıklı. Yalın ve samimi birşiddet bu. ISLAN CİMBOM Peki, bu aşk bana göre değil deyip, aşkını kaybcdip bulan fanatik bir aydın yok mu? ülmaz mı, işte kıyı kenar mahallelerinin en kralı ve itilmişi olan Dolapdere'dengelipmesleğinde/.irveyeçıkan karikatürist Hasan Kaçan, aristokrat Galatasaraylılığı bir türlü kendine dan daha rahat yaşıyor. "SiyahBeyaz, en büyük Beşiktaş!" O da nc? Bir mahçup fanatik daha var yanlarında, ünlü sinema eleşlirmeni Sungu Çapan. Zeki ve muzip gözleri bu defa siyahbeyaz formaların büyüsüne kapılmış. Kutsal bir yerdeler. Entelektüel tanrı stadın dışında onları bekliyor. Buradaki tanrı mutlaka daha heyecanlı ve sorgudan hoşlanmıyor. Cevat Çapan'a mahcup dedik, ama o bu yargıyı kabul etmiyor. Avrupa Konseyiedebiyat toplantılarında, uluslararası edebiyat panellerinde futbola tutkuyla bağlanmış öyle derin Halit Itofift'dMi MUmtaz Soysafa bllim v* sanatın »iyahbeyazlan. yediremiyor. Üstelik dünyanın en iyi insanlanndan Galatasaray'ın bin yıllık amigosu Karınca Ezmez Şevki'nin hastane odalarında kaderine terk edilmesi aşk dolu yüreğini hezeyanlara sürüklüyor, ama bir türlü bu aşk burada biter diyemiyor. SarıKırmı/ı renkler tarifsiz bir duyguyla kanını tutuşturuyor ve kendisine bu heyecanı bir türlü açıklayamıyor. Durupdurup"Çokirrasyonel bir bağlanma bu" diyor. Tribünlerdeki şiddet ve maçoluk konusunda Adnan Ozer'in belki de tam zıddı düşüncelere sahip. "İçimi/.deki hayvani duyguları futbol taraftarı kimliğimizle boşaltıyoruz. 'Macoluğa' gelince, hassas bir insanın tribünlerdeki atmosfere, eğer bir fanatik değilse tahammül edemeyeceğini" söylüyor. Ve bu anlamdaki aydın fanatizmini bir yanıyla sanatsal, mesleki ve cinsel tatminsi/liklere bağlıyor. NBÜYÜK BJK tşte futbol taraftarlığını çoğu kez yoksulluk kültürüyleaçıklayan vemahçup bir Beşıktaş fanatiği olan şair, Profesör Cevat Çapan hem ucuz olsun hem de rahatça coşsun diye açık tribüne gelmiş. Küçük oğlu fanatikliğini babasın Qaz«tocl Tanıl Bora C U M H U R İ Y E T D E R G İ 15 A R A L I K 1 9 9 1 S A Y I 3 0 1 filozoflar, öyle ağır entelektüeller görmüş ki artık fanatikliğini göğsünü gere gere yaşıyor. Bir keresinde, böyle ciddi bir toplantıda iflah olmaz bir Tottenham taraftarı olan ünlü felsefe profesörü A. J . Ayes'le tanışmış ki, gündemdeki edebiyat ve şiir konusu bir anda unııtulmuş, bu ortak sevda, bu unutulmaz sevgi doyasıya konuşulmuş. "öyleyse" diyor Cevat Hoca: "Futbolu sevmeyen nesle aşina değiliz.", "Futbolun yoksulluk kültürüne gelince, çok derin ve karmaşık bir konu bu elbet, ama kazanan takımla kendilerini özdeşleştiren yoksulların scvinci anlatmakla bitmez" diyor. Dışarda iktidar başkalarının, tribünde ise onlarındır. Futbol afyon mudur sorusu ise iki yönlü bir mesele. Bir yanıyla afyondur elbet, ama bir yanıyla da, dayanışma ruhu, ekip anlayışı, demokratik ilişkileri ve yardımlaşma heyeeanıyla güzel birdünyanın kapılarını açar... Gazeteciyazar Tanıl Bora'nın Galatasaraylılığı babadan geliyor, doğum yoluyla. O da bir fanatik. Sadece tuttuğu takımla ilgili değil bu saplantılı duygusu. Fenerbahçe'ye duyduğu irra.syonel düşmanlığıyla besleniyor fanatikliği. Neden Fenerdüşmanlığı?Çünkü Fener, devlet takımı, tıpkı Ankaragücü gi 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle